Politik gündemin yoğun olduğu bir ortamda “Ağrı olayı” güncelliğini yitirmiş görünebilir. Ancak yarın sabah benzer bir hadisenin patlak vermeyeceğinin garantisi yok. Neredeyse kırk yıldır, silahlı “Ulusal Kurtuluş Mücadelesi” verdiğini söyleyen bir örgütten söz ediyoruz. Uzatılmış politik-askeri strateji izliyor, iç ve dış gelişmeler nedeniyle de motivasyonu oldukça yüksek. Devletle de görüşmeleri sürüyor.








PKK’nın siyaset yapma biçim ve araçları, demokrasinin olmazsa olmaz koşulu iktidara sandıkla gelme prensibinden farklıdır. O, dağda şehirde silahlı, ovada fırsat yakaladığı bütün alanlarda legal, siyaset yapan “cephe” örgütüne sahip. HDP’yi bu açıdan ele alan bir hareketten söz ediyoruz. Sonuçta Öcalan, istediği kadar “demokrasi” türküsü söylesin, onun siyasetinin esas belirleyicisi silahtır.
Ağrı’dan dersler
Ağrı’da olanları anlamlandırmak, onu zaman, mekân ve süreç bağlamında PKK stratejisinin bir parçası olarak görmekle mümkündür. Ayrıca bölgesel gelişmeler, seçim ve yeni iç güvenlik yasası da göz önüne alınmalı. Yaşananların karar alıcılar, sorumlular ve kurumlar için öğretici olması umulur.
Meydana gelen çatışmayı, “tekil” ve “festivalde yaşanmış bir polisiye olay” olarak görmek, kendimizi kandırma sürecinde kat ettiğimiz mesafeyi göstermesi açısından ilginçtir. Bakış açısını daha ilginç yapan ise olaya müdahale eden kolluğun taarruz helikopterleri, festivalcilerin de uçaksavar kullanmalarıdır.
Yeni dönem
Meclis’ten geçen İç Güvenlik Yasası valilere çok sayıda yeni yetkiler verdi. Yetkiler siyasi hassasiyetlerin arttığı ve PKK’nın aktif olduğu bir dönemde kullanılacak. Yazılı hukuk kurallarının tek başına “güvenlik” sağlayamayacağını biliyoruz. Bu noktada lider görünen valilerin yanı sıra, genel strateji, kaliteli personel, kurumlar arası işbirliği ve istihbarat da önemli. PKK, gibi “tecrübeli” bir örgüte karşı standart bir yol haritası belirlemek yanlış olduğu gibi, Ankara’dan emirler yağdırmak ya da kriz anında “makam odasına” damlamak sorunları daha karmaşık hale getirir. Her şeyden önce her il, farklı sosyal, ekonomik, coğrafi, tarihi, politik ve demografik yapıya sahiptir. Her olay farklı karakterdedir. Bir ilde başarı sağlayan yöntem diğerinde sonuç vermeyebilir.
Sınır doktrini
PKK gibi örgütler, ülke ve il sınırlarını yurttaşlık derslerinde anlatıldığı gibi anlamazlar. Coğrafyaya, itirazlarının olduğu siyasi haritayla değil, fiziki ve demografik haritayla yaklaşırlar. Zihinlerindeki sınırları yasalar değil, “askeri gereklilikler” belirler. Bu nedenle de her zaman boş ve arada kalmış yerler bulurlar. Tarihsel tecrübeler, mülki kompartımanlara bölünmüş yetki ve sorumluluk haritalarının, PKK gibi örgütlerle mücadelede “iyi bir fikir” olmadığını söylüyor. Literatürün “sınır doktrini” dediği bu durum birden fazla yerde, mobilize, yaygın ve farklı karakterde olaylar çıktığında daha iyi anlaşılacaktır.
Ağrı olayı, yeni İç Güvenlik Yasası ile vali ve jandarmanın rol ve sorumluluklarını öğrenmeye çalıştıklarını gösterdi. Adaptasyon sürecinin kısa olması herkes için hayırlı olacaktır. Bu süreçte, ilk büyük krize kadar, operasyon sevk idare eden “vali paşalar” görmek hiç de sürpriz olmayacaktır.
Ayrıca, işin yönetilmesi en zor yanı kamu diplomasisidir. Medya ve iletişim “stratejik bir araçtır”. Kriz anlarında ilişkilerin, bilgi paylaşımının, kaliteli, dürüst ve tam zamanlı yönetilmesi gerekir. Medya her zaman şüpheci olacaktır, hakkı ve görevidir. PKK da Ağrı’daki olayın askeri sonuçlarından çok, siyasi ve psikolojik sonuçlarına odaklanacaktır. Yapılması gereken, kendini ve rakibini iyi tanımaktır. Şikâyet etmek değil.




Eksen | Nihat Ali Özcan