1. TUR/TURK GECMISININ ÇARPITILMASI
1.1) Yıllarca yaptığım araştırmaların sonunda bulduğum bir gerçek sudur ki eski çağlara ait “tarih” diye yazılıp ve dünya halkına “gerçekmiş” gibi tanıtılan pek çok husus sahte kılıflar içine saklanmış yalanlar olup gerçeği söylememektedir. Denebilir ki dünya insani, geçmişinde belki de hiç bir zaman karşılaşmadığı büyük bir hileli oyuna hedef edilmiş ve geçmişi saptırılmıştır. İnsanlar küçük bir azınlığın çok kurnazca kandırmaları sayesinde bilinçli olarak yalanlarla kandırılmış ve koyu bir gizlilik perdesi arkasında saklananlar tarafından uzun zamandan beri yalan dolanla sömürülmüştür. Gizlilik bir sömürü tekniği, bir soğuk harp aracı olarak kullanılmış ve yalanlar ısrarla tekrar edile edile “gerçekmiş” gibi görüntülere büründürülmüşlerdir. “Tarih” gibi tanıtılan yalan dolanlar, bilinçli yanlış bilgi yayını ile yaratılan yanıltmalar, şaşırtmalar bilhassa Türk dünyasının geçmişine yönelik olup, Asya’dan kopup bütün dünyaya yayılan Tur/Türk insaninin binlerce senelerden beri gittikleri her yerde geliştirdiği muhteşem bir medeniyetin çökertilmesini ve bilinmemesini hedef almıştır. Bunun için de ne yapılması gerekiyorsa hepsi de yapılmıştır. Eski Tur/Türk insaninin geliştirmiş olduğu dini, dili, medeniyeti, kültürü ve hatta Tur/Türk insaninin kimliği sahte iddialarla değiştirilerek çalınmış, bu durumlara karşı koyanlar ise cezalarını canlarıyla ödemişlerdir.
1.2) Görünen görüntü sudur ki bu politik oyunlar çok uzun vadeli olup, bilinçli şekilde hazırlanmış, sabırlı ve çok gizli şekillerde tatbik edilmiştir. Dünyaya medeniyet vermiş olan Tur/Türk dünyası, bütün bu gibi oyunlarla, yok edilmek için binlerce seneden beri bazı gruplar tarafından bir boy hedefi haline getirilmiş, geçmişinde yarattığı kültür ve medeniyetinden koparılmıştır. Bu sebeple, Tur/Türk dünyası ile ilgili her söylenene inanmamak, söylenmişleri veya söylenmemiş olanların da neden söylenilmediğini çok ince delikli bir hüküm süzgecinden geçirmek, söylenilenlerin doğruluğunu veya eğriliğini soruşturmak, Tur/Türk dünyası için kaçınılmaz bir ön istektir.
2. TÜRKLERE KARŞI GEÇMİŞTE OLAN GİZLİ EL TUTUŞMALAR
2.1) Günümüzde Türk dünyasına karşı devamlı şekilde her yönden yağdırılan bir propaganda yayını vardır. Yani Türkler kendilerine yönetilmiş bir soğuk harp aracı olan “dil ateşi yaylımı” altındadırlar. Çok olasılıkla bu geçmişte de böyle idi. Türklerin dünya medeniyetine katkısını gerçek boyutları ile dile getiren araştırıcı yazar pek olmadığı gibi, Tur/Türk adini kullanarak dünya medeniyetinin en azından bazi hususlarinin Türklerin katkisi oldugunu söyleyenlerin sayisi dahi parmakla sayilabilecek kadar azdir. Bazilarinin en basit bir masali bile dile getirilip ondan ve onu yaratanlardan övgü ile bahsedilirken, Türklerin yarattiklari eserlere ad ve kilif degistirilerek hep baskalarina aitmis gibi gösterilir? Türkün peyniri yogurdu bile baskalarina mal edilir de Türke mal edilmez. Türklere karsi olan bu olumsuz tutumun sebebi ne olabilir?
2.2) Bazilarina göre, sebep olarak üç kitada 600 yil yasayan Türkün Osmanli Imparatorlugu gösterilir ki ben bu gibi Osmanliya yüklenmeleri inandirici bulmuyorum. Elbette ki Avrupali, ve digerleri Türk’ü bagrina basar sekilde sevmemistir, fakat Türk’ü sevmemenin kökü daha öncelere gider. Bunda da Türklerin kendi olumsuz katkilarindan daha çok eski ve yeni Türk dünyasina karsi olumsuz gözle bakanlarin kendi geçmislerinde yaptiklari sahtekarliklardir. Baska bir deyimle günümüz dünyasini, uzak geçmisini inkar eden ve bilhassa geçmiste her yerde etken olan Türk dünyasini inkâr eden bir dünya haline getirenlerin kendi egrilikleri ve eski Tur/Türk dünyasini tarihten bilinçli olarak silenlerin kendi günahlaridir. Yazilanlarda tam gerçekler söylenecek yerde yari gerçekler söylenmis ve geride kalanlar da yalanlarla süslenmistir. Gerçegi bilmeden, fakat samimi bir sekilde yazan bir yazar ile gerçegi bildigi halde bilinçli sekilde sapitarak yazan yazar arasinda daglar kadar fark vardir. Birincisini hos görebiliriz amma digerini hos görmenin imkâni yoktur. Bazilari geçmiste yapilmis yalanlari gerçekmis gibi devam ettirebilmek için her defasinda yeni yalanlar uydurmak görevi düsmüs. Yapilanlar da onu gösteriyor.
2.3) Insanlara gerçekler anlatilmamis ve çogunluk karanlikta birakilarak yönlendirilmislerdir. Dünyanin ekonomik ve politik gücünü ele geçirmek isteyen küçük bir azinlik duruma hakim olabilmek için var olan eski düzeni bozup onun yerine kendilerinin gelistirdigi ve kendi maksatlarina uygun düzenler getirmisler. Bunun için de eski Türk dünyasinin gerçekci dininden bir takim yeni dinler üretilerek halk yeniden sekillendirilmis ve yönlendirilmislerdir. Dinler genellikle sorusturmaya açik sistemler degildirler. Sorusturulmalari arzulanmaz. Herkes onlari kendine söylendigi sekilde ögrenir, kabullenir ve durumu devam ettirir. Yapilan hileli oyunlari bilenler programin içinde olduklarindan onlar da gerçegi baskalarina itiraf edecek durumda degildirler. Böylece bir gizlilik alip basini gider. Elbetteki gerçegi bilmek isteyen pek çok insan her yerde vardir. Fakat onlara gerçek söylenmedikce onlar da karanlik içinde kalmaya mahkumdurlar.
2.4) Düsmani karalama taktigi çok etken bir soguk savas aracidir. Bu araç çok eski Tur/Türk dünyasina karsi yapildigi gibi, Osmanliya karsi da yapilmis ve günümüzdeki Türk dünyasina karsi da devamli sekilde kullanilmaktadir. Osmanliya karsi yapilan karalama propagandasi sayesinde Osmanlinin çökmesi saglanmis ve simdi de sira Turkiyeye gelmistir. Madalyanin sergilenen yüzü böyle iken, asil sergilenmeyen yüzünde ise baska bir manzarayi ancak çok derinlere indigimizde dolayli sekilde görüyoruz. Demek istedigimi biraz olsun açiklayabilmek için, örnek olarak, Türkiyenin bu günlerde Batidan almaga çalistigi su OMBUDSMAN sözüne bakalalim:
2.5) OMBUDSMAN sözü “adaletli bir sekilde devletle vatandas arasinda ara buluculuk yapan adil bir kimse” anlaminda olup Türkçe “Mabud-Osman” (Tanri-Osman, Adil-Osman) deyiminden yapilmistir. Dikkat edilirse, Türkçe “Mabud” (tanri, ilah) sözünün “a” ünlüsü düsürüldükten sonra ve “Osman” adinin da “O” ünlüsü basa getirildikten sonra iki Türkçe sözcük birlestirilince, karsimiza OMBUDSMAN sözü çikmaktadir. Sayet, Osmanli adaletsiz bir devlet olsaydi, Osmanlinin adini “Mabud-Osman” (Tanri-Osman) diye tanimlayip bu Türkçe deyimden, sözü kirma yoluyla OMBUDSMAN sözünü üretmezlerdi. Asli Bati dillerine aitmis gibi görünen bu söze “Türk insanini ve Türkün “Mabud Osman” adini örnek olarak almazlardi.
2.6) Baska bir deyimle, Türklerdeki adalet kavrami o kadar derin ve herkese esit olarak uygulanan bir kavram olmali idi ki ve bunu yapan “Osman” (Oguz-Man) da bu davranisinda “bir tanri” gibi adil davrandigindan olsa gerek ki OMBUDSMAN sözünün tanimlanmasina kaynak olmustur. Görülüyor ki yakin geçmiste hem kavram ve hem de sözcük olarak Türkçeye sokulmaya çalisilan bu OMBUDSMAN sözü aslinda Türkçe bir deyimden ve Türkün adaletinden kaynaklanmaktadir. Sözcügün üretilmesinde Türk insani, Türk adalet kavrami, ve Türk dili kaynak malzeme olarak kullanilmistir. Bu durum Batinin, Türk insanina karsi besledigi kin ve garazin yaninda, Türkü içinden nasil gördügünün ve hiç bir zaman açiklamadigi, gizli gizli içinde sakladigi bir sirrinin ifadesidir. Tur/Türk insanini bu sekilde görmek çok dogaldir, zira onbinlerce senelerden beri Tur/Türk insani essiz bir “ak” olan günesi kendisine tanri edinmistir. Yani her zaman Ak-Han’a inanmis ve AK-Han gibi davranmistir, alini ak, kalbi ak bir Osman bir Ogusman olmustur.
