‘Türküler susmaz, halaylar sürer’
30. yılını kutlayan Grup Yorum; Adana, İzmir, Ankara ve İstanbul’da yasaklandı. Tamamında aynı gerekçe: Toplumun bazı kesimleri tarafından konserin tepki toplayabileceği, infiale yol açabileceği...” İstanbul’da konser yasağı kalktı ama, diğer kentlerde yasak halen sürüyor.
Türkiye’de, “terörist” ilan edilmenizle aranızda kısa bir mesafe vardır.
Bazen bir yazı, bazen okuduğunuz bir kitap, bazen izlediğiniz bir film, bazen dinlediğiniz bir şarkı o mesafeyi kapatır.
Grup Yorum şarkısı mırıldanıyorsanız sokakta misal, telsiz sesleri de pek yakınınızdadır.
***
Grup Yorum 30. yılını kutluyor.
Politik hattını doğru bulun ya da bulmayın, 30 yıldır, madenlerden fabrikalara, tarlalardan katliamlara, açlık grevlerinden üniversite forumlarına, dara düşülen her yer çınlıyor Yorum şarkılarıyla.
Grup Yorum da 30. yaşında, konserlerde buluşmak istiyordu halkla.
İlk yasaklar Adana ve İzmir’den geldi.
Sonra Ankara, ardından İstanbul.
Tamamında aynı gerekçe: Toplumun bazı kesimleri tarafından konserin tepki toplayabileceği, infiale yol açabileceği...”
İstanbul yasağı kalktı mahkeme kararıyla ama diğer kentlerde sürüyor yasak hâlâ.
“Ermeni avına” çıkacağını söyleyenleri, inşaat basıp işçileri linç edenleri, çocukları yok edenleri, bir halkı yok etmeye ant içenlerin “barışçıl” konserlerini olağan bulan valiliklere göre konser yasağı aslında “suçu önleme”.
Türküler suç, halaylar örgütsel eylem ezberlerinde.
***
Yeni değil bu ezber, “bu hikâye eski hikâye.”
12 Eylül’ün memleketin bütün hücrelerinde hissedildiği yıllarda doğdu Grup Yorum.
1985 sonlarında.
Sarıyer Halk Eğitim Merkezi’nde, Ortaköy Kültür Merkezi’ndeki oyunların müzikleri.
Genç ve inatçı dillerde, Ahmet Telli’nin, Gülten Akın’ın, Hasan Hüseyin’in dizeleriyle.
“Sıyrılıp Gelen”, “Büyü”, “Hüznün İsyan Olur.”
“Munzur”, “Güleycan” ve diğerleri.
Cihangir’in arka sokaklarında, dik kaldırımı çıktığında karşına gelen bodrum katta ilk albüm kaydı; “Sıyrılıp Gelen”.
“Serin bir ay dolanıyor, kentin üstünde her gece...”
Albüm yok satarken, bir üyesi öğrencilerle açlık grevinde.
Bir üyesi yıkımdaki gecekondu mahallesinde.
Biri, mahkum yakınlarıyla birlikte Sağmalcılar Cezaevi’nin önündeki akşam serininde.
***
Tutuklanıyorlar, gözaltına alınıyorlar.
Kalanlar, basın açıklamaları yapıyor, protesto ediyorlar türküleriyle.
Her baskıda büyüyor destek.
Halepçe katliamından hemen çıktığı ilk konserde Kürtçe şarkı söylüyor grup.
İstanbul’da o dönem Kürtçe şarkı nedeniyle açılan ilk dava.
Şaşırıyor savcı biri dışında doğuda doğmuş grup üyesi bulamayınca.
Kimliğinde “Tunceli” yazan grup üyesini tutuklamak düşüyor tarihteki payına.
O sanatçının savunması kampanyaya dönüşüyor.
Beraat alıyor o kampanyayla Kürtçe şarkılar da.
Türkülerini söylemek için inatlaştıkça, dört yandaki cezaevlerinden, mahpusta bestelenmiş türküler yağıyor Grup Yorum’a.
Albümler izliyor birbirini.
“Cemo”, “Gel ki Şafaklar Tutuşsun”, “YÇağrısı”, “Cesaret”.
***
Zaman geçiyor.
90’larda Yorum, Milli Güvenlik Kurulu’nun “yasaklanması gerekliler” listelerinde.
Bir Mersin konseri daha yasaklandığında, Güleycan’ı söylemeye başlıyorlar oldukları yerde.
“Güneş bile yasak...”
Çevik kuvvet gözaltına alıyor sanatçıları, sorumlularını soruyor polis.
Grubun sorumlusu olmadığını anlatan en eski üye alınıyor önce işkenceye.
Müzisyen kulağı nasıl olsa, bütün ayrıntıları duyup da ürkerler diye arkadaşlarına dinletiliyor sesleri.
“Münferit” diye üzerinden geçilen işkencelerden geçiyor sırayla bütün üyeleri.
Yorum’un neredeyse tamamı için cezaevi günleri.
Kadın üyeler cezaevi idaresinin her kadın mahkuma yaptığı bekâret testine direniyor.
Önce garipseyen kadınlar da arkalarından direnişe başlıyor.
“Bozguncu” ya işte bunlar.
Anlamıyor, bekâret testi direnişini cezaevi idaresi.
Eskiler, desteğe koşan sanatçılar “Yeni Yorum” adıyla veriyor Mersin’de konseri.
***
Denizli konserinden sonra valilik incelemeye alıyor türküleri.
“Çav Bella”, “Çal Meryem” olarak geçiyor zapta, “Senin de sesin olmalı”, “Senin de bebeğin olmalı” diye not düşülüyor tutanağa.
Ve savcılık, “Çal Meryem”i de sakıncalı bularak açıyor bir dava daha.
30 yıldır zaten valiliklerden “alın şunları” emri geliyor polislere.
Bu hikâye, eski hikâye.
***
Kültür merkezleri basılıyor defalarca, albümleri yasaklanıyor, üyeleri tutuklanıyor.
“Örgütsel bağlar” diye yazılan soyut metinler, operasyonlarla taçlanıyor.
Biri tutuklandığında diğeri türkü söylüyor, birinin kulak zarı patlatıldığında diğeri.
Küsenler oluyor, ağır eleştirenler, Grup Yorum’un ağır eleştirdikleri.
Ama sonra bir Gülten Akın şiiri, ardından Ahmet Telli.
Hasan Hüseyin kıvrılıyor bir taraftan, ardından Nâzım, hemen arkalarında Ruhi Su.
Yorum’la yaşlananlar, büyüyenler, çocukları söylüyor.
Hiçbir infialin yaşanmadığı İnönü Stadyumu konserine giden binlerce “sakıncalı” halay çekiyor.
Sevin ya da sevmeyin değişmiyor.
Grup Yorum yaşıyor.
Ve ne yaparsanız yapın türküler susmuyor, halaylar sürüyor.
Zira hiçbir zabıt, hiçbir şarkıyı engellemeye yetmiyor.
Yüzleşme | Gökçer Tahincioğlu