Ütülenmiş Giysilerle Dolaşan, İpek Mendil ve Eldiven Kullanan Türkler
Divanü Lugati’t-Türk’ün söz varlığındaki ilgi çekici verilerden biri de Türklerin bin yıl önce giysilerini ütüledikleri, ütülü giysilerle dolaştıkları bilgisidir. Türklerde giyim kültürünün ne kadar köklü olduğunu, Türklerin bin yıl önce kırışmış giysilerini ütüleyerek giydiklerini belgeleyen bu bilgiler, Türklerin uygar bir toplum olduğunun göstergesidir. Bugün Türkçede ütü biçiminde kullandığımız söz Divanü Lugati’t-Türk’te ütüg biçimindedir.
Türklük bilgisi araştırmalarında Türk yazı dilinin ilk döneminde ve daha sonra da bazı lehçelerde sözlerin sonundaki veya hece başındaki /g/ sesi Türkiye Türkçesinin de yer aldığı birtakım lehçelerde eriyerek düşmüştür. Böylece o dönemdeki kapıg sözü, /g/ düşmesiyle önce kapu biçimini almış sonra da ses uyumunun sağlanmasıyla kapı biçimine dönüşmüştür. Ütüg sözünün sonundaki /g/ sesi de düşünce sonraki dönemlerde bu söz ütü biçiminde kullanılır olmuştur.
Kaşgarlı Mahmud bu sözü şöyle tanımlıyor:
Ütüg mala biçiminde olan, ısıtıldıktan sonra giysilerin kırışıklıklarına bastırılarak sıcaklığın etkisiyle bu kırışıklıkların düzleşmesini sağlayan demir parçası. Fiiller bölümünde de ütidi‘ ütüledi’ sözü dikkati çekmektedir:
Ol tonug ütidi
‘O, giysiyi ütüledi, o giysinin kırışıklıklarını ütüledi ve düzeltti.’
Sözlük bölümünde yer alan suvluk sözünü Kaşgarlı Mahmud ‘havlu’, eliglik sözünü ise ‘eldiven’ diye tanımlamaktadır. Su sözünün bin yıl önceki biçimi olan suv’a getirilen yapım eki ile türetilmiş olan suvluk’un el, yüz ve vücuttaki suyu kurutmak amacıyla kullanılan ‘havlu’ olduğu anlaşılıyor. Suvluk sözünün yanı sıra Divanü Lugati’t-Türk de kullanılan ületü‘ipek mendil’ de ilgi çekici bir veridir. Kaşgarlı Mahmud bu sözü şöyle tanımlıyor: Erkeğin gerektiğinde burnunu silmek için cebinde taşıdığı ipek mendil. Bu veriler, Türklerin giyimlerine ve temizliklerine ne kadar dikkat ettiğini, ütülenmiş giysilerle, ipek mendillerle dolaştıklarını gösterdiği gibi zaman zaman “göçebe” diye küçümsenerek tanımlanan Türklerin ne kadar uygar olduğunu ve Türk uygarlığının boyutlarını göstermesi bakımından da ilgi çekicidir.
Prof. Dr. Şükrü Halûk AKALIN