2.7) Nitekim, Türkün uzak ve yakin geçmisteki atalari Türkün adaletini daha önceleri dünyaya gösterdikleri gibi, Osmanlilar zamaninda da dünyaya kat kat isbat etmislerdir. Dolayisiyle, Türkün atalarinin hemen hemen her konuda komsularini etkilemis olmasi dogaldir. Denebilir ki Avrupali düsünürlerin beynindeki “Türk” her zaman için “asil ve adaleti temsil eden insandir”. Fakat, bu gerçege ragmen, bunu itiraf etmek Avrupali düsünürler için kolay yutulur bir lokma degildir. Çogu Bati düsünürlerin yetistirildigi ortam bu gerçegi açikca dile getirmelerini önler. Günlük gaileleri ile ugrasan çogunluktaki Avrupali Türk hakkinda gerçekleri bilmemistir, bilenin de sesi çikmamistir veya çikamamistir. Zira, bu iyi niyetli insanlar ancak geçmisin gizliliklerini bilenler tarafindan yönlendirilip sartlandirilmislardir.
2.8) Bilinir ki her hangi bir dile yeni sözcükler yaratmak kolay bir is degildir. Bu yüzden Türk dilcileri Türkçeye yeni sözcükler yaratmakta zorluk çekerler. Halbuki, baska bir dilin ifadeleri kaynak olarak alindiginda ve hele “fonetik” olmayan bir dile sözcük araniyorsa, Türkçeyi kaynak olarak kullanmakla kelime üretme isi defalarca kolaylastirilmis olur. Nitekim pek çok diller bu yolu kullanmislardir.
2.9) O halde Türk insanini sevmemezlige sevk eden durum yahut durumlar ne olabilir? Bence, Türk insanina karsi olan kin ve garazin kaynagi Türk insanina karsi çok eskilerden beri gelistirilmis olan çekememezliktir. Çünkü Tur/Türk insani dünyaya medeniyet vermistir, medenilik getirmistir. Günümüzde insanligin kullandigi en önemli icad ve gelismeleri cogunu eski Tur/Türk dünyasi vermisdir. Ne gariptir ki Tur dünyasinin basarilari, bilinçli sekilde Türk dünyasindan alinip baskalarina mal edilmistir.
2.10) Bakin, GENESIS 11: 1-9 ad vermeden ne diyor: [1]
“1 Simdi bütün dünya bir dili ve belirli, törelere uygun, düzenli bir takim sözcükleri kullanmaya devam etti. 2 Onlarin doguya dogru yolculuklarinda en sonunda onlar Shinar (Sumer) denen ülkede bir düz ova buldular ve orada oturmaya basladilar. 3 Ve birbirleriyle konusmaya basladilar: “Gelin! Tuglalar yapalim ve onlari bir yakma yöntemi ile pisirelim”. Böylece, onlarca tugla tas yerine ve katran da harç yerine kullanildi. 4 Simdi dediler: “Gelin! Kendimize bir sehir yapalim ve hem de basi göklere ulasan bir kule yapalim, ve yer yüzünde her yere dagilabiliriz korkusuyla kendimize sanli bir ad yapalim”.
“5 Ve Jehovah asagi inip sehiri ve insan ogullarinin yaptigi kuleyi görmeye gitti. 6 Ondan sonra Jehovah dedi: “Bak! Onlar hep ayni insanlar ve onlar için yalniz bir dil var, ve bu da onlarin yapmak için baslattiklari ve istedikleri bir sey. Süphesiz ki simdi hiç bir sey yoktur ki yapmak için onlarin aklina gelmesin ve onlar için yapilmasi güc olsun. 7 Gelin simdi! Asagi gidelim (inelim) ve orada onlarin dilini karistiralim ki onlar birbirlerinin dilini bir daha dinleyemesinler / anlayamasinlar”. 8 Böylece, Jehovah onlari o yerden yer yüzünün her tarafina dagitiverdi, ve onlar derece derece (tedricen) sehiri yapmayi terk ettiler. 9 Bu sebeple onun adina Ba’bel dendi, çünkü orada Jehovah bütün dünyanin dilini karistirmisti, ve Jehovah onlari yer yüzünde her yere dagitmisti.”
2.11) Bu ifadelerin yazildigi zaman M.Ö. 500-600 yillarina rastlar. Bu metinden asnalsilan sudur: bu ifadeleri yazanlar da dahil olmak üzere, dünya o zamanlarda tek dil konusuyordu. Bir grup kimseler, kendileri de o tek dili konustuklari halde, onu bozmayi, karistirmayi planliyorlar ve bu dili konusan dünyayi yok etmege çalisiyorlardi. O devirlerde Tur/Türk insani dünya da her yerde varligini gösteriyordu ve en mükemmel gelismelerini yapiyordu. O sirada Sumerlerin çökmesinden geriye kalan Tur/Türk gruplari, eski MASAR (MISIR) lilari, Sakalari, Pelasgian diye anilan diger Saka kollarini, Etrüskleri, Turukkulari, Trakyalilari ve Medeleri, Anadolulari, Kan-Han/Gün-Han (Kanan, Canaan) diye bilinen Tur Fenikelileri, Tur Kartacalilari, Avrupa Turlarini ve pek çok diger Tur/Türk gruplarini içine alan bir Tur/Türk dünyasi vardi ve her yerde Türkçe bir dil konusuluyordi. Iste parçalanmak, karistirilmak istenen dil de bu dildi. Yani Türkçe idi.
2.12) Metin bilinçli olarak kaypak bir dille yazilmis olup neyin ne oldugunu anlama güclügü bilinçli olarak metine islenmistir. Fakat kimin kastedildigide inkar edilemeyecek kadar asikardir. Elbetteki karistirilmak istenilen dil onu karistirmak isteyenlerin kendi dili olmadigi gibi, o dili konusan çogunluk halk da konusulan dili karistirmak isteyenlerin kendilerinden degildi. Bir nevi içten içten isleyen bir yara gibi, gizli gizli hazirlanan birileri içinde yasadiklari dünyayi karistirma ve birbirine düsürme görevini üstlenmislerdi.
Çogu Bati kaynakli olan eserlerden yillarca yaptigim arastirmalarimdan edindigim bilgilerin isigi altinda vardigim gerçekler asagida çesitli basliklar altinda sundugum gibi özetlenebilir:
3. ESKI TUR/TÜRK DÜNYASI: SUMERLER VE DIGERLERI
3.1) En azindan son buzullar çaginin sona erdigi takriben 20,000 arti sene öncesinden beri, eski dünya Türkçe dilin dünyada hemen hemen her yerde konusuldugu, eski Türk dininin dünyada her yerde inanildigi ve Tur/Türk insaninin diliyle, töresiyle ve idareciligiyle her yerde hakim oldugu ve insanlara adalet verdigi bir dünya idi. Tur/Türk insani gittigi her yerde dogasiyla uyumsallik içinde olmus, dogasina saygili, dogasini anlayan, seven ve ondan merhametli bir sekilde yararlanan medeniyetler kurmus ve dünya medeniyetine çok büyük hizmetlerde bulunmustur. Örnegin, Türkçe bir dil konusan Sumerler Orta Asyali Tur/Türk insani idiler ve denebilir ki günümüzde insanliga hizmet eden pek çok konuda yapilan katkilar onlar tarafindan düsünülmüs ve gelistirilmistir. Çivi yazisinin icadi ve onunla beraber gelisen okul sistemi, ögretmen ve ögrenci isleri ve iliskileri, gelistirilen bilgileri yazip kitapliklarda toplamak, vs. hep onlarin yarattigi eserler olarak onlarin kayitlarinda bulunmustur.
4. TÜRK AYDINININ YANILGISI
4.1) Günümüzde Türk aydininin bilmedigi veya bilinçli olarak disaridan yönlendirme yoluyla bilmemezlige, tanimamazliga sevkedildigi bir yanilgi vardir ki o da Türk dilinin çok yakin zamanda Orta doguya gelmis olduguna inanmak veya inandirilmak yanilgisidir. Bunun yaninda Türklerin tarihi de bir nevi Büyük Hun Imparatorlugu ile baslayip hep Asyada olusmus göruntüsü vardir. Anadoluda, Orta doguda, eski Misirda ve Avrupada Türkcenin konusulmadigi yanilgisi vardir. Çagdas Türkler yönünden bu kendi tarihleri hakkinda büyük bir yanilma ve dis odaklar için ise büyük bir kandirma basarisidir. Denebilir ki haklarinda baskalari tarafindan gelistirilen hilelerin bu kadar basariya ulasmis oldugu bir ulus, Türklerden baska birisi olmamistir. Halbu ki çok eski zamanlardan beri Orta Asyada oldugu gibi, Asyanin pek çok yerlerinde, Avrupada, Orta dogu, Kuzey Afrika oldum olali konusulan bir dildi. Anadolu oldum olali Tur/Türk insaninin Türkçe konusulan yurtlarindan birisi olmustur. Afrikada Sudan, Habesistan, ve hatta Madagaskar dahil Afrikanin bir çok yerlerine eski Tur dünyasi yayilmis ve oralarda gerek dil ve gerekse yapicilik izlerini birakmislardir. Madagaskar adasinin dikili taslari ile Asyanin dikili taslari ayni kültürün eserleridir. Avrupanin tümü en az 2000 yil evveline kadar yine Türkçe konusan bölgelerdi. Eski Greklerin, Latinlerin ve Semitik halkalarin kendilerine ait dilleri yoktu ve günümüzde Grekce, Latince, ve Semitk diye bilinen diller Türkçeden Türkçe sözcük ve bilhassa deyimlerin kirilip yeniden sekillenmesi yoluyla yapilmis dillerdir. Bu görüsün gerçek oldugunu çesitli delilerle gösterecegiz.
