Qağanlık [Devlet] Takviminde Yılbaşı
Erkin Kün/Gün
Türk Yimi’nde Erkin Kün/Gün / Yılbaşı konusunu üç ana başlık altında açıklamaya çalışacağız.
A- QAĞANLIK [DEVLET] TAKVİMİ’NDE YILBAŞI,
B- QAĞANLIK [DEVLET] YİMİ [TAKVİM]’NDE MEVSİMLER,
C- ERKİN KÜN KUTLAMASI.
A- QAĞANLIK [DEVLET] TAKVİMİ’NDE YILBAŞI
01- TÜRK YİMİ’NDE ERKİN KÜN/GÜN / YILBAŞI:
Türk devlet yimi’nde yılın başlangıcına “Erkin/Ken Gün” denmektedir.
a- Erkin Sözü ve Erkin Günün Sözlük Anlamı: Erkin sözüne bakıldığında bu sözün, iki sözcüğün bir araya gelmesiyle oluşmuş bileşik bir söz olduğu görülmektedir. Bu bileşik sözü oluşturan sözcükler ise, ERKİN/KEN sözcükleridir. Şimdi sözcükleri ele alarak irdelemeye çalışalım.
ER: Er sözcüğü, dilimizde ilk, ermek, olgunlaşmak, olgun olmak anlamını taşıyan bir sözcüktür. Eski Türkçede “er-” eyleminin geniş zaman çekimi de dikkati çekiyor.
Er- eylemi, Uygurcada;
a) imek, olmak;
b) mevcut olmak, var olmak; vuku bulmak, bulmak;
c) bulunmak;
d) Ait, ilgili olmak anlamlarına gelir.( )
KİN/KEN: Ken sözcüğü ulaç (bağlaç) görevini görür.
ER+KİN/KEN= ERKİN/ERKEN
Erken: ‘Erken’
Erkin: [erk (güç) > erk-in] sf. Her durumda istediği biçimde davranan; serbest.
Erken: [er-mek (var olmak) > er-ken]. (eT) zf.
Sonuç olarak, ERKİN sözü, GÜÇLÜ DAVRANIŞ anlamına gelmekte olup, ERKİN KÜN/GÜN ise, GÜÇLÜ DAVRANIŞ GÜNÜ anlamındadır.
2- QAĞANLIK/DEVLET TAKVİMİ’NDE YILBAŞI VE YILIN BAŞLANGIÇ GÜNÜ:
Qağanlık Takviminin ilk özelliği, orta kuşak coğrafyasının olanak verdiği zamanlamaya sahip olmasıdır. Bu güneşin hareketlerine bağlı olarak kolaylıkla belirlenebilir. Nasıl güneş gören evlerimizde, odalarımıza güneşin hangi aylarda girdiğini, hangi aylarda girmediğini biliyorsak, bunu aylara göre değil, ama güneşin durumuna göre hesaplamak mümkündür.
Böylece doğaya bağlı olarak, kolaylıkla düzenlenebilecek güneş saatleriyle, iki zaman kesinlikle bilinebilir. Bunlar güneşin en aşağıda olduğu, günümüz takvimindeki ad ve zamanıyla 21 Aralık ve en tepede olduğu 21 Hazirandır. Bunlardan birisi, güneşin uç noktaya gelişi kolaylıkla bilinir ki, aynı yere ikinci gelişine kadar geçen zamana yıl/ sene denmiştir.
Türk astrofizik verilerinde yıl kış ve yaz iki ana kısma bölünmüştür. Bu bölümlemenin başlangıç günleri yukarıda anlatmaya çalıştığımız gündönümleri olan 21 Aralık kış gündönümü ile 21 Haziran yaz gündönümüne denk düşer.
Bu iki gündönümünün özelliklerini tekrar gözden geçirelim:
– 21 Aralık Kış Gündönümü ile:
Kuzey Yarım Küre’de yılın en uzun gecesi, Güney Yarım Küre’de ise yılın en uzun gündüzü yaşanır. Bu tarihten itibaren Kuzey Yarım Küre’de geceler, Güney Yarım Küre’de gündüzler kısalmaya başlar. Kuzey Yarım Küre’de kış mevsimi, Güney Yarım Küre’de yaz mevsimi başlar.
– 21 Haziran Yaz Gündönümü ile de:
Kuzey Yarım Küre’de yılın en uzun gündüzü, Güney Yarım Küre’de ise yılın en uzun gecesi yaşanır. Bu tarihten itibaren Kuzey Yarım Küre’de gündüzler, Güney Yarım Küre’de ise geceler kısalmaya başlar. Kuzey Yarım Küre’de yaz mevsimi, Güney Yarım Küre’de kış mevsimi başlar.
Bu açıklamadan sonra Qağanlık Takviminin yıl başısı ve yılın başlangıç gününü iki şekilde belirlemek olanağı doğmaktadır. Bu günler;
1. Milad’dan önceki yıllarda yılın başlangıç günü olarak esas alındığını düşündüğümüz, 21 Aralık Gündönümü;
2. Milad’dan sonraki yıllarda yılın başlangıç günü olarak esas alındığını düşündüğümüz, 21
Haziran Gündönümü;
Şimdi bu iki görüşümüzü destekleyen düşünceleri özetleyerek Qağanlık/ Devlet Takviminde yılbaşını ve yeni yılın başlangıç günlerini belirlemeye çalışalım.
