Eğitimde yeni bir yaklaşım
Çoklu zeka kuramı
Eğitim sistemimizde yıllardan beri uygulanmakta olan geleneksel eğitim öğretim yöntemleri, kullanılan ders araç ve gereçlerinin yetersizliği veya güncellenememesi, öğretmen öğrenci ilişkileri, okulların ekonomik ve fiziki yapıları gibi konular eğitim konusunda arzu edilen yerde olmadığımızı göstermektedir. Öğrencileri ezberden uzak tutmak, sorunları çözerken düşünüp analiz edebilme ve sahip oldukları potansiyelleri olabildiğince öğrenme sürecinde kullanabilme yetilerini kazandırabilmek ulaşılması gereken en önemli hedef olmalıdır. Bunun yanı sıra, her bir öğrencinin farklı bir zeka yapısına sahip olduğu gerçeğini göz önünde bulundurmak üzerinde durulması gereken diğer önemli konudur. Günümüz eğitim sisteminde global bir anlayış olarak benimsenen bu gerçek şunu göstermektedir ki her öğrenci zeka yapısı ve öğrenme yöntemi açısından diğerinden farklıdır. Kimi sadece dinlemekle; kimi öğrenme sürecinin içinde yer almakla; kimi de araştırıp, düşünüp çözümlemek gibi farklı yöntemlerle anlar. Burada karşımıza çıkan öğrencilerde varolan bu algılama çeşitliliğinin öğrencinin zeki olduğunu belirlemede bir gösterge olmamasıdır. Eğitim-öğretim sürecinde yapılması gereken, varolan bu potansiyelden olabildiğince yararlanabilmektir.
Bir öğrencinin ne kadar zeki olduğunu belirten tek göstergenin matematik sorularına verdiği cevapların doğruluğu oranında olması, gerek ebeveynlerin gerekse çoğu eğitimcinin içine düştüğü yanılgılardan bir tanesidir. Bu yanılgıyı destekleyen en önemli etken belki de 1980’li yılların başına kadar kabul gören ve insanların zeka seviyesini ölçtüğüne inanılan IQ (Intelligence Quotient) testinin varlığıdır. Daha sonraki araştırmalar aslında bu testin sadece Matematiksel-Mantıksal (Mathematical-Logical) ve Sözel-Dilsel (Verbal-Linguistic) becerilerin ölçülebildiği bir yöntem olduğunu ortaya çıkarmıştır. Günümüzde IQ testinden yüksek puanlar alıp da sosyal yaşamda başarısız olan veya zeki olanların bulunması beklenen yerlerde bulunmayan bir çok insanla karşılaşmak mümkündür. Amerikalı bir nöro-psikolog olan Howard Gardner’in bireylerin zeka yapılarını tek bir zeka testiyle belirlemenin doğru olmadığı, aslında her insanın birden fazla zekaya sahip olabileceği kuramını ileri sürmesiyle IQ testinin geçerliliğini yitirdiğini görmekteyiz. Çoklu Zeka Kuramı (Multiple Intelligences Theory) adı verilen bu yeni kurama göre birden fazla zekanın varlığı nedeniyle her bireyde bir diğerinden farklı zeka olabilir. ‘Frames of Mind’ adlı kitabında bunu ayrıntılarıyla ele almış ve insanda en az yedi ayrı zeka türü olabileceği ve bu sayının da artabileceğini belirtmiştir. İşte Çoklu Zeka Kuramı’nın Dr. Howard Gardner tarafından ortaya atılmasından bu yana bu kuram gelişmiş ülkelerde eğitimin değişik aşamalarında oldukça büyük bir kabul görmüş, öğretmenler tarafından derslerde uygulanmaya başlanmıştır.
Farkında olmadığımız zekamız
Bir Nöro-Psikolog olan Prof. Haward Gardner zeka kavramının bilinenden farklı olduğunu belirterek yeni bir tanım getirmiştir. Gardner’a göre zeka, içinde yaşanılan toplumda faydalı bir şeyler yapabilme kapasitesidir (1993); her insanda kendine özgü bulunan yetenek ve beceriler bütünüdür; kişi bu becerisini bulunduğu ortama, mekana, zamana göre geliştirir. Her birey sahip olduğu zekalarla birlikte farklı bir öğrenme, problem çözme ve iletişim kurma yöntemine sahiptir. Gardner’in tanımladığı toplam sekiz temel zeka türü olmasına karşın her geçen gün yenileri de bu listeye eklenmektedir. Özellikle bu kuram ilk ortaya atıldığında yedi zeka türünden bahsediliyordu; ancak 1995’te Doğa Zekası (Naturalist Intelligence) ve 2001’den sonra da Ruhsal Zeka (Spiritual Intelligence)’nın da yaygın olarak kullanıldığını görmekteyiz. Bu çalışmada sekiz temel zeka türünden bahsedilecektir.