4.2) Aslinda kendi dilleri olmayan bazi gruplarin din ve ticaret adamlari Türkçe sözleri kirip degistirme yoluyla kendilerine yeni diller yapmaktaydilar. Nitekim sözde “Akadian” dili bu sekilde Sumer dilinden kirilarak yapilmis dillerin öncülerinden birisiydi. Bazi gruplar için din ve ticaret konularinda halk üzerinde etken olabilmek için çogu bilgileri bir “gizlilik” perdesi arkasinda tutmak, onu gerektigi sekilde ve gerektigi yerde kullanarak halki yönlendirmek çok önemli bir politika araci idi. Gizli bilgileri herkesin kolaylikla anlayamadigi bir sekilde ve kirilmis bir dilde tanimlamak ve konusmak bazi gruplarin halk üzerindeki basarilarini saglayan bir yoldu. Her iki konuda da kandirici olabilmek için gizlilik sartti. Ayrica her yerde ayni konusulan bir dili karistirmakla dili karistiranlara yeni is sahalari da gelisiyordu. Hele birbirlerini anlamayan gruplar arasinda iki dili bilen birisinin araya girerek anlasmayi temin etmesi, o kisi için her iki tarafi da kontrol altina almak demekti.
4.3) Grekler, Semitik halklar ve kendilerini Hint-Avrupali adi ile tanitan günün “Avrupalilari” Turkçeyi kirip yeni sözcük üretmekte o kadar ustalasmislardir ki böylece her bir grup için biraz ayri fakat aslinda Türkçeden kaynaklanan diller üretmislerdir. Uretilen diller kontrollu yapildiklari içindir ki birbirlerine benzetilmisler fakat hep ayni yapilmamislardir. Terzide elbise yapilir gibi Hint-Avrupa dilleri Türkçeden bilinçli sekilde ve çok olasilikla özel okullarda üretilmislerdir. Tamamen Türkçeden yapilma olan bu dillerin kendi basina baska dillerden ayri gelismis bir dil ailesi oldugu iddiasi pek çoklari için 20. asirin en büyük ilmi yanilgisi ve bazilari içinde dünya halkini kandirmadir. Bu gibi iddialar, Türkçeden yapilan bil-ogrulugunu kapatmak için çok az bir grup tarafindan uydurulmus ve bilinçsiz masum kütle de onlari tekrar etmekle gerçek olmayan durumlarin gerçekmis gibi yayilip yerlesmesine hizmet etmislerdir.
4.4) Bu yetmiyormus gibi Avrupanin yeni yerlesicileri eski Tur/Turk insanina ait Türkçe toponimleri de kirma yoluyla degistirmisler ve onlari Türklük kimliklerinden koparmislardir. Bütün bunlar onbinlerce seneden beri her tarafa yerlesmis Türk insanini ve onun gelistirmis oldugu medeniyet izlerini kökünden kazip atmayi hedef alan hös görüsüz davranislardir. Bu gibi davranislarin altinda Türklüyü ve Türk medeniyetini çekememek ve onu tarihten silmek emeli yatmaktadir. Öyle görünüyor ki bu yok edilme senaryosunda günümüzün Türk duunyasi son halkayi temsil etmektedir.
5. ESKI MASAR/MISIR BIR TUR/TURK DEVLETI IDI
5.1) Eski Misir Devleti hakkinda sunu söylemek hiçte yanlis olmaz: Insanlik tarihinin en uzun ömürlü devleti olan eski Misir Devletini kurup, eski Misir medeniyetini gelistirenler, dünyaca ünlü piramitleri dikenler, dilleri günümüzün Azeri Türkçesinin bir agzi olan Tur/Türk insanlari idi. Oguz-Kagan destaninda onlarin adlari MASAR diye geçer. MASAR adi Oguz-Kagan destaninda da geçer. Oguz-Kagan destaninda Masar kralinin adi da “Kagan” (Hakan) diye anilir. Il-günlerinin rengi kap-kara idi der. Bu da Oguz oraya gelmeden önce oranin insaninin Afrikanin kara renkli insaninindan oldugunun isareti olsa gerek. Eski MASAR/MISIR devletine hakim halkinin dillerinin Türkçe bir dil olusu (Dogu Anadolu ve Azeri Türkçesi), kendilerinin Orta Asyadan gelip Akdenizden itibaren Nil nehri boyunca kuzey Afrikada medeniyet gelistirmis olmalari, din, kültür ve törelerinin eski Türk dünyasinin din, töre ve inanislari ile ayni olusu ve eski Masar/Misir ünvanlarinin Türk Hakan ünvanlari gibi Türkçe dilde olusu, dünyanin bu çok eski ve uzun ömürlü devletinin bir Tur/Türk devleti oldugunun kanitlaridir.
5.2) Benim görüsümde, eski Masar’in (Misir’in) üç büyük piramitleri eski Tur/Türk dünyasinin üçlü Gök-Tanrisinin adina, yani Gök-Ata-Tanri, Gün-Tanri ve Ay-Tanri adlarina yapilmis abidelerdir. Milli bir proje olarak üç ayri Hakan zamaninda baslatilmis, en büyük piramit Gök-Ata-Tanri (evreni yaratan), ikincisi Gün-Tanri (günes için), Günes Gök-Ata-Tanriya göre ikinci sirada idi, ve üçünçüsü ise Ay-Tanri için (üç piramit içinde en küçügü) yapilmislardir. Üçlü Gök-Tanri için yapilan bu piramitler bitirildikten sonra bir daha da bunlar kadar cüsseli ve onlar kadar görkemli, Tanri adina yakisir piramitler yapilmamistir. Bunun arkasindaki sebebin, ekonomik olmakla beraber, üçlü Gök-Tanri adina yapilan bu piramitleri baska yapitlarla geçmemek istek ve düsüncesi olmalidir.
5.3) Bu çok eski Tur/Türk devletinin, yani eski Masar/Misir devletinin Tur/Türk dünyasindan kopmus olmasi, eski Türklügü yok etmek isteyenlerin planli ve bilinçli olarak eski Tur/Türk dünyasini yanlis tanitma ***retlerinden kaynaklanmaktadir. Dünyanin en uzun ömürlü devleti olan Eski Masar/Misir devletinin bir Tur/Türk devleti oldugunu gösteren ve onlarin han/hakan ünvanlarini yeniden gözden geçiren çalismami ayrica sunacagim. Masar adi sonradan Grekler tarafindan bilinçli olarak “EGYPT” sekline çevrilmistir. Ad degistirme bir “yikma, yok etme” takdigidir. Ne gariptir ki bunu yapanlarin kendileri de zamaninda hep Türkçe dil konusuyorlardi.
6. ESKI MASAR/MISIR KRALLARINDAN BAZILARI
Sir Wallis Budge’in kitabinda [2] ayrintili olarak bildirilen eski Masar kirallarindan bazilarini örnek olarak burada vermek isterim.
6.1) ****PU: Eski Masar/Misir devletini kuran ilk hakanin adi kazinmis ve adindan yalniz ****PU son kismi kalmistir. Digerlerinin hepsi kendilerine Tanri adlari aldiklarina göre, belki ona da ” ****aPa-U” (BABA-U/O), yani “O atsiz kurucu APA” demek yerinde olabilir. Kurucu kisi olmasi dolayisiyle de O-APAdir.
6.2) SKA/SAKA: Ikinci hakanin adi SKA seklinde veriliyor ki bu SAKA adindan baska birsey degildir. Böylece, hepimizin olmazsa olmaz seklinde bilmesi gereken husus sudur ki Eski Masar/Misir Tur/Türk Devletini kuran ikinci hakanin adi SKA seklinde gösterilmesine ragmen SAKA oldugu asikardir. Bilindigi gibi SAKALAR Türk dünyasinin atasi sayilir ve bu Tur/Türk insani eski Misirda da dünyanin en uzun ömürlü Türk devletini kurmuslardir.
6.3) KHAAU: KHAAU seklinde gösterilen bu ünvan eski Masar’in 3. Hakaninin adidir. KHAAU < “AKH-AA-U” < Tr. “AKH-AGA-U” (Ag/Ak Aga O), yani üçlü Gök-Tanriyi temsil eden bir ünvadir. Eski Masar/Misir hakanlari, Türk adetleri geregince kendilerini “yer yüzuunde “Tanri” ilan ettiklerinde, Gök-Tanrinin adini tasiyan ünvanlar aliyorlardi. Böylece, KHAAU seklinde okunan bu hieroglif yazi ile yazilmis ad, Ag/Ak Aga-O” seklinde Gün-Tanri’yi temsil etmektedir.
