Özel eğitim, hak edene iki dünyayı da mamur eden bir sektör. Aynı zamanda sadece bu alanda getirim elde etmek amacıyla( hangi sıfatla olursa olsun) var olana da aynı şekilde iki dünyayı da dar eden bir sektör. Çünkü devletin en büyük desteği verdiği bir sektör.
Çünkü kendilerini ifade edemeyen bu çocuklar, aldıkları hizmeti yargılama, ya da sorgulama becerisine sahip değil,
Çünkü toplumda etkin bir konumda olamayan bu çocuklar ve onların çaresiz ebeveynleri her türlü suiistimale açıklar.
Çünkü bu çocuklar Yüce Allah’ın koruması altındalar.
Çünkü bu sektör bu çocukları sevmeden çalışıldığında çalışanı da bitiren bir sektör.
Bu sektörde alın teri döken, helal çalışıp, helal kazanmayı amaçlayan tüm kurumlara, tüm çalışanlara minnettarım ancak, basında çıkan yazıların tümünden anlıyorum ki, bu alanda hizmet veren merkezlerimiz kendi içlerinde oto kontrol sistemi yerleştiremedikleri için, VURGUN yeri gibi algılanıp toptan karalanmanın hedefi oluyorlar ve üst yönetim kadrolarına her kim gelirse gelsin sistemdeki suiistimalleri asgariye indirmenin bir yolunu bulmaya çalışıyorlar. İster doğru ister yanlış gelsin bize, bu alana ilgi duyan veya ilgi alanına alan bir kişi, hangi görevle bulunursa bulunsun istisnasız gördüğü şeyler şunlar.
1:Kurumlar işbirliği içinde en iyiyi yapmak yerine, haksız rekabetin sınırlarını zorluyorlar.(veliye para verme, erzak alma, iş bulma vb. böylelikle modern dilenciler kitlesi oluşuyor.)
2:Kendi içlerindeki illegal çalışanları deşifre etmedikleri için genelleme yapılarak toptan karalanmaya neden oluyorlar.(hiç ortada olmayan öğretmenin imzasını atma, hastanede yatan çocuğa fatura kesme, ölen yavruya fatura kesen kurucuyu gazetelerden takip ettik sanıyorum.)
3:Sürücülerle yapılan çirkin ilişkiler nedeniyle "özel eğitimlerde sürücü sendromu" diye bir kavram oluşturdular.(bu alanda öylesine ileriye gidildi ki, sürücü sıcak temas kurduğu velilerin çocuklarının raporları ellerinde kurumlara pazarlığa gidiyor. Nereye? Bir başka kuruma yani aynı sektör içinde içinde, ben bu yöntemle en az beş kuruma rapor satan sürücüler tanıyorum. Üstelik ismiyle maruf bu sürücülerin bir kısmıyla bile bile bürokratların pay sahibi olduğu kurumlar çalışıyor.(yani Bu sürücülerin sektörden nemalanmalarını yine kurum sahipleri sağlıyor.)
4:Kurumlar denetçilerin karşısına alnı ak çıkabilecek durumda olduklarında bile, onlara taviz vererek kendilerine yapıştırılan yaftayı kabul etmiş görünüyorlar. Kurumu denetleyecek kişi engelli çocuklarla ilgili eğitim almamış olsa bile kuruma rehberlik yerine eleştiri getirebiliyor, dört dörtlük çalışan kurumu da aynı kefeye koyabiliyor...
5:Gerek bu alanda hizmet veren kurumlar, gerekse çalışan öğretmenler, birbirleriyle kısır çekişmelerden vazgeçip işbirliği içinde bu çocukları var olan kapasitelerini azami ölçüde geliştirmek yerine, emekli işe yaramaz, sınıf öğretmeni beceremez, üniversiteliler kaprisli… Daha onlarca çekişme konusuyla enerjilerini tüketiyorlar. Saygın olduğunu düşündüğüm bir sitede emekli özel eğitim sınıf öğretmenlerini inanılmaz düzeyde aşağılayan bazı yazılara “işbirliği çağrısı yapmış ve emekli öğretmen olarak nasıl çalıştığımı dile getirmiş, ”kendi emeğimin karşılığını da ben tayin edebilirim” şeklinde bir yazı yazmıştım. Gelen cevaplar sektörün durumunu öylesine acıklı bir şekilde gösteriyordu ki küfür niteliği taşıyan yazılar bile vardı.
Kurumlar iç denetimlerini sağlayarak, bu sektörde diplomasını satan ve alan, gelmeyen öğrenciye fatura kesen ve imza atan, eğitim yerine rüşvet vererek öğrenci kazanmaya çalışan ve kendi engelli çocuğunun sırtından nemalanmayı alışkanlık haline getirenleri deşifre ettiklerinde, yukarıdaki denetim mekanizmalarına iş düşmeyecektir ve hak ettikleri saygın yeri alacaklardır.
Unutmayalım ki Yüce Allah’ın koruması altında olan bu çocuklar işbirliği içinde sevgi ve özveriyle çalışanları vezir ettiği gibi, onları birer kazanç malzemesi olarak görenleri de iki dünyada da rezil ederler.
Bakın onlar sizden ne istiyorlar?
SANA İHTİHACIM VAR
Sana ihtiyacım var anne,
Tutmayan elim,
Söylemeyen dilim,
Görmeyen gözüm,
Duymayan kulağım,
Basmayan ayağım olursun değil mi?
Ama seven yüreğimi,
Sessiz dileğimi, bana bırak anne.
Sana ihtiyacım var arkadaşım,
Derdimi paylaşmana,
Benimle oynaşmana,
Seninle kaynaşmama,
Gönlüne karışmama izin verir misin?
Gel desem gelir misin?
Sana elimi uzattım öğretmenim,
Ayağa kalkmama,
Görmesem de bakmama,
Kemerimi takmama,
Yüreğine akmama, izin verir misin,?
BENİ SEVER MİSİN?
Sana ihtiyacım var amca,
Sana ihtiyacım var abla,
Sana ihtiyacım var dede,
Gölgene sığınmama,
Kollarında avunmama,
Tahtına kurulmama,
Köpürüp, durulmama,
Boynuna sarılmama izin verir misin,?
Beni dinler misin?
Size ihtiyacım var benim, hepinize!.
Elele gelir misin?
Gönlünü verir misin?
Alıntı