Üniversitenin “protest” doğasına ve öğrencilik yıllarımın sol rüzgârlarına rağmen fakülte yıllarımda “Boğaz Köprüsü’ne, vakıf üniversitelerine, televizyona karşı protestolarda” hiç yer almadım.
Şimdi de “3’üncü köprüye, -iddia edilen biyolojik sakıncalar nedeniyle ihtiyatlı olmakla beraber-Karadeniz-Marmara kanalına, tüp geçide”, yeni havalimanına ve bunun gibi büyük projelere karşı değilim.
Hatta... Yitirilecek yeşilin yeniden kazanılması, biyolojik önlemlerin alınması koşullarıyla destekliyorum.
Ama...
“Nükleer santral” konusunda tereddütlerim var.
Gerçi yanı başımızdaki Ermenistan’ın da nükleer santrali var.
Üstelik oldukça eski teknoloji...
Orada bir nükleer sızıntı potansiyel tehlike.
Ve Karadeniz/Sinop ya da Mersin/Akkuyu’da yapılacak nükleer santrallerimiz kadar riskli.
Bununla beraber şu bilgiler gene de düşündürücü.
Daha önce de işaret ettiğim küresel bir nükleer santral turu yapalım...








ALMANYA’DA NÜKLEER “OUT”
NÜKLEER endüstri “Çernobil kazasından” sonra uzun süre kendisini toparlayamadı. Siparişler iptal edildi. Birçok ülkede santraller kapatıldı.
“Yenilenebilir enerji yatırımları ve doğal gaz” öne çıktı.
2022 tarihine kadar Almanya’daki “tüm nükleer santralleri kapatmak” programına geri dönüldü. Hatta daha fazlası yapıldı.
“Almanya’daki 17 reaktörün en eski 7’si 3 aylığına zaten kapatılmıştı.” Bu santrallerin fişi tamamen çekildi.
Bir daha hiç açılmayacaklar.
Bu 7’ye 2007 ve 2009’da “ciddi kazalarla adını duyuran Krümmel” de eklendi.
Geriye kaldı 9.
Onların da -sadece- 11 yıl süresi var.
Petrol ve doğal gaz yoksunu “Almanya, nükleersiz yaparsa, her ülke yapabilir” demek artık yanlış olmaz.
.........................
5 nükleer reaktör işleten ve elektriğinin yüzde 38’ini nükleerden sağlayan İsviçre de aynı yolda ilerliyor. 2034’e kadar ülkedeki 5 reaktör kapatılacak. Yapılması planlanan 3 reaktörle ilgili planlar da çöpe atıldı.
Hatırlamakta yarar var... 1987’de yapılan halk oylaması “İsviçre’deki 4 reaktörün kapatılması” sonucunu vermişti.

8 ÜLKEDEN ORTAK BİLDİRİ

AVRUPA’da yaşanan ilginç bir gelişme de Avusturya, Yunanistan, İrlanda, Letonya, Lihtenştayn,Lüksemburg, Malta ve Portekiz’den gelen resmi delegasyonların açıkladığı “nükleer karşıtı ortak bildiriydi.”
Bu bildiri “nükleer endüstrinin yoluna kocaman bir taş” daha koydu.
“Nükleer santralleri kapatma kararları” devam eden İspanya ve Belçika’yı, hiç nükleer santrali olmayan Danimarka ve Norveç’i de bu resme ekleyin.

KONUŞAMAYAN HALKLAR
ULUSLARARASI Atom Enerjisi Ajansı’nın listesinde yapım aşamasında 64 yeni reaktör var. Bunların 27’si Çin’de, 11’i Rusya’da, 10’u Güney Kore ve Hindistan’da yer alıyor.
Geriye 16 reaktör kalıyor. Bunların sadece 2 tanesi Batı Avrupa’da (Fransa ve Finlandiya).
Kısacası, “çevresel kaygıları sınırlı” ya da “sınırlandırılmış” ve “halkın karar mekanizmalarına katılma kültürünün gelişmediği” ülkelerde, nükleer enerji daha kolay yol alıyor.
“Yenilenebilir enerji” ve “enerji verimliliğiyle” ilgili çalışmaların artması da nükleer santraller yolunu yokuşa sürmekte.
Ekonomi penceresinden baktığınızda, “yenilenebilir enerji kaynaklarından gün geçtikçe daha ucuza elde edilen enerji” artık giderek nükleer enerjinin elini kolunu bağlıyor.
.............................
AK Parti iktidarı, yapılacak iki nükleer santrali “referanduma sunabilirdi.”
Muhalefet partileri ve özellikle CHP gelecek kuşakları da yakından ilgilendiren iki nükleer santral için “Seçimleri kazanırsak bu nükleer santraller için kararı halk versin. Referanduma götüreceğiz” vaadinde bulunabilir. “Ön seçimler” ve “liste başlarına ve listelerin seçilebilir yerlerinde kadınlara yer vermek” kadar önemli bir “demokratik tavır” koymuş olur.



















Bugün | Güneri Cıvaoğlu