6.4) TAU (ATA-I-U): 4. Hakanin adi TAU seklinde olup Türkçe “ATA-U/O” deyiminden baska bir ad degildir. Yaratici Gök-Ata-Tanriyi ve Gün-Tanriyi temsil etmektedir.
6.5). THESH: Besinci hakanin adi THESH seklinde bildirilmistir. Adin birden fazla anlami olsa gerek: a) THESH < Tr. “ATESH” yani Gün-Tanriyi temsil eden bir ad. b) “T-H-ESH” < Tr. “ATA-ISHI” yahut ta “aTa-aHa-ISHI” anlaminda bir ünvandir.
6.6) UATCH-NAR: Yedinci Masar Hakaninin adidir. UATCH-NAR unvaninin anlami söyledir: UATCH-NAR < “U-A-T-CH-NAR” < Tr. “U-A(Bir)-aTa-eCHe-NAR” (O Bir Ata Eçe Nar) seklinde Gök-ateshi (nar’i) olan Gün-Tanrinin adini temsil eder. Ayrica, “U-A-aTa-eCHe-NAR” deyimi “U-Bir-Ta-eCHe-haN-AR/ER” anlaminda olup bu haliyle de hem yaratici Gök-Ata Tanriyi ve hem de EÇE deyimi ile Ay-Tanriyi temsil etmektedir. Eski Masar numaralarinda UA (Bir) sayisinin adi olarak bilinirse de, ben onu U-A seklinde görüyorum. Asil A harfi (tek ot filizi, elif) sayi olarak “1” sayisini isaretler. Böylece UA < U-A (U-Bir) olup yine Gök Tanrinin adidir. Böylece, UATCH-NAR seklinde gösterilen bu ad aslinda “O Bir Ata Eçe Nar” ßeklinde öz Türkçe bir hakan ünvanidir.
6.7) NARMER: onuncu hakanin adi olarak gösterilir. Bu hakan da kendini Gök Tanri ilan ederek kendini ilahlastirmistir. Adinin önündeki “Dogan, Shahin)” semboli ile Günes-Tanri oldugunu söyler. NARMER < “NAR-M-ER” < Tr. “NAR-Ma-ER” (NAR: kipkirmizi parlayan atesh, kor, nar, nar gibi) Türkçe deyimi ile kendisinin Muhtesem bir NAR ER oldugunu söyler. Ad Tur/Türû töreleri geregince verilmis bir hakan adidir. Adin içindeki ER sözü ile ayni zamanda Gök-Eri Gök-Ata Tanriya da isaret edilir. Böylece, Bu hakan kendini hem Gök-Ata-Tanri ve hem de Gün-Tanri olarak ilan eder. NAR sözü ayni zamanda “nar” adli bereket ve bolluk temsil eden meyveyi temsil eder ki bu da Hakanin zamaninda iyi bir dönemin yasandigini isaret etse gerek.
6.8) TCHAR (Akrep): TCHAR (The Scorpion) adi ile gösterilen bu eski Masar/Misir hakani bastan onbirincidir. Dogan/Shahin grubunda bir hakandir yani Günes Tanriyi (HOR/KOR (Horus) izler. TCHAR < “T-CH-AR’ < Tr. “aTa-eÇe-AR/ER” seklinde ve anlaminda bir ünvan olup hem Gök-Ata-Tanriyi ve hem de Gün-Tanriyi ifade eder. Adin baska bir sekli “aTa-ÇAR/ÇOR” seklinde olup yine bir Türk ünvanidir. Rus krallarina “ÇAR” denmesi bir tesadüfün neticesi olmayip ünvanin Türklerden alindiginin isaretidir. Türkler babalarina da “Eçe-er” anlaminda “Eçer” derler (kisisel olarak benim çocuklugumda babama verdigim bir ad). Eçe gerçekte hem evin en basi olan erkege ve hem de en yasli hanimina (ninesine) verilen bir addir. Böyleçe, “eçe” Türkçe sözü hemerkeklere ve hem de kadinlara verilen bir Türk ünvanidir. Tanriçe adindaki ‘çe” son eki Türkçenin ‘eçe” sözüdür.
6.9) MEN (MENES) eski Masar’in onikinci hakaninin adidir. Türklerin MANAS destaninin adi ile MENES adi aynidir. Ad “MEN-ES/AS” seklinde bakildiginda “Ben essizim” anlaminda olup Gök-Tanriyi tanimlar. Çünkü essizlik yanliz Gök-Tanriya ait bir özelliktir. Kendini yer yüzünde “Tanri” ilan eden eski Misir/Masar hakanlari, bu sebeple, kendilerini Tanriyi tanimlayan adlar almislardir. Bu hakanin adi kisaca MEN seklinde gösterilir ki MEN/MAN/BEN Türkçede birinci tek sahis kisisel zamiri olup yine eski Tur/Türk dünyasinin Gök-Ata-Tanrisinin adidir. MEN/MAN < ” M-EN/AN” < > MA-AN” seklinde (Gök’ün Muhtesemi (Görkemlisi) anlaminda olup yine Gök Tanriyi belirler.
6.10) ATA veya ATATI: Bu ad Eski Misir/Masar devletinin onbesinci hakaninin adi olup, en açik bir sekilde Türkçe oldugunu dünyaya bagiriyor. Hakan en dogru bir sekilde eski Tur/Türk dünyasinin evreni yaratan Gök-ATA-Tanrisinin adini alarak kendini yer yüzünde onun temsilcisi oldugunu ilan etmistir. Eski Misir konulariyla ugrasanlar sanki kulaklarini tikamislar gibi, dünyaya seslenen bu Türkçe adi isitmemezlikten geliyorlar. ATA veya ATATI adlarinin Türkçe bir ad, bir ünvan oldugunu bilmediklerinden degil, aksine asil maksat onu görmemezlikten, isitmemezlikten gelmek ve sanki hiç yokmus, olmamis gibi göstererek Tur/Türk insaninin yedibin sene evvelinden Nil kiyilarinda muhtesem bir Türk medeniyeti gelistirdigini inkâr etmektir. Ne kadar konusulmazsa bu eski Türk medeniyeti Türklükten o kadar çok uzaklasir ve Türklük tarihinden silinir. Zaten istenilen de budur.
6.11) Sir E. A. Wallis Budge, eski Misir/Masar hakanlarinin tümünün adlari ile temel bilgileri “An EGYPTIAN HIEROGLYPHIC DICTIONARY” baslikli kitabinda vermistir. Bu kitapta, Grek, Latin ve “Persler” de dahil olmak üzere gerisi tümüyle Türk olan toplam 439 hakan adi gösterilmektedir. Hieroglif yazisinda yazilmis olan bu hakan adlarini yeniden inceledigimizde hepsinin Türkçe olarak yazilmis ünvanlar oldugu gün isigi gibi ortaya çikiyor. Çok sasirtici Türk ünvanlari ile karsilasiyoruz. Bu konudaki çalismamin bana verdigi mutlulugu tarif etmek güctür. Yukarida üzerinde durdugum bu ilk on hakan adi onlarin Türklügünü tanitma maksadi iledir ve toplam hakan sayisinin çok az bir kismidir. Eski Misir/Masar devletinin diger hakanlari hakkindaki çalismalarim kitabimda gösterilmektedir; ayrica internet sayfamda da ayrintili olarak gösterilecektir.
6.12) Bu arada, Sir E. A. Wallis Budge, 1910 larda hazirladigi “Egyptian Language” baslikli kitabinda eski Masar/Misir yazisi konusunda, Ingilizce metnini dipnot olarak verdigim çok önemli söyle bir kayitta bulunmus : [3]
“Eski Misirlilar fikirlerini hieroglif denilen, pek çok resimli sembollerle yazilan bir yazi ile yazdilar. Onlar bu sekilde yazi yazmaya yedibin sene evvelinden fazla bir zaman önce basladilar ve bu yazi sistemi 100 B.C. ye kadar araliksiz kullanildi ki bu zaman eski Misirda Ptolemlerin Misirdaki hakimiyetlerinin takriben sonuna raslar. Hieroglif yazi sisteminin Misirda icad edildigi olasiligi olmayan bir durumdur; deliller bu yazinin kuzey-dogu veya Orta Asyadan Misira kadar gelip buralari isgal eden kesinlikle bilinen isgalciler tarafindan getirildi. Olar Nil nehrinin teskil ettigi ovaya, kuzeyde Menfis (Menphis) ile güneyde Tebes (Thebes) arasinda yerlestiler ve bu yeni yurtlarinda yavas yavas medeniyetlerini ve dinlerini gelistirdiler. Hieroglif yazi sistemi genel olarak en az devletin kendi maksatlari için kullanilmaya baslandigi zamana kadar, yazi yazma yavas yavas kuzeyde Akdeniz kiyilarindan en güneyde Meroe adasina kadar uzanan 3300 km (2000 mil) uzunlukta bir bölgeyi kaplayan sahada hem kuzeyde ve güneyde yayildi.”
6.13) Sir Wallis Budge, karisik bir dille yazdigi bu ifadelerinde “bu yaziyi yedibin sene evvelinden Orta Asyada icad edip Nil kiyilarina getiren” insanlarin Türk oldugunu söylememek için bin dereden su getiricesine ifadeler kullanmistir. Sözleri karisik olmasina ragmen, eski Misir/Masar medeniyetinin Tur/Türk insanina ait oldugunu ad vermeden gerçege en yakin bir dille konusan belki de Sir Wallis Budge olmustur.
