Dede Korkut Hikayeleri olarak bilinen hikayelerin, yaratıcısı olarak kabul edilen
Dede Korkut'un kimliği ile ilgili ayrıntılı bilgiler çok fazla yoktur. Bizce de, önemli
olan bu hikayelerle verilen mesajlardır. Bu mesajları hangi şahsın verdiği çok önemli
değildir. ERG N, bu konuda şöyle demektedir."... eserin Dede Korkut adı ile anıl-
masına sebep, Dede Korkut adındaki ozanlar pirinin eserin bir nevi müellifi duru-
munda bulunması, eserde toplanmış olan Oğuz destanlarının onun tarafından düzen-
lenmiş gösterilmesidir."
1
Önemli olan da; Oğuzların Orta Asya'daki yurtlarındaki yaşayış biçimlerinin, kültür-
lerinin bir başka deyişle törelerinin bu hikayeler aracılığı ile Anadolu'ya taşınmış
olmasıdır. Bunun sonucu olarak da bu hikayelerdeki mesajlar; önce Selçuklular, daha
sonra da Osmanlılar döneminde sözlü kültürün unsurları olarak bugünlere gelmiştir.
"Korkut", "Korkut Ata" olarak da bilinen "Dede Korkut"daki, "Dede" keli-
mesinin, Korkut adı kadar eski olmadığı ve bunun efsanevi Korkut'un yaşlılığını
vasıflandırmak için asıl ada sonradan eklendiği şüphesizdir. Tarihi kaynaklarda ve
çeşitli Oğuz rivayetlerinde Korkut adının bazen Dede'siz olarak sadece "Korkut",
bazen de "Korkut Ata" şeklinde geçmesi bunu açıkça göstermektedir.
2
Dede Korkut kimdir? Dresden ve Vatikan nüshalarının bir giriş kısmı vardır.
Hikayelerle ilgisi şüpheli görülen bu giriş kısmı, besmele ile başlamakta ve burada
Dede Korkut tanıtılmaktadır.
"Hazreti Muhammet zamanına yakın, Bayat boyundan Korkut Ata derler bir kişi
çıktı. O kişi, Oğuz'un bilicisiydi, ne derse olurdu. Bilinmezliklerden türlü haber
verirdi. Yünce Tanrı tarafından onun gönlüne doğardı. Korkut Ata, Oğuz halkının
güçlüklerini hallederdi. Her ne iş olursa. Korkut Ata'ya danışmayınca yapmazlardı.
Her ne iş buyursa kabul ederdi. Sözünü tutup yerine getirirlerdi. "
3
Burada "Korkut Ata" olarak geçen Dede Korkut'un özelliği üzerinde durulmakta;
"Allah onun gönlüne ilham ederdi" denerek, Dede Korkut'un mesajlarının dini bo-
yutu olduğu, Dede Korkut'un da ulu, yüce bir kişilik taşıdığı belirtilmektedir.
B NYAZAR, Dede Korkut'u; bilgin, iyi ve inanılır bir yorumcu, bilinmezliklerden
haber veren, Tanrı'dan güç almış bir ermiş, bir veli olarak tanımlar. Bununla birlikte
Dede Korkut'u; sorunlara çözüm bulan bir danışman, haklıyı haksızdan ayıran bir
yargıç, sözü tutulan ve önerileri yerine getirilen bir halk büyüğü olarak görür. Yine
giriş bölümünde şöyle denmektedir:
"Korkut Ata söyledi: "Sonunda hanlık kayıya kala, kimse onların elinden almaya; ta
ki son gün gelip kıyamet kopsun!"bu dediği Osman soyudur. şte sürüp gidiyor. Ve
daha buna benzer nice söz söyledi.
2
Korkut Ata, Oğuz kavminin önüne çıkan engeli hallederdi. Korkut Ata'ya danış-
mayınca hiçbir işi yapmazlardı. O ne buyuyursa kabul ederlerdi, onun sözünü tutup
işini tamamlarlardı."
Dede Korkut'un kişiliğine gelince; daha sonra görüleceği gibi; Han'ın ve beylerin
düzenlediği bütün toylarda Dede Korkut vardır. Bir sorunlu konu olduğunda, o
konuyu çözmesi Dede Korkut'tan istenir.
Yine Dede Korkut'un olağanüstü dönemlerde, olağanüstü güce sahip olduğuna
inanılır. Ve onun gücünden Oğuz toplumu hep yararlanır.
Ayrıca onun hünerli, becerikli, akıllı olduğu kabullenilir ve her müşkülatta ona da-
nışılır. Bu sebeple de o, "kesim keserek", arabuluculuk rolünü üstlenir.
Dede Korkut'un kopuzu vardır. O bütün hikayelerin sonunda kopuzunu çalarak,
hikayelerin kahramanlarını kutlar. Bu sebeple de Dede Korkut'un hikayeler aracı-
lığıyla verdiği her mesaj, kopuzun nağmeleri ile birlikte kutsallaşır...
Dede Korkut'un hikayelere yansıyan kişiliği; hikayelerdeki mesajları da Oğuzlar
için çok değerli kılmış ve bu mesajlar günümüze kadar gelmiştir.
Görüleceği gibi Dede Korkut Hikayeleri'ndeki mesajlar, Oğuzların yaşattıkları ve
yaşatmak istedikleri töreleridir. Dede Korkut kaynak seçilerek, bu töreler hikayelere
yansıtılarak bir sözlü kültür yaratılmıştır. Mesajların özelliği de, kaynağın rastgele
bir kişi olmamasıdır. Bu kişilikte de; dini ve sosyal boyut birleşerek, bir sentez oluş-
turmuştur.
B. GENEL OLARAK HİKAYELER
Bizce Dede Korkut Hikayeleri'nde kurgu; Han ya da Beyler olarak baba, Han'ın ya
da Beylerin karısı olarak kadın, Han'ın ya da Beylerin oğlu olarak da genellikle erkek
çocuklar üzerine kurulmuştur. Hikayelerde bu öğelerin yanında, az da olsa kız çocuk,
kardeşler, yakın çevre ve kötüler olarak düşmanlar (tekürler) yer alır. Hikayelerde
aynca uyku da, hep düşmanlar arasında sayılır.
Genellikle de bu öğeler arasındaki ilişkiler, Oğuzların gündemini belirler. Bu sebeple
de, bu öğelerin ortak kişilik yapılarının bilinmesi gerekmektedir. Çünkü kahraman-
ların kişilik yapılan, bir başka deyişle kahramanların kendi iç iletişimleri; onların
kişiler arası iletişimlerini ve aynı zamanda da örgütsel iletişimlerini ortaya çıkara-
caktır.
İletişim; kişinin düşünmesi, duygulanması, kişisel ihtiyaçlarının farkına varması,
iç gözlem yapması, rüya görerek kendi içinden mesaj alması ya da kendine sorular
sorarak bunlara cevaplar üretmesi olarak tanımlanmaktadır.
4
Bu yönüyle de iç iletişim; kişilerin kendi iç dünyalarında kurdukları iletişimdir. Bu
da kişilerin, benlik yapıları ile ilgili olmaktadır. Kişinin kendini tanıması, bir başka
deyişle kendisi ile barışık olup - olmaması, var olan törelere uyup - uymaması Dede
Korkut Hikayeleri'nin kahramanları yönünden de önemli olmaktadır. Genel anlamda
bu barışıklık, kişiler arası ve örgütsel iletişim sürecini de etkileyeceğinden;
yöneten - yönetilen ilişkilerindeki başarı ya da başarısızlığı belirleyecektir.
Bu bakış açısı Dede Korkut Hikayeleri'ne de hakim olmakta, yönetenlerin kişilik
yapıları; özellikle Han, Bey, Beylerbeyi ve bunların kadınları ve çocukları arasında-
ki olumlu ve olumsuz ilişkiler tartışma konuları yapılmakta ve sonunda hep olumlu
geri dönüşler (feed back) alındığı görülmektedir.
4
ERGİN; Dede Korkut'taki insan tipinin Alp tipi olduğunu belirtmektedir.
5
Alp tipinin sözlük anlamı da; cesur, kahraman, yiğit, babayiğit, bahadır, pehlivan şek-
lindedir. Bizce, Dede Korkut Hikayeleri'ndeki bireylerin kişilik özelliklerini, sadece
kahramanlık üzerine kurmak eksik kalır. Onların kahramanlıkları yanında, bu kahra-
manlıkların bir de insani boyutları vardır. Onları kahraman yapan da, bu insani
boyutlarıdır.
"Dirse Han Oğlu Boğaç Han Hikayesi" nde bireyin ideal vasıfları; hünerlilik ve
erdemlilik olarak görülmektedir. Dede Korkut; Dirse Han'a, Boğaç'a artık adının
konabileceğini, çünkü Boğaç'ın bu adı hak edebilecek vasıflara sahip olduğunu
söylemektedir. Boğaç'ın, Han oğlu olduğunu ve babasının yerine bir süre sonra Han
olarak yönetici olacağını düşünürsek; ister birey, ister yönetici olsun bazı kişilik özel-
liklerine sahip olması gerektiği ortaya çıkmaktadır.
Dirse Han Oğlu Boğaç Han Hikayesinde;
Dede Korkut, Dirse Han'a şöyle hitap etmektedir;
"Hey Dirse Han, oğluna beylik ver, taht ver, erdemlidir.
Boynu uzun bedevi at ver, binit olsun, hünerlidir
Ağıllardan on bin koyun ver bu oğlana,şişlik olsun, erdemlidir.
Koy tabandan, kızıl deve ver bu oğlana, gölge olsun, erdemlidir.
Omzu kuşlu cüppe giysi ver bu oğlana, hilat olsun, hünerlidir''der.
