Biyolojik kristal:Dişler
Önümüzde duran tabaktaki lezzetli bir salatayı veya meyveyi nasıl parçalanacağını ve öğütüleceğini hiç düşünmeden yeriz. Çünkü lokmaları ağzımıza attığımız an bunları öğüten ve küçük parçalara ayırarak kolayca yutmamızı sağlayan dişlerimiz var. Üstelik bu yiyecekler ne kadar sert olursa olsun dişlerimiz o kadar sağlamdırlar ki hiçbir zaman yemekleri çiğnerken onların kırılacaklarını düşünmeyiz. Oldukça sert yiyecekleri, hatta sert kabuklu meyveleri bile dişlerimizin yardımıyla kolayca parçalayabiliriz.
Dişler düzenli ve iyi bir bakımla hayat boyu sağlam kalabilir. Sağlam olmalarının yanında işlevsel ve estetik özelliklere de sahip olan dişler, işlevlerine uygun bir dizilime sahiptirler; lokmayı ısırma ve koparmaya yönelik olarak ilk görevi üstlenen ön dişler, ağza alınan parçayı yutabilecek kadar küçük parçalara ayırmaya veya ezmeye yarayan küçük azı ve büyük azı dişleri… Ayrıca üstteki dişler ile alttaki dişler tam olarak birbirine uyumlu bir oturuşa sahiptir. Dişlerin bu şekilde düzgün bir biçimde oturmaması durumunda ise, lokmaları çiğneyip ezmemiz, pek kolay olmazdı. Dişlerin bu uygun ve sindirime uyumlu sıralanışı sayesinde ağzımız yüksek teknolojili öğütme araçları ile donatılmış gibidir.
Dişlerin estetik güzelliklerinin yanısıra bir diğer özellikleri ise biyolojik açıdan en sert malzemeden yapılmış olmalarıdır.
Sert Diş Minesi ve Esnek Dentin
Dişlere dayanıklılığını veren diş minesi kristal kadar serttir. Seramik benzeri bir yapıya sahip olan diş minesi, daha yumuşak olan dentine esnek bir şekilde bağlanmıştır. Bazı araştırmacılar dentin ve mineyi bir yatak üzerinde yer alan cam bir tabağa benzetirler. Bu iki malzeme en doğru sertlikte inşa edildiği için esnek dentin-mine bağlantısı, kişinin yaşamı boyunca çiğnerken ve öğütürken diş minesini kırılmaktan korur. Gerçekte dişin bu yapısı tek bir gen tarafından kodlanan, normalde bir araya gelmesi beklenmeyen bir çift protein tarafından desteklenmektedir.
Diş araştırmacıları, diş oluşumu ile ilgili yaptıkları çalışmalarda bu ince detaylarından bir tanesini daha gözler önüne seren bir gen ortaya çıkardılar. Bu gen, diş minelerinin ve dişin içerisinde daha yumuşak yapıdaki dentinin oluşumunda önemli rol oynayan dentin sialophospho protein (DSP) genidir. Diş oluşumunda kritik rol oynayan bu gen, tek bir protein açığa çıkarır, ancak bu protein dentin sialoprotein (DSP) ve dentin phospho protein (DPP) adı verilen zıt işlevlere sahip iki proteine bölünür. Söz konusu proteinlerden DPP kırılganlığa yol açan oyuk ve kireçli bir mine tabakası oluştururken, DSP minenin sertliğini ve oluşum hızını artırmaktadır. Başka bir deyişle bu iki proteinin tam belirtilen ölçülerde ve birbirini tamamlayan ince bir teknikle bir arada çalışması sonucu dişler ne çok kırılgan ne de çok yumuşaktır.
DSP ve DPP arasındaki mükemmel denge kritik dentin-mine bağlantısının hassasiyetini gözler önüne sermektedir. Çünkü dişlerin korunmasında etkin bir madde olarak görünen ve minenin dentinle olan bağlantısında çok ince bir tabaka halinde bulunan DSP, tüm mineden daha serttir. Eğer bu proteinin miktarı artırılırsa dişler daha kırılgan hale gelmektedir. Çünkü dişleri daha sert yapan ve çürümeye karşı koruyan florürün fazla miktarının dişleri zayıflatması gibi, DSP'nin de aşırı miktarının dişleri zayıflattığı ve kırılgan hale getirdiği saptanmıştır. Diğer taraftan DPP proteininin dişleri zayıflatan bir etkisinin olduğu bilinmektedir. Bu proteinin olması gerekenden fazla miktarda bulunması ise dişlerimizin çürüyüp dökülmesi anlamına gelir.