Eğitime gönül veren politikacılarımız, devlet adamlarımız, bürokratlarımız, il ve ilçe milli eğitimmüdürlerimiz, okul müdürlerimiz ya hiç olmadı ya da yeterince olmadı.
Olmadığı için de fiziksel ve sayısal olarak her ne kadar büyüdük, geliştik, çağ atladık gibi göstermeye çalışanlar olsa da maalesef bir arpa boyu yolu bile kat edemedik.
Mehter takımı gibi, iki ileri bir geri gittik. Çoğu zaman da tam tersi oldu...
Şimdi sizinle paylaşacağım çok çarpıcı, bir fotoğrafı sakın ola hiç kimse münferit bir olay diye hafife almasın çünkü eğitimde gelinen son nokta bu!
Çalışanı gören yok
Bir ortaokulda matematik öğretmeniyim.
Bu yıl hem kendim hem de öğrencilerim için verimli olacağını düşündüğüm çalışmalara imza atmak istedim.
Yaptım da ama sonuç?
Beni çalışmaya küstüren, meslekten soğutan bir çalışma oldu.
İlk olarak ‘Bu Benim Eserim’ proje yarışmasında 2 projeyle okulumuzu ve ilçemizi MarmaraBölgesi sergisinde temsil ettik.
Çeşitli kolejler, BİLSEM’ler ve az sayıda devlet okulunun katıldığı 120 proje vardı sergide.
Çocuklar projelerini büyüklerine ve arkadaşlarına anlatmak için oldukça heyecanlıydı ancak onları dinlemeye, ne okulumuzun müdürü, ne yardımcıları, ne öğretmenler ne öğrenciler geldi.
İlçemizi temsil etmemize rağmen ne ilçe milli eğitim müdürlüğü, ne şube müdürü, iki gün boyunca bize destek oldu.
Üstelik okula döndüğümüzde sonucu bile sormadılar.
Ertesi hafta okulumuzda 5 ve 6. sınıf öğrencilerinin hazırladığı 40 projeyle “TÜBİTAK Bilim Fuarı” düzenledim.
Yine ilçe milli eğitim müdürü, kaymakam, belediye başkanı ve çeşitli okullara davetiye yolladık, yine merak edip gelen, o çocukların heyecanını paylaşan bir kişi bile yoktu.
Onu bırakın, okulun idarecileri bile son derece ilgisizdi.
Eğitimin başındaki kişiler eğitime-öğretime bu kadar ilgisizse o zaman bu kurumun ismi neden “Milli Eğitim”? Bölge sergisinde kolej müdürleri tek tek okulları ziyaret edip, öğrencilerini getirmişlerdi, arkadaşlarını görsünler diye.
Üstelik çevre illerden il milli eğitim müdürleri bile gelirken, İstanbul’daki ilçe milli eğitim müdürleri ortada bile yoktu.
Kolejlerdeki arkadaşlar yaptıkları her iş için ödül alırken bize bir teşekkür eden bile yok.
Herkesin ağzına sakız olmuştur, devletteki öğretmen çalışmıyor diye.
Peki, ben neden çalışayım artık?
Hiçbir destek, teşvik yok.
Bilim fuarı için özel davetiye yolluyoruz, davete icabet edeni arayın ki bulasınız. Bu, öğretmeni ve yaptığı işi hiçe saymak değildir de nedir?
Bu, öğretmeni küstürmek değildir de nedir? Çok yorucu geçen bir sürecin ardından beni böyle düşündüren sisteme ve idarecilere yazıklar olsun diyorum.
Saygılarımla...
Öğretmenimiz haksız mı?
Öğretmenler böylesine sahipsiz de öğrenci, veli, okul müdürü, il ve ilçe milli eğitim müdürleri ya da MEB’deki bürokratlar farksız mı?
Onlara da bir dokunun bin ah işitin.
Ve bu tablo tersine dönmeden yani eğitime ve paydaşlarına hak ettikleri değeri vermeden bilgi toplumu, bilgi toplumu olmadan da kalkınan bir ülke olmamız mümkün değil...
Büyük İstanbul Mitingi?
Ne zamandır mitinglere gitmiyorum. Vakit buldukça, bir anlamda tarihe tanıklık etmek için büyük mitinglere katılıp, farklı bir pencereden bakmak istiyorum.
Bu çerçevede bugün ilk olarak Ak Parti’nin Büyük İstanbul Mitingi’ne gideceğim.
Ak Parti teşkilatı seferber olmuş.
Saat 16.00’da başlayacak Maltepe’deki miting için 5 bin 100 otobüs kiralanmış, 39 ilçeden araç kaldırılacakmış. Ayrıca 80 gemi de partililere ulaşım hizmeti sağlayacakmış...
Renkli olacağı kesin. Mitingden görüntüleri canlı olarak Twitter ve Periscope üzerinden sizlerde paylaşırım (@AbbasGucluTR)
Özetin özeti: Genel Başkanı, Başbakanı, başbakan yardımcıları ve Milli Eğitim Bakanı akademisyen olan iktidar partisinin büyük mitinginde bakalım eğitime, bilime, öğretmenlere, öğrencilere, gençlere kaç dakika zaman ayrılacak?
Diyalog | Abbas Güçlü