6
Dede Korkut Boğaç'ın erdemli olduğunu söylerken babasının; tahtını, koyunlarını,
evini yönetebileceğini, hünerli olduğunu söylerken de; atını, devesini ve kendisine
verebilecek bir makamı, unvanı koruyabileceğini belirtmektedir.
Erdemlilik sözlük anlamında; faziletli, becerikli, marifetli anlamına gelmektedir.
Hünerlilik de; maharet, beceriklilik, ustalık, sanat, kabiliyet, meziyet, başarı, mü-
kemmellik kavramları ile ifade edilmektedir.
5
Biz Oğuzlardaki Alp tipini; sadece kahraman değil, aynı zamanda erdemli ve hünerli
bir kişilik olarak değerlendirmekteyiz. Sözlük anlamında da görüleceği gibi;
erdemlilik te; faziletli olmak söz konusudur. "Beylik ver, taht ver" dendiğinde;
erdemlilik vasfına sahip olunduğu söylenmektedir. Bir başka deyişle, beyliğin iyi
yönetileceğinin sinyalleri verilmektedir. Bu anlamda erdemlilik; tutarlı bir kişiliği,
kendine güveni, kendi içinde barışık olmayı sergilemektedir. Oğuzlarda oğulun, özel-
likle yönetici olarak oğulun, bu özelliklere sahip olması önem kazanmaktadır.
Aşağıdaki bölümlerde Dede Korkut Hikayleri'nde kişilik özellikleri sergileyebilecek
bazı olgulardan hareketle; bu kişiliklerle ilgili bazı mesajlardan örnekler vereceğiz.
Şüphesiz ki bu yazının çerçevesi içinde verebileceğimiz mesaj örnekleri sınırlı ola-
caktır.
C. HİKAYELERDEN SEÇİ LM İŞ BAZI MESAJLAR
1 .Dirse Han Oğlu Boğaç Han Boyu Hikayesi •
Dirse Han Niçin Uyarılıyor?
"Hanlar Hanı Han Bayındır, yılda bir toy edip Oğuz beylerini konuklardı. Gene toy
edip attan aygır, deveden buğra, koyundan koç kestirmişti. Bir yere ak otağ, bir yere
kızıl otağ, bir yere kara otağ kurdurmuştu.Kimin ki oğlu kızı yok; kara otağa kon-
durun, kara keçeyi altına serin, kara koyun yahnisinden önüne getirin, yerse yesin,
yemezse kalksın gitsin!"demişti. Oğlu olanı ok otağa, kızı olanı kızıl otağa kondurun;
oğlu kızı olmayanı Yüce Tanrı lanetlemiştir, biz de lanetleriz; belli bilsin"demişti.
7
Bayındır Han'ın, Dirse Han'ı oğlu, kızı olmadığı için, uyarmak amacıyla; kara otağa
kondurması, kara keçeyi altına serdirmek istemesi, kara koyun yahnisinden önüne
getirin diye böyle davrandığı düşünülebilir. Çocuk sahibi olma konusunda istekli
olmayan ya da bunu geciktiren ya da töre gereği aç görse doyurmayan, çıplak görse
7donatmayan, borçluyu borcundan kurtarmayan Dirse Han'ı, Hanlar Hanı Han
Bayındır Han, bütün beyler huzuruda yönetici olarak uyarmakta, ona topluma karşı
sosyal sorumluluğunu hatırlatmaktadır.
• Sadece Dilek Dilemek Yeterli Olmuyor...
"Dirse Han, eşinin sözüyle ulu toy eyledi. Dilek diledi. Attan aygır, deveden buğra
koyundan koç kestirdi. ç Oğuz, Dış Oğuz beylerini başına topladı. Aç görse doyur-
du, çıplak görse donattı. Borçluyu borcundan kurtardı. Tepe gibi et yığdırdı, göl gibi
kımız sağdırdı. El kaldırıp dilek dilediler. Bir ağzı dualının yakarışıyla yüce Allah ulu
Tanrı bir çocuk verdi. Bir nice zamandan sonra bir oğlan doğurdu. "
8
Çocuk sahibi olma konusunda eşinin sözünü dinleyerek toy düzenleyen Dirse Han,
bu davranışıyla Oğuz toplumunda kadının toplum içindeki belirleyiciliğinin örne-
ğini verirken, eşiyle Tanrı'dan birlikte dilekte bulunmaktadır. Bu dilekle; Tanrı'ya
yaklaşma yanında, toplumla da dayanışma ve yardımlaşma isteği vardır. Burada
paylaşımcılık, sosyal sorumluluk, toplumsallık vurgulanmaktadır. B NYAZAR
"Mutlu sonuca varabilmek için, yalnızca bir "ağzı dualı"nın yardımına sığınmak,
dilek dilemek yeterli değildir. O işe toplum da katılmalıdır. Toy eyleme töresinde,
toplumun bir araya gelmesi, birlikte sevinip eğlenmesi, sorunları orada paylaşması
söz konusudur" demektedir.
9
• Ad Konabilmesi çin Hüner Göstermek Gerek...
"Boğa ile oğlan bir süre birbiriyle çekişti.Oğlan, boğanın omuzlarına (ellerini)
bastırıp durdu. Ne oğlan yeniyor, ne boğa yeniyor!.. Oğlan şöyle düşündü: "Bir dama
direk vururlar, o dama destek olur; ben bunun alnına niye destek olup duruyorum?"
oğlan, boğanın alnından yumruğunu çekti, yolundan yana çekildi. Boğa ayaklarının
üstünde duramadı; düştü, tepesinin üstüne yıkıldı. Oğlan bıçağını eline aldı, boğanın
başını kesti.
Boğaç, hünerini göstermekte ve boğayı yenmektedir. Böylece ad konulmasını hak
eden bir kahramanlık göstermektedir.
• Dostluklar Kalıcı Olmalıdır...
"Dirse Han, oğluna beylik verdi, taht verdi. Oğlan tahta çıktı, babasının kırk yiğidini
anmaz oldu. O kırk yiğit oğlanı çekemediler,bunu birbirine söylediler: "Gelin,
oğlanı babasına çekiştirelim, ola ki onu öldürür, babasının yanında gene onurumuz,
saygınlığımız artar"dediler.
11
Boğaç, kırk yiğidini unutup, onlarla ilgilenmeyince, kırk yiğid de Boğaç'a karşı olup,
bir mücadele başlatırlar. Burada erdemlilik ve dayanışmanın önemi vurgulanıyor.
• Babanın Öfkesi ve Kararlılığı
"Görüyor musun Dirse Han, neler oldu?Onup yetmesin, senin oğlan kötü çıktı,
hayırsız çıktı. Kırk yiğidini alıp, güçlü Oğuz'un üstüne yürüdü, "dendiğinde; Dirse
Han; "Varın, getirin, öldüreyim!Böyle oğul bana gerekmez!"dedi.
12
Dirse Han, oğlu da olsa kötü çıkan oğlu sahiplenmiyor. Burada sorumluluk ve
kötülerden sakınma vurgulanıyor.
• Ananın, Aile Birliği Anlayışı
“..............................................
Canım oğul, kalkıp yerinden doğrul, kırk yiğidini yanına al, Babanı o kırk namertten
kurtar,yürü, oğul, baban sana kıydıysa sen babana kıyma!''dedi.
13
Ananın oğula verdiği mesaj; "Baban sana kıydıysa, sen babana kıyma"dır. Burada
aile birliği, aile sevgisi ön plana çıkarılmaktadır.
• Hoşgörü, Çocukluktan Başlıyor
"Benim de içimde bir aklı şaşmış, bilincini yitirmiş koca babam var, bırakmam kırk
namerde . "dedi.
14
Oğulun, babaya bakış açısı; "Babam aklını yitirmiş de olsa, onu kırk namerde bırak-
mam" mesajıdır. Burada hoşgörü, aileye bağlılık ve duygu yüceliği vurgulanmak-
tadır. B NYAZAR; "Aynı yüce duyguyu, özveriyi baba da gösterecektir. Toplumların
mutluluğunu her şeyden önce duygu eşitliği sağlar. Kimbilir kökü nerelere dayanan
Dede Korkut anlatılarında bu duygu düzeyine gelindiğini ileri sürmekle, Oğuzların
nasıl törelerle ayakta kaldıklarını belirtmek istiyorum" demektedir.
15
Görüldüğü gibi örnek olarak seçtiğimiz bu mesajlar, Oğuzların iç iletişimlerini yan-
sıtan mesajlar olmaktadır. Bu mesajlar töre gereği olarak, hikayelerde yer almaktadır.
2. Salur Kazan'ın Evinin Yağmalandığı Hikayesi
• Namusun Oğuldan Sorulması!
"Senin etinden, oğul yiyeyim mi, yoksa kötü dinli kafirin döşeğine gireyim mi? Baban
Kazan'ın namusunu lekeleteyim mi? Ne edeyim, oğul hey"dedi.
16
Burada Kazan'ın karısı, bir belirsizliği yaşarken, kocası ile oğlu arasında kaldığında,
oğlunun fikrine başvurmaktadır. Onun fikrini alarak erdemli bir davranış sergile-
mekte ve sevgiyi paylaşmanın ne kadar zor olduğunu vurgulamaktadır.
14
• Candan Daha Önemli Olan...
II
.................................................
Bırak beni kadın ana, çengele vursunlar
Bırak, etimden çeksinler, kara kavurma etsinler,
Kırk bey kızının önüne iletsinler...
Onlar bir yediğinde ,sen iki ye!
Seni kafirler tanımasınlar, duymasınlar,
Yeter ki, kötü dinli kafirin döşeğine varmayasın,
Onlara içki dağıtmayasın sakın"dedi.
