Sabırla okumanızı tavsiye ettiğimiz güzel bir yazı
“Tarihçilerin uzun zamandır tartıştıkları bir konudur Selahattin Eyyubi. Tartışma konusu Selahattin Eyyubi’nin kimliğidir. Türk müdür, Arap mıdır ya da Kürt müdür? Bu konuda çok araştırmalar yapılmıştır. Ancak yapılan bu araştırmalar çoğunlukla bilimsellikten uzak olmuştur. Çünkü araştırmacıların kafasında sonuç daha araştırma yapılmadan bellidir: Eyyubi, Kürttür ya da Araptır. Böyle bir sabit fikirden yola çıkınca, araştırmalar bilimsellikten çıkıyor, kabul edilen fikri destekleyecek belgeler bulma yoluna giriliyor. Bu yola bir kez girince, tarih içinde, verdiğiniz kararı destekleyecek belgeleri bulursunuz veya yaratırsınız. Ne yazık ki, baştan sonuca karar vererek araştırma yapmak ve yapılan araştırma sonunda da kabul edilen görüşü ispatlamak en çok tarih biliminde görülüyor.
Şimdi Selahattin Eyyubi’ye ve Eyyubi devletine çok uzatmadan kısaca ama hiçbir görüş sahibinin inkar edemeyeceği, artık tarih bilimi içerisinde tartışmasız kabul edilen gerçek verilerle bakalım.
Buna bakarken de, Eyyubilerin biraz öncesine de yine çok kısaca gitmemiz gerekecek. Selçuklu sultanının hizmetindeki bir Atabek’i olan Zengi, Basra Valisiyken Bağdat Halifesinin askerlerini yenerek tarihe geçmiştir. Zengi, Suriye’de ve Mezopotamya’da güçlü bir devlet kurar. 1144’te Haçlıların önemli bir kalesi olan Halep Kontluğunu ele geçirir. İki yıl sonra ölen Zengi’nin yerine oğlu Nurettin Zengi geçer. Aynı dönemde Mısır’da uzun süredir devam eden Fatımi Saltanatı zayıflamıştır ve Haçlıların tehdidi altındadır. Fatımi iktidarında olan baş vezir Şevar, tehlike karşısında Nurettin Zengi’den yardım ister. Nurettin Zengi, Fatımi Halifesine yazdığı cevapta, yardıma Türkleri göndereceğini, onlara güvendiğini ve Frankların mızraklarına karşı koyabilecek yegane gücün Türklerin okları olacağını belirtmiştir. Nurettin Zengi’nin açıkça Türklerden teşekkül etmiş olduğunu belirttiği ordunun komutanı Şirkuk’tur ve yeğeni Selahattin Eyyubi de yanındadır.
Uzun savaşlar sonucu Şevar ölür ve yerine Şirkuk geçer. Kısa bir süre sonra Şirkuk da ölünce yerine Selahattin Eyyubi geçer ve Mısır’da bir Eyyubi iktidarı başlamış olur.
Bu devlet için günlük hayatta “Devlet-ül Türk” deyimi kullanılır ki, bu belgelerle de sabittir. Yine dönemin tarihçilerinden İbn Attar, Fatımilerin sonunun Fatımi saltanatından Türklerin saltanatına geçiş olduğunu yazar. Yine 1182 yılında yazılmış olan ve Selahattin Eyyubi’nin başarılarını öven bir şiirde geçen “Türklerin saltanatı sayesinde Arapların saltanatının güçlü ve saygın bir hale geldiği” yazılır.
Bütün bu deliller ortadayken, son zamanlarda maksatlıca Eyyubilerin Kürt devleti olduğu iddia edilir. Gündemde olan “Hür Adam” filminde de konu ısıtılarak önümüze getirilir. Günlük hayatta, askerlikte, diplomaside, tarihte, sanat ve edebiyatta tüm belgelerde Türklük açık açık ve devamlı olarak kullanılacak ve Kürt olduğu iddia edilen Selahattin Eyyubi, bizzat sultan olduğu halde, Türklüğe hiçbir itiraz etmeyecektir. Acaba bu nasıl mümkündür? Yalnız bu kadar da değil. Üstelik devletin dili de Türkçedir ve Selahattin Eyyubi’nin çocuklarının isimleri de Türk isimleridir. Selahattin Eyyubi’den sonra iktidara gelen yeğeninin adı Salih’tir. Sultan Salih’in iktidar kavgası yaptığı kardeşinin adı da Adil’dir. Yine Eyyubilerden sonra kurulan Memluk Devleti içinde Türk sözcüğünün Arapça çoğulu “etrak” sözcüğü kullanılarak “Devlet-ül Etrak-Türklerin devleti” denilmiştir. Tarihe gerçek belgelerle bakıldığında görüleceği gibi hem Eyyubiler bir Kürt devleti değildir hem de Eyyubilerin ne öncesinde ne de sonrasında kurulmuş olan bir Kürt devleti vardır.
Eyyubilerin Kürt devleti, Selahattin Eyyubi’nin de Kürt olduğunu iddia edenlerin bir başka iddiası daha vardır. O da şudur: “Kürtler devamlı ezilmekte ve ikinci sınıf vatandaş muamelesine tabi tutulmaktadır.” Bunu söyleyenlere deseniz ki; “Nasıl olur? Kürtlerden Cumhurbaşkanı, Başbakan, Bakan, Genelkurmay Başkanı, General ve bürokrasinin her kademesinde her mevkiden insan vardır.” Cevapları hemen hazırdır: “Evet vardır ama onlar asimile edilmiş Kürtlerdir. Yoksa o makama gelemezler.” Hem bunu söyleyenlerden hem de Selahattin Eyyubi’nin Kürt olduğunu iddia edenlerden şu sorunun cevabını bekleyelim: Selahattin Eyyubi bizzat sultan olarak tüm gücüyle iktidardayken nasıl olacak da asimile edilecek, Kürt devletinin her kademesinde, konuşulan dilden orduya, bürokrasiden diplomasiye, tarihten sanata, her alanda Türkler ve Türklük egemen olacak? Böyle tersten bir asimilasyona tarih şahit olmuş mudur acaba? Mesela Nazi Almanyası döneminde ve Hitler o kadar güçlüyken, yakalandıkları an toplama kamplarına gönderilen Yahudiler böyle tersten asimilasyon yapıp Nazilere ve Hitler’e “Biz Yahudiyiz” dedirtebilirler miydi?
Neticede Devlet-ül Türk deyimi kullanılan Eyyubi saltanatının ne devleti olduğunu bu kadar tartışmak ne için yapılır? Zaten tartışılan cevap sorunun içindedir. Bugün Fransa Cumhuriyeti ne devletidir diye bir tartışma olabilir mi? Ya da Alman, İngiliz, İtalyan… vs. devletleri gibi. Zaten ne oldukları bellidir. Yukarıda belirttiğimiz tüm unsurları Türk ve Türklük olan Eyyubi saltanatı bir Türk devletidir ve Selahattin Eyyubi de bir Türk sultanıdır.”
Bülent Gürzel’in yazısından alıntıdır.