Türklerin İslamiyet’i kabulleri, İslam dini ve İslam devletleri için büyük bir kuvvet kaynağı teşkil edip İslamiyet’e yeni ufuklar açtığı gibi; İslamiyet de Türk kavmi için yeni ve bambaşka ufukların açılmasına sebep olmuştur. Türkler, kendilerinden de pek çok şeyler kattıkları İslam medeniyeti çerçevesi dahilinde yüzlerini eskisi gibi doğuya ve güney istikametine değil, batıya, yani Ön Asya'ya çevirmişlerdir. Türkler İslamiyet’ten önce büyük devletler kurdukları zaman Çin'e doğru genişlemeyi gözetirken, İslamiyet’i müteakip Çin'e doğru uzanmayı bırakmışlardır. Bu hal, Çin ile Türklerin birbirlerine mütekabil tesirlerini de ziyadesiyle azaltmıştır. İslamiyet, Türklerin, umumiyetle İç Asya'da devlet kuran bir kavim halinden çıkmasına da amil olmuştur. Tabi bu mühim neticelerin ortaya çıkması için, İslamiyet’i kabullerinin üzerinden bir iki asırlık zamanın geçmesi icap etmiştir.
İslam Araplar Türklerle ilk defa Halife Ömer zamanında temasa gelmişlerdir. Arap orduları İran'daki Sasani devletini Yıkarak Horasan'ın doğu hudutlarında Türklerle temasa geldikleri sırada, Gök Türk devleti Çin entrikalariyle sarsılmış vaziyette son günlerini yaşıyordu.Araplar Sasani devletini Yıkarak İran'ı istilalarını müteakip bu memleketi 10-15 sene zarfında İslamlaştırarak kendi taraflarında iyice kazanınca daha esaslı şekilde Türk ülkelerini istilaya kalkışmışlardır. Araplardaki istila hırsı ile, Türklerdeki istiklal aşkı, yarım asır devam eden Türk-Arap mücadelesine sebep olmuştur. Bu mücadele ve temaslar neticesi Türkler, yavaş yavaş İslamiyet’i kabule başlamışlardır. Bilhassa Abbasi halifelerinin Türklere karşı iyi muameleleri ve Türk ırkının eşsiz hasletlerini tanıyarak onlara gereken önem ve mevkii vermeleri, Türklerin, hem kütle halinde İslamiyet’i kabullerinde; hem de İslam medeniyetine her bakımdan değerli hizmetler ifa etmelerinde amil olmuştur.Abbasi halifelerinin Türklere karşı iyi davranmaları ve onları tanımaları bazı halifelerin Türklerden hassa ordusu teşkil etmelerine, Türklerin Bağdat’ta mühim mevkileri ellerine geçirmelerine ve yavaş yavaş İran üzerinden Irak’a doğru göç edip yerleşmelerine yol açmıştır.Türkler Bağdat’ta nüfuz sahibi bulundukları sırada Horasan ve Maveraünnehir’de mühim eyaletlerin valiliklerine tayin edilmekte idiler. Türklerin eyalet valiliklerine tayinleri Abbasilerin zayıf zamanlarında çeşitli Türk devletlerinin kurulmaları ile neticelenmiştir. Böylece Türkler Abbasi imparatorluğu yıkılmadan ilk Müslüman Türk devletlerini kurmuşlar, daha sonra da Abbasi halifeliğinin koruyucusu ve yaşatıcısı olmuşlardır.Türkler İslâmiyet’i kabul ettikten sonra ilk Müslüman Türk devletleri Horasan ve Maveraünnehir’de, yani daha ziyade anayurtta kurulmuştur. Bunlar kuvvetlendikçe nüfuz ve hakimiyet sahalarını en çok batı ve güney istikametinde genişletmişleridir.Maveraünnehir’de kurulan Samanoğulları, Karahanlılar, Gazneliler, Mısır’da kurulanlar ise Tulunoğlulları, Ihşitlerdir. Daha sonra ise Maveraünnehir, İran ve Hazar denizi civarında Harizmşahlar, Selçuklular, Timurlular; Mısır’da da Kölemenler ve Eyyubiler devlet kurmuşlardır.Müslüman Türk devletlerinin en eskisi olan Samanoğlulları devleti (874-999) Maveraünnehir ve Horasan’a hâkim olmuştur. Samanoğlulları devletinin teşkilatı daha sonra kurulan Müslüman Türk devletlerine ilk örneği vermiştir. Samanoğullarının yıkılmasında en baş rolü oynamış olan Karahanlılar devleti ( 932-1212) halkının ve hükümdar ailesinin tamamen Türk olması bakımından Samanoğullarından daha ziyade Türk tarihi bakımından önemlidir. Karahanlılar’ın