17
Oğul Uruz, ananın ve babanın namusunun, kendi hayatından önemli olduğunu söy-
leyerek, candan daha önemli kavramlar olduğunu belirtmekte ve burada kendi
adına kahramanlık yapmaktadır.
• Ananın, Oğuzlardaki Önceliği...
Salur Kazan, düşmanı Şökli Melik'e şöyle demektedir.
"Bre Şökli Melik,
Dünlüğü altın ban evlerimi getirmişsin,
sana gölge olsun,
Ağır hazinemi, bol akçamı getirmişsin,
sana harçlık olsun,
Kırk ince belli kızıyla Borla Hatun'u getirmişsin,
sana tutsak olsun,
Kırkyiğidiyle oğlum Uruz'u getirmişsin,
kulun olsun!
Tavla tavla şahbaz atlarımı getirmişsin,
sana binit olsun!
17
Katar,katar develerimi getirmişsin,
sana yüklet olsun,
Yaşlı anamı getirmişsin,
Bre kafir, anamı ver bana!
Savaşmadan, vuruşmadan çekileyim,
Geri döneyim, gideyim, bunu iyi bil!"
18
Kazan Bey, düşmanı Şökli Melik'den anasını kurtarmak için; bütün mal varlığını,
karısını, oğlunu vermeyi taahhüt etmektedir. Burada dikkati çeken; anaya duyulan
sevgi ve saygıdır. Oğuzlarda aile düzeni içinde vazgeçilmez kişinin ana olduğu
görülmektedir. Kazan Bey'e göre; anasının kurtarılması, karısının ve oğlunun kur-
tarılmasından önce gelmektedir. B NYAZAR, bunu şöyle açıklamaktadır. "Dede
Korkut anlatılarında kadın ana olarak da ele alınmalıdır. Oğul da, sevgili de onun
yerini tutamaz. Ananın bu önemi, onun doğurganlığından, yiğit yetiştirmesinden
ileri gelebilir."
19
3.Kam Büre Oğlu Bamsı Beyrek Hikayesi
•Bey Oğhı'na Neler Alınır?
Bay Büre Bey, beziganlarım yanına çağırdı,buyruk verdi. "Bre bezirganlar. Yüce
Allah bana bir oğul verdi, varın Rum eline, benim oğlum için güzel armağanlar
getirin....benim oğlum büyüyünce..."dedi.
Bezirganlar gece gündüz yol aldılar stanbul'a geldiler. Danışıp görüşerek güzel
armağanlar aldılar. Bay Bürenin oğlu için bir deniz kulunu boz aygır aldılar, bir ak
kirişli sert yay aldılar, bir de altı perli gürz aldılar..."
kahramanlığı temsil eden olgular olmaktadır. Bey oğlundan beklenen, hep kahra-
man olmasıdır.
• Tanrı'ya Sığınma
"Dede'nin aklı başından gitti, Tanrı'ya sığındı, smi Azam okudu. Deli Karçar kılıcı
eline aldı, yukarısından öfkeyle saldırdı...Dede Korkut, "Çalarsan elin kurusun"
dedi. Yüce Allah'ın buyruğuyla Karçar'ın eli yukarıda asılı kaldı. Çünkü Dede
Korkut ermişlerdendi, dileği kabul olundu.
>>21
Hikaye'lerde zor durumlarda Tanrı'dan yardım beklemek ve bu yardımın da gele-
ceğine inanmak, Oğuzların inançlarını göstermektedir.
• Dini Hoşgörü Yok
Allah'a şükreyledi. Kafirin kilisesini yıktılar, yerine mescit yaptılar. Keşişlerini
öldürdüler, ezan okuttular, Yüce Tanrı adına "hutbe" okuttular.
22
Dede Korkut Hikayeleri'nde genel olarak dini hoşgörünün olmadığı görülüyor.
Oğuzlar'da genellikle dini motiflere çok yer verilmediği biliniyor. Genellikle Tanrı,
zor durumlarda ön plana çıkıyor. Ancak düşmanların (kafirlerin) Oğuzların, hep
kötülük yaptığı ve bunların da hep başka dinden olmaları sebebi ile, hikayelerde
diğer dinlere karşı hoşgörülü olunmadığı ve bunun da kahramanlık gösterisi olarak
sergilendiği ortaya çıkıyor. Bu mesajlar Oğuzlar'ın, Anadolu'ya gelmeden önceki
mesajları olmaktadır. Anadolu'ya geldikten sonra Selçuklular'da ve Osmanlılar'da bu
yaklaşımın belli ölçülerde değiştiği görülüyor.
21
4. Kazan Bey Oğlu Uruz Bey'in Tutsak Olduğu Hikayesi
Töre Yerine Getirilmeyince...
Oğlunun kahramanlık yapmaması sebebi ile üzülen Kazan Bey'e, oğul Uruz'un de-
yişi;
"A bey baba! Deve gibi büyümüşsün,
köşekçe
23
aklın yok!
Tepe gibi büyümüşsün,
darı kadar beynin yok!
Hüneri, oğul babadan mı görür öğrenir,
Yoksa babalar oğuldan mı görür?
Ne zaman sen beni alıp, kafir sınırına çıkardın, kılıç çalıp baş kestin; ben senden ne
gördüm ki ne öğreneyim?" dedi.
24
Burada Oğul Uruz'un, babasına karşı hem başkaldırısı, hem de savunması vardır.
Uruz babasına geri dönüş (feed back) yapmaktadır. Burada oğul babaya karşı
saygılıdır, ancak bu saygınlık körü - körüne itaat anlamına gelmemektedir. Bu yö-
nüyle Oğuzlar'da oğul, Oğuzların şahsında saygın bir kişiliği ve kendine güveni de
sergilemekte ve Uruz babasına "Oğul hüneri, kahramanlığı babadan öğrenmeli"
demektedir. Burada Uruz'un babasına verdiği mesajda seçtiği kelimelere de bakmak
gerekmektedir. Uruz babasına; "Deve gibi, tepe gibi büyümüşsün diyerek" tepkisini
sert bir üslup, sivri bir dille yapmaktadır.
Eleştiriye Açık Bir Toplum Örneği
"A beyler, Uruz güzel soyladı, şeker yedi. Beyler, siz yiyiniz içiniz, sohbetinizi dağıt-
mayınız. Ben bu oğlanı alayım, ava gideyim. Yedi günlük uzaklığa kadar gideyim, ok
attığım yerleri, kılıç çalıp baş kestiğim yerleri göstereyim. Kafirin sınır boylarına,
Cızığlar'a, Ağlağan'a, Gökçe Dağa alıp çıkayım, sonra oğlana gerek olur, a bey-
ler!"dedi.
25
Görüleceği gibi, Kazan Bey Oğul Uruz'un talebini olağan karşılamakta, şeker yedi
diyerek, tepkinin doğruluğuna inanmakta ve ona hüner göstermesi gerektiğini kabul-
lenmekte ve bundan mutluluk duymaktadır. Bir başka deyişle, burada çağdaş iletişim
sistemlerinin temelini oluşturan feed back (geri dönüş) süreci işletilmekte ve toyda
bulunan beylere örnek olunmaktadır. Oğuzlarda hüner gösterme; bir töre olmakta ve
bu töre babadan oğula geçmektedir.
5. Duha Koca Oğlu Deli Dumrul Hikayesi
• Deli Dumrul'u Tanımak
"Oğuz'da Duha Koca oğlu Deli Dumrul derlerdi, bir er vardı. Bir kuru çayın üzerine
bir köprü yaptırmıştır. Geçenden otuz üç akça alırdı,geçmeyenden döve döve kırk
akça alırdı.Bunu niçin böyle ederdi? Onun için ki, "Benden deli, benden güçlü er
varmıdır ki çıksın benimle savaşsın!" derdi. "Benim erliğim, yiğitliğim, kahraman-
lığım, babayiğitliğim Rum'a, Şam'a gitsin, ünlensin!" derdi.
26
Deli Dumrul Hikayesi'nde verilmek istenen mesaj; kişinin kendisi ile barışık, erdem-
li, hoşgörülü, insancıl olup olmaması ile ilgilidir. Bu vasıflar olmayınca birey Deli
Dumrul gibi; "Benden deli, benden güçlü" var mıdır diyerek, kendisi ile kavga
etmektedir. Bu hikayede Deli Dumrul'un kişiliğinde olumsuz bir portre çizilerek,
Oğuzlar'ın bu tür bir kişiliğe karşı oldukları mesajı verilmektedir.
•Azrail le Savaşı Göze Almak...
"Bre, Azrail dediğiniz nasıl kişidir ki, adamın canını alıyor? Ey, Yüce Allah! Birliğin,
varlığın hakkı için, Azrail'i benim gözüme göster! Savaşayım, çekişeyim, uğraşayım;
güzel yiğidin canını kurtarayım. Bir daha güzel yiğidin canını almasın. "
27
Del Dumrul'un kuralsızlık, haksızlık, büyüklük duygusu onu, Azrail ile savaşmaya
kadar götürür. Burada Deli Dumrul'un haddini aştığı görülür ve sonucuna da katlan-
malıdır.
• Tanrı, Kötülerin Karşısına Çıkar...
"Yüce Allah'a Dumrul'un sözü hoş gelmedi. "Bak, bak! Bre,deli kavat, benim birliğimi
bilmiyor, birliğime şükretmiyor! Benim ulu dergahımda gezsin, benlik eylesin...!"
dedi. Azrail'e buyruk eyledi ki, Ya Azrail! Git, o deli kavatın gözüne görün, benzini
sarart....! dedi. "Canını hırlat, al!" dedi.