6.14) Eski Misir/Masar yazilarindan ögrendigimiz sudur ki eski Masar dili bugünkü dogu Anadolu ve Azerbaycan Türkçesiyle ayni olan bir Türkçe idi. Böylece eski Misir/Masar resimli yazisida Türkçeye uygun olarak gelistirilmis bir yazi idi. Hieroglif yaziyi da icad eden Türkler oldugu gibi eski Misir medeniyetini kurup gelistirenler, essiz piramitleri yapanlar (ki piramitlerin, konik ve ari kovani seklindeki mezarlarin örneklerini Dogu Turkistanin mezarliklarinda da bol miktarda buluyoruz), muhtesem bir medeniyeti enaz besbin sene kesintisiz devam ettirenler Türkçe dil konusan Türklerdi. Denebilir ki Osmanli Türk Devleti Misira gittigi zaman bir isgalci güç olarak degil bir ata evine gidiyordu. Simdiye kadar bu söylenmemisleri açik bir dille söyleme firsati bana nasip oldugu için mutluyum. Gerçek bu iken eski Misir eserlerini inceleyenler bu gerçeyi dile getirmek söyle dursun yakinindan bile geçmezler. Bu gercegi unutturmak için dünya halki yanlis bilgilerle sartlandirilmaktadirlar. Hatta bazilari durumu daha da bugulandirmak için eski Sümer ve Masar essiz medeniyetlerini gelistirenlerin kullandiklari bilgileri uzaydan gelelenlerden almis olduklari görüslerini dahi söylerler. Ne var ki eski Misir/Masar devletinin insanlik tarihinde en uzun ömürlü Tur/Türk devleti oldugu gercegi bir gün her kes tarafindan anlasilacak ve kabul edilecektir. Fakat ne yazik ki Türkün yüceligini sevemiyen ve çekemiyenlerce eski Misir/Masar medeniyeti de simdilik Türk dünyasindan bölünüp koparilmistir. Buna ragmen geç bile olsa, atalarini nerede olursa olsun taniyip onlara sahip çikmasi Tur/Türk insaninin boynunun borcudur.
6.15) Eski MASAR/MISIR devletinin Tur/Türk kimligini Türklükten koparip inkar edenler, Büyük Iskender’in Masar’i (Misir’i) almasindan sonra eski Masar’a bir kaç asirlik hükümranlik yapan Grekler, onlardan sonra Latinler ve diger gruplar olmuslardir. Bu gruplar hükümranliklari sirasinda oldugu gibi ondan sonra da devam ettirdileri karistirma, yalan yazma, yanlis bilgilendirme ve gerçekleri sapitma politikalari ile bu en eski Türk devletinin Türklügünü tarihten tamamen silmislerdir. Tarihte hep basari göstermis, çok büÿük ve adaletli devletler kurmus olan Tur/Türk insanini çekemeyen gruplar Türkün çok uzun ve uzak geçmisini tarihten silmede basari göstermis olmalarina ragmen Tur/Türk insaninin kendi eli ile taslara kazdigi damgalari ve çesit çesit çivi, runik, Gök-Türk yazisi ile ve resimli sembollerle kendi dilinde yazdigi Türkçe ünvanlar, ifadeler, konusmalar tümüyle yok edilememislerdir.
6.16) Türkçe dili resimlerle yazmanin ne essiz bir basari oldugunu herkes düsünebilir fakat bu basarinin Türklerin atalari tarafindan gelistirildigini itiraf etmek her kesin yutabilecegi bir lokma degildir. Tur/Türk insani, Türkçenin dogal özelliklerinden, yani fonetik olusundan, ünlüler kuralina saygi gösterisinden, bünyesinde çesitli anlamlari içeren eklemeli eklerin olusundan yararlanarak Türkçe dilini yazi ile, damga ile, resim ile yazmasini basarmistir. Bütün bu halleriyle, Türkçe çesitli yazi sekillerinde yaziya dökülebilen en uygun yapida bir dildir ve eski dünyanin Tur/Türk insani bu basarilamiyani basarmistir. En sonunda Kün-Hanlar (Kanan/Kenan, Fenike, Phoenician) adlari ile bilinen Tur/Türk insani alfabeyi de icad ederek dünyaya hediye etmistir. Kan-Hanlar (Kanan) yanlislikla Semitik halk olarak dünyaya tanitilmis olmalarina ragmen onlar Semitik degil Tur/Türk insaniydilarve bu sebeple kendilerine Turyanlar da denir di. Türkü çekemeyenler ancak Türkün adlarini alip tahrif ederek Türklügün kalibina girmisler ve Türkü içinden çökertmislerdir.
Günümüzde bu gibi hususlar kimse tarafindan dile getirilmez ve itiraf edilmez. Çünkü tarihe bilinçli olarak gömülmüs olan Tur/Türk dünyasi bir daha gün isigina çikarilmak istenmez. Zira bu konularda, GENESIS 11 in emirleri, Tanri emirleri imis gibi yerine getirilirler.
7. DIGER TÜRKÇE DILLI TUR GRUPLARI
7.1) Eski Masar’in “Türkçe” konusan bir ülke olmasi yaninda, Anadolu medeniyetlerini kurup gelistirenler de Türkçe konusan insanlardi ve Tur/Türk insaninin atalari idiler. Eski Anadolu medeniyetlerini kuranlar Türkçe dilli ve Tur/Türk asilli kavimler olmalarina ragmen eski Grek yazar çizerlerince adlari kirilmis, degistirilmis ve Türklükten çikarilmistir.
7.2) Sözde “Minoan” adi ile dünyaya tanitilan gerek Girit adasi medeniyetini ve gerekse eski “Yunanistan” da, Balkanlarda, Trakyada ve Ege Denizinin diger adalarinda Greklerden binlerce sene önce yerlesen ve Greklerce Pelasgian diye adlandirilan insanlarin gelistirdikleri çok ileri medeniyetler de hep Tur/Türk insaninin medeniyetleri idi. Soyunun nereden geldigi dahi pek bilinmeyen yersiz yurtsuz Grekler ve diger Avrupali bu gerçegi kolay kolay itiraf edemez.
7.3) Ünlü Troylular, adlarindan da anlasilacagi üzere “Tur-öylü”, elbetteki Türkçe dilli özbe öz Tur/Türk halklari idiler.
7.4) “Aegean” seklinde Ege denizinin adi olarak israrla kullanilan bu ad Tur/Türk insaninin Ay-Gün (Ay-Hanlar ve Gün-Hanlar) adlarinin birlestirilmesinden kaynaklanan bir addir. Ege denizi adalarinda ve hem de bu denize kiyi olan Avrupa ve Anadolu taraflarinda yasayan ve kendilerine Ay-Han ve Gün-Han diyen Tur insaninin adlari birlestirilerek “Aegeans” seklinde Türkçeden ve Türklükten uzaklastirilmis bir ad yaratilmistir. Bilindigi gibi Ay-Han ve Gün-Han adlari Oguz-Kagan Destaninda Oguz Kaganin iki oglunun adi olarak geçer, yani eski çaglarin Ege ve Akdeniz kiyilarinda yasayan ve bu adlari tasiyan insanlar Türkçe konusan Tur/Türk insanlari idi. Ay-Han/Ay-An bir baska adiyla ION < > I (Ay)-ON/AN diye bilinen ve kendilerinden ötürü yasadiklari ülkelerine Türkçede “Yunanistan” (< Ay-hanistan/I-onistan) dedigimiz Tur/Türk insani idiler. Bu insanlar kendilerini Grek diye bilmezler fakat Pelasgian (Saka) diye bilirlerdi. Atina (Athens) Bir Grek sehri olmakdan çok adiyla, saniyla bir Ion/I-ON/Ay-Han Turlari tarafindan kurulmus bir Tur/Türk kentidir. Diger taraftan Gün-Hanlar ise Tarihe Kanan (Kanaan) ve Fenikeli adlariyla geçen denizci Tur/Türk insani idiler. Türk insaninin adini degistirerek Tur/Türk dünyasini bölmek ve bir taraftan bölünenlerin kalibina girmek ve böylece onlari kendilerinden sayarak medeniyetlerine sahip çikmak ve neticede Türk dünyasini ölü bir dünya haline getirmek bazilari için eski zamanlardan beri vaz geçilmeyen adetlerden biridir. .
7.5) Akdenize ad olarak verilen ve “Medterranean Sea” diye ögrendigimiz adin asli “Mede/Mete-Turanian-Su” (“Mede/Mete Turanlilar Suyu” anlaminda), öz Türkçe bir deyimidir. Özbe öz Türk adi olan bu ad da eski Türkçe dilden degistirilerek “Medterranean Sea” haline getirilmis ve Türklük kimliginden koparildiktan sonra dünyaya sahte bir adla tanitilmistir.
