Selçuklu İmparatorluğu’nun bundan önce gayet kısa şekilde gözden geçirdiğimiz Türk devletlerinden daha fazla ve daha başka önemi mevcuttur. Selçuklu İmparatorluğu, bir defa dünya tarihine fazlaca tesir eden imparatorluklardandır. Sonra Selçuklular, Osmanlı devletinin kurulmasına yol açmaları bakımından mutlaka tetkike değer. Şayet Büyük Selçuklu İmparatorluğu kurulmasaydı, Anadolu Türkleşemez ve bu ikinci vatan üzerinde bir takım irili ufaklı Türk devletleri arasında Osmanlı devleti de kurulmazdı.Dünya tarihinde Türkler kadar fazla sayıda devletler kuran bir kavim daha gösterilemez. Türk devletlerinin bir kısmı anayurt Orta Asya’da, bir kısmı da anayurt dışında kurulmuştur. Gelip geçmiş bir çok Türk devletleri arasında Asya’daki Hunların, Gök Türklerin, Selçukluların, Osmanlıların gerek milli gerekse umumi tarih bakımından önem ve tesirleri diğer Türk devletlerininkinden üstündür. Dünya tarihinin cereyanı üzerinde müessir olmuş bu Türk devletleri, aynı zamanda gelip geçmiş dünya imparatorlukları içinde de büyüklükleri ile nazarı dikkati celbederler.Anayurt dışına taşan ve batı istikametinde göç eden Türkler, Hazar denizinin kuzeyi ile birde güneyini takip etmişlerdir. Hazarın güney yolunu İran’daki Sasani devleti asırlarca kapatmış olduğundan Türkler, Sasani devleti yıkılıncaya kadar hep Hazar’ın kuzey yolunu takip etmişler, Güney Rusya, Balkanlar ve Orta Avrupa’ya kadar ilerlemişlerdir. Bu yolu takip edenler geniş topraklara yayılarak Hıristiyan unsurlar arasında nüfusca kesafet tesis edemediklerinden zamanla milliyetlerini kaybederek onların arasında eriyip gitmişlerdir. Fakat güney yolunu takip edenlerin akıbeti böyle olmamış, Türk kavmi için yeni vatanların teessüs etmesini sağlamıştır.İşte güney yolunda büyük çapta ilerlemede önderlik eden ve Türklüğe yeni bir vatan kazandırıp, Orta Asya dışında en uzun ömürlü ve şanlı bir Türk devletinin kurulmasına yol açan Selçukluların bu bakımdan mutlaka tetkiki gerekir. Denebilir ki, anayurt dışında Türklük için milli tarih safhası Selçuklularla açılmıştır.Bu arada, şurası da calibi dikkattir ki, Selçuklular da, Osmanlılar da, hatta İç Asya’daki Gök Türk imparatorluğunu kuranlar da Türklerin “Oğuz” şubesindendir. O halde Türk tarihindeki devamlılığın temin ve tesisinde Oğuzların diğer Türk şubelerine üstünlükleri barizdir.Selçuklulara gelinceye kadar kurulmuş olan muhtelif Türk devletlerinde göçebelik, esas vasfı teşkil ederken, bu vasıf Selçuklularda yerleşik hayat vasfından geride kalmıştır. Anadolu Selçuklularından ve ondan sonra gelen Osmanlılarda ise göçebelik vasfı devlet çapında silinerek yerini yerleşiklik vasfına terk etmiştir.Selçuklu devletini kuran Oğuzlar, bu büyük devletin kuruluş safhasında tekaddüm eden hazırlık devrelerini Maveraünnehir’de geçirmişlerdir. Dandanakan meydan muharebesinde (1040) kazanılan zaferle, Selçuklu devleti birdenbire ortaya çıkıp kendisini gösterince, devletin merkezi sıkleti daha ziyade İran’da toplanmıştır. 1071 de Bizanslılara karşı kazanılan Malazgirt zaferinden sonra ise Türklüğün mukadderatı Anadolu’ya kayıp, asırlarca bu topraklara bağlı kalınmıştır.Selçuklu imparatorluğu tarihinin Başlangıç Devri, hanedana ve devlete adını veren Selçuk’un babası Dukak’ın İslam ülkeleri dışında bir Türk hükümdarı Yabgu’nun maiyetinde bulunduğu zamandan başlar ve Dandanakan meydan muharebesi ile biter. Bu devre, hemen hemen bir asır kadar devam etmiş, Selçuklu ailesinin etrafında bulunan ve zamanla teşkilatlanıp gelişen bu topluluk, devletin kuruluş safhasına rastlıyan zamanda yarı müstakil bir hüviyet taşımıştır. Tuğrul bey idaresindeki Selçuklu kuvvetleri Gazneliler hükümdarı Sultan Mesud’un ordusunu 1040’da Dandanakan’da mağlûbedince Selçuklu devleti müstakil hüviyetiyle ortaya çıkmakla kalmamış, Türkler içinde yeni ufuklar açılmıştır. Selçuklu imparatorluğu teşekkül edince, Müslüman Oğuzlar yeni zaptedilen ülkelerden İran ve Azerbaycan’a göç etmeye başlamışlardır. Selçukluların büyük hükümdarlarından Alp Aslan’ın Bizans imparatoru Romanos Diogones’i Malazgirt harbinde (26 Ağustos 1071) büyük bir mağlubiyete uğratması, Türklere Anadolu yolunu açtığından Türkler büyük kütleler halinde Anadolu’ya akmıştır. Anadolu toprakları Ege ve Marmara denizi yakınlarına kadar zaptedildikçe Türkler bitip tükenmek bilmeyen dalgalar halinde Anadolu’ya gelip yerleşmişlerdir. Böylece Anadolu çabucak bir Türk vatanı haline gelivermişti.Büyük Selçuklu sultanı Alp Arslan’ın ölümünden sonra yerine geçe oğlu Melikşah (1072-1092) zamanı Selçuklu imparatorluğunun en parlak devridir. Melikşah zamanında Selçuklu imparatorluğu toprakları Seyhun boylarından Ege denizi yakınlarına, Hicaz topraklarından Kafkasya’ya kadar uzanıyordu. Bu büyük imparatorluk;
a- Selçuklu hanedanından hükümdarlar,
b- Selçuklu hanedanından olmayan Türk hükümdarlar,
c- Başka soydan hükümdarlar tarafından,
büyük Selçuklu sultanına tabi olarak idare edilmekteydi. Hatta büyük sultana tabi hükümdarlara bağlı, yani ikinci hatta üçüncü derece hükümdarlar bile mevcuttu. Bu kademeli hakimiyet sistemi, büyük Selçuklu imparatorluğunun saltanat kavgaları ile çabucak sarsılıp yıkılmasına sebep olmuştur. Mamafih, Anadolu, Irak ve Kirman Selçukluları devletlerinin taazzuv ve yaşamaları da mevzubahis kademeli hakimiyet sisteminin bir neticesidir.Selçuklu imparatorluğu en geniş halini muhafaza ettiği devrede, yarı müstakil vaziyetteki tabi hükümdar ve prenslerin taht kavgasına kalkışmaları yüzünden şiddetle sarsıldı. Son hükümdar sayılan Sultan Sancar’ın (1117-1157) uğraşmaları Melikşah’ın ölümünden sonra baş gösteren ayrılık temayüllerini tamamen ortadan kaldırmaya kifayet etmedi. Nihayet onun 1157’de ölümü ile imparatorluk parçalandı.