28
Burada Tann'nın, Deli Dumrul'a karşı tepkisinden söz ediliyor. Azrail aracılığıyla,
Deli Dumrul'a Tanrı'nın büyüklüğünün hatırlatılması isteniyor. Burada Tanrı, güç
olarak, yönetim gücü olarak, düzeni sağlama yönünden ortaya çıkıyor. Deli Dumrul'a
hadddinin bildirilmesi; mesaj olarak toplumun dikkatine sunuluyor. Burada Deli
Dumrul'a kaçınılmaz bir gerçek olarak; ölüm sunuluyor. Deli Dumrul'un büyük-
lüğü ve ölüm.
• Benim Canımı Alacaksan Sen Al...
"Yücelerden yücesin,
Kimse bilemez nicesin.
Güzel Tanrı,
Nice Bilgisizler, seni gökte arar, yerde ister,
Sen, gerçek insanların gönlündesin.
Hep var olan, her şeye güç yetiştiren Tanrı!
Sonsuz kalan, bağışlayıcı Tanrı!
Benim, canımı alacaksan, sen al!
Azrail'in almasına bırakma"dedi.
Deli Dumrul'un sözü burada Yüce Allah'a hoş geldi.Azrail'e seslendi ki, "Madem,
deli kavat benim birliğimi bildi, birliğime şükür kıldı; ya Azrail! Deli Dumrul,
canının yerine can bulsun, onun canı azat olsun!" dedi.
29
Büyük olasılıkla Dede Korkut Hikayeleri arasında son dönem hikayelerinden biri
olan Deli Dumrul'da, slam ahlak kuralları geçerlidir. Hazreti Muhammet'in, "Tanrı,
bütün günahları bağışlayabilir, kul hakkını yiyenlerden başka", ana düşünce-
sinin geliştirildiğini görmekteyiz. Haksız yere, büyüklük taslayarak insanın insanı
sömürmesi, Türk töresine de, slam anlayışına da aykırıdır.
30
Burada verilmek iste-
nen mesaj; kişinin hoşgörülü olması gereğidir.
• Hayatın Önemi...
"Azrail, "Bre deli kavat! Daha ne aman diliyorsun! Ak sakallı babanın yanına vardın,
can vermedi, ak saçlı ananın yanına vardın can vermedi... Onlar vermedikten sonra,
daha kim verir?... "dedi. Azrail "Bre, Deli!Hasretin kimdir? "El kızı eşim var. Benim
ondan iki oğlancığım var.Emanetim var...Bildireyim onlara. Ondan sonra benim
canımı al!" Sürdü, eşinin yanına yanı geldi. "
31
Görüldüğü gibi ana ve babası, Deli Dumrul için canlarını bağışlamazlar. Diğer Dede
Korkut Hikayeleri'nde ise; baba - oğul, ana - oğul arasındaki ilişkilerde bu derece
açıklık yoktur. B NYAZAR bu durumu şöyle açıklamaktadır. "Dede Korkut'un öbür
hikayelerinde egemen olan ana-oğul, baba-oğul ilişkilerinin bozulduğunu görü-
yoruz."Öbür hikayelerde, birbirlerine sunma yönünden can'ın önemi yoktu" demek-
tedir.
32
Bu da bize Oğuzlar'da bazı durumlarda, bireyselliğin de geçerli olduğunu
göstermektedir.
• Sonu Kabullenme...
Deli Dumrul, eşinin yanına yanı geldi;
"Biliyor musun, neler oldu?
Gökyüzünden al kanatlı Azrail uçup geldi,
Benim akça göğsüme basıp oturdu.
Benim tatlı canımı almak istedi.
Babama, ver dedim,can vermedi.
Anama vardım, can vermedi...,
"Dünya şirin, can tatlı" dediler.
Şimdi; yüksek yüksek kara dağlarım sana yaylak olsun!
Soğuk soğuk sularım sana içil olsun!
Tavla tavla şahbaz atlarım sana binit olsun!
Dünlüğü altı ban evim sana gölge olsun!
Katar katar develerim sana yüklet olsun!
Ağıllarda akça koyunum sana şölen olsun
Gözün kimi tutarsa
Gönlün kimi severse,
Sen ona var.
ki oğlancığı öksüz koma...." dedi?
33
Burada Del Dumrul, hoşgörü ve sorumluluk örneği göstermekte, ölümünden sonra
karısının herşeyine sahip çıkabileceğini, istediği kişi ile evlenebileceğini ve iki
çocuğunu öksüz bırakmaması gerektiğini söylemektedir.
Deli Dumrul'un bu tavrına karşılık, karısının da aynı içtenlik ve erdemliliği göster-
diği ve;
• Deli Dumrul'un Karısı
“.............................................
Arş tanık olsun, Kürsü tanık olsun,
Yer tanık olsun,
Yüce Tanrı tanık olsun
Benim canım senin canına kurban olsun!" dedi?
34
Görüleceği gibi Oğuzlar'da aile birliğinin kutsallığı ve karı - kocanın birbirine sada-
kati, mesaj olarak verilmektedir.
• Tanrı'ya Yakarıştaki Mesaj
“.............................................
Büyük yollar üzerine imaretler yapayım, senin için!
Aç görsem doyurayım senin için!
Çıplak görsem donatayım, senin için!
Alırsan, ikimizin birden canını al!
Kor isen , ikimizin canını birlikte koy!
yiliği bol, Yüce Tanrı" dedi.
35
Deli Dumrul Hikayesi'nde olduğu gibi, bütün diğer hikayelerde de bir dilekte
bulunulurken, aynı zamanda da bu dileğin karşılığı olarak, birey bazı taahhütlerde
bulunmaktadır. Burada olduğu gibi de; Oğuz toplumuna karşı bazı sosyal sorumlu-
lukların yerine getirileceği, imaretler yapılacağı, açların doyurulacağı, çıplakların
giydirileceği taahhüt edilmektedir. Bütün hikayelerde mesajın oluşmasında görülen
özellik; dini ve sosyal boyutun birlikte yer almasıdır.
Hikaye'de aile birliğinin kutsallığı ve karı-kocanm birbirine karşı gösterdiği sadakati
görmekteyiz.
"Yüce Allah'a Deli Dumrul'un sözü hoş geldi: Azrail'e buyurdu: Deli Dumrul'un
babasının canını al, o iki karı kocaya yüz kırk yıl ömür verdim!"dedi. Azrail de
babasının, anasının hemen canını aldı. Deli Dumrul, yüz kırk yıl daha yoldaşıyla yaş
yaşadı. '
36
Hikayede birey olarak Deli Dumrul'un kendi iç iletişiminin analizinin yapıldığı
görülecektir. Başlangıçta Deli Dumrul "Benden deli, benden güçlü er var mıdır ki
çıksın benimle savaşsın!" diyordu. Burada Deli Dumrul, iletişim sürecini kabul
etmeyen bireyi temsil ediyordu. Sonra Yüce Allah, karşısına Azrail'i çıkardı ve
Azrail onun canını almaya geldi. Deli Dumrul, kendisi ile barıştı, Yüce Allah'ın
büyüklüğünü kabul etti ve ona yalvardı. Sonra da Yüce Allah onu affetti. Böylece
Oğuz Toplumuna, bireyselliğin, kuralsızlığın, iletişimsizliğin geçerli olmadığı ve
olmayacağı mesajı verilmektedir.
6. Kanlı Koca Oğlu Kan Turalı Hikayesi
• Hep Aile Birliği
Kanlı Koca: "Dostlar, babam öldü, ben kaldım. Yerini yurdunu tuttum. Yarınki gün
ben öleceğim, oğlum kalacak. Bundan daha iyisi yoktur ki, gözüm görürken oğul, gel
seni evereyim "dedi. Oğlan, "Baba, madem seni evereyim, diyorsun; bana layık kız
nasıl olur?"dedi. Kanlı Koca "Nasıl Olur?" Kan Turalı: Ben yerimden kalkmadan o
kalkmış olmalı, ben karaguç atıma binmeden o binmiş olmalı, ben kanlı kafir eline
varmadan o varmış, bana baş getirmiş olmalı!" dedi. Kanlı Koca, "Oğul, sen kız iste-
mezsin! Sen bir babayiğit, bir kahraman yiğit istermişsin! Onun gölgesinde yiyesin,
içesin, geçinip gidesin!"dedi. "Evet, canım baba, öylesini isterim! Yok, gidip cici bir
36
Türkmen kızı alasın ki, birden dayanayım üzerine düşeyim de karnı yırtılsın değil
mi?..." dedi. Kanlı Koca, "Oğul, kız görmek senden, malını geçimini vermek ben-
den!" dedi.
37
Burada Kanlı Koca'nın oğlunu evlendirmek istemesi ve oğlunun da bu seçimi ken-
disinin yapmak istediği anlaşılıyor. Sonunda eşde de aranan vasfın kahramanlık
olduğu görülüyor. Evleneceği kızın seçiminin tartışmalar sonunda Kanturalı'ya
bırakıldığı, aile ilişkilerinde iletişimin öneminin vurgulandığı anlaşılıyor. Burada
oğula bir seçim hakkının verildiği görülüyor.Aynca da babanın, oğlunun geçiminin
sağlanmasını üstlenmesi de, ortak sorumluluğun paylaşılması olarak anlaşılıyor.
• Erenler ve Akıl
"Çok uğraştılar; ne boğa yeniyor, ne Kan Turalı yeniyor... Boğa küt küt solumaya
başladı. Ağzı köpüklendi Kan Turalı, "Bu dünyayı erenler akıllarıyla bulmuşlardır;
bunun önünden sıçrayayım, ne hünerim varsa ardından göstereyim" dedi. Adı güzel
Muhammet'e salavat getirdi, boğanın önünden savruldu, boğa boynuzu üzerine
dineldi. Kan Turalı boğayı kuyruğundan üç kez kaldırıp yere çaldı. "
38
Kan Turalı'nın; "Bu dünyayı erenler akıllarıyla bulmuşlardır" deyip, aklını kul-
lanması ve boğayı yenmesi, Oğuzlar'da akıl kullanmanın töre olduğunu, "Dirse Han
Oğlu Boğaç Han Hikayesi'nde de", Boğaç Hanın da aynı şekilde aklını kullanarak,
boğayı yendiğini biliyoruz.