7.6) Tarihte Mitanni, Mede/Mete/Median, sonradan Mete Hun Imparatorlugu adiyla bilinen Büyük Türk Devletlerini kurup gelistirenler hep Türkçe konusan Tur/Türk insanlariydi. Dogu Anadoluda, günümüzde Suriye, ve Iraki içine alan bölgelerde yasamis Kaslar (Okuslar/Oguzlar), Hurriler, Urartular, Turukkular ve digerleri hepsi Türkçe konusan Tur/Türk insanlari idiler. Selahi Diker Bey genis çalismalari ile Medelerin Türkçe konusan insanlar oldugunu kitabinda belirtmistir. Tarihte pek çok kaynaklarda geçen “TURUKKU” adi TURK adindan baska bir ad degildir. Sumerlerin “URUK” adli sehrinin adi günümüzde “IRAK” seklinde degistirilerek Araplara maledilmege çalisilmistir. Bütün bunlar bilnçli olarak gelistirilmis Türklügü yok etme, yagma etme planlaridir. “Mesopotamia” uyduruk adi Türkçe “Ma-Oguz-Apa-Atam-Öyü” deyiminin kirilip yeniden sekillendirilmis halidir. “Mesopoatima” tarihte oldum olasiya Tur/Türk insaninin özbeöz yurdu ve yuvasi olmustur. Bölgeyi arastiranlar bölgenin Türklügünü inkar etmek için ilim perdesi altinda yanlis bilgilerle herkesi sartlandirirlar.
7.7) Parthian diye adlandirilan ve Iranda 600 senelik devlet kuran insanlar Irana Orta Asyadan gelmis Türkçe konusan Tur/Türk insani idiler. Bunlar sonradan Hindustana giderek orada da “Kushanlar” diye anilirlar. PARTH < Tr. “PIR-aTa-aHa” seklinde eski Turanin Gök-Tanrisini tanimlayan Türkçe deyiminden kaynaklanir. Kendilerine “PERS/PARS/FARS” adi veren Iranin Hint-Avrupalilari Türk kültürünün tanrisini tanimlayan bu adin kalibina girmislerdir ve PERSIA adi da yakin zamanda Türkcenin “BIR-AS-ÖY” sözünden türetilmistir. Nitekim PERS adi da “PER/BIR-aS/Essiz” anlaminda yine Gök-Ata-Tanri’yi, Gün-Tanri’yi ve Ay-Tanriyi tanimlar.
7.8) Tarihe Fenikeliler, diger adlari olan Phoenicians ve Canaanites adlari ile geçen, insanlar Kan-Han yahut Kün-Han (Gün-Han), Kanan/Kenan adli Tur/Türk insanlari idiler. Dilleri Türkçe idi ve kimlikleri Tur/Türk idi. En gelismis sehirleri olan ve TYRE diye yazilan sehirleri TUR-EVI anlamindadir. Yanlislikla ve/veya yaniltma ile onlar da Tur/Türk kimliklerinden uzaklastirilip dünyaya bilinçli olarak “Semitik” halk diye tanitilmislardir. Bugünkü hallerinde onlar da Araplastirilmis eski Tur/Türk insanidirlar. Fenikeliler, en azindan 2500 B.C. den beri yöreye yerlemis halklar iken, onlarla yakin komsuluklari olan fakat onlari hiç sevmeyen “Hebrew” lerin yörede peydah olmasi ancak 1200 B.C. yillarina raslar.
7.9) Fenikelilerin bir kolu olan “Kartacalilar” da kendi soydaslari olan Fenikeliler gibi Türkçe konusan insanlardi ve bati Akdeniz kiyilarina tamamen yerlesip denizcilikle ugrasiyorlardi. Fenikeliler ve Kartacalilar (< Tr. “KOR-aTA-aÇA/EÇE) Atlantikteki adalara ve bu arada günümüzde “Ingiliz adalari” diye bilinen adalarina kadar uzanmislar ve oralarda yasayan diger yerli Tur (e.g. Druid < Dur-idi/Tur-idi, Irlandalilar, Skotlar, Sikandiyalilar, Saksonlar (Sakalar), ve digerleri) insanlari ile ticaret yapabiliyorlardi. Elbetteki bir kismi bu gittikleri yerlerde yeni yerlesim yerleri gelistirmislerdir. Kartacalilar da Tur/Türk dünyasindan koparilip dünyaya yanlislikla Semitik halk olarak tanitilmislardir. Romalilar tarafindan yenildikten sonra Kartaca sehri yakilarak ve sökülerek temeline kadar tahrip edilmis, insanlari katledilmis ve geride kalanlarda Arap, Ispanyol ve Italian gruplar içinde eritilmislerdir. Bu arada bu Tur/Türk insanina ait kültür eserleri bir daha ele gecmeyecek sekilde yok edilmis ve bu Tur/Turk medeniyeti de tarihten silinmistir. Denir ki Kartaca sehri tahrip edildikten sonra köküne Romalilar tarafindan tuz ekilmistir, belki de yerinde ot dahi bitmesin diye.
7.10) Günümüzde Suriye diye bilinen bölgelerin hepsi Turlarin yasadiklari yerler olup “Turiye” adi ile bilinirken bu adin da T harfi degistirilerek “Suriye” haline getirilmis ve Türklük kimliginden uzaklastirilarak “Semitik” halklara mal edilmistir.
7.11) Günümüzde Filistin/Palestin gibi adlarla bilinenler insanlarin atalari Balkanlardan Ramses III devrinde eski Misirlilarca “Deniz Halklari” diye tanimlanan ve Balkanlardan gelen Tur/Türk soylu insanlar olub bu günkü halleriyle Araplastirilmislardir. Zaten adlarinin “Palestine” seklinde bir ad olusu, “istan” ekini tasimakla adin Tur/Türk oldugunun isaretidir. Istan” eki Türklerin bulundugu ülkelerin adlarina bir “damga” gibi eklenen ektir ve eski Türk diline ait bir deyimdir. Ramsess III zamaninda eski Masar’a saldiran bu denizci Tur/Türk halki Masarlilara yenilince, Ramses III onlari bugünkü Filistin denen yerlere, kuzeyden gelebilecek akinlara karsi bir nevi bekci vazifesiyle yerlestirmistir. “Onlarin Kuzeyinde, yani simdiki Lübnanda da zaten Fenikeliler (Kanan/Kenan/Kün-Han) vardi. Böylece, simdilerde hepsi araplastirilmis olan Fenikeliler, Filistinliler ve eski Masarlar eski çaglarda yanyana komsu olan hep Tur/Türk soylu halklar idiler. Bu günkü halleriyle bunlarin hepsi Araplastirilmis ve yanlislikla Semitik halklar olarak bilinirler ve Tur/Türk kimliklerinden koparilmislardir. Çok olasilikla “Palestine” adi Türkçe “Fil-istan”, “Bil-istan” veya “Pal/Bal-istan” deyimlerinden gelmistir. Türkçe “bal” sözünün Semitik dillerde “mel” olusu bir tesadüf eseri degildir.
7.12) Avrupanin tümü, Iskoçya ve yörelerindeki adalar da dahil olmak üzere, Scandia (yani Iskandinaviada dahil) kuzeyden güneye uzanan bütün avrupa Türkçe konusan Tur insanlari ile doluydu. Güneyde “Ispanya” yarimadasi hep Tur insaninin oldugu bölgelerdi. Bu simdilerde “Bask” diye bilinen group aslinda Asyali ve Tur soyundan insanlardi. Avrupanin eski Turlarindan geriye kalan bu Turlar kendilerine “Euskara” derler ki “Kara-Ogus” anlaminda olsa gerek.
7.13) Etrusklar Türkçe konusan Tur-Sakalar (TRSK) olup Italyanin batisindaki ülkelerine verilen “Etruria” adi “Tur-Er-Öyü” Türkçe sözünün kirilmis (anagrammatized) halidir. “Etruria” adi “Tur-Er-Öyü” (Tur Insaninin Evi) anlamindadir. Adin Türkçeligi inkâr edilemeyecek kadar açiktir.
7.14) Bütün bunlar Turandan ayrilip eski dünyanin çesitli bölgelerine yerlesmis ve medeniyet gelistirmis Tur/Türk insanlariydi. Bu adlara daha baska adlar ilave etmek te mümkün. Fakat bütün bu adlar arasinda insanlik tarihinin en uzun ömürlü olani eski Tur/Türk dünyasina ait eski MASAR/MISIR devleti olmustur.
7.15) Masar adi Oguz Kagan destaninda geçer. Eski Türkçe Masar adi Türkçede halen MISIR diye bilinir. Eski MASAR’a Sumerler “MAGAN/MAGUN” derlermis ki bu da yine Gün-Tanrinin adidir. Ayni sekilde Masar Gök-Tanrinin adidir. Masar adi sonradan Greklerin ülkeyi zaptedip yönettikleri zamanda “Gypsy”, “GIPTI” adlarindan kaynaklanarak (“Gezginci Öyü”) anlaminda “Egypt” olmustur. Bu ad ile aslinda “gezginci Garachilar” olan Grekler eski Misir/Masar Tur/Türk devletinin adini degistirmekle insanlik tarihinin en uzun ömürlü Türk devletini tarihten sildikleri gibi onlari Türk dünyasindan da koparmislar ve ayrica onlarin yarattigi medeniyeti de ogrulamislardir. Bu en eski Tur/Türk devleti Masar/MISIR da pramitler, tas sütunlu hanlar, saraylar yaparken gezginci Greklerler ortalarda yoktular bile. Eski Masar/Misir devletine sonradan takilan “Egypt” adi ile tarih degistirilmis, bu devletin Türklük kimligi bilinçli olarak elinden alinmis ve binlerce yillik eski Tur/Türk tarihi yok edilmistir. Bati yazar çizerleri de yazilarinda hep “Egypt” adini kullanarak Greklerin maksadina hizmet ederler. Tür/Türk dünyasina ait eski Masar’i, saf bir görüntü vererek, sanki onlarin gerçek Tur/Türk kimligini bilmiyorlarmis gibi davranirlar. Hatta eski Misirlilari tanitirken kullandiklari dilde onlari bir sis örtüsü içinde görüp yahut gösterip etnik kimlikleri bilinmeyen kimseler olarak tanitirlar. Tur/Türk insaninin adini, dilini, dinini ve etnik kimligini ya sahte bilgilerle kandirma propagandasi yaparak veya hayatini zorlayarak degistirmek ve onlari bambaska bir gruptanmis gibi göstermek Tur/Turk dünyasinin insanini, medeniyetini ve kültürünü tarihten silmekten baska birsey degildir.
