Konu: Ata Sözleri ve Hikayeleri

Cahile söz anlatmak, deveye hendek atlatmaktan zordur Atasözünün Anlamı, Açıklaması ve Hikayesi

Cahile söz anlatmak, deveye hendek atlatmaktan zordur Atasözünün Anlamı: Sözlükteki anlamı olarak cahil, bilgisiz ve deneyimsiz kişilere denir.Bu tür kimseler yani cahiller söylenilen bir sözün niçin neden ve hangi anlamda olduğunu anlamakta zorluk çeker.Kendi doğrularını herkesin doğrusundan üstün tutarlar.Tüm çabalarınıza rağmen onlar kendi doğrularından başka bir doğru kabul etmez ve kendi doğrularını büyük bir inatla savunurlar. Ondan dolayıdır ki atalarımız Cahile söz anlatmak, deveye hendek atlatmaktan zordur Atasözünü söyleyerek bu işin imkansız olduğunu belirtmişlerdir.

Emek olmadan yemek olmaz Atasözünün Anlamı, Açıklaması ve Hikayesi

Emek olmadan yemek olmaz Atasözünün Anlamı: Gerek Hayatımızı idare ettirebilmek için gerekse istediğimiz koşullarda yani lüks bir hayat seviyesine ulaşmak için çalışmak zorundayız. Eğer bir iş için emek vermezsek sonuç alamayız. Hayatı idare edebilmek için para kazanmamız lazım tabi bunun için de emek vermemiz gerekir. Bu emek alın teri ile dökülmelidir.Haram kazanç olmamalıdır.Sadece hayat için değil bir konuda başarıya ulaşabilmek için de emek vermek gerekir.Mesela yazılı sınavlarımızda başarılı olmak istiyorsak o derse çalışmalıyız. O dersi geçebilmek için o derse emek vermemiz gerekir.

Ecel geldi cihana, baş ağrısı bahane Atasözünün Anlamı, Açıklaması ve Hikayesi

Ecel geldi cihana, baş ağrısı bahane Atasözünün Anlamı : Kainattaki her canlı doğar gelişir ve ölür. Nitekim insan da bir canlı olduğu için insan da zamanı geldiğinde vefat edecektir, Allah (c.c.) insan ne kadar ömür vermiş ise insan o kadar yaşar Allahın kulu olan insan bu ömrü ne uzatabilir ne de kısaltabilir.Ömrünün sonuna gelen bu canı bir sebep ile teslim edecektir. Bu sebep kaza, hastalık... gibi bir durumla olur. Yani bu sebepler aslında bahanedir. Kul allahın verdiği ömür doldukça rahunu teslim edecektir. Sebepler ise bu can vermeye sadece vesiledir. İnsanlar olarak günümüzde yaptığımız işte senin yüzünden öldü, sen olmasa idin yaşayacaktı gibi sözler aslında kullanılmamalı. Atalarımız gerçekten Ecel geldi cihana, baş ağrısı bahane Atasözünü çok güzel söylemişler.

Dağ Başı Dumansız Olmaz Atasözünün Anlamı:Yaratılışının bir hikmeti olarak dağın tepe noktaları yani dağ başları genellikle dumanlı olur. Bu atasözümüzde ise kast edilen dağ başı toplumumuzdaki yüksek mevkilerdir. Bu yüksek mevkilerde yer alan kişilerin sorumlulukları çok fazla olması sebebi ile başlarından dert hiçbir zaman eksik olmaz. Çünkü tüm durumlar ve olaylar onun kontrolü altında olmak zorundadır.Düşününki bir yerin müdürüsünüz bir öğrenciye an basitinden bir şey olsa bunun sorumluluğu yine size ait olacaktır.

Zahirenin ambarı sabanın ucundadır Atasözünün Anlamı: Bir işte iyi bir sonuç almak istiyorsak mutlaka o işe yoğun bir emek harcamamız gerekmektedir. O iş üstünde özenle ve dikkatlice çalışmamız gerekir. Söz gelimi atasözümüzdeki gibi bir çiftçi o tarladan iyi bir mahsul almak istiyorsa tarlasını iyi sürmesi gerekmektedir.Çünkü iyi sürülen tarla bol ürün vermektedir. Eğer biz bir öğrenci isek ve çok çalışkan biri olmak istiyor isek bizde derslerimize dört elle sarılmalı tüm ödevlerimizi zamanında yapmalı, hocayı iyi dinlemeli,güzel notlar almalı ve bunları evde tekrarlamamız gerekir. Bir işte muvaffak olmak istiyorsak çok çalışmalıyız.
-Zahirenin ambarı sabanın ucundadır Atasözümüzde geçen zahire kelimesinin anlamı çiftçidir.

Baba koruk yer, oğlunun dişi kamaşır Atasözünün Anlamı: Aile reisi olan Baba tarafından yapılan olumsuz davranışlar toplumumuzda aile fertlerinin diğer bireylerine de yüklenmektedir. Bizim toplumumuzda da bu konuda en çok muzdarip olan bireyler o babanın çocukları olmaktadır.Baba koruk yer, oğlunun dişi kamaşır Atasözünün hakkında örnek vermek gerekirse şöyle düşünebiliriz. Diyelimki baba hırsızlık yaptı ve hapse düştü. O ailedeki her fert toplumumuzda damga yemektedir.Anne hırsızın karısı gibi, çocuk hırsızın oğlu gibi..... Dışarıda daha fazla bulunan bu çocuk diğer arkadaşları tarafından da bu tarz bir hitapla anılacaktır.Çocuk psikolojisi de bundan çok etkilenmektedir. Baba tarafından bırakılan kötü isim oğlunun çok üzgün olmasına sebep olacaktır.