1. Milad’dan Önce, Yıllarda Yılın Başlangıç Günü Olarak Esas Alındığını Düşündüğümüz, 21
Aralık Gündönümü;
Bu düşüncemizi destekleyen iki bilginimiz var. Görüşlerini özet biçiminde sunalım. Önce, Prof. Dr. Tuncer Baykara’nın görüşlerini görelim; Burada belirteceğimiz en önemli husus ünlü Osmanlı Bilim adamı ve Tarihçisi Kemal Paşa Oğlu’ndaki bir kayıttır:
“Orta kış ayının onuncu günü” tarihiyle, hicri tarih de vermekte ve bunlar birbirini tutmaktadır. 22 Aralıkta başlayan ilk kış ayını takiben, 21 Ocakta Orta Kış ayı başlamakta olup, bunun onuncu günü ile de 31 Ocak tarihine ulaşırız. Nitekim verilen hicri tarihin çevrilmesi ile 2 Şubat tarihi bulunmaktadır. Hicri tarihlerin gerçek zaman ile 1-2 günlük farkları her zaman görülebilmektedir. Bu kayıt, mevsimlere bağlı takvim gerçeğinin, Osmanlı aleminde de var olduğunu gösteriyor. Böyle Türk takviminin bu gerçeğinin, Osmanlılarda da yaşayarak adeta, doğudan batıya Türk hayatının bütününde var olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.
Prof. Dr. Tuncer Baykara’ yukarıdaki kayıtın doğru olmadığını şöyle açıklıyor:
Türk hayatında mevsimlere bağlı ve bilinmesi kolay hayatın içinde, yılın başlaması meselesine geliyoruz. En sade insan dahi, yılı, İlkbahar ile başlatır. Sert ve ağır mevsim şartları içeren Kış ile ( 21 Aralık’ta) yeni bir yıl başlatılmaz. Bunun yerine, tabiatta da yeni bir hayatın başlaması, yani ilkbahar=yaz yeni bir yıl başlaması için daha uygundur. Türk hayatında ve tarihinde, zaman belirlenmesinde yeni yıl, şu halde mevsimlerden yaz=bahar ile olmaktadır.”demektedir.
Görüldüğü gibi Prof. Dr. Tuncer Baykara, ünlü Osmanlı Bilim adamı ve Tarihçisi Kemal Paşa Oğlu’nun kabul ettiği 21 Aralık günün yılbaşı olarak kabul etmeyip, yılbaşının 21. Mart’ta olabileceğini söylemektedir.
Biz, Prof. Dr. Tuncer Baykara’nın görüşüne katılmıyor, ünlü Osmanlı Bilim adamı ve Tarihçisi Kemal Paşa Oğlu’nun kabul ettiği 21 Aralık günün yılbaşı olarak kabul edip, yeni yılın başlangıcını da 22 Aralık olarak düşünüyoruz.
Şimdi de, Emel Esin’in görüşüne başvuralım. Emel Esin, Türk Kozmolojisi adlı bitiğinde:
“Chou takvimi kış dönümünde (tahavvülünde)( ) başlamakta ve aylara 1-12 sayıları ile işaret edilmekte idi. Köktürük takvimi de kış dönümünde başlayıp, baharda başlayan sonraki Çin takvimine göre 2 ay önce başladığı ve böylece ay sayılarında 2 adet ileride olduğu, Pritsak tarafından tespit edilmiştir.” ( )
Emel Esin’e göre, Türk Yimi’nde kış dönümü, 21 Aralık’tır. Diğer bir deyişle yılbaşı 21 Aralık, yeni yılın birinci günü 22 Aralık’ta başlamaktadır.
Son olarak, Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ’ı dinleyelim;
Türklerin, tek Tanrılı dinlere girmesinden önceki inançlarına göre, yerin göbeği sayılan yeryüzünün tam ortasında bir akçam ağacı bulunuyor. Bunun tepesi, gökyüzünde oturan Tanrı Ülgen’in sarayına kadar uzanıyor, buna hayat ağacı diyorlar. Bu ağacı, motif olarak bizim bütün halı, kilim ve işlemelerimizde görebiliriz.
Ülgen, insanların koruyucusu, o sakallı ve kaftan giymiş olarak sarayında oturuyor ve geceyi, gündüzü, güneşi yönetiyor. Türkler de güneş çok önemli. İnançlarına göre gecelerin kısalıp gündüzlerin uzamaya başladığı 22 Aralık’ta gece gündüzle savaşıyor. Uzun bir savaştan sonra gün geceyi yenerek zafer kazanıyor.
Türklerde Güneşin yeniden doğuşu, bir yeni doğum olarak algılanıyor. Bayramın adı Nartugan.
Nar: güneş,
Tugan: dugan = doğan.
Nartuğan: Doğan güneş.
Muazzez İlmiye Çığ yılbaşının 21 Aralık olduğunu ve yeni yılın ilk gününün 22 Aralık olduğunu işaret ediyor.
Yukarıdaki saptamalara göre, Türk Yimi/Takvimi kış gündönümünde başlamakta ve aylar ise 1. ay, 2. ay, 3. ay, 4. ay, 5. ay, 6. ay, 7. ay, 8. ay, 9. ay, 10. ay, 11. ay, 12. ay, olmak üzere sayılarla anlatılmaktadır.
Bizimde katıldığımız bu görüşe göre Türk Yimi’nde kış gündönümü, 21 Aralık’tır. Bu gün, aynı zamanda yılbaşı olup, 22 Aralık yeni yılın birinci günüdür.
