Engellilerin Engellerini Anlamak
Bir dağ yamacındasınız veya güzel olarak tabir ettiğiniz herhangi bir yerde. Her yer yeşillik mera. Papatyalar kelebekler olabildiğine özgür birbirleriyle dans ediyorlar. Birkaç çocuk oradan oraya koşuşturuyorlar ağaçların altında. Kuş sesleri bahar kokusu hayvanların ve hatta bitkilerin neşesi almış her yeri. Siz bunları görüyorsunuzduyuyorsunuz kokluyorsunuz içinizde bir yerlerinizdeiçinizde hissedebiliyorsunuz. Bu hislerin verdiği mutlulukya da başka portrelerdeki mutsuzluktur sizin hayatla bağınız. Siz! Görebilen duyabilen rahatça konuşabilenyürüyebilen koşabilen insanlar.
Sınırsız hareket kabiliyetine sahip engelsiz bir yaşamınız var. Engelsiz insanlar… Engellenmeyi patronunuzun arttırmadığı maaş ya da ailenizin izin vermediği hafta sonu gezisine gidememek olarak görürsünüz bilirsiniz. Hiçbir zaman bir binaya girerken karşılaşacağınız otuz santimetrelik bir basamağı dert etmemişsinizdir hayatınız boyunca. Ya da bir kırlangıcın görüntüsü merak etmemişsinizdir ölesiye. Yüksek sesle bağırarak ağzınızdan kelimelerin umarsızca saçıldığı bir kavga özlemi duymamışsınızdır. Engelli bir insan olmanın nasıl bir şey olduğu anlaşılmadığından dolayı özellikle de Türkiye’deki sosyal zorlukları hakkında büyük bir kitlenin ufak da olsa bir kaygı beslemediği ortadadır. Öyle ki bırakın hayat içindeki zorlukları engelli bir insana karşı kullanılan tabirler bile basmakalıp düşüncesiz ve aşağılayıcıdır. Söyleyen insanın ses tonundan vurgusundan bile anlaşılmaktadır bu. Ülkemiz insanlarının alaycı tavrıyla kelimeye yükledikleri anlamlarla alaşağı edilir başta engelliler. “sakat kör özürlü deli vs” Sorun tabirlerde otobüslerde metrolarda basamaklardamerdivenlerde değil. Sorun tam olarak engelsiz insanların kafasındaki engeldedir. Kastım zihinsel görsel ya da işitsel bir engel değildir. Umursamazlık da bir engeldir düşüncesizlik de Hatta sizin tabirinizle söylemek gerekirse; özürlülüktürsakatlıktır. Gece uyanıp tuvalete gitmeye çalışan bir insan ışığı açmaya üşendiği için karanlıkta ilerler ya. El yordamıyla bulmaya çalışır kapı kolunu duvarlara çarpa çarpa ilerler. Bu bile ne kadar zordur. Düşünsenize ya da bir anlık en azından hayal etmeye çalışın öyle yaşamak zorunda olduğunuzu; Hem bu kez üşengeçlikten değil Kaderden dolayı böyle olduğunu
Engelli insanları anlamak; onların engellerini kusur olarak görüp engelsizler olarak hayatı onlar için daha yaşanası bir yer haline getirmeye çalışmak değildir. Maalesef birçok ülkede olduğu gibi Türkiye’deki engelliler için de böyle düşünülür. Aksine engellerle yaşamak bir çok insanın yapabileceği bir şey değildir. Engelliler kaderlerine rağmen yaşamayı daha çok hisseden insanlardır. Saygı duyulası insanlardır. Kendiniz gözü kapalı 20 saniye duramazken bu insanlar hayat boyu bu durumlarıyla gülebilirler ağlayabilirler aşık olabilirler.
Siz oturduğunuz yerde en fazla 2 saatte sıkılırken engelliler hayatlarını bir sandalyede geçirmek zorundadırlar. Biraz düşünseniz çoğunuzun hissettiği gibi acınası değil saygı duyulası insanlar olduğunu anlayacaksınızdır. İşte tüm mesele buradadır. Anlamalısınız. Birisi engelli bir insanın hissettiklerini anlarsa ona bakış açısı değişir. Dediğim gibi saygısı artar. Birisin gözünüzde saygınlık kazanması o kişiyi daha çok önemsemenize yol açar. Önemsediğimiz insanlar için de bir şeyler yapmak zorunda hissederiz kendimizi. Bundan sonrası kolaydır zaten binalardaki metrolardaki otobüslerdeki basamaklar vs bir şekilde hallolur. Çünkü dediğim gibi önemsediğinizi insanlar içindir bunlar. Sadece kafamızdaki engeli kaldırarak yapabiliriz bunları “biraz anlayış” hepsi bu
Türk insanı genelde sağlığının değerini kaybedince anlar. Ya bir yakınımızın başına gelmesi gerekir ya da kendimizin. Anlayabilmemiz için niye böyle bir şey olmasını bekleyelim ki? Kimse siz “engelsiz” insanlardan çok bir şey istemiyor. Bakınacıyarak değil normal bir birey gibi bakın düşünün ki o zorluklarla siz karşılaşsaydınız o acıyarak baktığınız insan gibi orda gülebilecek durabilecek miydiniz?