Abanın kadri yağmurda bilinir Atasözünün Anlamı: Her şeyin bir değeri vardır. Fakat o şeyin gerçek değeri ona ihtiyaç olunduğu zaman ortaya çıkar.Bu yönüyle atasözümüz hem gerçek anlamlı hem de mecaz anlamlıdır. Abanın kadri yağmurda bilinir Atasözündeki aba kelimesi Kalın giysi demektir.İnsanoğlu kıyafeti yani abayı yağmurda veya soğukta giyer.Aynı şekilde diyelim ki yeni bir kalem aldınız onu attınız birde baktınız yeni kaleminiz çalışmıyor hemen eskine ihtiyaç duyarsınız.

Aba altında er yatar Atasözünün Anlamı : İnsanların giyimleri insanların ilk tanışmalarında veya karşılaşmalarında o kişi hakkında ilk izlenimleri oluşturur. Fakat insanları giyim ve kuşamlarına göre değerlendirmek uygun değildir. Yani kötü giyinimli biri kötüdür gibi düşünmek hiç doğru bir davranış değildir.İnsanlar hakkında hiç bir zaman ön yargılı olmamamız gerekir. Giyimine göre bu insan böyle biridir diye düşünmek tamamen hatalı bir düşüncedir.İnsanları tanımadan giyiniş yada görünüşlerine göre düşünmemeliyiz.
Aba altında er yatar Atasözündeki aba kelimesi kıyafet anlamına gelmektedir.

ATI ALAN ÜSKÜDARI GEÇTİ. ATASÖZÜNÜN HİKAYESİ, ORTAYA ÇIKIŞI



Zamanında Bolu beyine baş kaldıran Köroğlu'nun dillerde yağız mı yağız atı çalınır.bütün civarı arar tarar yok.bir kimse birde İstanbul'daki pazarları dolaş der.İstanbulda pazarları dolaşırken atına rastlar



Pazar sahibine şu ata bir bineyim hele der.pazarcıda buyur der



Eski sahibinin kokusunu alan at şahlanıp,dört nala ordan uzaklaşır



Dövünen pazarcıya ihtiyarın biri gelip ,



Ah evlat! Atı alan üsküdarı geçti



O köroğluydu ,atın gerçek sahibi


*****************************

Vermeyince Mabud, Neylesin Sultan Mahmud?

Derler ki, Sultan Mahmut’lardan birine kısmeti bağlı bir adamdan söz etmişler. Sultan adamı bir de kendisi denemek istemiş. Bir koca tepsi baklava yaptırmış. Üst tabakadan başka tepsinin her tarafına görünmeyecek şekilde altın dizdirmiş. adamını gönderip ona tepsiyi birinin bir adağı diyerek kısmetsiz şahsa vermesini ve şahsı takip etmesini emretmiş. Adamımız tepsiyi almış. Yolda bir tanıdığına rastlamış. İkisinin de olaydan haberi yok. Adamımız hikayeyi anlatınca, "Senin." demiş tanıdığı gerçek bir hayırseverlik duygusuyla, “Baklavadan çok paraya ihtiyacın var. al şu iki altını, sat tepsiyi bana.” Teklif adamımızın da işine gelmiş ve tepsiyi satmış.Sultan hikayeyi duyunca “Fesüphanallah!” demiş. Adamına adamımızın her gün geçtiği köprünün her gün geçtiği tarafına o gelmeden hemen önce altın dizmesini ve kenara çekilip izlemesini emretmiş. Adamımız köprüye gelince “Ya!” demiş, “Hep aynı taraftan geçiyorum, bu gün de diğer taraftan geçeyim, bir değişiklik olsun.” demiş. Sultan hikayeyi duyunca, “Ya hazreti pir!” demiş. Adamımızı yaka paça beylik arazilerden birine getirmelerini emretmiş. Getirmişler. Adam korkudan tir tir titrerken ona bir kasnak verilmesini emretmiş ve adamımıza, “Bu kasnağı atabildiğin kadar uzağa atacaksın. En son durduğu yere kadar olan arazi senin olacak.” demiş.Adamımız kasnağı savurmuş. Kasnak havada bir yay çizip gelmiş ayaklarının dibinde durmuş. Sultan “Ya malik el mülk!” diye haykırmış, “Getirin onu!” doğruca hazineye gitmiş. Adama bir kürek verilmesini emretmiş. “Küreği daldır, ne gelirse senindir.” Adam korku ve heyecandan küreği ters daldırmış ve gele gele bir metelik gelmiş. Sultan “kısmeti bağlı” olmanın ne demek olduğunu anlamış böylece.Raviyan-ı ahbar, nakilan-ı esrar zikr idürler kim vermeyince mabut, neylesin Sultan Mahmut meselini dahi şol sultan irad buyurmuştur.