a) Sözel-Dilsel Zeka (Verbal-Linguistic Intelligence): Dili düzgün kullanabilme, güzel okuyup konuşabilme, kelimelerle düşünüp karmaşık cümleleri anlayabilme becerisidir. Özellikle ilköğretimde bu tür zekaya yönelik yapılacak her türlü etkinlik öğrencilerin ilgili dersin amacına ulaşmasını kolaylaştıracaktır.
b) Mantıksal-Matematiksel Zeka (Logical-Mathematical Intelligence): Soyut kavramları anlama, problemleri mantık ve akıl yürüterek çözme, grafik, şema ve şekillerle çalışmaktan hoşlanma, karmaşık ilişkileri çözebilme becerisidir. Bu tür zekaya sahip olan bireyler sorular sorarak sonuca ulaşmaktan hoşlanırlar.
c) Görsel-Mekansal Zeka (Visual-Spatial Intelligence): Etraftaki resimleri, imgeleri,
şekilleri algılama ve bunlarla düşünüp muhakeme edebilme becerisidir. Özellikle resimler yardımıyla dersin sunulması amaca ulaşmada oldukça yararlı olmaktadır.
d) Müziksel-Ritmik Zeka (Musical Intelligence): Müzikle düşünme, müzikle ilgili kavramları anlamak, dinlemek, yorumlamak, kolayca akılda tutmak, yeni sesler üretmek, müzik aletlerini kullanabilme becerisidir.
e) Bedensel-Kinestetik Zeka (Bodily-Kinesthetic Intelligence): Problem çözmede veya yeni bir şey meydana getirmede bütün vücudu veya vücudun parçalarını kullanabilme becerisidir. Konuşurken hareket etmek, duygularını ifade ederken vücut dilini kullanmak, bir oyunda rol almak, bir şeyler bozup yapmak bu tür zekaya sahip olanlar için çok önemlidir.
f) Kişilerarası-Sosyal Zeka (İnterpersonal Intelligence): İnsanlarla birlikte nasıl çalışması, yaşanması ve karşı tarafla nasıl iletişim kurulması gerektiğini anlama becerisidir. Liderlik yapmak, insanları ikna edebilmek, geniş bir arkadaş grubuna sahip olmak, dinlemesini ve konuşmasını sevmek gibi özellikler bu zeka türüne sahip olan insanlarda bulunur.
g) Kişisel-İçsel Zeka (Intrapersonal Intelligence): Bireyin kendi iç dünyasını, duygu yapısını, düşüncelerini tanıyıp bununla kontrollü bir şekilde yaşama becerisidir. Yalnız kalmak, yaptığı işlerin olumlu ya da olumsuz değerlendirmesini yapıp bunlardan ders çıkarmak, bağımsız olmak gibi özellikler bu tür zeka yapısına sahip olan kişilerde baskın olarak bulunur.
h) Doğa Zekası (Naturalist Intelligence): Doğayı ve doğada bulunan bitki, hayvan ve diğer varlıkları inceleme, gözlemleme ve bunlara ilgi duyma becerisidir.
Bütün bunların aslında her insanda varolabileceği olgusu Gardner’in ısrarla üzerinde durduğu önemli noktalardan birisidir. Gardner ayrıca her insanın yoğun olarak kullandığı bir zekasının olduğunu, bunun da diğerlerini baskıladığını ileri sürmektedir. Öte yandan bütün zekalar dinamiktir ve her an gelişmeye ve değişime hazırdır. Özellikle de, kültür, kalıtım, inançlar, içinde bulunduğu sosyal çevre ve kişisel özellikler zekanın gelişmesinde önemli etkenlerdendir. Burada bahsedilen zeka ile ilgili gerçekleri sınıf ortamına indirgediğimizde öğrencilerin de farklı zeka yapılarına sahip olduklarını; her birinin ayrı yöntem veya yöntemlerle öğrenmeyi kolaylaştırdığını veya hızlandırdığını; bir öğrenci için geçerli olan etkinliğin bir başkası için bir anlam ifade etmediğini genel olarak bütün öğretmenler gözlemleyebilmektedir. Yapılan bir araştırmada (Çakır, 2003) ilköğretim 6’ncı sınıf öğrencilerinin farklı öğrenme biçimlerine sahip oldukları görülmektedir. 189 öğrenciye İngilizce’yi nasıl öğrenmekten hoşlandıkları sorulduğunda verilen cevapların 15’i şarkılar söyleyerek, 20’si anlatılan konuyla ilgili somut nesneleri görerek, 4’ü oyunlar oynayarak, 51’ i grup çalışması yaparak, 60’ı proje çalışması yaparak, 90’ı da bütün bunların hepsini kullanarak daha kolay ve zevkli öğrenebileceklerini belirtmişlerdir. Bu soru öğrencilerde baskın olan zeka türü konusunda ders öğretmenine bir ipucu vermektedir. Öğrenciler arasında zeka yönünden farklılıklar olabileceği ve bunların da dikkate alınması gerektiği ise burada açıkça görülmektedir.