• Oğuzlar, Uykuyu Düşman Bilirler...
"O zamanda Oğuz yiğitlerine ne bela gelse uykudan gelirdi. Kan Turalı'nın uykusu
geldi, uyudu, "
39
Oğuz töresinde uyku, hep belaların başı olarak görülmüş ve bir mesaj olarak Oğuz
töresinde yer almıştır. Uyku; bir teslimiyetin ifadesi olarak görülmüş, Oğuzlar düş-
manların, kendilerini hep uykularında yakaladıklarına inanmışlardır. "Usun Koca
Oğlu Seyrek Hikayesi"nde yine aynı şekilde uyku, bir tehlike olarak hikayede yer
almaktadır."
• Kıskançlık Motifinin Ön Plana Çıkarılması
"Kalkıp Selcan Hatun durduğunda,
Yelesi kara kazılık atına bindiğinde,
Bey babamın ak ban evinin eşiğine düştüğünde,
Oğuz'un ala gözlü kızı gelini bir araya toplandığında,
Her kişi sözünü söylediğinde.
Sen orada kalıp övünesin!
"Kan Turalı, güçsüz düştü,
Atın terkesine aldım, çıktım" diyesin!
Gözüm döndü, gönlüm gitti, öldürürüm seni der!
40
Kan Turalı, savaşta yenilmiştir. Güçsüz düşmüştür. Selcen Hatun onu kurtarmıştır.
Kan Turalı bu yardıma karşı değildir ama, kendisinin Selcen Hatun tarafından kur-
tarılmasının Oğuz toplumunda bilinmesinden kaygı duymakta ve bu yüzden Selcen
Hatunu öldürmek istemektedir. Burada bir iletişim çatışması olduğu açıktır. Dede
Korkut Hikayeleri'nde bu tip iletişim çatışmaları çoktur. Bizce nedeni de, iletişim
çatışmalarının her zaman ve her toplumda yaşanabileceği mesajının verilmek isten-
mesidir. Burada da bu mesaj verilmekte ve çözüm merakla beklenmektedir. şte bun-
dan sonraki süreçte ikna edici iletişim devreye girmekte, Selcen Hatun, kocası Kan
Turalı'ya ikna edici sözler söylemektedir.
40
• İkna Edici letişim
"Bey yiğit! Övünürse er övünsün, aslandır?
Övünmeklik, avratlara büthandır!
Övünmekle avrat er olmaz!
.....................................
Yüce Allah bilir, ben san munisim, Yar'ım,
Kıyma bana!" dedi.
41
Hikaye'de kıskançlık motifinin işlendiği görülüyor. Kan Turah'lının erkeklik
gururunu ön plana çıkararak, hoşgörüsünü kaybetmesine karşılık, Selcen Hatun alçak
gönüllülük göstermekte, "övünmekle kadın, kahraman olmaz diyerek", Kan
Turalı'ya sana itiat ediyorum, bağlıyım, Yar'ım demektedir. Bu davranışı ile Selcen
Hatun, erdemlilik göstermektedir. Oğuzlarda erkeğin övünmesine hoşgörü ile
bakılmamasına rağmen, Kan Turalı kendisinin Selcen Hatunun yanında küçük
düşürülmesini, ilk bakışta hoş karşılamaz. Tepki bu sebepledir. Ancak burada Selcen
Hatun bir mesaj vermekte, bütün yaptığı kahramanlığa rağmen, Kan Turalı'yı
kurtarmasına rağmen, sadakatini belirterek, yine de kıyma bana demektedir.
Kan Turalı'nın, Selcen Hatun'un davranışından çok etkilendiği açıktır. "Öz canıma
kıyayım, sana kıymayayım" diyerek, Selcen Hatun'u sınadığını söylemektedir. Bu
davranışı gerçek de olabilir. Belki de pişmanlık duymuş olabilir. Bütün bunlara rağ-
men, kıskançlık motifinin hikayede yer alması ve ve dramatik bir tarzda işlenerek,
Oğuz toplumunun gündeminde tutulması önemlidir. Çünkü kahramanlık göstererek
eşini, düşmanlarının elinden kurtaran bir kadınla, bu kahramanlığını kendisi için bir
övünç meselesi yapacağını düşünerek, onu öldürmeyi düşünen bir kahramanın
portresi, toplumda hep ilgi çekebilecektir.
Belirtilen sebeplerle Kan Turalı, Selcen Hatun'a iltifat etmektedir.
41
İkna Edici letişimin Gücü
"Işıl, ışıl parıldayan ince giysilim,
Yere basmayıp yürüyen selvi boylum,
Kar üzerine kan damlamış gibi kızıl yanaklım
Çift badem sığmayan dar ağızlım,
Kalemcilerin çaldığı kara kaşlım,
Kıvrımsı kırk tutam kara saçlım,
Aslan soyu, sultan kızı!
Ben seni öldürmeye kıyar mıydım!
Öz canıma kıyayım, ben sana kıymayayım!
Ben seni sınıyordum... "dedi.
42
• Hikayelerdeki Mutlu Son
"Kalkıp yerimden doğrulurdum,
Yelesi kare kazılık atına binerdim,
Babanın ak ban evinden çıkardım,
Arku Beli,Ala Dağı avlardım,
Alageyik, Yaban geyiği kovalardım,
Atanda bir okla ne eylemezdim?
Temrensiz okla yiğit,seni sınıyordum,
Yiğit, ben seni öldürmeye kıyar mıydım!"dedi.
43
Aynı şekilde Selcen Hatun da "Ben de seni sınıyordum" diyerek bağlılığını teyit
etmekte ve her hikayede olduğu gibi, bu hikaye de mutlu sonla bitmektedir.
7. Kazılık Koca Oğlu Yeğenek Hikayesi
• Akın zni
Kazılık Koca derlerdi, bir kişi vardı.Bayındır Han'ın veziriydi.Şarabın keskini başı-
na vurdu.Güçlü dizinin üzerine çöktü; Bayındır Han'dan akın diledi. Bayındır Han
izin verdi: "Nereye dilersen git" dedi.
44
Vezir Kazılık Hoca, akın yapmak için Bayındır Han'dan izin istiyor. Oğuzlar'ın
geçimleri, yaptıkları akınlardan elde ettikleri ganimetlerden oluşuyordu. Her akının
amacı, gelir elde etmekti. Bunun için de, Han'dan izin almak gerekiyordu. Çünkü
herşeyden sorumlu olan Han'dı ve akın kararları Han'ın huzurunda toylarda alınıyor
ve bütün Oğuz Toplumu, akınlardan haberdar oluyordu.
• Ganimet Dağılımı
Her akından sonra elde edilen ganimet dağıtılıyordu. Ganimetin dağılışının bir takım
ilkeleri vardı. Han'ın payı belliydi. Ganimetin beşte biri Han'a bırakılıyor, beşte
dördü de akına katılan gazilere pay ediliyordu.
"Kalenin kilisesini yıkıp yerine mescit yaptılar. Yüce Tanrı adına hutbe okuttular.
Kuşun al kanını, kumaşın hasını, kızın gökçeğini
45
, dokuzlama kaftan, cüphe,
Bayındır Han 'a beşte bir pay çıkardılar Gerisini gazilere bağışladılar. Döndüler
evlerinegeldiler."
46
8. Basat'ın Tepegözü Öldürdüğü Hikayesi
Dede Korkut Hikayeleri'nde olağanüstü olaylara sıkça yer verilir. Genellikle bu
olağanüstü olaylar Oğuz toplumuna iyilik getirirler. Bazen de kötülüklerin var
olduğunun bilinmesi için hikayelerde yer alırlar. Ancak daha önceden de, toplumu
ikaz ederler. "Kötülüklere hazırlıklı olun" denilir. Böylece olağanüstü olaylara,
kötülüklere karşı toplumun dikkati çekilir.
• Tepegözün Doğuşu
Oğuz bir gün yaylaya göçtü. Aruz'un bir çobanı vardı. Adına Konur Koca oğlu Sarı
Çoban derlerdi. Oğuz'da ondan önce kimse göçmedi. Uzun pınar denmekle meşhur
bir pınar vardı. O pınara periler konmuştu. Ansızın koyun ürktü. Çoban, tekeye kızdı,
ilerledi, gördü ki, peri kızları kanat kanada bağlamışlar, uçuyorlar. Çoban, kepeneğini
üzerlerine attı, peri kızının birini tuttu. Kendini tutamadı, onunla çiftleşti. Koyun
ürkmeye başladı, çoban koyunun önüne seğirtti. Peri kızı kanat vurup uçtu: Çoban,
yıl tamam olunca, bende emanetin var, gel al" dedi, ama "Oğuz'un başına kötülük
getirdin" dedi. Çobanın içine korku düştü, ama kızın derdinden benzi sarardı."
47
İşte doğan o çocuk Tepegöz'dür ve Oğuz'a büyük felaketler getirmiştir. Peri kızı
çobana "Oğuzun başına kötülük getirdin" diye mesajını Oğuz toplumuna ver-
miştir.
Toplumların yaşadığı olağanüstü dönemler olduğu gibi, bu dönemlerde toplumun
sorunlarını da çözecek olağanüstü insanlar vardır. Bu insanları, toplumlar çıkarır.
Dede Korkut, Oğuz toplumu için olağanüstü insanlardan biridir ve sorun çözücüdür.
