Konserviyon bozukluğu, psikolojik bir rahatsızlık türüdür. Fiziksel olarak reaksiyonlar verse de asıl sebebi nörolojik bozukluklardan kaynaklanmaktadır. “Konversiyon histeri” olarak da nitelendirilen vaka, cinsel doyumsuzluk ve davranış bozukluğu gibi nedenlerden kaynaklanabilmektedir. Tam olarak sebebi bulunmasa da, bu nedenlerden kaynaklandığı eski çağlardan bu yana düşünülmektedir. Çok ilginçtir ki eski çağlarda nedeni anlaşılmadığı için cin çarpması olarak da düşünülmekteydi. Fakat zamanla bu düşünce değişmiş, psikolojik bir vaka olarak nitelendirilmeye başlamıştır. Psikolojik reaksiyonlardan farklı sorunlara neden olduğu için başka hastalıklar ile karıştırılabilmektedir.

Konserviyon bozukluğu, felç, konuşamama, duyu bozuklukları, körlük gibi birçok soruna neden olabilmektedir. Kol ve bacakların işlevinin yitirilmesine sebep olan vaka, işitme sorununa da yol açmaktadır. Ani bayılmalar ve düşmeler gerçekleşebilir. Titreme, yürüme bozuklukları, davranışlarda anormallik, silkelenme gibi reaksiyonlarda görülebilmektedir. Kişi yürüyemez hale gelebilir ve kekeme sorununu yaşayabilmektedir.


Epilepsi hastalığı ile karıştırılmaktadır. Çünkü hasta kimi zaman kendini yere atarak nöbet geçirebilmektedir. Epilepsiden farkı, idrar kaçırma, kendine zarar verme ve dil ısırma, çene sıkma gibi durumlar olmaz ve en önemlisi hasta düştüğü zaman yaralanmaz. Ses kısılma sorunu, bu hastalıkta çok sık yaşanmaktadır. Hatta bazı psikolojik hastalıklara benzer reaksiyonlarda görülebilir. Yani olağan bir duruma aldırmaz ve ilgisiz bir davranış sergileyebilir. Kusma, öğürme, hıçkırık, öksürük ve boğazda düğümlenme gibi sorunlar da yaşanabilmektedir.

Konserviyon bozukluğu tedavisinde genellikle terapi yöntemleri kullanılmaktadır. Hastalığın kendiliğinden geçme olasılığı da oldukça yüksektir. Hastalığın teşhisi tedavi için çok önemlidir. İlk önce belirtilerin fiziksel olup olmadığına bakılmaktadır. Hastanın bulunduğu durumun psikolojik kökenli olduğunu uzmanlar uygun bir dille anlatmaktadırlar. Fakat bu anlatım çoğu zaman çok zor bir dönemi kapsar. Çünkü hasta fiziksel bir hastalığı olduğuna kendini inandırmış olup kolay kolay ikna olmaz. Hastanın terapiye karşı sergilediği tavır neticesinde belirtilerin kökeni araştırılır. İç görü yönelimi ile tedavi edilir. Ve çoğu kez hastanın aile bireyleri de tedavi sürecine dahil edilir. Bu vakanın tedavisinde ilaç kullanımı son aşamadadır. Yani çok gerek duyulmadığı takdirde uzmanlar ilaç kullanımını tercih etmezler.