Simi’den yeni dönen bir arkadaşım anlatıyordu:
“Kıyıya çıkan mültecilerin can havliyle fırlatıp attıkları turuncu can yeleklerinin arasından geçip balıkçılara gidiyorsun, balıkçılarda hayat hiçbir şey olmamış gibi, iki adım ötede yaşananlardan habersiz gibi devam ediyor...”
Eskiden günlerce etkisinden kurtulamayacağımız acıları bile artık normalleştirmeye başladık.
Boğazımızı düğümleyecek, kalbimizi sıkıştıracak, hıçkıra hıçkıra ağlayacağımız şeylere artık en fazla Instagram’da bir siyah fotoğraf koyup geçiyoruz.
“Bir şey yok paylaşacak, acıdan başka...” diye bir de ekleme yapıyoruz, biraz daha duyarlıysak.
Sanki cansız bedeni sahile vuran 3 yaşındaki Aylan hiç var olmamış gibi rahat bir şekilde iki adım ötede “Akşam ne yesek?” konuşmaları yapılabiliyor.
İşte biz tam bunları konuşurken, bir köşede milli maç seyrediliyor, 3-0 sonucuna sevinirken acıhaber geliyor.
Haberin arkasından da galibiyet şehitlere armağan ediliyor, sanki bir insan hayatından daha değerli bir şey olabilirmiş gibi...
Olan yine gidene oluyor ve tabii geride bıraktıklarına...
Bırakın futbolu, dünyadaki hiçbir şampiyonluğun, zaferin insan hayatından daha çok değeri olabilir mi?
İşte o aşamada, artık insan hayatı da değil konuştuğumuz, sadece rakamlar...
Bugün kaç şehit var?..
İsimler bile zikredilmiyor, neredeyse maç skorunu merak eder gibi nefesler tutulmuş, açıklanacak rakamı bekliyoruz.
Hayatımız tamamen rakamlar üzerine kurulu oldu zaten.
Yine aynı dakikalarda İstanbul’da bir gazete binasına 200 kişinin taşlarla sopalarla saldırdığı haberi yayılıyor sosyal medyada.
Haber kanallarını açıyoruz, tek bir kelime yok.
Şaşırıyor muyuz?
Hayır.
Periscope da olmasa, olanı biteni izleyemeyeceğiz.
Ve bütün bunlar olurken hâlâ o gazetenin yayın politikasını, yönetimini ya da yazarını beğenmeyenler, sanki o gazetede çalışanlar taşlı sopalı linç edilmeyi hak ediyor gibi rahat rahat konuşabiliyor.
Hâlâ anlayamıyoruz, kimsenin kimseyle aynı fikirde olması gerekmiyor, ama sırf bu yüzden taşla sopayla saldırıya geçmek de gerekmiyor.
Akıl tutulmasını geçtik, Cem Mumcu haklı, artık duygu tutulması da yaşıyoruz.
Sadece bir gecede yaşanan bütün bu acının üstüne uykularımız kaçacağına, gözlerimiz dolacağına, bir de konuşulanlara bakıyorsunuz, dehşet içinde kalıyorsunuz.
Yan masada ise hâlâ gittiği başka bir restoranda yediği kazığı anlatan birileri var...
Sanki hayatlarındaki tek sorun buymuş gibi...
Evet, hayat devam ediyor...
ALINTIDIR Çağdaş Ertuna
Ama tek farkla, nefes aldığımız için bile utanarak...