Sıkıntının kaynağıyla mı yoksa çaresiyle mi ilgilenmeliyiz ? İnsan iç sıkıntısına karşı bir kendinde bir şeyleri değiştirme ihtiyacı duyar mı?
Önce sıkıntının ne olduğuna değinelim. Greenson bu konuyla ilgili şöyle der: ”Kişi aslında içgüdüsel gerilimin ve belirsiz boşluk hissinin bir birleşimini deneyimler. İçgüdüsel gerilimin düşüncelerin ve fantezilerin engellenmesine bağlı bir yönlendirme olmaksızın meydana gelir. Gerilim ve boşluk bir tür açlık, uyarıcı açlık olarak hissedilir. Birey neye aç olduğunu bilmediğinden, kayıp bir hedefi veya bir nesneyi verir umuduyla dış dünyaya yönelir.”
Kişinin bünyesinde oluşan istekleri bastırınca, kişide geriye boşluk hissi kalır. Bu boşluk hissi kişide bir gerilim oluşturur. Kişi bu gerilimden kurtulmak için çeşitli yollara başvurabilir. Alkol, sigara içmek, aşırı yemek bu yollardan bazılarıdır.
İç sıkıntısı ve depresyon birbirlerinden farklı şeylerdir. Sıkıntı da istek vardır kişinin bünyesi bir şeyler ister fakat ne istediğini bilmez. Depresyonda ise istek yoktur kişi hiç bir şeyi istemez ve elde edebileceği hiç bir şeyin kendine iyi geleceğine inanmaz.
Sıkıntı nedensiz sıkıntı ve tepkisel sıkıntı olarak ikiye ayrılır. Nedensiz sıkıntı adında da belirtildiği gibi nedensizdir. Aslında bir nedeni vardır fakat her vaka ayrı olarak incelenmelidir. Tepkisel sıkıntıya sebep olan durum ise kişinin dış dünyasında süregelen ve kendisini duygusal açıdan etkileyen bir olayın vuku bulmasıdır. Mesela Kpss’ye girecek bir gencin sınav günü yaklaştıkça içinde oluşan sıkıntı buna örnektir. Bazı bilim adamları tepkisel sıkıntıyı reddeder. Bu bilim adamları bütün sıkıntıların insanın kendisiyle ilgili olduğunu iddia eder. İnsanın bunu kabullenemediği için dış dünyayı suçladığını öne sürerler. Kişinin dış dünyanın sıkıcı olduğuna dair fikri ne kadar güçlü olursa hayal kırıklığının içsel olduğu fikri de o kadar kaçınılmaz olur.
Her şeye rağmen bazı şeyler gerçekten sıkıcıdır ve onlardan sıkılmak gayet sağlıklı bir tepkidir. Bernard Williams der ki: ”Nasıl ki sıkılmak farkına varamamanın, anlamamanın ya da yeterince değer bilmemenin bir işareti olabiliyorsa, aynı şekilde sıkılmamak da farkına varmamanın ya da yeterince yansıtmamanın bir işareti olabilir.”
Gençlerde görülen sıkıntı – sıkıldım, bıktım, canım bir şey yapmak istemiyor gibi serzenişler – tümüyle içten kaynaklansa da bir hastalık sayılmaz. Bu, özel bir duruma tepki olmaktan ziyada içinde bulunulan bir ruh halidir. Yetişkinlerdeki bıkma durumu da aynen böyle bir ruh halidir. İnsan isteğinin belirgin hale gelmesini bekler ve dışarıdan yardım ister. Sıkılmış bir insan bir şeye ilgisinde duraksama olduğunda, uğraşacak hiçbir şeyin kalmadığı düşüncesiyle baş başa kalır.
İnsan ne istediği konusunda kararlı olmalıdır. İnsanın sürekli ne istediğini düşünmesi sıkıntısını gidermez. Her şeyin sıkıcı olması beklentilerden ya da belirsiz arzulardan kaynaklanıyorsa durumun hastalık olma ihtimali vardır.
İç sıkıntısının sebepleri ile ilgili söylenecek sözlerin sonu gelmez. İç sıkıntısının temel sebebinin zihindeki düşünceler olması kuvvetle muhtemeldir. Buradan yola çıkarsak temiz bir zihin iç sıkıntısını alacaktır. Spor, ibadet, hobi, iş vb. zihnimizi dolu tutacak ve gereksiz düşüncelerden bizi uzak tutacaktır.