Bu görüşümüzü destekleyen elimizde iki veri var, bunları da sunarak görüşümüzü sağlamlaştıralım.
– Amerikalı yazar Shirley Andrews’a göre;
Atlantis’te, ruhun ölmezliğine ve yeniden doğuşa, ruhun çeşitli hayatlarda yaşadığı deneyimler ile olgunlaştığına ve tekamül ederek, Yüce Tanrı ile özdeşleştiğine inanılırdı.
Daire, her şeyin kaynağı olan Yüce Tanrıyı sembolize ederdi. Bu nedenle, tapınaklarını ve kentlerini daire biçiminde inşa ederlerdi. Yeni yıl törenleri, 21 Haziran’ Poseidon tapınağında, açık havada yapılırdı.
Güneş yeni yıla ilk doğuşunda (22 Haziran sabahı) tapınakta bir araya gelen halk, doğuya dönük olarak güneşin ışıklarını uluğlarlardı. Güneş en yüksek noktasına ulaştığında, baş rahip elindeki kristali güneşe tutar bütün katılanlara yansıtırdı. Güneş battıktan sonra, güneşin değeri, karanlığın kötülükleri anlatılır, baş rahibin “Aydınlık Gelsin” emri ile bütün tapınak görkemli ışıklarla aydınlatılırdı.
Atlantisliler güneşe, yaşamın kaynağı olarak Yüce Tanrı’nın sembolü gözüyle bakarlardı. Ayrıca, Yüce Tanrı’nın kuralları doğrultusunda hareket eden ikincil derecede tanrıların da varlığına inanılırdı.( )
Yazar Atlantis’te yılbaşı kutlamalarının 21 Haziranda başladığını ve 22 Haziran’ın (yani yılın ilk günü) akşamına kadar devam ettiğini söylemektedir.
Atlantis Mu İmparatorluğuna bağlı koşma devletlerden biri idi. Tıpkı Uygur koşma devleti, Mısır koşma devleti gibi. Bu nedenle bu koşma devletlerde de Mu yasaları ve Mu kültürü egemendi. Hal böyle olunca Mu Ana devletinde ve diğer koşma devletlerde de Atlantis’te kutlandığı gibi, yılbaşı 21 Haziran da başlayıp, 22 Haziran akşamına kadar devam etmektedir.
Bu tarih güney yarım kürede kış başlangıcıdır. Yani, 21 Haziran günü, Mu Devletinde de kış mevsiminin başlangıcıdır.
Kuzey yarım kürede bu tarihin karşılığı 21 Aralığa denk gelir.
Sonuç olarak; 22 Aralık Kuzey yarı kürede kış başlangıcının ilk günüdür. Yani, yeni yılın ilk günüdür. Amerikalı yazar Shirley Andrews Emel Esin’in yukarıdaki tespitini doğrulamaktadır. Bu tarih zamanla Orta Doğu’da 21 Mart’a kaymıştır.
– Yılbaşı Çiceği:
Türük İsiği’nin koşullarından birisi şöyle der;
“Bilimin verilerini esas almak, kişioğlunun yaşamındaki olaylarla doğa arasında değişmez bir dengenin olduğunu bilmek, anlamak”
Türkler de zaman (öd) anlayışı doğanın gösterdiği seyir ile doğru orantılı bir durum izler. Bu nedenle, takvim başlangıcı da, doğanın kendi yasaları gereği seyirler temel alınarak belirlenir. Bunun doğru bir yol olduğunu, biz doğada yetişen ve Anadolu’nun batı bölgelerindeki evlerinin pencerelerini süsleyen bir çiçeğin çiçek açma zamanında gözleyebiliyoruz. Bu çiçeğin adı, “yılbaşı çiçeği” bu çiçek bir yıl boyunca bir kere açar ve öbekleme ve solma zamanı bir haftayı (7 gün) geçmez. Çiçeğin öbekten kurtulup tam olarak açtığı gün 21 Aralık ile 22 Aralıktır.
Çiçeğin açılışı bize yılbaşının kış başlangıcı olduğunu haber vermektedir. Aslar, Uygurlar, Sular, Qunlar, Ökük Türükler ve kökümüz olan Mu’da yaşayanlarda yılın başlangıcını bu nedenle 21 Aralığı 22 Aralığa bağlayan geceyi esas almışlardır.
- Milad’dan Sonra, Yılın Başlangıç Günü Olarak Esas Alındığını Düşündüğümüz, 21 Haziran Gündönümü;Bu düşüncemizi destekleyen bilginimiz Kâzım Mirşan’ın aşağıda sunduğumuz görüşleri şöyledir:
Kâzım Mirşan, “her aydaki gün sayısı ve yılın hangi aydan başladığı eski yazıtlarda kaydedilmemiş. Yıl başlangıcının “saban toyu” [yay bayramı] ile kutlanmış olacağı (yani, yay başlangıcına rastladığı) ise, kuvvetle muhtemel.
