İzzet Çapa iki yeni mekanla birden karşımızda: Nişantaşı’ndaki Kahwet Fairuz ve Tepebaşı’nda salı günü açılacak olan Konsolos İstanbul. Açılış öncesinde, cebren ve hileyle Konsolos’un tadım yemeğine konuk olduk. İçeriden en taze bilgileri paylaşıyorum.
Aylardır Nişantaşı’ndan Tepebaşı’na yürüyüş motivasyonum: İzzet Çapa’nın Konsolos İstanbul’u. Geçen yıl ilk Murat Özalp’ten Cadde’de dinlediğimden beri merak ediyorum bu fine dining restoranı. Açıldı mı, açılıyor mu derken inşaatı düzenli aralıklarla teftiş ettim, Çapa’ya defalarca sordum ama her mekanda olduğu gibi Konsolos İstanbul’un açılışında da gecikme oldu. Daha önce yapılan tadım yemeklerini duyanlar geçen cuma açıldığını zannediyordu. Ama Çapamarka ekibi titiz, her şey içlerine sinmeden açmaya niyetleri yok. Bunun için de salı gününü bekliyorlar.
Perşembe akşamı tamamen şans eseri Konsolos’un önünden geçerken İzzet Çapa’ya rastlıyorum, deneme yemeği yapıyor arkadaşlarıyla. Merakımız ağır basıyor, kendi kendimizi deneme yemeğine davet ettiriyoruz.
Bu kadar merakın nedeni belli; eski Amerikan Konsolosluğu binaları gerçekten çok güzel ve burada açılacak her şey de güzel olacaktır düşüncesi. Tabii bir de İzzet Çapa’nın yeni yeri heyecanlandırıyor. İstanbul’a son zamanlarda birçok uluslararası marka geliyor ama bizi anlamaları, çözmeleri zaman alıyor. O yüzden Çapa zaten avantajlı başlıyor. Yine de Soho House ve İzzet Çapa mekanı aynı bahçe içinde olur mu diye düşünmeden edemiyorum. Gecenin sonunda ise biliyorum, olmuş! Konsolos yerinin hakkını vermiş.
“Bizde üyelik yok”
“Bizde üyelik yok ama üyelikle çalışıyor gibi olacağız” diyor İzzet Çapa. Çünkü 90-100 kişiye servis verecekler her akşam. Bu da bir Çapamarka mekanı için gerçekten sınırlı bir sayı.
Konsolos’un adına yakışır, ihtişamlı bir dekoru var, Mahmut Anlar imzalı. Hazırlıksız gittiyseniz kendinizi, kıyafetinizi yetersiz hissediyorsunuz. Sanki daha özenli ve şık olmanız gerekiyor hissine kapılıyorsunuz. Zaten burada İzzet Çapa bile ceket giyiyor. “Burası hiç benim tarzım değil” diyor Çapa: “Burada çok vakit geçirirsem ruhum sıkılır, o yüzden çok gelmem.” Hiç tarzı olmadığı doğru, burası diğer Çapamarka mekanları gibi rengarenk ve coşkulu değil. Neyse ki duvarlardaki resimler ve emzik şeklindeki vestiyer fişleri o ağır havayı bir nebze hafifletiyor. Zaten İzzet Çapa’nın “Çok gelmem” demesine aldırmamalı, onun gibi bir işkoliğin böyle bir restoran açıp da başında durmaması mümkün değil.
Daha deneme yemeğinde bile bir yandan gazeteye vereceği Ali Poyrazoğlu röportajının peşinde, bir yandan ışıklandırma ve müziği çözüyor İzzet Çapa. Açılmamış bir mekanda yemek yerken türlü aksaklıklar olabilir, burada olmuyor. Bir tek kahve makineleri hazır değil. Bir de alt kata inen merdivenin yanındaki cam tehlikeli, fark etmeyen olabilir.
Mutfakta Turgut Özal’ın torunu çalışıyor
Gelelim yemeklere... Mutfakta Mutfak Sanatları Akademisi’nden tanıdığımız iki isim var, executive şef Mehmet Güler ve sous şef Uğur Ekren. Uğur Ekren’in adı tanıdık gelebilir. Kendisi Turgut Özal’ın torunu, Zeynep Özal ve Asım Ekren’in oğlu. Cafe de Paris soslu bonfileli bun’lardan (küçük ekmekler) ızgara deniz levreğine denediğimiz her yemek çok başarılı. Uğur Ekren’in yemekleri kadar sunumu ve anlatımı da etkileyici.
Ağır ateşte pişmiş bir dana incik geliyor sofraya, hepimizin yüzündeki ifade o anı ölümsüzleştirmeye değer. Tatlıları görmemeye çalışarak kaçıyoruz, aklımız profiterol ve hurmalı cheesecake’te kalarak... “Queen’s tea party” yani Kraliçe’nin çay partisi adını verdikleri bir de 5 çayı ritüelleri olacak.
İzzet Çapa fine dining restoran açar da bar ve eğlence olmaz mı? Barmenlerin ortada içkileri hazırladığı bir açık bar var. Nitrojenle yapılan kokteyllerde iddialılar. Favorim üstü kakao kaplı bir kristal kadehte servis edilen acı kırmızı biberli rom oluyor.
Yemek sonrasında eğlence devam edecek. İlk izlenim, yanında bulunduğu uluslararası mekanla boy ölçüşecek seviyede, hem ambiyansıyla hem yemekleriyle. Heyecanla bekliyoruz.
Hatırlatalım, hem öğlenleri hem akşamları açık. Rezervasyon yaptırmakta fayda var.
Beyrut’a yolculuk: Kahwet Fairuz
İzzet Çapa’nın bir yeni mekanı daha var: Kahwet Fairuz. Nişantaşı’nda, Teşvikiye karakolunun sokağında, eski Limonata’nın yerinde sessiz sedasız açıldı. Oryantalist özellikleriyle öne çıkıyor Kahwet Fairuz. Bir Beyrut havası hakim. Özellikle Arapları mest edecek bir yer. İçeri girince burası bir İzzet Çapa mekanı diyorsunuz. Çünkü renkli, eğlenceli ve bol oyuncaklı bir dekora sahip. Ürünlerin satıldığı bir de alışveriş köşesi var. Kafelerde hep aynı yemekleri yemekten sıkılanlara seçenekler sunuyor. Menüde en çok “little little in the middle kebap” dikkatimi çekiyor. Bir de pastane bölümü çok baştan çıkarıcı, mojitolu cupcake’lerde gözüm kalıyor.
Son durum | Çağdaş Ertuna