Babanın Çocuğun Yaşamındaki Yeri

Bir sevgi nesnesi ve özdeşim modeli olan baba, çocuğu anne bağımlılığından koparıp onun “dünyaya açılma” sını sağlayan, sosyal gelişiminde ve özgüveninin sağlanmasında etkili olan k işidir

Anne baba olmak demek, sadece çocuğun beslenme temizlik gibi fiziksel ihtiyaçlarını gidermek demek değildir. Anne babalar çocuklarına eğer yeterli sevgiyi veremezlerse, bu çocuğun bakımevlerinde büyüyen çocuklardan bir farkı kalmaz. Ailede sevgiyi görmeyen çocukların, yakın ilişki kurmada, okula uyum sağlamada zorlandıkları, özelliklede dil gelişimlerinde geri oldukları gözlenmektedir. İleri yaşlarda görülen psikolojik hastaların bir çoğunun sebebinin çocuktaki sevgi yoksunluğundan kaynaklandığı bilinmektedir. Çocukluğunda kendisi yeterli sevgiyi alamamış bir anne, çocuğuna da yeterli sevgiyi vermekte güçlük çeker.

Çocuklarınınız kendine güvenen insanlar olması, büyük ölçüde siz anne babaların elinde. anababanın çocuklarına destek olması, ihtiyaçlarını karşılaması yanı sıra çocuklarına zaman ayırması gerekmektedir. Yeri geldiğinde çocukla oyun oynamalı, gerektiğinde çocuğun yapmak istediği şeyleri, birlikte yaparak, onunla bir şeyler paylaşmayı bilmelidir.

Anne-baba-çocuk iletişiminde yaşanan önemli bir sorun, tutarsızlık sorunudur. Bu sorunla anlatılmak istenen, anababanın çocuğa karşı söylediklerinde, uygulamak istedikleri disiplinde birbirinin zıttı davranışlar istemeleridir. Buda çocukta çelişkiye, saldırganlığa ve uyumsuzluğa yol açar.

Her ailenin disiplin anlayışı birbirinden farklıdır. Bazı anababalar disiplini sağlamak için ilk önce dayağa başvururlar. Çocuklarının disiplinli olmalarını isterler. Oysa disiplin denildiğinde; aile de yemek saatlerinin, televizyon izleme saatleri, eve geliş-gidiş saatlerinin belirli bir düzeni olması, herkesin belli bir sorumluluğunun olması, dağıttığını toplaması, anlaşılmalıdır.

Anababalar çocuklarının belli bir disiplin ( düzen ) içinde olmalarını isterler. Bu, ancak anababanın da bu kurallara uymasıyla mümkündür. Eğer çocuğun diş fırçalama disiplini alması isteniyorsa, anababanın da bu disiplini kazanmış olması gerekir. Çünkü, disiplinde en etkili yöntem örnek olmaktır. Yine eğer çocuğunuzun kitap okuma alışkanlığı kazanmasını istiyorsanız, sizlerin kitap okuyarak onlara örnek olmanız gerekir.

Anababalar çocuk eğitiminde değilseler, disiplini sağlamaları mümkün değildir. Zaman zaman sert, katı tutumlar, zaman zaman aynı konularda hoş görü ya da boş vericilik ailenin tutarsız olduğunu gösterir.

Evde konulan kuralların süreklilik göstermesi gerekir. Burada anlatılmak istenen konular kuralların kalıcı olmasıdır. Örneğin, derslerini bitirmeden arkadaşlarıyla oyun oynamak için dışarı çıkamayacağı kuralı konulan bir çocuk, ilk gün derslerini bitirdikten sonra dışarı çıkar. 2.gün çok ısrar eder, annesi dayanamayıp izin verir.3. gün annesi bir komşuya gidecektir. Çocuğun başında kalsa, oraya geç kalacağından çıkmasına yine izin verir. 4.gün dersini yapmadan yine dışarı çıkmak ister. Ağlamalar ve ısrarlar başlar. Anne çocuğa bağırıp, tehdit eder. Sonuçta çocuk dışarı çıkmaz ama dersini de yapmaz.

Bazen de konulan kurallar, keyfi bir şekilde değiştirilmektedir. Böyle yapıldığında çocuk artık kurallara uymaz, sürekli isyan eder. Örneğin; akşamları saat 21:00′de yatma kuralı konmuş olan bir çocuk, eve bir konuğun gelmesi, gidilecek bir yerin olması veya televizyonda izlenen bir film nedeniyle kurala uymadı ve yatma saati sürekli bir tartışma konusu oldu. Oysa, eve gelen konuklar, televizyonda izlenen programlar veya gidilecek yerle kuralı bozmamalı ve çocuk yatırılmalıdır.

Bazen de Anababalar yapılmaması istenen bir şeyin herhangi bir nedenle yapılmasına izin verirler. Çocuğun çok ağlaması, evde misafirlerin olması Anababanın o anda çocukla uğraşmak istememesi gibi nedenlerle yasaklanan davranışı çocuklarının yapmasına izin verirler. Çocuk da anababnın bu yanlış tutumunu kullanır.

Örneğin; anababanın misafirlerin yanında kendisine kızamayacaklarını bildiği için bu zamanlarda izin isterler. Ağlamasına dayanamayacaklarını bildiği için, sürekli ağlar, öfke nöbetleri gösterir.

Yada çocuğa çarşıya çıktıklarında her gördüğü satıcıdan bir şey istemesi konusunda bir kural konmuştur. Fakat, çocuk yine de her simitçinin, baloncunun, oyuncakçının, önünde ağlar. Anne önce verdiği kararı bozmasa da yavaş yavaş çevresindekilerin bakışlarından rahatsızlık duyar, bu defalık “diyerek balonu alır. Böylece çocuk ağlayarak istediklerini elde edeceğini anlar, ve ağlamaya devam eder.

Bazı Anababalar çocuklarını belli bir disipline alıştırmak için, yanlış yollar izler.
Çocuğun olumsuz bir davranışı karşısında, kızarak, bağırarak “ben sana gürültü yapma demedim mi?”, “üstünü kirletme demedim mi?” gibi sözlerle ikaz eder. Bir süre sonra, bu davranışlar çocuklarda alışkanlık olur ve bağırıp çağırmalara artık aldırmaz.

Ya da, çocuklar korktuğu bir şeyle tehdit edilirler.”Bir daha yaparsan ellerini kırarım”, “akşam babana söyleyeceğim” gibi tehditler önceleri çocukta korku uyandırırsa da daha sonra etkisi kalmaz.
Bazen de çocuğun istenilen davranışı göstermediği ya da olumsuz bir davranış yaptığı zaman “artık senin annen olmayacağım “, “sen benim çocuğum değilsin ” gibi sözler, çocuk üzerinde oldukça fazla olumsuz etki yaratır. Çocuk kendini dışlanmış hisseder.

Eğer anababalar, çocuklarına disiplin kazandırmak adı altında, bu olumsuz tutum ve davranışları gösteriyorlarsa, çocuklarından da olumlu davranışlar sergilemelerini beklememelidirler.

Unutmamalıdır ki, çocuklar “sevgi” ile büyür. Sevgi ve hoşgörü çerçevesi içinde katı kurallar olmadan, tutarlı bir yönlendirmeyle olumlu bir eğitim sağlanabilir.