Eğitimde Çoklu Zeka Kuramı
İlköğretim öğrencilerinin yaşları göz önünde bulundurulduğunda çocuk olarak kabul edilmeleri nedeniyle sınıf içi etkinliklerin uygulanması, ders araç ve gereçlerinin seçilmesi ve buna benzer konularda yapılacak hazırlıklarda ilgili ders öğretmeninin çok dikkatli olması gerekmektedir. Özellikle bu dersin İngilizce olduğunu varsayarsak bu özen bir kat daha artacaktır. Başka bir deyişle yabancı dil olarak İngilizce dersinin ilköğretimin ilk kademesinde 4. sınıftan itibaren müfredatta yer alması ve öğrencilerin de çocuk olması ilgili ders öğretmeni için bir çok konuda zorluk çıkarmaktadır. Çocuklara yabancı dil öğretmenin yetişkinlerle aynı olmadığı çocuk olmalarından kaynaklanan sorunlar olduğu bunun da öğretmen açısından kolay olmadığı bilinen bir gerçektir. Phillips’e (2001:4) göre, 8-9 yaşındaki bir çocuğa sorulan bir soruyu 11-12 yaşındaki bir öğrenci çocukça bulduğu için cevaplamayabilir. Bu durumda öğretmenin öğrenciler arasındaki yaş farklarından kaynaklanan öğrenmeyi engelleyici veya kolaylaştırıcı özellikleri göz önünde bulundurup ders araç ve gereçlerinin seçimi ve öğretim yöntemlerinin belirlenmesinde dikkatli olması gerekmektedir.
Öğretmen zeka türlerini belirlemeli
Bütün bunların dışında ve hepsinden de önemli olan konu, öğretmen öğrenci iletişiminin sağlıklı olabilmesi için öğrencilerin zeka türlerinin belirlenmesidir. Bu belirlemenin amacı öğretmenin öğrenciye yaklaşımını, ders araç ve gereçlerinin seçimini ve derslerde kullanılan yöntemlerin saptanmasını sağlamaktır. İlgili dersin anlaşılmasını kolaylaştırıcı etkinlikler geliştirmek için ders öğretmeninin öğrencilerinin genel zeka türleri konusunda ön bilgiye sahip olması hem öğrenciler hem de öğretmen açısından önemlidir. Bazı uzmanlara göre Çoklu Zeka Kuramı’nın 7-11 yaş arasında daha rahat kullanılabileceği ve öğrenciler için de yararlı olabileceği düşüncesinden yola çıkarak bu kurama dayalı etkinliklere oldukça çok yer verilmelidir. Yıllardır süregelen tekdüze eğitimden kurtulup öğrenciyi araştırmaya, düşünmeye ve sorunları çözebilmeye sevk eden neden-sonuç ilişkisini kurabilen bir eğitimin daha verimli olacağı da unutulmamalıdır. Zaten tek tip bir yöntemle yapılan bir eğitimin uzun dönemli hafızada (long-term memory) yer alamadığı bilinen bir gerçektir. Öğrencilerin neyi ne kadar akılda tutabildiklerini Rief (1993:53) şöyle açıklamaktadır. “Öğrenciler okuduklarının % 10’unu, işittiklerinin % 20’sini, gördüklerinin %30’unu, görüp işittiklerinin % 50’sini, söylediklerinin % 70’ini, söyleyip yaptıklarının % 90’ını akıllarında tutabilmektedirler.” Görüldüğü gibi Dilsel Zeka veya Görsel Zeka tek başına öğrenmeyi kolaylaştırıcı bir özelliğe sahip değildir. İki ve üzeri zeka türlerinin birleşimiyle meydana gelecek bir öğrenme ortamı öğrenci için daha kalıcı olacaktır.
