Her Çocuğa Üstün Zekalı Gibi Davranmak Gerekir

Sadece üstün zekalı çocukların değil, tüm çocukların eğitimine özen gösterilmesi gerektiğini dile getiren Prof. Dr. Ümit Davaslıgil, doğru yaklaşım gösterildiğinde ve doğru eğitim verildiğinde zekanın geliştirilebileceğini savunuyor.

Doymak bilmeyen meraklarıyla sürekli yeni şeyler soran üstün zekalı çocuklar, çoğu zaman ‘Biraz sessiz olur musun?’, ‘Şu anda gazete okuyorum, sonra konuşuruz’ gibi cümlelerle karşılaşıyor. Biraz daha şanslı olanlar ise soruyu geçiştiren kısa cevaplar alıyor. İstanbul Üniversitesi Üstün Zekalılar Eğitimi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ümit Davaslıgil, bu tavrın çok yanlış olduğunu dile getiriyor.

Merakını Giderin

Üstün zekalı çocukların en önemli özelliğinin merak olduğunu ifade eden Davaslıgil, şunları söylüyor; ‘Bazen soruların yanıtlanmasında zorluk çekilebilir. Böyle durumlarda çocuğa karşı tepkisiz kalmak yerine, örneğin; kitaplardan veya uzman kişilerden yararlanılabilir. Böylece çocuklarda ‘niçin’ sorusu yerleşir ve yaşam boyunca daha iyiyi bulma çabası devam eder.’

Konuşma İhtiyacı

Üstün zekalı çocuklar, öğrendikleri bilgileri arkadaşlarından çok yetişkinlere anlatma ihtiyacı duyuyor. Anne-babalara iyi bir dinleyici olmalarını tavsiye eden Davaslıgil, ‘Bu sayede onların tüm gün toparladıkları bilgileri analiz etmelerine de yardım etmiş olursunuz’ diyor. Bu yaklaşımın sadece üstün zekalı çocuklara değil, tüm çocuklara karşı gösterilmesi gerektiğini dile getiren Davaslıgil, doğru eğitim verildiğinde zekanın geliştirilebileceğini ifade ediyor.

Ona da seçme hakkı tanıyın

Üstün zekalı çocukların dünyasını genişletmek için kültürel etkinliklere ya da gezilere götürebilirsiniz. Astronomi, bilgisayar, enerji kaynakları gibi farklı konularda kitaplar edinmesini sağlayabilirsiniz. Bu sayede çocuklar, üzerinde yoğunlaşabilecekleri alanları tanımak ve seçim yapabilmek imkanına kavuşurlar. Ancak bu seçim sürecinde ailenin destek ve saygısına ihtiyaç duyarlar. Anne-babaların kendi düşüncelerine, ümit ve hayallerine ters düşse bile, çocuklarının kararlarına saygı göstermesi gerekir.

Küçük yaşlardan itibaren çocuğa seçme hakkı tanınması gerektiğini ifade eden Ümit Davaslıgil, şunları söylüyor;

'Seçme hakkı tanımak gerekir, ama eğer seçimini uygulamaya geçireceksiniz. Örneğin dolaptaki pantolonlardan birini seçmesini söyledikten sonra, seçtiği kıyafete ‘Hayır, ne biçim kıyafet seçtin, onu değil şunu giy’ deyip kendi istediğinizi uygulayacaksanız, seçme hakkını hiç tanımayın daha iyi.’


Süper çocuklar için mini kılavuz

Davaslıgil, üstün zekalı çocukların ailelerine şunları tavsiye ediyor;

• Yeni denemeler için cesaretlendirin: Üstün çocuklar mükemmeli arar, yapamayınca da başarısızlığı kolay kolay hazmedemez. Bu durumda anne-babaların, sevgilerinin onların başarılarına bağlı olmadığını söylemeleri gerekir. Ayrıca ‘Bu kez yapamamış olabilirsin, ama yine denemelisin’ gibi cümlelerle çocuk yüreklendirilmelidir. Kendileri aynı durumda kaldıklarında bu durumla nasıl başa çıktıklarını çocukla paylaşmalıdırlar.

• Arkadaş ortamları sağlayın: Üstün zekalı çocuklar genellikle yalnız kalırlar. Oysa onların da diğer çocuklar gibi spor, dans, müzik, izcilik gibi etkinlikleri yaşamaya ihtiyaçları vardır. Onlar hem sosyal yönlerini geliştirebilecekleri arkadaş ortamlarına girmesi için teşvik edilmeli, hem de zihinsel yönden aynı düzeyde olan kişilerle görüşmeleri sağlanmalıdır.