Kül Tïgin Anıtı’nın Kuzey Doğu kısmındaki yazıda:
KÜL TÏĞiN: QOÑ: YILQA: YÏTİ: YiĞiRMiKE: UÇDI:
TOQıZıNÇ [aY]: YÏTİ OTuZQA: [YUĞ ëRTÜRTiMiZ:
BaRKIN: ëB-eDiZiN]: BİTiĞ TaŞ[IN B] İÇİN: YILQA:
YÏTiNÇ aY: YİTİ OT[uZKA]: QO[P uLuQ [öD TOQuZ-
ON aRTuQI BİR]: ÖLTi[GiN KÜL TİĞiNKE]: KIRK:
aRTuQ[I Y] ÏTİ YaŞIK: BOLTI: aT-uŞuP [uRIĞ TiKDüMiZ]:
BUNÇA: ëBeDiZÇİĞ: aT OYıGıN: ëLiTiBiR: KeLÜ Tİ:
Kül-Tigin’e QOÑ YIL’ının 17’sinde uçmuş olduğu 9’uncu ayın (17.09.575) 27’sinde YUĞ ettirdik. (27.09.575).
Hakiki başarılarının yazılı olduğu taşını, BİÇİN YIL’ının yedinci ayının yedi otuzunda (27.09.576); yani, Uluq Öd’ün dokuz-on fazlası birinde ölen Kül Tigin’inin kırk fazlası yedi yaşında, namına vurarak diktirdik. Bunca başarıların sahibi ebedi istirahatgahına verildi…( )
Şu bilgi bize Türklerde yılbaşının hangi güne isabet ettiğini ifşa eder nitelikte. Kül-Tïgin’in bitiğtaşı d.s. 27.07.576 günü dikilmiştir.
Bitiğ taştaki yazılanları tasdik için gelen Çin kurulu için yapılan, bu tören (merasim) 07.12.576 tarihinde düzenlenmiştir. Çin’den gelen bu kurul, Kül-Tïgin için dikilen bu tarih taşını noter olarak tasdik etmiş bulunmaktadır.
Buna göre, Türk takviminin 01.01.577 günü Çin takvimine göre 12.05.577 etmektedir ki, bu da İsa takvimine göre 31.05.577-29.06.577 eder. Bu ise bize Türk takvimindeki 01.01.577 gününün (yılbaşının) yay başlangıcı olan 22.06.577’ye isabet etmesi gerekeceğini kanıtlar.” ( )
Kâzım Mirşan’a Türk Takvimi’nde yılbaşı 21 Haziran olup, Yeni yılın başlangıcı da 22 Haziran olmaktadır.
Sonuç olarak, Qağanlık/Devlet Takviminde, Yılın başlangıcı konusunda iki görüş belirmektedir.
1. Türk Yimi’nde kış gündönümü, 21 Aralık’tır. Bu gün, aynı zamanda yılbaşı olup, yeni yılın birinci günü 22 Aralık’tır.
Biz, bu görüşe göre katılıyor ve hesaplamalarımızı 21 Aralığı esas alarak yapıyoruz.
2. Türk Yimi’nde yaz gündönümü, 21 Haziran’dır. Bu gün, aynı zamanda yılbaşı olup, yeni yılın birinci günü 22 Haziran’dır.
B- QAĞANLIK [DEVLET] YİMİ [TAKVİM]’NDE MEVSİMLER
Türk astronomlarından Türk takvimini öğrenip, kayıt eden, İslam astronomları ziyc’lerinde şöyle der: Türkler, “Dört mevsimi bilirler fakat, gün dönümleri şuan kullandığımız gibi, mevsimlerin başlarına değil, ortalarına denk gelir ve eklerler. Aslında, kış ve yaz diye sadece iki mevsim tanırlar. Dört mevsimi, bu iki mevsimin kendi içinde ikiye bölünmesi diye bilirler.”
Neden bir yıl sadece iki mevsime bölünmüştür? Burada karşımıza olanaksızlıklar çıkmaktadır. Bu olanaksızlar;
a- Takvim olanaksızlığı,
b- İklim olanaksızlığı,
c- Biyolojik olanaksızlık,
Şimdi bu olanaksızlıklardan takvim olanaksızlığı üzerinde duracağız. İklim olanaksızlığı ile biyolojik olanaksızlık ise 21 Mart’ın Ergenekon’dan çıkış günü olamayacağı konusunu ilgilendirdiği için burada söz konusu etmeyeceğiz.
Türk Qağanlık Takvimi’nde mevsimleri açıklar iken Türklerin yaşadığı coğrafi bölgeleri göz önüne alarak iki kısım’a ayıracağız.
1- Step İklim bölgesinde yaşayan Türklerde mevsimler,
2- Orta Kuşak İklim bölgesinde yaşayan Türklerde mevsimler.
1- STEP İKLİM BÖLGESİNDE YAŞAYAN TÜRKLER’DE MEVSİMLER:
– Takvim olanaksızlığının Kanıtlanması:
Step iklimi, genel olarak, 40° – 65° kuzey enlemleri arasında görülür Step iklimi, bir geçiş iklimi özelliği gösterir. Step iklimlerinde yıllık sıcaklık farkı 15-30°C dir. Yıllık yağış miktarı
300-500 mm. dir. Step iklimlerinde en fazla yağış yazın düşmektedir.Buralarda kış’tan yaz’a, yaz’dan kış’a aniden geçilir. Kara kış bütün şiddetiyle devam ederken Mayıs içinde çok kısa bir zamanda karlar erir, sonra da birden bire cehennemi sıcaklar bastırır.
Aynı şekilde yaz bütün şiddetiyle devam ederken, Kasım içinde çok kısa zamanda havalar soğur, karlar yağmaya başlar sonra da birden bire cehennemi soğuklar bastırır. Yani step bölgelerde baharla tarif edilen sıcaklığın ters yönde yavaş yavaş değişmesi, yoktur. Diğer bir değişle bahar mevsimi yoktur.