Her ne kadar bu yaş grubundaki öğrencilerde baskın olarak bulunan zeka türleri sırasıyla; Görsel-Mekansal, Bedensel-Kinestetik, Dilsel-Sözel, Musiksel, Kişilerarası-Sosyal zekalar olarak kabul edilse de bunu genellemek her zaman doğru sonuçlar vermeyebilir. Bu gerçekten yola çıkarak öğrenci profillerinin çıkarılıp her öğrencinin ne tür zeka yapısına sahip olduğunun belirlenmesi, bu kuramın tam olarak uygulanabilmesinin temel taşıdır. Her öğrencinin kendine özgü bir zeka yapısı olduğunu hesaba katarak bir öğrenciye zor gelen bir konuyu anlatırken onun sahip olduğu yeteneğinin farkında olunması ve bunun bir araç olarak kullanılıp öğrenciye yararlı hale getirilmesi sağlanabilir. Daha açık bir ifadeyle, görsel veya sözel yöntemlerle anlatılan bir dilbilgisi kuralının müzik zekasına sahip olan bir veya birkaç öğrenci için sıkıcı ve anlaşılmaz gelmesi normal olabilir. Bu konuları melodiler oluşturarak, kuralı beste haline getirerek, “rap” adı verilen tonlamalarla öğretme yolunu seçmek o öğrenciler için daha kolay ve anlaşılır hale gelmesini sağlayabilir. Bunları yaparken sadece öğretmen kendisi değil sınıftaki diğer öğrencilerden de faydalanabilir. Öğrencinin öğrenme sürecinde olabildiğince yer alması ve bu sürece katkı sağlaması pedagojik açıdan yadsınamaz bir gerçektir.
İlköğretimdeki öğrencilerin ister yabancı dil, isterse matematik dersi olsun, ders anlatırken kullanılan yardımcı ders araç ve gereçlerini dokunup hissederek öğrenmekten büyük zevk aldıkları bilinen bir gerçektir. Bu yüzden de bu tür yardımcı ders araç ve gereçleri sayesinde öğrenciler Bedensel-Kinestetik zekalarını Dilsel-Sözel ve Görsel-Mekansal zekalarıyla birleştirerek kullanma fırsatı bulurlar. Öğrenciyi araştırmaya yönlendirecek ödevler, araştırmalar, projeler vermek, takım çalışmasına özendirmek, oyunlar oynamak, resimler yapmak, şarkı söylemek gibi etkinlikler öğrencilerin farklı zekalarının gelişmesine katkıda bulunacaktır.
İlköğretimde Çoklu Zeka Kuramı’ndan faydalanmak
Her öğrencinin sınıf içerisinde farklı bir öğrenme yöntemi ve bu yöntemi kullanırken sahip olduğu bir veya birkaç zekası vardır. Çoklu Zeka Kuramı’nın ilkelerini göz önünde bulundurduğumuzda hiçbir öğrenci tembel değildir. Her öğrencide mutlaka baskın olan bir zeka yapısı vardır. Varolan bu zekanın ortaya çıkarılıp öğrenmeyi kolaylaştırmada etkin rol almasının sağlanması, öğretmenin üzerinde durması gereken bir konudur. Aksi taktirde bir veya iki öğrenme yöntemine dayalı- bu da çoğunlukla Matematiksel-Mantıksal ve Dilsel-Sözel- bir eğitimin çok faydalı olmayacağı unutulmamalıdır. Öğrenciler için farklı bir öğrenme ortamı olarak kabul edilen yabancı dil derslerinin de farklı zeka türlerini içeren teknik ve yöntemlerle hazırlanmasının önemi, ilköğretimdeki öğrencilerin yaş ve ilgileri düşünüldüğünde ortaya çıkacaktır. Yabancı dil derslerinde öğretmenlerin ders planı hazırlarken ve dersi sunarken dikkate almalarında yarar görülen konuları şöyle sıralayabiliriz:
