Sözlerime hepimiz birer engelli adayıyız diyerek başlamak istiyorum. Zaman ve şartların bizlere neler sunacağı, hangi konuma koyacağı belli olmuyor. Yaşamımızı sürdürdüğümüz şu yeryüzü üzerinde önümüze her türlü engel çıkabiliyor. Beklemediğimiz bir anda, bir engelle karşılaşabiliyoruz.
Düşünce engelinden bahsetmek istemiyorum. Ama, nedense anlatacaklarım hep düşünce engeliyle bağlantı kuruyor. Toplumumuzda ve dünyada birçok engelli var. Bunların içerisinde bazıları yaşama katılmış, ya da katılmaları için yardım sağlanıyor. Bazıları da, yaşamdan ve yaşama hakkından tamamıyla soyutlanmış bir durumda, evlerinde her türlü teknolojiden ve yaşam hakkından yoksun bir şekilde, yaşamlarını idame ettirmeye çalışıyorlar.
Engellilerin yaşadıkları hayatı ve dünyayı anlamak için, şöyle bir gözlerinizi kapayın ve düşünün. Muhakkak bunun sonucunda yüreğinizde bir cevap olacaktır. Gerçi anlatmakla görerek yaşamak arasındaki farkı, yaşayarak anlamak gerekir. Engellilerin bu hayatta yaşadıkları sıkıntıları anlamak için, bir engelli yakını ya da engelli olmak gerekmemeli aslında. Şöyle; bir günü kendinize ayırın. Örneğin; tekerlekli sandalyeye bağımlı olan bir engellinin karşılaşabileceği, birçok sorun sayabilirim sizlere. Engellilerin hayata, yaşama katılmaları açısından, dış çevreden başlamam gerekir...
Eğer bir apartman dairesinde yüksek katlardan birinde oturuyorsa merdivenlerden aşağıya inebilmesi için başkalarına muhtaçtır. Zar zor bin bir güçlükle inilir merdivenlerden. Ya da, bayır aşağı inip çıkmak gereken bir sokak ya da caddede oturuyorsa düşünün halini. Sonra eğer tekerlekli sandalyesi akülü değilse başlar ilk kırgınlıkları ve yorgunlukları. Kendi kendine tekerlekli sandalyesini itebiliyorsa, bir zaman sonra gücü tükenecek ve yoluna dinlenerek tekrar devam edecek. Bir yardımcısı varsa, bir nebze olsun kolları yorulmaz. Yol boyunca kaldırımlardaki çıkıntılar ve çöküntüler canını acıtır her seferinde. Hele birde yağmur sularının akması için konulan mazgallara, sandalyenin tekerlekleri girerse değmeyin çilesine. Herhangi bir kaldırıma istediği yerden veya başka bir yerden çıkamaz. Yani, yaya kaldırımları onların dostları değildir. Birçok sokak, cadde, hastane, arkadaşının evi, cafe, otobüsler, üst ve alt geçitler, tren istasyonları ve daha birçok şey onların dostları değildir. Tıpkı merdivenler gibi. Tuvalet ihtiyaçları gelse, ne yapacaklar? Sosyal faaliyet çoğunun yaşantısında yoktur. Olsa bile ne kadar yeterlidir ki.
Bir doktora gitse bile, asansörü olmayan hastanede üst katlara çıkamaz. Asansörü olan hastanelerde ise, sağlıklı kişiler gördükleri halde, öncelikle kendileri binmek isterler. Üstelik hastayı itekleyerek bir vaziyette. Aslında bu anlattıklarım devede kulak kalır misali. Belki sizlerde çoğuna şahit olmuşsunuzdur. Doktorların muayenehanelerine gidilse bile, nedendir ki, bir türlü anlamış değilim. Muayenehaneleri hep üst katlardadır ve üstelik çoğunda asansörde yoktur. Olsa bile tekerlekli sandalye ve yakının girebileceği kadar geniş değildir. Üstelik bu engelli başka hastalıklara da sahipse, merdivenlerden inip binerken, yollarda gidip gelirken, kaba bir tabir olacak ama gerçek bu, canı çıkmıştır zaten.
Her engellinin aynı imkan ve aynı yaşamı olmuyor. Yaşam standartları iyi olanlar, bir nebzede olsa, hayata tutunmaya çalışıyorlar. Ama, yaşam standardı iyi olmayan bir engelli, engelinde engeliyle karşılaşıyor. Böylece, bedensel engeline duygu engeli de ekleniyor. Yol boyunca giderken birçok meraklı bakış belki canını acıtıyor. Hepimiz unutuyoruz, yarının neler getireceğini. Bundan bi haber yaşıyoruz.
Bu güzel yaşanası yeryüzünde, engellileri neden daha bir engelli konumuna düşürüyoruz. Hepimiz unutuyoruz, oysa zaman akıp geçiyor. Geriye dönüp baktığımızda ise elimizde ne kalıyor. Lütfen engellilere birer engel daha koymayalım. Ve yaşamlarını sürdürmeleri için yardımcı olalım.