Step iklim bölgesinde yaşayan Türkler için, bu açıklamada da görüldüğü gibi; 12 Hayvanlı Türk takviminde katiyen “bahar” diye bir mevsim yoktur.( )
Sonuç olarak, 40°-65° kuzey enlemleri arasında yaşayan Türklerin Qaqanlıq Takviminde iki mevsim yaşanmaktadır.
1. Kış Mevsimi,
2. Yaz Mevsimi.
Bu iki mevsimden 1., 2., 3., 4., 5., 6. ayları kapsayan mevsimi “KIS MEVSİMİ”, 7., 8., 9., 10., 11., 12. ayları kapsayan mevsimi “YAY MEVSİMİ” olarak adlandırmaktayız.
2- ORTA KUŞAK İKLİM BÖLGESİNDE YAŞAYAN TÜRKLER’DE MEVSİMLER:
-Takvim olanağının olduğu orta kuşak iklimi ve mevsimler:
Yukarıda açıkladığımız gibi, “kış sürekli soğuğu, yaz sürekli sıcağı, bahar ters yönde yavaş yavaş değişimi anlatır.”
Orta kuşak iklimi, genel olarak, 30°-40° kuzey enlemleri arasında görülür. Yazları sıcak ve kurak, kışları ılık ve yağışlıdır. Yıllık ortalama sıcaklık 15-20°C dir. Yıllık sıcaklık farkı ise 18°C kadardır. Yıllık yağış miktarı 600 – 1000 mm arasında değişir. En fazla yağış kışın, en az yağış yazın görülür. Orta kuşak iklimi, dört mevsimi yaşar.
Türkler, 30°-40° kuzey enlemleri arasına yayıldıktan sonra dört mevsimi yansıtan takvimler kullanmışlardır. Yeni yılın başlangıcı yine kış gündönümüdür. İki mevsimli olarak kullandıkları Qağanlıq Takvimi’ni yeniden düzenlemişlerdir. Bu düzenleme, var olan iki mevsim kendi içinde ikiye bölünerek dört mevsim oluşturulmuştur.
Bu mevsimleri;
a- Kış,
b- Yaz [İlk Bahar],
c- Yay [Yaz],
ç- Güz [Son Bahar] olarak sayabiliriz.
Türk Qağanlıq Takviminde bu mevsimler kış ve yay/yaz olarak bilinen iki mevsimin gece-gündüz eşitliği günleri başlangıç alınarak ikiye bölünmesi ile düzenlenmişlerdir. Şimdi bu mevsimleri kısaca açıklamaya çalışalım.
a- Kış Mevsimi:
Kış mevsimi 22. Aralık’ta Erkin Kün ile başlar, 21 Mart’a kadar sürer. Bu mevsim Türk Qağanlıq Takviminde 1.nci, 2.nci, 3.ncü ayları kapsar.
Kış mevsimi hareketsiz bir dönemdir, herkes kendini koruyarak yaşamını sürdürmeye çalışır. Bu aylara karakış, çile ayları adı verilir.
b- Yaz [İlk Bahar]:
Yaz mevsimine İlkyaz da denilir, günümüzde bu mevsimin adı İlk Bahar olarak bilinir. Bu mevsim 22. Mart’ta başlar, 21 Haziran’a kadar sürer. Bu mevsim Türk Qağanlıq Takvimi’nde 4.ncü, 5.nci, 6.ncı ayları kapsar.
İlk Yaz/İlk Bahar mevsiminin içinde şu bayram ve günler vardır:
– Yarlıg Bayramı, [Hızır-İlyas], 6 Mayıs’da başlar, 8 Mayıs’a kadar 3 gün sürer.
– Saya Bayramı, 9 Mayıs’da başlar, 1 gün sürer.
– Ergenekon’dan Çıkış Günü, 21 Haziran’da başlar 21 Eylül’e kadar 63 gün sürer.
c- Yay [Yaz]:
Yay mevsimine yaz da denilir. Bu mevsim 22. Haziran’da başlar, 21 Eylül’e kadar sürer. Bu mevsim Türk Qağanlıq Takviminde 7.nci, 8.nci, 9.ncu ayları kapsar.
Yay/Yaz mevsiminin içinde
-Saban Toyu Bayramı, bu bayrama Saban İzi Bayramı da denilir 21 Haziran’da başlar 23 Haziran’a kadar 3 gün sürer.
ç- Güz [Son/Yaz-Bahar]:
Güz mevsimine Son Yaz da denilir, günümüzde bu mevsimin adı Son Bahar olarak bilinir. Bu mevsim 22. Eylül’de başlar, 21 Aralık’a kadar sürer. Bu mevsim Türk Qağanlıq Takviminde 10.ncu, 11.nci, 12.nci ayları kapsar.
Güz/Son bahar mevsiminin içinde
-Öğünç Bayramı, vardır bu bayrama Hasat Bayramı da denilir 21 Eylül’de başlar 24 Eylül’e kadar 4 gün sürer. Bu bayram aynı zamanda ERGENEKON BAYRAMI’dır.
C- ERKİN KÜN KUTLAMASI
Erkin Kün kutlaması, 21 Aralık aksamında başlar yeni yılın ilk günü olan 22 Aralık akşamına kadar sürer. Yılın ilk ayının birinci günüde, yani 22 Aralık’ta Qağan’ın sarayında ve beyler sarayında yapılan ve daha çok dini özelliğe sahip olan bir karar kurulu idi.
