7 Haziran sonrasına dönük olasılıklarla ilgili tartışmanın odağında AKP’nin “oy kaybı” ve HDP’nin “baraj sorunu” var... Aslında buna herşey HDP’nin durumuna bağlı demek daha doğru. Nedeni bunun AKP’nin başarı grafiğini de direk etkilemesi... Yani “sınırda, barajı geçti, geçiyor” öngörüleriyle seçim öncesinde “anahtar” haline gelen HDP dördüncü parti olarak parlamentoya girerse tüm dengeler alt üst olacak...
Bu nedenle de özellikle İstanbul ve İzmir’deki kürt seçmenlerin tercihi çok önemli... Çünkü her iki ilde de kürt seçmenlerin oranı yüzde 15-18 civarında... Hatta 10 milyon seçmenin bulunduğu İstanbul’da daha da fazla. Örneğin kamuoyu araştırmacısı Adil Gür diyor ki:
“İstanbul’da hem babam hem annem kürt diyen seçmenlerin oranı yüzde 17,5. Buna annem kürt diyenleri eklediğinizde 20’yi geçiyor. Yani birinci derecede akrabalık bağı bululan kürt seçmen sayısı yüzde 22’yi buluyor. Bu da 2 milyon kürt seçmen demektir.”
Şimdi de bunların tercihlerinin hangi yönde olduğuna bakalım. Adil Gür devam ediyor:
“Cumhur- başkanlığı hariç daha önceki seçimlerde batıda yaşayan kürt seçmenler kürt siyaseti partisine biraz daha mesafeli duruyordu. Oylar yüzde 4-4,5’uğu geçmiyordu amaCumhurbaşkanlığı seçiminde yüzde 9 oldu. Oylar ağırlıklı olarak AKP’ye gidiyordu. Ancak CHP ve MHP hiç kürtlerden oy almıyor değildi. Tabi bölgede değil dışarıdaki yerlerde. Örneğin bölgede yüzde 1-2 oy alan CHP’ye batıdaki kürt seçmenlerden yüzde 8-10 civarında oy geliyordu.”
İşte başlıktaki “Kürtlerle dans” vurgusunun nedeni de bu. Çünkü son dönemdeki milliyetçi söylemlerle MHP oylarına göz diken AKP kürt seçmen konusunda zemin kaybetmiş havası veriyor. Bunu farkeden HDP ve CHP de İstanbul, İzmir başta olmak üzere batıdaki kürt oylarına yükleniyor. Bu da ağır toplarını özellikle batıya kaydıran HDP’nin şansını artırıyor...Hatta Adil Gür’e göre; sınırda ya da barajı geçemiyor gibi söylemler HDP’ye oy akışını körüklüyor...








Çocukların bayramı olan tek ülke!..
CHP Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı geçen 23 Nisan’da yani 2014’ün Çocuk Bayramı’nda cezaevlerinde bulunan suça itilmiş veya tutuklu/hükümlü annelerin yanında kalmak zorunda olan yaklaşık 4 bin çocuğun yaşam koşullarını incelemek üzere bir çalışma başlattı. Daha doğrusu taciz, tecavüz, şiddet iddialarıyla çalkalanan Çocuk Cezaevleri’ndeki sorunları yerinde görmek ve çözüm üretmek istedi. Bu amaca dönük olarak da bir yıl boyunca hem suça itilmiş çocukların tutulduğu hem de suç işleyen annelerinin yanında kalan çocukların bulunduğu 8 ayrı cezaevini dolaştı. Sonunda da acilen yapılması gerekenleri alt alta sıralayarak hazırladığı bir dizi kanun teklifini Mart 2015’de TBMM Başkanlığı’na sundu. Dahası 24. dönem bitmeden bir torbanın içine iliştirilerek önümüzdeki 23 Nisan’a kadar yasalaşacağını umdu. Ama olmadı, olamadı. Çünkü her fırsatta çocuklara çok değer verdiklerini söyleyen ve her Çocuk Bayramı’nda koltuklarını bir günlüğüne onlara emanet eden vekiller “acelesi yok” diyerek sorunun çözümünü yeni oluşacak parlamentoya öteledi..
Şimdi ne mi olacak? Seçim sonrası yeni parlamento, hükümet oluşacak, bakanlar, milletvekilleri sorunlara aşina olacaklar ve yeni bir taciz, tecavüz olayında silbaştan harekete geçecekler...
Peki sorunun beklemeye tahammülü var mı? Soruya yanıt Atıcı’dan:
“Suç işleyen çocuğu tutuklu olarak cezaevine gönderdiğiniz zaman topluma kazandırma olasılığı çok düşük. Çünkü tutuklu çocukları yetişkinlerle beraber aynı cezaevinde farklı koğuşlarda tutuyorlar. Taki hüküm kesinleşene yani Yargıtay aşamasına kadar. Ancak o zaman eğitim evine gönderiyorlar. Bu duruma gelene kadar da çocuk bir daha suç islememeyi değil ikinci kez suç işlediğinde nasıl yakalanmayacağının inceliklerini öğreniyor..
Yetişkin cezaevindeki koğuşlarda 8-10 çocuk birarada kalıyor. İçeride de kamera olamayacağına göre ne olup bittiğinden kimsenin haberi olmuyor. Bu da zayıf olan çocukları daima dezavantajlı konuma getiriyor. Şiddet, tecavüz, taciz, iş yaptırma konusunda çocuklar birbirini ezmeye başlıyorlar...”

KIRMIZI HAT
-2014 KPSS’ye önlisans düzeyinden yaklaşık 800 bin memur adayı girdi. Ancak kasım atamasında yaklaşık 800 bin ön lisans mezununa 770 kadro verildi. Kasım atamasında uğradığımız hayal kırıklığının haziran ayında giderilmesini ve ön lisansa en az 20 bin kadro verilmesini istiyoruz. Ayrıca açıktan alımların kaldırılmasını tüm kamu kurumlarının merkezi atamaya dahil edilmesini talep ediyoruz.
- Hamdullah Çelebi








Sokaktaki İnsan | Tunca Bengin