SULTAN DÖRDÜNCÜ MURAD HAN'IN BAĞDADI FETHİ

Bağdad şehri daha önce Kânûnî Sultan Süleyman tarafından fethedilmiş iken daha sonra bir ihanet sebebiyle İran şahı Abbas’ın eline geçmişti. Bütün gayreti kafir memleketlerini İslâm’a açmak ve mezhepleri sırf bid’at ve sapıklık olan Rafızîlerin fesadını Müslümanlardan kaldırmak olduğunu söyleyen Sultan Dördüncü Murad Han, Bağdad'ın da bir an önce geri alınmasını istiyordu.

Sefer için her türlü hazırlıkları bizzat takip etti. Şeyhi, Sivaslı Abdülmecid Efendi'nin elinden Hz. Ömer'in kılıcını beline kuşanan pâdişâh, ordusunun başında İstanbul’dan yola çıktı. Hareketinden önce halka hiçbir sûretle zulüm edilmemesine ve âdilâne hareket olunmasına dâir her tarafa fermânlar gönderdi. Yanında Şeyhülislâm Yahya Efendi ve Kadızâde gibi âlimler de vardı.

Sultan Murad Han ve ordusu, İstanbul’dan hareketinin yüz doksan yedinci günü Bağdad önlerine vardı. Pâdişâha, İmam-ı Âzam Hazretlerini ziyaret etmesi hatırlatıldığında:

“Önce Bağdad’daki fesadı kaldıralım ki huzuruna varmaya yüzümüz olsun” cevabını verdi.

Pâdişâh ve seksen altı yaşındaki Şeyhülislâm Yahya Efendi de ön safta idi. Dehşetli bir harp oldu. Muhâsaranın otuz dokuzuncu günü umûmî taarruzla kale teslim oldu. Bağdad, tekrar Ehl-i sünnet hüviyetine büründü. Bağdad teslim alınınca Sultan Murad Han:

“İşte şimdi ser-mezhebimizin huzuruna yüz akımızla çıkabiliriz.” dedi ve ilk iş olarak İmam-ı Â’zam Hazretlerinin ve Seyyid Abdülkadir-i Geylânî Hazretlerinin kabr-i şerîflerini ziyaret etti.

Safevîlerle aşağı yukarı bugünkü Türk-İran sınırının tesbit edildiği Kasr-ı Şirin Anlaşması imzâlandı.

Rafızîlerle yapılan bütün sulhlerde başlıca bir madde olan Ashâb-ı Kirâm'ı kötülemeyecekleri bu anlaşmada da şart koşulmuştur.