Bu toplantılar da:
a- Tanrı’ya yakarış yapılır,
b- Atalara kurbanlar verilir,
c- Önemli idari ve hukuki kararlar alınır,
ç- Eğlenceler yapılırdı.
1- ERKİN KÜN BAYRAMININ 1.NCİ GÜNÜ AKŞAMI YILBAŞI KUTLAMALARI (21 ARALIK):
Yılbaşı kutlamaları Qağan Otağı’nda yapılır.
a- Önce yemek yenilir. Yemekten sonra;
b- Karar Kurulları toplantı düzeninde, Qağan’ın sağ yanında at-oğ (hanedan) dan olan Qatun Qağan, UyBuğu, Uşudlar, Tïginler, Buyruklar [Ayguçı ve dokuz buyruk); sol yanında bilginler, komutanlar, beğler yer alır.
Toplantı, Tanrı’ya yakarış omuğ ile başlar. (bu yakarışı genellikle Qağan yapar. Bazen de Qağan adına Ayğuçı (başbakan) yapardı.) Sonra Tanrıyı uluğlamak için, birer yudum kımız içerlerdi. Sonra da kurulun toplantı gündemine geçilirdi.
c- Yeni yılın ilk gününde yapılacak toyda-kurultayda alınacak idari ve hukuki kararlar tartışılır, kurultaya sunulacak raporlar hazırlanır.
2- ERKİN KÜN BAYRAMI KUTLAMALARI (22 ARALIK):
a- Kün Karşılaması:
Yeni yılın ilk sabahı, henüz güneş doğmadan tan yeri ağarırken Qağan ve At-Oğ [hanedan] üyeleri (taşrada beyler ve maiyeti] başta olmak üzere, erkek ve kadınlar toplu halde kutlama ve törenlerinin yapılacağı kıra çıkılır. Burada herkes yüzlerini güneşin doğduğu yere çevirir, sol diz yerde, sağ diz yukarıda olarak oturulur ve eller Tanrı’ya açılır ve Tanrı’dan yarlığ (izin) istenir, bağlılık yakarışı yapılır; Güneşin doğuşu karşılanır, güneş ululanır (güneşe saygı gösterilir). Buna “Kün Karşılaması” denir.
b- Tanrıya Yakarış:
Sonra, ayağa kalkılır, ant çamçağından birer yudum kımız yudumlandıktan sonra Qağan veya bir bey, Dr. Rıza Nur’un( ) “Türklük Duası”na benzer bir “Yakarış Omug”u yapar. Bu Tanrı huzurunda ant içmektir. Ayakta, sağ el kalbin üzerinde durur, sol elde ANT kadehi vardır. Herkes susmuştur, Qağan veya qağan adına bir beğ “Yakarış Omug”unu söylemeğe başlar;
TÜRKLÜK DUASI
ULU TANRI !. GÜZEL TANRI !. GÖK TANRI !.
Sen Türk’ü Türk yurtlarını koru!..
Düşman şerrinden sakla!
TÜRK’ü yiğitlikte daim et!
TÜRK’ü erlik davasıyla yaşat!
TÜRK’ü gerçekçi yap!
TÜRK’ün gönlüne her şeyden önce, hatta kursağına ekmek koymadan evvel TÜRK’lük sevgisini koy!
TÜRK’ü ideal ile yaşat ve ideali hakikat yapmaya çalışsınlar!
Törelerini canları gibi saklat!
TÜRK’e zevk ve rahat verme!
Bilakis zahmete alıştır!
Zahmetle yürekleri, bedenleri demir olsun!
Bu sayede onlara yüksek çalıma kudreti verirsin!
TÜRK’ü faal, cevval edersin.
TÜRK’e değişmez bir seciye ver!
Zamanla seciyesi değişmesin, sade tekemmülle tadilat görün!
ULU TANRI !.
Milli kuvvet, namus, ahlak, azim, sebat, ideal, TÜRKÇÜLÜK ruhu, yurtseverlik, ilim, sanat teşkilatı, intizam, beden kuvveti ve zenginlik ile hasıl olduğundan; TÜRK’e bunları ver! TÜRK’ten hırsız, namusuz türerse hemen kahret!
TÜRK’e benlik, hem de yüksek bir benlik ver!
TÜRK nefsine itimat sahibi olsun!
TÜRK’ü muhakemeli, ciddi adam olarak yaşat!
Hissiyatına kapılıp, öfke ile ayaklanmasın!
Birden barut gibi parlamasın! Daima soğuk kanlı olsun!
TÜRK’ü her milletten cesur yarat! Öç almayı TÜRK asla unutmasın !
ULU TANRI !.
Namuzsuz bir tek TÜRK yaratacağına, dünyayı yık daha iyi!
Ne kadar korkak TÜRK varsa hepsini helak et!
TÜRK her şeyi mukayese etsin!
Yalnız akıl ve mantık denen şeylere bırakma onu!
Sabırlı, derde dayanıklı olsun!
İradesi çelik gibi olsun!
Dönek TÜRK yaratma!
TÜRK’leri maymun iştahlı yapma!
TÜRK daima ihtiyatla adım atsın!
Kimsenin tatlı diline inanmasın!
Kimseye emniyet olmasın!
Çalışma zekadan üstün bir kıymet olduğundan, TANRI, sen TÜRK’ü çalışkan et!