• Kesim Kesmek
Gittiler, Dede Korkut'u çağırdılar, onunla danışıp görüştüler; "Gelin kesim kese-
lim"
48
dediler. Dede Korkut'u Tepegöz'e gönderdiler. Geldi, selam verdi. "Oğul,
Tepegöz! Oğuz senin elinde güçsüz kaldı, bunaldı. Ayağının toprağına beni gön-
derdiler. Sana "Kesim verelim" dediler" dedi. Tepegöz; "Günde altmış adam verin,
yemeye!" dedi. Dede Korkut; "Böylelikle sen adam koymaz tüketirsin!" dedi; "Ama
günde iki adamla beş yüz koyun verelim " dedi. Dede Korkut böyle deyince, Tepegöz;
"Hoş, öyle olsun! Bir de, bana iki adam verin, benim yemeğimi pişirsin, ben yiye-
yim"ded.
49
Burada görüldüğü gibi; Oğuz toplumu için olağanüstü bir sorun vardır. Tepegöz,
Oğuz toplumuna zarar vermemenin şartı olarak; yemek için günde altmış adam iste-
mektedir. Buna rağmen Tepegöz'le "kesim kesmek", uzlaşmak gerekmektedir.
Çünkü sorunlar, çözülmelidir. Maliyeti fazla olsa dahi, sorunlar yönetimlerce gün-
dem konusu yapılmalıdır.
• Basat'ın Çözümü
Tepegöz hikayesinde, sorunlar da vardır. Çözüm arayışları da vardır. Basat, Oğuz
toplumunu Tepegöz'den kurtarmak istemektedir. Onun için, Tepegöz'le savaşmaya
karar verir ve aklını kullanmak ister.
"Bir koç yerinden kalktı, gerindi. Hemen, Basat, koçu tutup boğazladı derisini yüzdü.
Kuyruğu ile başını deriden ayırmadı, içine girdi. Başat, Tepegöz'ün önüne geldi.
Tepegöz de bildi ki, Basat, derinin içindedir. "
50
9. Begil Oğlu Emren'in Hikayesi
• Toplum Yararı
"Kam Gan oğlu Han Bayındır yerinden kalkmıştı.Ak otağını kara yerin üzerine dik-
tirmişti.Ala sayvan döşenmişti.. ç Oğuz, Dış Oğuz beyleri toplanmıştı. Dokuz tümen
Gürcistan 'in haracı geldi. Bir at, bir kılıç, bir çoban getirdiler. Bayındır Han çok
4kızdı. Dedem Korkut geldi, coşkulu havalar çaldı: "Han 'ım, niye kızıyorsun? Dedi."
Nasıl kızmayayım! Her yıl altın akçe gelirdi; yiğide beye verirdik, hatırları hoş
oludu. Şimdi bunu kime verelim ki, hatırı hoş olsun..." dedi. Dede Korkut; Hanım,
bunun üçünü de bir yiğide verelim; Oğuz eline karavul olsun!" dedi. Bayındır Han
"Kime verelim" dedi; sağına soluna baktı. Kimse razı olmadı. Begil derlerdi, bir yiğit
vardı, ona baktı: "Sen ne dersin?" Begil razı oldu. Kalktı, yer öptü.
52
Toy, toplanmıştı. Toy'da Gürcistan'dan gelen haraç, toydakilere paylaşılacaktı. Ancak
bu yıl gelen haraç azdı. Bayındır Han bu sebeple kızgındı. Bir at, bir kılıç, bir
çomak
53
gelmişti. Haraç çok geldiğinde, çok kişiye dağıtılır ve bu kişilerin gönülleri
hoş tutulurdu. Dede Korkut'a soruldu, nasıl dağıtalım diye? Dede Korkut da bir
yiğide verelim, o yiğit te Oğuz ilinin koruyuculuğunu üstlensin dedi. Sadece Begil
razı oldu.
Burada görüleceği gibi; ganimet dağılımı bir töre gereğince, toyda adil dağıtılıyor.
Bir sorun çıktığında da Dede Korkut gibi, Oğuzlar'da kendisine saygı duyulan bir
büyüğün fikrine başvuruluyor. Ganimetin dağılımında da toplum yararı ön plana
tutuluyordu. Bu sebeple; Gürcistan sınırını koruması için ganimet Begil'e veriliyor-
du. Çünkü Begil bütün Oğuz toplumunun güvenliğini üstleniyordu, öncelik onun
olmalıydı.
• Kahramanların Direnişi
"üç yüz altmış alp yiğit ava çıksa, kanlı geyik üzerine yürüyüş olsa, Begil ne yay
kurardı, ne ok atardı. Hemen yayı bileğinden çıkarırdı, boğanın yabani geyiğin boy-
nuna atar, çekip durdururdu... Kazan Bey: "Bu hüner atın mıdır, erin midir?" dedi.
"Han'ım, erindir!" dediler. Han: "Yok, at işlemese er övünmez! Hüner atındır!" dedi.
51
Bu söz Begil'e hoş gelmedi. Begil: "Alplar içinde bizi alaya alıp yere batırdın!" dedi.
Bayındır Han'ın bahşişini önüne döktü. Han'a küstü, divandan çıktı.
54
Burada kahramanlığı ile tanınan Begil, yine kahramanların yanında alaya alınmasını
hazmedemez ve bunu yapan Bey de olsa, tepkisini açıkça ortaya koyar. Böylece
kahramanlığın kolay kazanılabilir bir hüner olmadığını, Oğuz toplumuna göstermek
ister.
• Yönetenin Tanrısal Gücü
Hatun: "Yiğidim, bey yiğidim! Padişahlar, Tann'nın gölgesidir. Padişahına başkal-
dıramn işi rastgelmez. "
55
Begil'in Hatunu, Begil'in Kazan Bey'e baş kaldırmasını hoş karşılamamaktadır.
Çünkü yönetenler, beyler yönetme işini Tanrı adına yapmaktadırlar. Onlar Tanrı'nın
gölgeleri olarak görev yaptıklarına göre, onlara itaat etmek, töre gereğidir. Burada
beye, yönetene bağlılık, Tanrı'ya bağlılıktan gelmektedir.
Orhun Yazıtları'nda da Bilge Kağan; "Ben Tanrı gibi (ve) Tanrı'dan olmuş Türk
Bilge Hakan" diye söze başlayarak, önce kendini tanıtmaktadır... Böylece yöne-
tim gücünün kaynağını Tanrı'ya, bir başka deyişle kendisinin dışında bir güce bağla-
maktadır. Mesajın gücü, kaynağın gücünden gelmektedir. Devlet yönetimlerinde
kaynağın gücü tartışmalı olduğunda, şüphesiz ki mesaj daha başlangıçta ölü doğmuş
olacaktır. Bu sebepledir ki yönetimde etkinlik için, kaynağın gücü üzerinde tered-
dütler olmamalı, kaynak da kendisi hakkında hedef kitleleri bilgilendirmelidir.
56
54
• Kafir Tekür'ün Müslüman Oluşu
Kafir: "Oğlan, yenilgiye uğradığında, Tanrına mı yalvarıyorsun? Senin bir Tanrın
varsa, benim yetmiş iki puthanem var" dedi. Oğlan: "Ya asi melun! Sen putlara yal-
varıyorsun, ben alemleri yoktan var eden Tanrıma sığındım " dedi. Yüce Tanrı, Ceb-
rail'e buyurdu ki: "Ya Cebrail! Git, şu kuluma, kırk erin gücünü verdi!dedi. Oğlan,
kafiri götürüp yere vurdu.
Kafir: "Yiğit aman, sizin dine ne derler? Dinine girdim!"dedi. Parmak kaldırıp, şa-
hadet getirerek Müslüman oldu.
57
Tanrı'nın Beğil'in oğluna kırk erin gücünü vermesinden sonra Tekür'ü yenmesi,
Tekür'ü düşünmeye sevk eder ve Tanrı'nın büyüklüğünü kabul ederek, Müslüman
olur. Dede Korkut Hikayeleri'nde genellikle, Oğuzların başlarının sıkıştığı durumlar-
da Tanrı devreye girer. Tanrı'nın yardımı ile sorunlar çözülür ve Tanrı'ya teşekkür
edilir.
10. Usun Koca Oğlu Sevrek Hikayesi
• Bireyin Kendini Kanıtlaması
"Bre Uşun Koca oğlu! Burada oturan beylerin herbiri, oturduğu yeri, kılıcıyla, ek-
meğiyle almıştır. Bre, sen, baş mı kestin, kan mı döktün, aç mı doyurdun, çıplak mı
donattın? dedi. Egrek; "Bre, Ters Uzamış! Baş kesip kan dökmek hüner midir?" dedi.
"Evet,hünerdir ya!... Ters Uzamış'ın sözü Eğrek'e dokundu. Kalktı. Kazan Bey'den
akın diledi. Akın verdi. Çığırdı, akıncılar geldi, üç yüz seçme, mızraklı yiğit, onun
yanında toplandı. "
58
Usun Koca'nın büyük oğlu Seğrek, Bayındır Han'ın divanına istediği an girer çıkar,
diğer beyleri çiğner geçerdi. Beyler b rgün tepki gösterip; buradaki beyler bu yer-
lerini kan döküp, aç doyurup, çıplak donatıp, kahramanlık göstererek almışlardır.
Sen Ne yaptın ki? derler... Eğrek ise; baş kesip, kan dökmek hüner midir? der. Evet...
Cevabını alınca da, hünerini göstermek için Kazan Bey'den kendisine, akına çık-
ması için izin ister.