Tarihte MASAR gibi bir diger ad da MACAR adi olup Tur insaninin baska bir koludur.
7.16) Muhtesem bir geçmise sahip olan, her gittigi yerde medeniyetler gelistirmis, insanliga hizmet etmis, pek çok konuda icadlar yapmis olan Türklerin atalarini çekemeyenler son üç bin yil içinde bütün eski Türk dünyasini tarihe karistirmislardir. Geriye kalan dil, din ve kültürü talan edip aralarinda paylasmislar ve medeniyet kalintilarini da müzelerinde göstermelik esyalar olarak toplamislardir.
8. ESKI TÜRK DINI
8.1) En azindan son buzullarin çözülüs zamanindan beri eski Tur/Türk dünyasinin (Turan) gelistirdigi bir üçlü Gök-Tanri dini vardi. Bu gök dininin temelinde evrende her seyi yaratan Bir-Gök-Ata-Tanri ile onun yaninda Gün-Tanri ve Ay-Tanri ile tanimlanan üçlü bir “gök-tanri” sistemi vardi. Bu tanimlamada Gök-Tanri BIR’di ve evreni yaratandi. Onun yarattigi Gün ve Ay, benzetmeli olarak, Gök-Tanrinin gözleri idi. Bu tanimlamada Gök Tanri bir “KOR/KÖR-TANRI” idi. Çünkü Gök-Tanrinin bir gözüne hiç bakilamazken digerine istenildigi kadar bakmak mümkündü. Gök-Tanrinin bakilamayan gözü yani çalisan gözü bir “OT/OD/UT” yani “KOR” (atesh) olan Gün/Kün/Günesh (Gün-Tanri) idi. Böylece Gök-Tanrinin bu gözü. Türkçe “KOR-GOZ/GÖZ idi. Gök-Tanrinin iyi çalismayan ikinci gözü Ay yahut AY-TANRI olup bu gözün kendi isigi yoktu ve bu sebeple o bir “KÖR-GÖZ” idi. Diger bir degimle, AY da Gök-Tanrinin KÖR-GÖZÜ idi. Bu yüzden eski Turan dünyasinin üçlü Gök-Tanrisi hem KOR-GOZ ve hem de KÖR-GÖZ olarak bilinirdi. Gök-Tanriyi temsil eden KOR-GOZ ve KÖR-GÖZ adlarindan ötürü üçlü Gök-Tanrinin adi O-GOZ ve ondan dolayi da OGOZ/OGUZ/OGUS adi ile bilinirdi. Böylece, OGUZ adi eski Türk dünyasinin hem Gök-Ata-Tanrisinin, hem Gün-Tanrisinin ve hem de Ay-Tanrisinin ayri ayri adi idi. Oguz’un en önde gelen hayvan simgesi ise OGOZ/OKOZ/ÖKÜZ, diger bir adi ile “yabani BOA/BOGA idi. Bunun yaninda Oguz’un binlerce adlari vardi ki onlar Gök-Tanrinin çok çesitli yönlerini ifade eden adlardi. Bütün bu adlar günümüze kadar gelen essiz bir dil olan OGUZ-KAGAN dilini yani Türkçeyi, baska bir degimle “GÜN-TANRI” (GÜNESH-dilini) yahut “TUR-DILINI” olusturmustur.
8.2) Oguz yaratici Gök-Tanri olmasi sebebiyle “ATA-U-ER” (aTa-U-eR) Türkçe deyimi ile de tanimlaniyor ve kisaca “TUR” (Tanri) olarak biliniyordu. TUR ayni zamanda “UT-eR” (Od-Er, Atash-Er, Gün-Er) anlaminda Gün-Tanrinin (Günes’in) adidir. TUR ayni zamanda “UTU-ER” anlamindadir. UTU Sumer dilinde Gün-Tanri’dir yani Günesin adidir. Türkçe hepsi ayni anlamda olan UT-U, OT-O, Atash-O, Kor-O hep Gün-Tanrinin adlaridir. TUR sözü üçüncü anlaminda ise AY-Tanri’yi da temsil etmekte olup TUR-ÖY deyiminde yerini almaktadir. Eski Tur/Türk dilinde UT sözü ayni zamanda “Öküz” anlamindadir. Eskidenberi Tur/Türk abidelerini ve Tur/Türk dünyasinin bayraklarini süsleyen “Hilal-AY”, benzetme yoluyla UT-ER’in, UTU-ER’in, TUR’un, TORA’nin (Okuz/Oguz-Er) boynuzlaridir. Eski Tur/Türk dünyasinin tas ve kayalar üzerine islenmis abidelerinde yuvarlak Günes Hilal-Ayin (Ark-AY) kollari arasinda gösterilir. Türk bayragi Oguz Ata’nin sancagi ve bayragidir. Türkün eski adet ve inançlari “türe/töre” olarak bilinir. Eski Tur/Türk dünyasinda “töre” kanundur. Yahudi ve Hiristian dinlerinde “Bes Kutsal Kitab’i” eski Tur/Türk dünyasinin törelerinden yararlanarak hazirlayanlar ona “TORAH” adini vererek Türkün törelerine sahip çikmislardir.
8.3) Avrupa dillerinde de bu TUR adi TYR, THOR, TOR, TORA, TAUR sekillerinde yazilir ve “Tanri” (God) diye bilinir. Gök Tanri’nin TUR adi Tur/Türk insanina çok eskilerden beri ulusal ad olmus ve bu sebeple Türkler TUR diye bilinirler. “TUR” Tur/Türk insaninin milli adi ve dogum yeri de “TURAN’dir”. Baska bir anlaminda, TURAN yalniz Orta Asyanin “Turan” diye bilinen bölgesi olmayip ayni zamanda Gök-Tanri TUR’un sahip oldugu her yerdir ve bütün dünyayi ve belki de evreni kaplar.
8.4) TURK adi “TUR-aKa” (Tur-Aka/Aga, Tur-Beyi) anlaminda Türkçe deyimden gelir ve adin sonundaki “K” harfi Türkçenin “AKA/AGA/AHA/EKE” ünvanini temsil eder. TUR sözü eski Türk dünyasinin Gök-Tanrisi olan Gök-Ata-Tanri, Gün-Tanri (oT-U-eR) ve Ay-Tanrinin ortak adi olan TUR adini temsil ettigi gibi o “Gök” yüzünü de temsil eder. Oguz-Kagan destaninda Oguz-Kaganin ordularinin her zaman önünde giden Gök-Böri (gök yeleli kurt) Gök-Yüzünü ve Gök-Tanriyi temsil eder. Tur/Türk ordularinin her ne tarafa yönelse karsisinda Gök-Böri’yi rehber olarak görmesi onlarin “gök renkli gök yüzünü” ve Gök-Tanriyi kendilerine rehber olarak görmeleri anlamindadir. Gök yeleli “Gök-Böri” bulutsuz, ap-açik gök-yüzünün gök-renkli Gök-Tanrisini ve boz-yeleli “Bozkurt” adi da ak yahut boz bulutlarla kapali “Boz renkli” gök-yüzünü yani Boz-Böri’yi” temsil eder. Türk’ün Böri adi “Kurt” adi ile esdir. KURT adi ise TURK adinin tersidir. Böylece “Kurt” (Boz-kurt yahut Gök-kurt) eski Tur/Türk dünyasinda Türk adinin bir baska hayvan simgesidir. KURT adi ayni zamanda “KUR/KOR-aTa” seklinde Gün-Tanri’nin, ve “KUR/KÜR/KÖR-aTa” seklinde hem Ay-Tanri’nin ve hem de KOR/KÖR Gök-Ata-Tanri’nin hayvan simgesidir. Türkün efsaneleri ezeldenberi Boz-Kurt ve/veya Gök-Kurt nakislari ile süslenip islenmistir.
8.5) BORI adi içinde ayrica Gök-Tanrinin baska bir adi da gizlidir. “BORI” < > “BIR-O” deyimleri es-degerdedirler. “BIR-O” Türkçe deyimi ise Gök-Tanrinin adidir ve böylece KURT (BORI/BÖRI) Türkün tanrisinin ve hem de Türk adinin hayvan simgelerinden birisidir.