• Çalışma alışkanlığı kazandırın: Üstün çocuklar ödevlerini çok kısa zamanda yapabilir. Bu nedenle de zamanın çoğunu boşa harcayıp, son anda bir şey üretme çabasına girebilirler. Bu da kendi potansiyelleri oranında bir başarıyı tatma şansını kaybetmesine yol açabilir.


• Tutarlı disiplin uygulayın: Üstün çocuklar üstünlüklerinden dolayı özel imtiyazlara sahip olmamalıdır ve kabul görmeyen davranışlarına hoşgörü gösterilmemelidir. Anne-baba, kurallara bağlı kaldıklarını yaşamlarından örnek vererek göstermelidir.

Önce yetenek, ama çalışmak daha önemli

Harika çocukların annelerinin neler yaptığı bilinmediği için, çok sayıda yetenek yok oluyor. Gürgün Say yazdığı kitaplarla, çocuklarına daha iyi bir gelecek hazırlamak isteyen anne-babalara yol gösteriyor

Gürgün Say, dünyaca ünlü piyanistimiz Fazıl Say’ın annesi. ‘Bana göre, bir çocuğun müzik konusundaki yeteneğini ancak, onu kucağında taşıyan, onunla her gün birlikte yaşayan biri fark edebilir’ diyen Gürgün Say, bu işin doğal olarak annelere düştüğünü vurguluyor.

Harika çocuk yetiştirme konusunda anneden anneye bilgi aktarımı olmadığını ifade eden Say, bu iletişim kopukluğunun, çok sayıda yeteneğin heba olmasına yol açtığını savunuyor. Say, ‘Fazıl Say’ın Annesi Olmak; Yeteneğin Keşfi’ kitabında oğlunu yetiştirirken başından geçen olayları ve neler yaptığını anlatıyor.

Notaları Renklerle Öğrendi.

Fazıl Say’ın yeteneğini iki yaşında keşfeden Gürgün Say, bu olayın nasıl gerçekleştiğini şöyle anlatıyor; ‘Kitap okurken, müzik dinleme alışkanlığım vardı. Müzik başladığı zaman Fazıl, yaramazlığı bırakır, sağa sola sallanmaya başlardı. Günler geçtikçe Fazıl, bu müzikle sallanma işine çok alıştı. Plak biter bitmez eliyle ‘ıhh ıhh’ diyerek gösterip, plağın yeniden çalınmasını isterdi. Aynı plağı 5 defa çaldırır, sallanırken uyurdu.

Sonra çaldığı plakları tanıttım ona. ‘Şu 40. senfoniyi çal da dinleyelim’ diyordum. Fazıl 100 kadar plak arasından her neredeyse 40. senfoniyi bulup çalıyordu. Plağı nasıl tanıdığı beni şaşırtmıştı. Belki orta kısmının renginden, belki üzerindeki bir işaretten, bulup çıkarıyordu. Bu marifetleri sonucu benim dual pikap da, plaklar da kullanılmaz hale geldi ama Fazıl da yeteneğini bana bildirmiş oldu.’ Fazıl Say, ilk müzik eğitimini annesinden almış. Daha iki yaşındayken, okuma-yazma bile öğrenmeden önce notaları nasıl öğrettiğini annesi şöyle anlatıyor;

‘İki yaşındaki bir çocuk en kolay renkleri öğreniyor. Bu yüzden notaları renklerden yararlanarak öğrettim. Masanın üzerine renkli oyuncakları koyuyordum. Ben orgda ‘do’ sesi verdiğim zaman kırmızı oyuncağı alıp masanın etrafında koşuyordu. Nota değişince örneğin ‘mi’ çalmaya başlayınca, kırmızıyı bırakıp sarı ile koşmaya başlıyordu.’

‘Önce yetenek, ama çalışmak daha önemli’ diyen Gürgün Say, çocuğa çalışma disiplini kazandırmak için ona örnek olmak gerektiğini ifade ediyor; ‘Çocuğa -sen burada çalış- deyip, kendimiz diğer köşede arkadaşlarla biriç oynayamayız. Çalışma alışkanlığını da bizden görüp taklit etmesi gerekiyor. O küçük çocuklar bir kere çalışmaya alışırsa, ondan sonra yürümek gibi doğal olarak çalışıyorlar.’

Alıntıdır...