Burada bey oğlunun divanda yerini alabilmesi için; kahramanlığını, hünerini göster-
mesi gerekir. Aksi takdirde, toplum onu sorgular. Burada toplumun geri beslemesi
(feed back) vardır. Bunun sonuncu olarak Seğrek, ava çıkıp, kahramanlığını,
hünerini ispat etmek zorunda kalır.
• Bey Oğlu Hünerli Olmalıdır....
Biri; "Bize, bizim öksüzlüğümüz yetmez mi, bizi niye dövüyorsun? Hünerin var ise
kardaşın alınca kalesinde tutsaktır; git onu kurtar!" dedi. Seğrek "Bre,kardaşımın adı
nedir? "Eğrek'tir. "
59
Toplum, her fırsatta yönetici adayı olan bey ve bey oğullarından kendilerine layık
olmalarını, bunun için de onlardan kahramanlık beklediklerini dile getirir ve hüner-
lerini göstermelerini ister.
• Kardeş Sevgisi
Baba, ana; "Yanlış haberdir, gitme oğul!" dediler. Oğlan, "Beni yolumdan ayırmayın!
Ağamın tutsak olduğu kaleye gitmeyince, ağamın öldüğünü ya da diri olduğunu
öğrenmeyince; öldüyse kanını almayınca güçlü Oğuz eline gelmem dedi. "
60
Küçük kardeş Seyrek, ağabeyi Beyrek'i mutlaka tutsaklıktan kurtarmak ya da
ölüsünü - dirisini bulmak ister. Oğuzlarda Oğulun ana, babaya sevgisi kadar, kardeş-
lerin de birbirlerine korkunç bağlılık ve sevgileri vardır.
59
11. Salur Kazan'ın Tutsak Olduğu Oğlu Uruz'un Onu Tutsaklıktan
Çıkardığı Hikayesi
• Kendi Aslımı Kötülemem
Salur Kazan, kafirlere esir düşer. Tekür karısının isteği üzerine, ".....beylerini topladı:
Gelin Kazan'ı kuyudan çıkarın. Bizi övsün, Oğuz'u yerin dibine hatırsın! Ondan
sonra şart eylesin,bizim ilimize düşmanlığa gelmesin!"dedi. Bunun üzerine Kazan
şöyle der.
"Eline geçmişken bre, kafir, öldür beni!
Kara kılıcını çal boynuma, kes başımı!
Kılıcında korkum yok!
Kendi aslımı, kendi kökümü aşağılamam yok!
Oğuz erenleri durur iken, seni övmem yok!" dedi.
Kazan bir daha soylamış:
" t gibi hev hev eden kötü huylu,
Küçücek domuz şölenli!
Bir torba saman döşekli!
Yarım kerpiç yastıklı!
Yonma ağaç Tanrılı!
Köpeğim kafir!
Oğuz'u görürken,seni övmem yok!
Bundan sonra öldürürsen, bre, Kafir, öldür beni!
Öldürmezsen, Allah'ın izniyle öldürürüm kafir seni!
61
Han Kazan; "Oğuz erenlerinin yanında kafiri övüp, kendi kökümü aşağılamam,
beni öldürün" der. Sen beni öldürmezsen Allah'ın izniyle ben seni öldüreceğim der.
Görüldüğü gibi, Oğuz toplumunun hiçbir şekilde aşağılanmasına Kazan Bey göz
yummamaktadır. Han Kazan, kafiri övüp, Oğuz'u kötülemektense, ölmeyi yeğlediği-
ni söyler.
12. ç Oğuz'a Dış Oğuz'un Başkaldırıp Bevrek'in Öldüğü Hikayesi
• Töre Bozulunca
Ne zaman Kazan evini yağmalatsa, eşini elinden tutar, dışarıya çıkarırdı. Ondan
(sonra) yağma ederlerdi. Dış Oğuz beylerinden Aruz, Emen ve öteki beyler bunu işit-
tiler, dediler ki; "Bak, bak! Şimdiye değin Kazan 'in evini biz de yağma ederdik. Şimdi
niçin bu işte biz olmuyoruz? Topluca anlaşarak, Dış Oğuz beyleri Kazan'a gelmedi-
ler, ona düşmanlık eylediler.
62
Oğuzlarda töre gereğince; Beylerbeyi Han Kazan, ç Oğuz ve Dış Oğuz beylerini
toplar, beylerine sevgilerini ve kendi büyüklüğünü göstermek için, evindeki
eşyalarını onların paylaşmasını sağlardı. Töre buydu. Bu defaki toya, Dış Oğuz bey-
lerini davet etmedi.Töre'ye uymadı. Töre'ye uymayınca da, Dış Oğuz beyler; Han
Kazan'a isyan etme kararı aldılar. Hikayede Han Kazan'ın niçin Dış Oğuz beylerini,
yağma toyuna çağırmadığı belirtilmiyor. Haklı sebepleri de olabilir. Ancak bunu
bilemiyoruz...Yağmalama toyları Oğuzlar'ın geleneğidir. Hikaye, geleneğin bozul-
ması durumunda, ortaya çıkacak sorunları belirtmesi yönünden önemlidir.
• Sadakat Örneği
Beyrek'e Aruz, "Biliyor musun seni niye çağırdık? "Niye çağırdınız?" Hep şu oturan
beyler, Kazan'a başkaldırdık, ant içtik." Kur'an getirdiler. "Sen de ant iç" dediler.
Beyrek, "Ben, Kazan'a başkaldırmam" diye ant içti, soyladı:
62
"Ben Kazan'ın nimetini çok yemişim,
Bilmezsem, gözüme dursun!
Karagucda kazılık atma çok binmişim,
Bilmezsem, bana tabut olsun!
Güzel kaftanlarım çok giymişim,
Bilmezsem, kefenim olsun!
Ala,han otağına çok girmişim,
Bilmezsem; bana zindan olsun!
Ben Kazan'dan dönmem!
yi bil''dedi.
63
Beyrek; sadakat örneği göstererek, Han Kazan'a başkaldıramayacağını söylüyor.
Çünkü onun nimetlerinden çok yararlandığını, onun otağına girdiğini söylüyor... Han
Kazan'a karşı olmadığı için de, sonunda öldürülüyor.
D. MESAJLARIN GENEL ÖZELL KLER VE FEED BACK
Oniki Dede Korkut Hikayesi'nden bazı örnekler vermek amacıyla yaptığımız mesaj
analizleri, görüleceği gibi yönetimle ilgili davranışlar üzerinde yoğunlaşmaktadır.
Aile ilişkileri yoğunluk kazanmakta, bakış açısı da Han'lığın, Beyliğin geleceği
üzerinde odaklanmaktadır.
Çalışmamızın Sınırları çinde Belirlediğimiz Bazı Mesajlar Şöyledir:
- Hikayeler hep toylarda geçmektedir. Toyların gündemini genellikle, Oğuzların
günlük hayatlarından kesitler oluşturur ve bu kesitlerde ortaya çıkan sorunlu olaylar,
hikayelerin konusu olur. Böylece bu hikayeler aracılığıyla, topluma mesajlar ve-
rilmek istenir.
63
- Han; toy toplayarak belli dönemlerde Beylere, Beylerbeyi'ne Oğuz toplumunu
ilgilendiren konularda uyarılarda ve yönlendirmelerde bulunur.
- Bu konuların özel içerikleri de; genellikle Oğuz Toplumunun geleceği ile ilgili,
yönetim ağırlıklı konulardır.
- Bir sorunun çözülmesi ve bir beklentinin gerçekleşmesi söz konusu olduğunda;
mutlaka bir dilekte bulunulur. Bu bir töredir.
- Dilekte bulunmanın şartı olarak; Yüce Allah'a yakarış yanında, mutlaka sosyal
sorumluluk gereği olarak toplumla yardımlaşma yer alır. Bu ikisi, bir dileğin yerine
gelmesinin, olmazsa, olmaz şartıdır.
- Aç görse doyurmayanın, çıplak görse donatmayanın, borçluyu borcundan kurtar-
mayanın dileğini; Yüce Allah Ulu Tanrı kabul eylemez.
- Dileğinin kabul olması için Dirse Han; tepe gibi et yığdırdı. Göl gibi kımız
sağdırdı. El kaldırıp, dilek diledi. Bir ağzı dualının yakarışıyla Yüce Allah Ulu Tanrı
bir çocuk verdi.
- Çocuğa ad konulması; önemli bir olaydır. Çünkü çocuğun bu adı hakedecek bir
kahramanlık göstermesi gerekmektedir.
- Dostluklar; kalıcı olmalıdır. Zaferler, birlikte kazanıldığı için, birlikte de yaşan-
malıdır.
- Baba; oğlu da olsa, kötülerden yana değildir ve gerektiğinde oğlunu öldürmekten
kaçınmaz.
- Ana; aile birliğinin devamında çocuğu yönlendiren ve aile birliğine hep sahip
çıkan kişidir.
- Hoşgörü; daha çocukluktan itibaren kazandırılmalıdır ve çocuğa bu töre gereği
olarak öğretilmelidir.
58
- Ailenin namusu; oğuldan sorulur ve ailenin namusunun korunmasında oğulun
büyük sorumluluğu vardır.
- Can; çok önemlidir. Ondan daha önemli bir şey yoktur.
- Ancak oğul için; ananın, babanın namusunun kurtarılması, kendi canından daha
önemli görülmektedir.
- Ailede erkek için; ananın hayatı, kadından ve çocuktan daha önce gelmektedir.
Çünkü analar, başka Salur Kazanlar her zaman doğurabilir.
- Bey oğluna; neler alınır? Boz aygır, ak kirişli sert yay, altı perli gürz.
- En kötü durumda sığınılacak yer; Tanrıdır. Tanrıdan dilekte bulunulur.
- Önemli olan; kendi dinleridir. Kafirin dinine karşı, hoşgörü olmaz.
