Ne olmadığını fark ederek, ne olduğunu keşfediyor insan...
Yıllar ardında bir, bir devrildikçe, yaşadığı deneyimler sayesinde fark ettikleri zihninde biriktikçe, merak etmeye başlıyor insan!
Var olduğunu bildiği gibi, ne olduğunu da bilmek, kim olduğunun daha fazla bilincine varmak, kendisi hakkında daha fazla aydınlanmak istiyor.
Doğduğunda dahil olduğu inanç sistemi artık ona dar gelmeye başlıyor.
O güne kadar ona sunulanları, kendisi yaşayarak bilinene çevirmek istiyor.
Bilincini isteyerek, yeni bir akışa açıyor.
Ve pek çok yeni olasılık oluşmaya başlıyor önünde bu yeni akışla birlikte.
O güne kadar fiziksel olarak algıladığı hayat, ona ruhsal olarak da bir şeyler ifade etmeye başlıyor.
Zihnini kısıtlamalardan, engellerden arındırmaya başlamasıyla birlikte yeni bir keşif yolculuğu başlıyor onun için.
İçinde birşeyler kıpırdanıp, dışarı çıkmak için harekete geçiyor.
O güne kadar fark etmediği bir sesi daha duymaya başlıyor içinde.
Bir felsefeye, bir guruya ihtiyaç duymaksızın kendini anlamaya başlıyor.
Mutluluğa ulaşabilmek için duygularına, düşüncelerine şablon oluşturmaya ihtiyacı olmadığını fark ediyor.
İcat edilmiş bir anlama sahip, ikinci el bir yaşamdan, kendi başına bir anlama sahip yaşamına doğru yürümeye başlıyor.
Kendini motive ediyor, harekete geçiriyor, verdiği kararlarla yeniden inşa ediyor.
Ne olmadığını fark ederek, ne olduğunu keşfediyor.
Derinlerinden yükselmeye başlayan mutluluk hissi her gün biraz daha varlığının bütününe egemen olmaya başlıyor.
Bu ona kendini daha özgür hissettiriyor.
İçini daha yoğun bir yaşam sevinci dolduruyor.
Bedeni rahatmaya başlıyor, ruhu yeniden huzurla tanışıyor.
Kendinin farkına varabilmenin, kendine yetebilmenin, kendini anlayabilmenin, kendini sevebilmenin, olması gerekene bulaşmadan, olduğu gibi yaşayabilmenin coşkusu, heyecanı kaplıyor içini.
Ve yaşam adı altında ona verilmiş olan muhteşem armağanın gerçek tadını almaya başlıyor...