Maveraünnehir’den başka Çin Türkistanı’na da sahibolmaları, İslamiyetin Türkler arasında doğu istikametinde yayılmasına da amil olmuştur. Karahanlılardaki devlet teşkilat ve telakkisi ile İslami geleneklarin karışımından ibarettir. Karahanlılar zamanında meydana getirilen eserlerden Kutadgu Bilik ve Divan-ı Lûgat-it-Türk gibi eserler zamanımıza kadar intikal etmiştir. Bu kitapların Türk dili ve edebiyatı bakımından önemi büyüktür. İlk Müslüman Türk devletlerinin en kuvvetlisi olan Gazneliler’in (962-1183) merkezi sikleti daha ziyade Afganistan’da temerküz etmişti. Gazneliler; Maveraünnehir ve Horasan’dan başka Hindistan’ın kuzey kısımlarına sahip olmaları bakımından da ayrı bir hususiyet taşırlar. Gazneliler’in en meşhur hükümdarı olan Mahmut, Hindistan’a yaptığı seferler neticesinde İslamiyet’in ilk defa bu ülkeye girmesini temin etmiştir. İslamiyet’i Hindistan’a ilk defa sokmuş olan Gazneli Mahmut zamanında Gazne şehir ilim ve sanat adamlarının toplanma yeri olarak da şöhret kazanmıştır. Abbasiler zamanında Türkler mühim vilayetlere vali tayin edildikleri zaman mahiyetlerinde Türklerden asker ve köleler bulundururlardı. İşte bu suretle Mısır’da valilik eden Tulunoğlu Ahmet etrafındaki Türk unsuruna istinat etmek suretiyle müstakil bir devlet kurmuştur. Böylece Mısır’da Türk devletleri faslının açılması na sebep olan Tuluoğlu Ahmed’in kurduğu devlet, kendisine nispet edilerek Tuluoğlulları adını taşımaktadır. Tulunoğlulları devleti (868-905) pek uzun ömürlü olmamakla beraber Mısır’da Türk devletleri için ilk zemini hazırladığı için mühimdir. Nitekim Tuluoğullarının yıkılmasından kısa bir zaman sonra Mısır’da ikinci bir Türk devleti daha kurulmuştur ki bu devlet Ihşitler (935-969) devletidir. Mısırdaki ilk Türk devletine Abbasiler, ikincisine de Kuzey Afrika’da teşekkül etmiş olan Fatımîler son vermiştir.Müslüman Türk devlerinden birisi de Hazar denizinin güney ve doğu çevresi ile Maveraünnehir bölgesinde kurulmuş olan Harizmşahlar devletidir. Miladi dördüncü asırdan beri Harzem kıtasında hakim olan sülaleye Harizmşahlar denilmekte idi. İslam istilası vukubulunca Harizmşahlar sülalesi, Emevilere, Abbasilere, daha sonra da Samanoğullarına tabi olarak devam etti. Fakat Harizmşahlar on birinci asrın sonlarına doğru kudretlerini gösterdiler. Harizmşahlar devleti 1077 den 1231 yılına kadar devam etti. Moğol istilası İran’a kadar uzanınca bu devlet Moğollar tarafından yıkıldı.Büyük Selçuklu İmparatorluğu kurulup da Maveraünnehir’de Anadolu’nun batısına kadar uzanan topraklar Türk idaresinde birleştirilince Türkler için yerleştirilecek yeni ülkeler ortaya çıkmıştı. Bu sebeple, Tükler İran üzerinden Irak, Suriye ve Anadolu’ya doğru ilerleyip bu topraklara yerleştiler. Selçuklu İmparatorluğu yıkılınca onun mirası üzerinde irili ufaklı birtakım Türk devletleri kuruldu. Bu küçük devletler zamanla arazilerini genişlettiler. İşte bu arada da Mısır’da da, ikinci defa Türk devletleri faslı açıldı. Musul atabeyi Nureddin Mahmud’un ileri gelen amirlerinden Eyyuboğlu Selahattin tarafından tesis edilen Eyyubi devleti (1174-1250) Mısır’da yedi asır devam edecek Türk idaresi için başlangıç teşkil etmiştir. Eyyubiler, Haçlılar’a karşı Suriye ve Mısır’ı müdafaa etmeleri bakımından da tarihte önem taşırlar.Eyyubilerden sonra Mısır’da kurulan Türk devletlerinden ikincisi Kölemenler devletidir. 1250 yılından, Osmanlıların 1517’de Mısır’ı fetihlerine kadar devam etmiştir. Kölemenler devleti kuvvetli zamanlarında yalnız Mısır’a değil, Filistin ve Suriye’ye, Hicaz’a, Mısır’ın güneyinde Nubi kıtasına kadar hükmetmiştir