Depresif rahatsızlık yaşayan insanlar, kendilerini ve yakınlarını yanlış çizgide algılamaya eğilimlidirler. Yaşamlarındaki sevinçleri, kazanımları ve güzellikleri görmezden gelirler. Şanssızlıklara, mutsuzluklara ve kederlere önem verirler. Karamsar, içe kapanık, dalgın, yorgun görüntülerinin yanında, başkalarının sıkıntıları yada sevinçleriyle ilgilenmezler. Yaşamlarındaki olumsuzluklara yönelik ısrarlı öncelikleri; benlik algıları üzerinde incinmelere neden olur. Kendilerini değersiz hissederler ve insanların onları sevmediklerini, bir fazlalık olarak gördüklerini düşünürler. Bundan dolayı, yakınlarından gelecek yapıcı, yönlendirici küçük uyarıları bile; eleştiri olarak algılayıp incinirler. Yakınlaşmaya çalıştığınızda ise, sizden kaçarlar, hatta daha içe dönük ya da asabi olabilirler.
Depresyon, hem yaşayanı hem de yakınlarını etkilemeyi başaran bir rahatsızlıktır. İlişkileri karıştırır ve çıkmaza sürükleme becerisi taşır. Bir eve konuk olduğu zaman; aile ilişkilerinin tam merkezine oturur. Sıradan yaşam sorunlarını bir kenara atar ve bütün aile bireylerini etkisi altına alır. Başlangıçta, aile bireyleri depresyona giren kişi için, harekete geçer. Yaşamını kolaylaştırmak için, görevlerini ve sorumluluklarını paylaşırlar. Onu gündelik yaşamın stres ve geriliminden uzak tutmaya çalışırlar. Hayatın aslında çok güzel, yaşadıklarının ise geçici olduğunu, her şeyin yoluna gireceğini bıkmadan söylerler, anlatırlar. Depresyondaki kişinin olumsuz tepkilerini çoğaltabilen bu olumlu girişimler, fayda sağlamaz. Ona yaptığınız bütün kolaylaştırıcı destek ve telkinler; onu anlamadığınızın kanıtları olarak geri döner. Yakınlarını yoran ve kendi yaşamlarını ihmal etmelerine neden olan bu fedakarlık, işe yaramaz bir çaba olarak yakınların kendilerini kullanılmış hissetmelerine neden olur. Hevesle başlayan iyi niyetli destekler; umutsuzluk, hayal kırıklığı ve tükenmişlik duygularına yenik düşer. Bunun yanında, depresyon geçiren yakınlarına odaklanan bu kişiler; kendi gündelik yaşam sorunlarına da farklı yaklaşmaya başlarlar. Sorunlarına yönelik olumsuz, karamsar ya da aşırı tepkiler geliştirirler.
Depresyonun yaşandığı evdeki çocuklar da bu durumdan etkilenirler. Özellikle annenin ya da babanın geçirdiği depresyon, çocuğun dünyasında yaşına göre bir karşılık bulur. Küçük çocuklar, durumdan kendilerini sorumlu tutarlar ve suçluluk hissederler. Olan biten her şeyin merkezinde kendilerini gördüklerinden, yolunda gitmeyen her şey için kendilerini suçlarlar.
Depresyonun girdiği bir evde, çocuklar ihmal edilecektir. İlgisizlik, çocuğun güven duygusunun çok çabuk sarsılmasına neden olur. Çocuk, değersiz olduğuna inanır. Kafasını karıştıran bu duruma çocuksu girişimleriyle çözüm bulmaya çalışır. Şımarıklık dediğimiz dikkat çekici davranışlar yaparlar, saldırganlaşabilirler ya da içe kapanabilirler. Derslerini umursamazlar ve görevlerinden kaçarlar. Ergenin tepkisi daha çok evden kopma ve akranlarıyla ayrı bir dünya kurma eğilimi taşır.
Depresyon tek başına bütün bu değişiklikleri yaşatacak güçte bir rahatsızlıktır.
Depresyondaki insanların yakınları sürekli bir stres ve mutsuzluk tehdidi altındadırlar. Aile; uğraşılarının sonuç vermediği durumlarda depresyonlu bireylerin tembel, düşüncesiz, bencil ve kendine acıyan tipler olduğunu düşünme yanlışına düşebilir. Bunun yanında depresyondaki insan, yalnızlığa, yalnız kalmaya, bırakılmaya uygun durumdadır. Yalnızlık, iyileşmeyi zorlaştıran ve depresyonun sürekliliğini sağlayan bir çıkmazdır. Bu hastalık; en oturmuş aile ilişkilerini bile bozacak güçtedir. İyileşmenin gecikmesi; aile üyelerinin tahammül sınırını zorlar. Tekrarlama becerisine sahip olan her depresyon yaşantısı; aile bütünlüğünün çatırdamasına neden olabilir. Aile ilişkilerine getirdiği stres yükü ve zamanında çözülmemiş çatışmaların ağırlığı aileyi tüketmeye başlar.
Depresyondaki kişi iyileştikten sonra, aile bireylerinin depresif yaşantının bıraktığı hayal kırıklığı, ümitsizlik, kızgınlık gibi kalıntılardan kurtulmayı başarması beklenir. Ailelerin, daha en başından depresyonu bir hastalık olarak kabul etmeleri ve ilgili bilgileri edinmeleri önemli bir ilk adımdır. Bunun yanında; bu hastalıkla mücadele edebilmek ve hem kendi değerlerini hem de ailenin bütünlüğünü koruyacak önlemleri alabilmek için psikolojik desteğe başvurmaları gerekir
Alıntı