TÜRK’ün ömrü çalışma ile geçsin! Ona daima çalışma aşkı ver!
Hele elbirliği ile çalışmayı adet etsin!
Tembel TÜRK’ü hemen öldür!
TÜRK’e her milletinkinden üstün zeka ver!
Zeka ve çalışma; ikisi bir arada olunca TÜRK’ün önünde durulmaz!
Milli büyüklüğün tek şartı yüksek ideal, buna alışmak için de yüksek ahlak, fedakarlık ve sebat lazım olduğundan TÜRK’leri ahlaklı, sebatlı ve fedai kıl!
TANRI, TÜRK’-leri sen kendi elinle birleştir ve her şeyden evvel ruhları birleşsin!
Onları tek bir kafa gibi birleştirici kültür sahibi et!
TÜRK’ü töresine sadık kıl, Tanrı! TÜRK budunu: Biliniz ki atalar töresi asırların tecrübesi ile husule gelmiş büyük bir hikmettir. Tanrı beni töreye dokunmaktan ve dokundurmaktan sakladı ve saklasın!
ULU TANRI !.
Türk milletini lafçı değil, elinden iş gelir insanlar et!
Bir şey söylemek vazife yapmak değildir. Onu fiilen yapmak ve yaptırmanın vazife olduğunu beyinlere sok!
GÜZEL TANRI !.
Sana hepsinden çok yalvardığım şudur: TÜRK’ü dalkavukluktan kurtar!
Dalkavukluk ve emsali vasıtalara zengin olmaktan koru! TÜRK’e kötü para hırsı verme! Dalkavukları yok et!
AMAN TANRI !.
TÜRK aile, töre ve disiplinini her şeyden evvel koru! TÜRK top-rağında hürler yaşasın. Adaletten başka bir şey hüküm sürmesin! Sen TÜRK’e tabii şeylere tabiata karşı sevgi ver!
TÜRK yurdunda yoksulluk o kadar azalsın ki fakirlik suç sayılsın!
ÖC-OÑUN’U (GALAKSİ) YARATAN YÜCE TANRI !.
TÜRK’e insaniyetten evvel TÜRK milletini düşündür.
İnsanların insaniyet dedikleri şey, göz boyamak için icat edilmiş bir boyadır.
İnsaniyet maskesi taşıyan öyle milletler vardır ki maskelerinin altında canavarlar yaşar. İnsaniyeti gören olmadı.
TANRI, TÜRK’e sağlam, sürekli irade ver! Güçlüklerde, sabrını, tahammülünü aynı zamanda ***retini arttır!
Ona esas seciye olarak vazife muhabbeti ve mesuliyet duygusu ver!
Mesuliyeti TÜRK yurdundan eksik etme! En büyük kuvvetin TÜRKLÜK aşı olduğunu TÜRK’e öğret!
TANRI !.
TÜRKÇE konuşulan, TÜRK’e yurtluk etmiş olan yerleri sonsuza kadar TÜRK’ün hükmü altında bırak !
Dr. Rıza Nur
c- Kurban Kesimi:
Tanrı’ya yakarış törenini ve umuğdan sonra, toplu halde kurban kesme töreni için atalar mağarasına gidilir. Atalar mağarasında Tanrıya ak bir at kurban edilir ve bırakılır.
Zamanımızda temsili dağlara gidilir, bir koç kurban edilir ve bırakılır. Bu kurbanın eti yenmez. Çünkü bu kurban doğa adına Tanrı’ya sunulmuştur.
ç- Toyun Kurulması:
Kurban kesiminden sonra yılın ilk toyu-kurultayı kurulur, bu kurultay öğle sonrasına kadar sürer.
– Toy’un Üyeleri:
Toy’a katılanlara “Toygun” denilmekteydi. Kelime “Toy”a birlik, topluluk veya topluluk üyesi anlamına gelen “gun” ekinin eklenmesiyle bazı yazarlar buna askeri demokratik devlet de demektedirler.
Bir devlet kurulu olan Toy’a başta Qağan olmak üzere, Qağanın karısı Qatun (Hatun), Aygucı veya Üge, Tiğinler ve Buyruklar ile Uşadapıt, Turqan, Apa, Erkin, Tudun, İlteber denilen yüksek makamdaki memurlar ile budun temsilcisi Beyler katılmaktaydı. Ancak Toy üyelerinin tam sayısı hakkında kesin bilgi bulunamamaktadır.
Toy’un üyelerinden olan Qatun Qağan (veya Katun) Qağan’nın asıl karısıdır. Bu bakımdan soylu bir aileden ve Türk olmasına özen gösterilirdi. Devlet işlerinde Qatunlar da söz sahibi idiler, devlet kurullarına katılırlardı. Ayrıca elçilerin kabulünde hazır bulunur, savaş kurullarına katılarak, düşüncelerini söyler, devletin iç ve dış politikasında düşüncelerine önem verilirdi.
Aygucı da (Üge) Toygunlar arasındaydı. Hükümetin başkanı olan Aygucıların Toylarda ki önemi çok büyüktür. Çünkü Toy’da alınan kararların yönetilmesi işi doğrudan doğruya bu kişilerin sorumluluğunda görünmektedir. Aygucılar hanedan dışından, devlete yaptıkları yararlı hizmetlerle seçkinleşen, halkın sevip saydığı kişiler arasından seçilirlerdi.