Yabancı dil öğretmenin anadil öğretiminden farklı olduğu ve bunun da ilköğretim öğrencilerine uygulandığı düşünüldüğünde ilgili ders öğretmeninin her şeyden önce öğrencilerin sahip olduğu zeka türlerini belirlemesi gerekmektedir. Öğrencilerin ne tür alanlara ilgi duydukları, yaş grupları, öğrenme türleri ve bu verilerden yola çıkarak hazırlanacak olan ders etkinlikleri zeka türlerinin belirlenmesine yardımcı olmakla kalmayıp öğrenme ve öğretme sürecinin gelişmesine de katkı sağlayacaktır. Sınıf düzeninin ikili veya grup çalışmasına olanak sağlayacak şekilde yapılması öğrencilerin iletişim kurmada içsel ve sosyal zekalarının gelişmesine yardım eder. Görsel zekalarını kuvvetlendirmek için duvarlarda dersle ilgili resimlerin, tabloların, şemaların asılı olması, ders sunumunda görsel ve işitsel araç ve gereçlerden yararlanılması gerekmektedir. Diğer önemli bir nokta ise bu yaş grubundaki öğrencilerin oynayarak öğrenmekten zevk almalarıdır. Öğretici ve pekiştirici oyunlar öğrencilere farkında olmadan öğrenme fırsatı verir. Aslında bilinçli olarak uygulanan her etkinlik ve yararlanılan her ders araç ve gereci her öğrencinin belli bir zeka türüne hitap edebilir. Yeter ki uygulama aşamasında ilgili öğretmen ne yaptığını ve niye yaptığını bilsin. Şurası bir gerçektir ki amaçsızca uygulanan hiçbir etkinlik boşuna yapılmış olan bir etkinliktir. Bütün bunların sınıf ortamında uygulanması öğretmen için zor olmasa gerek. Emek ve zaman isteyen bir çalışma gerektirdiği için ne yazık ki çoğu öğretmen bu tür etkinliklerden uzak durmakta ve anlatma yöntemini tercih etmektedir. Yabancı dil öğretiminde de daha çok Dilbilgisi Çeviri Yöntemi’nin (Grammar Translation Method) tercih edilmesinin nedeni de fazla araştırma ve emek gerektirmeyen bir yöntem olmasındandır. Öte yandan bu ve bunun gibi öğretim yöntemleri, beyin fırtınası (brain storming), gösteri (demonstration), rol yapma (role-play), ikili çalışma (pair-work), benzetim (simulation) vb. gibi grup çalışmasını ve bireyin İçsel, Sosyal, Matematiksel ve Görsel zekalarını geliştirici teknikleri kapsamamaktadır. Her aktivite yeni bir hazırlık, farklı yöntem ve tekniklerin uygulanması demektir. Başka bir deyişle, yabancı dil öğretmek, emek, zaman, araştırma, yeni yöntemleri öğrenip uygulama gibi öğretmen ve öğrenciyi sürecin içine sokacak çabalar gerektirmektedir.
Çoklu Zeka Kuramı’nın ilköğretimde tam anlamıyla kullanılması öğrencilerin kendine güvenlerini kazanmaları; derslerin monoton olmaktan çıkıp daha zevkli hale gelmesi; her öğrencide varolan ama bastırılmış olan bir veya birkaç zeka türünün ortaya çıkarılıp sınıf içersinde kullanılması açısından önemlidir. Bir diğer açıdan bakıldığında aslında bu kuramın tek bir derse indirgenmeyip diğer dersleri de kapsayacak şekilde uygulandığında ve hatta tüm okulu ve aileleri de içine çektiği zaman çok daha yararlı olacağı görülecektir.
Dr. İsmail çakır
Kaynaklar
ÇAKIR, İsmail. Designing Supplemantary Activities for the Sixth Grade Learners through Multiple Intelligences Theory, Doktora Tezi, Ankara.2003.
DEMİREL, Özcan. Genel Öğretim Yöntemleri, Usem Yayınları, Ankara, 1993.
— İlköğretim Okullarında Yabancı Dil Öğretimi, Ankara, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, 1999.
GARDNER, Howard. Multiple Intelligences: The Theory in Practice, Basic Books, 1993.
PHILLIPS, Sarah. Young Learners, Oxford University Press. Oxford, 2001
RIEF, Sandra. How to Reach and Teach ADD/ADHD Children: Practical Techniques, Strategies, and Interventions for Helping Children with Attention Problems and Hyperactivity. The Center For Applied Research in Education, 1993, p. 53.
YAVUZ, K. E. Eğitim-Öğretimde Çoklu Zeka Teorisi ve Uygulamaları, Özel Ceceli Okulları Eğitim Dizisi-1 Ankara, 2001
* Dr. İsmail Çakır, Kırıkkale Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi