Her yeni bir günü aynı kararlılıkla bitiriyorum. Ruhumun çığlığının bitmemesine rağmen aynı döngüde istifimi bozmadan sessizce ilerlemeye devam ediyorum.
Bugün hava yeterince gri, ağaçlar daki yapraklar mevsimin getirdiği hüzünle bir bir dallarından düşüyor, var oldukları gibi haliyle yok olmanın acı veren seyrinde ilerliyorlar şimdi.
Zaman su gibi akıp giderken, bir yandan'da düşündürüyor beni, bu geçen her süreçte, en sevdiklerimin ömürlerini yiyor halbuki, en sevdiklerimin canına ve saatine kasdediyor şimdi. İstenmeyen o can alıcı misafir, neşeyle,hüzünle, umutla geçinmeye ve yaşamda yerini belirlemeye çalışan insanların bir bir kapısını çalıyor, ve her yaşayanı ölümle sınayarak hayatta cezalandırıyor şimdi.
Yaşamda nefes almaya çalışan bir garip mahkumlarız aslında, sırası gelen gidiyor haliyle. Hiç bir şey yaşanmamış gibi, ölenle birlikte yok oluyor zamanla.
Bazen sadece derin bir uyku istiyorum Tanrı'dan, hiç birşeyi düşünmeksizin yada hissetmeksizin sadece uyumak, çünkü bitmiyor içimdeki korku ve açlık.
Dünyanın hali, ve sarsıcı gidişhatının tam ortasında seyirci olarak kalmak, haliyle yoruyor ruhumu. Ölümler,öldürenler, sefalet çekenler, kötü yazılmış bir kaderi çekmeye mahkum olanlar! Güzelliğinin olduğu kadar acısınında bol olduğu bir hayatı yaşamaktayız sonuçta. Varmıyor dilim çoğu düşünceme, haliyle susmalara emanet ediyorum kalbimi yine. Etrafım bakıp gördüğünü sananlarla, duyupta dinlediğini sananlarda dolu sonuçta, ister istemez afallıyor, onların ezberletilmiş dünyasında sıkışıp kalıyor ruhum. Geleceğim daha bir endişelendiriyor beni, çünkü dünyanın hiç bir zevkini benimsemediğim gibi geleceğim içinde yapılar inşa etmiyorum hayatıma, ne bir kazancım var, ne de insanların belirledikleri o zenginlikler. Benim tek zenginliğim ruhuma verilmiş farkındalık ve kalbime verilmiş vicdandır! o farkındalık ve vicdan'la yaşamda sadece seyir halindeyim şimdi...

Yaşamı yaşamak mı, yoksa seyir halinde dolanmak mı ? hangisi daha az acı verebilirdi ki...