- Töre yerine getirilmeyince; oğul babaya da karşı gelebilir.
- Eleştiri yapılmalıdır. Beye karşı da olsa; eleştiri yapılır. Bey de eleştiriyi dinler ve
ona uyar.
- Deli Dumrul; olumsuz kişiliği sergiler. O kendisi ile barışık değildir. "Benden deli,
benden güçlü var mıdır"der.
- Kahraman Deli Dumrul olunca; Deli Dumrul Azrail ile savaşı da göze alır. Ancak
sonunda Deli Dumrul aman der...
- Tanrı; her zaman kötülerin karşısına çıkar. Bu kötü kişi, Deli Dumrul bile olsa
değişmez.
- Azrail mi? Tanrı mı? Deli Dumrul, Tanrı'nın canını almasını ister.
- An gelir; ana, babanın da canı kıymetli olur ve oğul için canlannı bağışlamazlar.
- Karısı; Deli Dumrul için canını bağışlar. Tanrı bu işe razı gelmez... Sonunda Deli
Dumrul'la, karısının canını bağışlar. Onların yerine Deli Dumrul'un anası ile
babasının canını alır.
- Evlenilecek eşi; baba mı, oğul mu seçmeli? Kanlı Koca, Oğul Kan Turalı'yı eşini
seçmekte serbest bırakır. "Oğul, kız görmek senden, malını geçimini vermek benden"
der.
- Erenler; akıl sahibidir. Öyleyse onlann yaptıklarını, ben de kabulleneyim der Kan
Turalı.
- Oğuzlar; kafirlerden sonra en büyük düşmanı uyku bilirler.
- Kıskançlık; her zaman vardır ve iyi değildir. Bu motif, ön plana çıkarılmalıdır ki,
insanlar bunun iyi olmadığını unutmasınlar.
- kna edici sözler söylemek; kişiye bir şey kaybettirmez. Alçak gönüllülük, Selcen
Hatun'u ölümden kurtarır. Onun için; ikna edici iletişim, hikayelerin mesajı olur.
- Her isteyen Bey; akın düzenleyemez. Akın kararı, toyda birlikte verilir. Bu izni
Han verir.
- Akında; ganimet elde edilir. Ancak herkesin bir payı vardır. Han'ın payı, beşte
biridir. Geri kalan, akına katılan gazilerindir.
- Peri kızı kanat vurup uçtu: Çoban, yıl tamam olunca, bende emanetin var, gel al"
dedi, ama "Oğuz'un başına kötülük getirdin" dedi. Tepegöz'ün anası Peri kızı,
babası da Konur Koca oğlu Sarı Çoban'dı.
- Tepegöz ile; "kesim kesmek" için, Tepegöz'e Dede Korkut'u gönderdiler. Dede
Korkut; Tepegöz'ü ikna etti.
Tepegöz'ün karşısına; Basat'ı çıkardılar. Başat aklını kullandı ve Tepegöz'ü yendi.
- Toplum yararı olunca; ganimet, Beğil'e verildi.
- Kahraman; her zaman kahramandır. Bu Bey de olsa... Kahraman, beye de karşı
çıkar.
- Yöneten; Tanrı'sal güce sahiptir. Padişahına başkaldıranın işi rast gelmez.
- Kafirler de; Müslüman olur. Tekür; yenilgiye uğradığında "Yetmiş iki put
hanesinin kendisini kurtaramadığını" gördü ve Müslüman oldu.
- Kişi; hep kendini kanıtlamak ister ve kanıtlamalıdır da...
- Bey oğlu; hünerli olmalıdır. Hünerli değilse, toplumunu nasıl yönetebilecektir?
- Kardeş sevgisi; hiçbir şeye benzemez. Seğrek, ağbeyim Beyrek öldüyse; "Kanını
almadan, Oğuz eline gelmem" dedi.
- Tekür; Salur Kazan'a "Bizi övsün, Oğuz'u yerin dibine batırsın! Ondan sonra
onu salıvereyim der". Salur Kazan'ın cevabı; "Eline geçmişken bre, kafir, öldür
beni!" dir.
- Töre bozulunca; sebep aranmaz... Düşmanlar çoğalır.
- Sadakat; kişiyi ölüme getirse de, sadakate inanan kişi, yine de ölümü göze alır.
VI. SONUÇ
Sözlü gelenekte X. ve XIII. yüzyıllarda oluştuğu kabullenilen Dede Korkut Hika-
yeleri'nin, XV. yüzyılda ya da XVI. yüzyılın ikinci yarısında, sonradan bu hikayeleri
dinlemiş biri tarafından yazıya geçirildiği görüşü hakimdir.
Görüldüğü gibi; hikayelerin yaşandığı tarihle, yazıya geçirildiği tarih arasında aşağı
yukarı beş asırlık bir zaman farkı vardır. Yine aynı şekilde hikayelerin oluştuğu
coğrafya ile, hikayelerin yazıya geçtiği coğrafya farklıdır.
Oğuzların tarih sahnesinde görüldüğü dönem; VII. yüzyılın ikinci yarısı ile, VIII.
yüzyılın birinci yansı olup, bulundukları coğrafya da Moğolistan'dır. Dede Korkut
Hikayeleri'nin kahramanları olan Oğuzlar ise; Seyhun Oğuzları olarak anılan
Oğuzlardır. Seyhun Oğuzları, sadece Türk tarihi yönünden değil, dünya tarihi yönün-
den de önemli rol oynamışlardır. Önce Selçuklu, daha sonra da Osmanlı mparator-
luğu'nu kuran bu Oğuzlardır.
Seyhun Oğuzlarının X. yüzyılda Seyhun Irmağı kenarında yaşadıkları ve Dede
Korkut Hikayeleri olarak bilinen hikayelerin kahramanlarının; Oğuz Han'ı Bayındır
Han ile, Oğuz Beyleri olduğunu biliyoruz. Hikayelerde; Oğuz'ların günlük hayatları
ve günlük hayatlarına yön veren töreleri, beyler arasındaki çatışmalarla, düşmanları
arasındaki savaşların anlatıldığı görülür.
Oğuzların eski yurtlarındaki bu töreleri hikayelerle, en kuvvetli ihtimal olarak XIII.
yüzyılın ikinci yarısında Oğuzların torunları tarafından Anadolu'ya getirilmiştir. Bir
başka deyişle Dede Korkut Hikayeleri, Oğuzların Anadolu'ya gelmeden önceki ha
yatlarına ait hatıralara dayanmaktadır. Bu hatıralara Anadolu'ya geldikten sonraki
maceralan da eklenmiş ve daha önce de söylendiği gibi, XV. ya da XVI. Yüzyılın
ikinci yarısında yazıya geçirilmiştir.
Dede Korkut'un kimliği tartışmalıdır. Burada önemli olan Oğuz Toplumunun yarat-
tığı, Dede Korkut kişiliğidir. Dede Korkut Kitabı'nın Giriş kısmında, bu kişilik şöyle
tanımlanmaktadır.
"Hazreti Muhammet zamanına yakın,Bayat boyundan Korkut Ata derler bir er çıktı.
O kişi, Oğuz'un herşeyini bilirdi, ne derse olurdu. Bilinmezliklerden türlü haberler
verirdi. Allah onun gönlüne ilham ederdi." denmektedir.
Görüleceği gibi burada çizilen kişilik; bir ulu kişiliktir. Bu kişilikte bilginlik, ermiş-
lik, velilik vardır. şte Dede Korkut Hikayeleri'ndeki mesajlar, böyle bir kaynaktan
beslenmekte ve tarihten günümüze Oğuzların, Selçukluların, Osmanlıların töreleri
olarak, bir başka deyişle Türk tarihinin töreleri olarak gelmektedir.
Bilinen on iki Dede Korkut Hikayesi'ndeki mesajlar da, şüphesiz ki bu doğrultudaki
mesajlar olmaktadır.
YARARLANILAN KAYNAKLAR
B NYAZAR, Adnan; Dede Korkut, Yapı Kredi Yayınları - 667, stanbul, 2002
ERG N, Muharrem; Dede Korkut Kitabı I, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara,
1958
Dede Korkut Kitabı II, Ankara, 1963
Dede Korkut Kitabı, Milli Eğitim Bakanlığı (1000 Temel Eser) stanbul, 1969
Dede Korkut Kitabı, Boğaziçi Yayınları, stanbul, 2001
DÖKMEN, Üstün; letişim Çatışmaları ve Empati, Sistem Yayıncılık, stanbul, 1994
GÖKYAY, Orhan Saik; Dede Korkut, Arkadaş Basımevi, stanbul, 1938
Dede Korkut Kitabı, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 1958
Dede Korkut'un Kitabı, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, stanbul, 2000
KARAHASANOĞLU, Taner; "Eski Türk Yazıtlarında lk letişim Belgeleri",
stanbul Ticaret Üniversitesi Dergisi, Sayısı:1/ Mayıs 2002.
KIRZIOĞLU, M.Fahrettin; Dede Korkut Oğuznameleri, Atatürk Kültür Merkezi
Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2000
SCHMIEDE, H. Achmed; "D" "Kitab-ı Dedem Korkut" Destanlarının Dresden
Nüshası, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara, 2000
SÜMER, Faruk; "Oğuzîara Ait Destani Mahiyette Eserler", Ankara Üniversitesi Dil
ve Coğrafya Fakültesi Dergisi, C.XVII /3-4, Ankara, 1959
Oğuzlar (Türkmenler), Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı, stanbul, 1999.
TEZCAN, Semih; Dede korkut Oğuz nameleri, Yapı Kredi
BOESCHOTEN, Hendrick; Yayınları, Kazım Taşkent Plastik Yapıtlar Dizisi,
İstanbul 2001 |