Türük Bïl I’deki Atung Uquq, Uygurlarda ki Qutluk bunlar arasında en ünlülerindendir. Aygucılar hükümdarın Toylarda bulunmadığı zamanlarda ve hükümdar seçimi yapılan Toylarda, Toy’un başkanlığını da yapmaktaydılar.
Tïginler, At-Oğ çocukları idi. Qağanlar bunların arasından seçilirdi.
Buyruklar da hükümet üyesi beylerdir. Bunlar da bey ve yüksek memur olarak Toy’a katılırlardı.
Turqan, Apa, Erkin, Tudun, İlteber denilen yüksek makamdaki memurlar gibi unvanlara sahip Toygunlar hizmetleri sayesinde yükselmiş Toy üyesi yüksek makamdaki memurlardı.
Beyler ise, Türk Budunu’nu temsil eden seçilmişler idi.
– Toy’un Düzeni:
Kurultaylarda, Qağan, arkası kuzeye yüzü güneye dönük olarak eğerlerden kurulan tahtına oturur.
Karar Kurulları toplantı düzeninde, Qağan’ın sağ yanında at-oğ (hanedan) dan olan Qatun Qağan, UyBuğu, Uşudlar, Tïginler, Buyruklar [Ayguçı ve dokuz buyruk); sol yanında bilginler, komutanlar, beğler yer alır. Karşısında ise, ülkenin ileri gelenleri, beğler, memurlar ve halk otururdu.
Toplantı, ayakta, Tanrı’ya yakarış omuğu ile başlar. [Kişiler sağ ellerini yüreğinin üzerinde tutarlar. Sol elleri ise, göbeğinin üzerinde ANT ÇAMÇAĞI’nı tutar durumdadır.] Bu yakarışı genellikle Qağan yapar. Bazende Qağan adına Ayğuçı (başbakan) yapardı. Sonra Tanrıyı uluğlamak için, birer yudum kımız içerlerdi. Oturduktan sonra da kurulun toplantı gündemine geçilirdi.
– Toy’un Yetkileri ve Alınan Kararlar:
Toy yasama ve yürütme yetkilerine sahipti. Yürütme yetkisi, üyeleri olan Aygucı, Buyruk, Apa, Turqan gibi yüksek devlet memurları tarafından kullanılırdı. Aygucı uygulamanın, yani hükümetin başkanıydı. O bu sıfatıyla alınan kararların uygulamasından birinci derecede sorumluydu. Yine aynı şekilde buyruklar da hükümetin üyeleri olarak yürütme yetkisini kullanmaktaydılar.
Toy’da devletin iç ve dış işleri görüşülüp, icap ediyorsa yeni yasalar (töre) konur, savaşa barışa karar verilir ve daha sonra alınan bütün bu kararlar uygulamaya konulurdu.
Toy süresince süren bu toplantıda bütün büyük devlet isleri de görüşülürdü ki, bu da Yarlıg Toyu (İlk Yaz-ilkbahar) toplantısının önemini artırmaktaydı. Burada görüşülen ve karara bağlanan başlıca konular şunlardı:
– Askeri stratejik meseleler,
– Dış politikayla ilgili isler,
Kurultay sona erdikten sonra, kutlamalara hazırlanmak üzere kadın ve erkek görevliler, ayrılır. Görevliler ortaya büyük bir ateş yakarlar. Kutlamalar bu ateşin çevresinde yapılır.
d- Yeme-İçme ve Eğlence:
Türklerin düzenledikleri törenlerde yer-mevki sırasına göre kimin nereye oturacağı önceden bellidir; itibarı ve yeri yüksek olanlar baş köşeye, diğerleri ise yine aynı sıra göz önünde bulundurularak bu kişiye yakın veya uzakta olacak şekilde kendilerine ayrılan yere oturur.( )
Bununla birlikte toplantı ve törenlerin bir diğer olmazsa olmazı “ülüş” konusudur. Her yerin kendine özel “ülüş”ü vardır. Bir urugun belirli bir yere oturması, kesilen hayvanın belirli bir veya birkaç organında onun hakkının olması an-lamına gelir. Bu hak, yalnız urugun değil, aile üyelerinin de hakkıdır; buna uyulur.
Türklerde orun ve ülüş meselesi toplantı ve kurultaylarda önemlidir. Çünkü bir boyun veya o boya mensup bir kişinin oturacağı yer toplantının tertibi açısından önemlidir.
Yöresel Eğlenceler;
– Halay Oyunu,
– Yeşil Yaprak, Kızıl Gül Oyunu,
– Hahışta Oyunu – Gruplar arası mani okumak,
– Alaylar, Alaylar Oyunu – Benövşe Oyunu,
– Türkü Yarışmaları,
– Niyet Oyunu,
– Güneş Oyunu.
Musiki Programları;
– Ozanların atışması,
– Türk Halk Musikisi Konserleri,
– Türk Sanat Musikisi Konserleri.
Gerçekten de bütün araştırmacılar Toyların demokratik niteliği üzerinde birleşmişlerdir. Devlet Kurulu (meclisi) Toylar gerek karar alma ve meclis nitelikleriyle ve gerekse dini tören, festival, eğlence ve yarışmalarıyla idari, siyasi, askeri, ekonomik, sosyal ve kültürel yönlerden Türk toplumuna birleştirici ve yararlı hizmetler yapmış kurullar olmuşlardır.( )
Tanrı’nın gönlü üzerine olsun.
Mehmet Kömen
İzmir. 20.12.2015
11705 QOÑ YIL