Eğri oturup doğru konuşmak gerekirse, -ismi geçecek hiçbir oyuncuya saygısızlık yapmaksızın- Takımın en büyük skor gücünün 35′lik Bobby Dixon (çok başarılı bir performaans ortaya koymasına rağmen); hücumunun sürükleyici parçasının Sinan Güler (bir basketbolcu olarak geçirdiği evrim inanılmaz olmasına rağmen) ve bitirici isminin de Semih Erden (kariyerinin en olgun basketbolunu oynasa da) olduğu;
en kritik anlarda takımın eline baktığı ismin de Melih olduğu bir milli takım için başarının ne olduğunu iyice düşünmek lazım.
Nedir başarı?
Bu kadroyla belki de İtalya tarihinin kağıt üzerinde en donanımlı kadrosunu yenmek mi?
Eurobasket 2015′in en zorlu grubunda ilk 4′te yer alabilmek mi?
Ya da Rio’ya gitmek mi?
Yoksa Eurobasket 2015 finali mi?
Hedeflerin makul konulması gerek, buna göre de alınacak sonuçlar ışığında daha sağlıklı bir değerlendirme yapılabilir.
Basketbolumuzun yetenek kuraklığına girdiği kesin.
Alt yaş gruplarında Avrupa’nın “top 4″ takımı olan Türkiye bu yaş gruplarından yıldızlarını istikrarlı bir şekilde yukarıya taşıyamamasıyla da ünlü… Bu çarkı kırmaya çalışması açısından da Cedi, Furkan ve Kartal gibi isimlerin sürekliliği ve başarısı önemli.
Ersan ile Cedi dışında modern basketbol yapısına uygun başka oyuncularımız bence yok. Ki Ersan’ın da çok ağır ayaklara sahip olduğu düşüncesindeyim, oyun sezgisi ve ribaunt yetenekleri onu çok değerli kılıyor)
Tüm bu olumsuz tablo içerisinde milli takımın ortaya koyduğu performans ne derseniz deyin hem antrenörlük başarısıdır hem de oyuncuların karakterinin bir resmidir…
58 yıldır yenemediğimiz İtalya’yı yenmek bahsettiğimiz bu sağlam karakteri ortaya koyarken hemen ertesi gün İspanya karşısında 2 dakika dahi direnç gösteremememiz de rakiplere oranla kalite eksikliğinin bir göstergesi.
Almanya maçı özeline gelirsek; tıpkı 2 hafta önceki hazırlık maçında olduğu gibi harika bir ilk çeyrek geçirdi milliler. Bu kez tek fark orada son dakika içerisinde maçı kaybeden A Milliler bu kez yine krize girmesine rağmen kazanmasını bildi ve çok büyük ölçüde üst tura kalmayı garantiledi..
Takımımız neyi iyi yaptı?
İspanya maçında taktiksel olarak rotasyonu genişleten Ergin Ataman bu maçı 8 kişiyle tamamladı. Dixon ile Ersan yine maçı 35+ dakika süre aldı. Önümüzdeki Sırbistan maçını düşünecek olursak as oyuncularımız için dinlenceli bir gün olma ihtimali yüksek olacaktır.
İlk çeyrekteki 5 üçlük ve kusursuza yakın şut yüzdemiz maçın ana hikayesi oldu.
Üstüne Almanya’nın da ilk yarıda 1/16 ile üçlük atması yıllardır süregelen skoru koruyamama geleneğimize karşı gelmemizi sağladı.
Semih’in içeriyi istikrarlı bir şekilde ve aşırıya kaçmadan kapatması, Almanya’da komuta sorunu yaşanması farkın başını alıp gitmesini sağladı… Almanya girmeyen şutlarıyla birlikte bir türlü organizasyon problemini aşamadı.
Hikaye 3. çeyrekte de pek değişmedi dengeli oyunumuz sayesinde skorda canlanan Almanya’ya bizi yakalama şansı tanımadık.
Son çeyrekte ise biraz da ev sahibi olmanın avantajını kullanan Almanya ortada kararların kendilerine çıkması sonucunda çok iyi bir hücum çeyreği geçirdi ve 32 sayı buldu ancak son bölümde Cedi’nin cesareti ve üretkenliğiyle (1 kritik üçlük ve 1 turnike) momentum anlarına tutunduk ve Almanya’ya yaklaşma şansı versek de geçme imkanı dahi sunmadan maçı kazandık.
Şimdi ne olacak?
Ortada çok net bir tablo var; takım oyununda en az turnuvanın en iyisi olan Sırbistan kadar iyiyiz. Ancak iş bireysel yeteneğe geldiğinde çok sınırlı kalıyoruz. Bunun en önemli göstergesi hem Almanya hem de İtalya maçında işin kişiselleştiği son çeyreklerde büyük sıkıntı yaşadık.
Önümüzde Sırbistan ve İzlanda maçları kaldı. Muhtemelen Sırbistan’a da İspanya maçı gibi geniş rotasyonla çıkacağız. İzlanda karşısında ise turnuvayı galibiyetle kapatarak en azından grubu 3. tamamlamayı kovalayacağız. A Grubu’ndan gelecek 2. sıra takımına göre de turnuvadaki başarı tanımımızı yeniden yapacağız.
ADNAN ONARAN