Bir hâkimin tutuk-ladığını, diğeri serbest bırakıyor.
Hâkimin serbest bırakma kararını savcı dinlemiyor.
Bir başka hâkim, serbest bırakma kararını “yok hükmünde” sayıyor.
Serbest bırakan hâkim de “Asıl senin kararın yok hükmünde” tavrını koyuyor.
.....................
Savcının, hâkim kararını dinlemediği...
Hâkimin aldığı karar nedeniyle HSYK tarafından “boşa alındığı...”
.....................
İşte Nisan sonu 2015 Türkiye’sinden “yargı manzaraları...”
Hangisi doğru, hangisi yanlış?
Kanunun öngörmediği iddia edilen “yasa boşluğu” nedir?
O kadar karışık ki...
Sağlıklı bir analiz ve yorum yapamıyorum.
Yargıya ilke olarak bütün saygımla şu manzaralardan büyük üzüntü duyduğumu vurgulamak isterim.
Olayın “kronolojik klibini” en sade akışıyla ve “ADIM ADIM KRİZ” başlığıyla Cumhuriyet yansıtmış.
......................
- İstanbul’da 10 sulh ceza hâkimliği var. Avukatları, Hidayet Karaca ve 72 polisin tahliyesi için tüm sulh ceza hâkimliklerinden ret yanıtı aldıktan sonra 29. Asliye Ceza’ya reddihâkim talebiyle başvurdu.
- Buranın hâkimi Metin Özçelik özel yetkili 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nde (Ergenekon, Balyoz davalarına bakan mahkeme) görev yapmıştı.
- İstanbul’da 85 asliye ceza mahkemesi var. Hâkim Özçelik dosyayı bunlar arasında kendisi gibi Mustafa Başer’in görev yaptığı eski “özel yetkili” 32. Asliye Ceza Mahkemesi’ne yolladı.
- Savcılıktan dosyalar gönderilmeden 32 Asliye Ceza Mahkemesi tahliye kararı verdi. Bu kez, 17-25 Aralık’ta polislerin savcıları dinlememesi gibi savcı mahkeme kararına uymadı.
- Bu tavırla “Mahkemenin kararının yok hükmünde olmasına iktidar ya da savcılık karar verebilir”in yolu açıldı. Dün mahkemeler karşılıklı olarak kararlarını yok hükmünde saydı.
- AKP ile cemaatin “hukuk” kavgası zaten güvenirliği “yere inen” adalet sistemine ciddi bir gedik daha açtı.
...............
Hukuk devleti, bir “demokratik devlet projesinin” temelidir.
Temel bir yerinden çökerse ya da çökme alarmı veriyorsa demokratik devlet yapısı da bütünüyle çatırdar.
Çökebilir.
Şu son yargı olayı tekil bir olay olarak onarılmaz şey değildir.
Ama...
Özellikle birkaç yıldır yargıyı düzenleyen yasaların sürekli değiştirilmesi...
Bir “yaz-boz tahtası” görüntüleri ile duyulan kaygı...
Hâkimlerin, savcıların toprak kaymaları gibi toplu halde zorunlu yer değiştirmeleri...
“Nerede hâkim teminatı” mesajı veren tepkiler...
Bunları tartışmak elbette gerekir fakat aynı zamanda yargı için ortaya çıkan haklı veya haksız “soru işaretleri yüklü” -olumsuz- psikolojiyi giderecek kararlılık gereklidir.
“Hukukta kaos” etiketlemesi Türkiye insanının olduğu kadar gezegenimizde “Türkiye markasının” da büyük sorunu olur.
Geç kalınması Türkiye’yi soğuk bir uzay kara deliği gibi tükeniş sürecine çeker.
Bugün | Güneri Cıvaoğlu