8.6) Eski Tur/Türk dünyasinin Günesh, Gök-Ata-Tanri ve Ay-Dede (Baba/Ata/Apa) dan ibaret gök varliklarini evrensel üçlü bir Gök-Tanri olarak bildigi bu kavram Türk dünyasinin onbinlerce sene evvelinden beri, ta ki Islam dinine girinceye kadar, taptigi ve tapindigi evrensel dinini olusturur. Bu üçlü din kavraminin en göze görünür ve baskin biri Günes oldugundan ve ayni zamanda Günes dünyada her seye hayat veren bir ve birinci gök varligi oldugundan Tur/Türk insani Günese ve ondan sonra da Ay’a tapardi. Turan insaninin dünyada gittigi her yerde gelistirdigi medeniyetlerde yarattigi kutsal tapinaklar birer “tag/dag” gibi görkemlidirler. Zaten, Türkçenin ATA ve TAU/TAG-U (Dag-o) deyimleri birbirine akran adlardir. Onun içindirki daglar ve dag baslari Tur/Türk insani için kutsal yerlerdir. Eski ve yeni Tur/Türk dünyasinda dag gibi yükselen tapinaklar hep Gök-Ata-Tanri, Gün-Tanri ve Ay-Tanri için Tur insani tarafindan eski ve yeni dünya kitalarinda dikilmistir. Gerek Dogu Turkistanin “Turfan” bölgesinde bulunan yipranmis piramitler ve gerekse Asya, Avrupa, Afrika ve Güney Amerika kitalarinda eneski yerli halklar tarafindan yapilmis piramitler hep Tur insaninin bu kutsal tapinaklari arasindadir.
8.7) Bu Turan dünyasinin dinini daha ayrintili görmek için internet sayfamda su yaziya bakilmasini öneririm.
http://www.compmore.net/~tntr/tur2.html
8.8) Dünyada daha sonra gelistirilmis yeni dinler hep eski Türk dünyasinin üçlü Gök-Tanri din kavramindan alinarak gelistirilmislerdir. Bu arada yeni dinler eski Türk dünyasinin bu çok eski dinini önçe “paganlik” adi ile küçümseyip karalamislar, ve ayni zamanda da Tanri, Ogus, Tur, Mata/Mete/Mede adlarini insanlarin din inancinda öldürmüslerdir. Hatta Essiz Gök-Ata-Tanriyi “SATAN/SEYTAN” seklinde dünya insanina karalammislar ve menfi din propagandasi yoluyla dünyanin bu çok eski everensel dinini yok etmislerdir. Bu arada Tur/Türk dininden arta kalan Türkün inanç ve törelerine de sahip çikilarak yeni sekiller içinde insanlara pazarlamislardir. Eski Tur/Türk Masar Devlet Turan duunyasinin bu eski dinine her yönüyle inanan ve tapan bir devlet idi.
8.9) Türk dünyasinin eski dini “SHAMANLIK” idi seklinde olan tanitmalar ise
bilinçli olarak uydurulmus yaniltmalardir. “SHAMANLIK” tanimlamasi ile eski Tur/Türk dünyasinin muhtesem dini ilkel bir din haline indirilmis ve ona inanan insanlara da ilkellik damgasi vurulmustur. Diger taraftan dünyaya yeni din veriyorlarmis gibi bir görüntü verenler aslinda eski Tur/Türk dünyasinin dinini, ki eski dünya hep Günes dinine inanirdi, yalniz Ay-dini yaparak yeni bir kalip içinde dünyaya satmislardir. Fakat bu yeni kalipta insanlara “din” verme görüntüsü altinda, gerçekte dünyanin politik ve ekonomok kontrolunu elegeçirip insanlarin sömürülmesi hedef alinmistir. Nitekim basari da gösterilmistir. Böylece yeni dinler din olmaktan çok, dünya insanini kontrol etmek ve sömürmek için eski Tur/Türk inanç ve törelerinden bilinçli olarak düzenlenmis, bilhassa Tur/Türk dünyasina karsi gizli hedefleri olan politik ve ekonomik kontrol araçlaridirlar.
8.10) “SHAMAN” adi Türkçe “IShI-MAN” (Ishi veren er) anlaminda Gün-Tanrinin (Günesin) adidir. Ayni zamanda, “ESHE/EÇE-MAN” seklinde AY-Tanri’nin yani “KAM-Tanri” nin yani Ay’in adidir. Türkçe “kam” sözü Türkçede “shaman” anlamindadir. Bu ad, sanki bir sihirbaz imis gibi Ay’in devamli sekilde görüntü degistirmesinden ötürü verilmis bir ad olsa gerek.
8.11) PAGAN adi da Türkçe “aPA-aGa-AN” (Gök-Aga-Ata, Gök-Tanri) degimlerinin baska bir seklidir ve Gök-Tanriyi temsil eder. PAGAN ayni zaman da “APA-GÜN” (Ata-Gün, Gün-Ata) degiminin biraz degistirilmis halidir. Uçüncü bir anlaminda PAGAN sözü Türkçe “aPa-AG-AN” (Gökün-AG/AK-Apasi/Atasi) anlaminda yine Günesi ve AY’i tanimlayan bir addir. Eski Tur/Türk dünyasinin dilinde tek söz içine Tanri ile ilgili birden fazla tanimlama islemek eski bir töre idi.
8.12) Türk insani gerek atalarinin eski Gök-Tanri, Günes ve Ak-Ay dininin geregi olarak ve gerekse kendi dünya görüsüne uygun olarak daima “AK’i” yani “Günesi” (Ak-Han’i) ve Ak Ay’i tanri bilmistir ve ona göre ak-alinli, açik, adil ve hosgörülü davranmislardir. Eski Türk dünyasinin Gök-Ata-Tanri, Günes-Tanri ve Ay-Tanri dininin töreleri geregi “Gün-Ata” nin yani OGUZ-ATA-nin her rengini ve bilhassa onun daimi rengi olan AK, AL, MOR gibi renklerine ve gök’ün “GÖK” rengine dininde ve dilinde önçelik tanimistir. Onun içindir ki gök’ün “GÖK” rengine Tur/Türk dilliler “TÜRK-OGUZ” anlaminda “turkuvaz” (firuze < Tr. “bir-euz/ouz”, turqoise) adini vermistir. Türk insani karayi, Kara-AY’i ve Kara-Yeli saygi ile anmakla beraber, baskalari gibi kendine “tanri” edinmemistir. Onun için “kara gece” renksizliktir, gizliliktir, her türlü felaketlerin olusturuldugu bir ortamdir. “kara” rengi onun için pek ugurlu sayilmaz. Tur/Türk insaninin dünyaya verdigi muhtesem medeniyetin öncelikle sebebi Türk insaninin Gün-Tanriya (Günese), onun ak-isigina ve ak adaletine tutkun oldugu içindir.
8.13) Eski Türk dünyasinin dinini yok edenler, onu “PAGANLIK” ve SHAMANLIK” gibi terimlerle ilkel göstermisler, eski Turanin Günes ve Ay’a tapan Gök-Tanri dininin tanrisinin adi olan “OGUZ” adinin zihinlerden silinmesini etrafa gönderdikleri kandirici dilcilerle temin etmislerdir. Ne gariptir ki Türke Türkün bu en eski gerçek dinini kötüleyip unutturanlar, onun yerine getirdikleri yeni dinlerde eski Tur/Türk dininin bütün törelerinden yararlanip onlara sahip çikmislardir. “AS-ATA-AN” (Essiz-Gök-Ata) olan OGUZ-ATA’yi “SATAN/SEYTAN” adiyla tanimladiklari gibi, bu dinden ilhamini alan ve dünyada bir zamanlar evrensel bir dil olan Türkçeyi de ondan turetilen yeni dillerle öldürmegi amaç edinmislerdir. Bütün bunlarin kökünde, Tur/Türk insaninin dünyaya medeniyet vermis olmasi ve “onlarin yapamiyacagi bir sey yoktur” düsünce ve korkusuyla Tur/Türk dünyasinin kiskanilmasi ve çekilememezligi yatmaktadir.
8.14) Hiristiyanlik bütün Avrupaya yayilmadan evvel Avrupa halki hep eski Tur/Türk dünyasinin üçlü Gök-Tanri dinine tapiyordu. Örnegin, ünlü ilk Roma imparatoru GAIUS AUGUSTUS CAESAR adi tümüyle bir Tur/Türk ünvanidir. Söyleki: GAIUS < “G-AI-US” < Tr. “aGa-AI-US” (Aga Ay-Tanri), “AUGUSTUS” < “AUGUS-T-US” < Tr. “OGUS-aTa-US” (Oguz-Ata-Us yani Gün-Tanri) ve “CAESAR” < “CA-ES-AR” < Tr. “AKA-AS-ER” (“Aga Essiz Er” yani Gök-Ata-Tanri) anlamlari ile eski Türk dünyasinin üçlü Gök Tanrisini tanimlayan öz Türkçe ifadelerdir. Bu ünlü Roma imparatoru kendine Türkün Gök-Tanrisinin adini Türkce bir ünvan içinde vermesiyle kendini sereflendirmistir. GAIUS AUGUSTUS CAESAR Tur/Türk dünyasinin eski dinene tapan sözde “pagan” birisiydi. Buna ragmen, Batinin onu Latince bir ad olarak göstermesi bir yaniltmacadan ibarettir.
8.15) Hiristiyanlik Avrupaya yayilirken, Avrupanin eski ve yerli halki olan Gök-Tanriya tapan Turlari insanlik tarihinin en büyük soykirimina hedef olmuslardir. Cadi diye ateslerde yakilanlar büyük olasilikla Avrupanin Tur insanlariydi. Belki de milyonlarcasi kendi eski “günes” dinini kaybetmemek için giristikleri savasi hayatlarini vermekle kaybettiler. Günümüzde “soy-kirim” anlaminda kullanilan “genocide” sözcügünün aslinda “GENOCi-IDE” < Tr. “GUNCI-IDE-O” (O-Günci-idi, O-Gün’e tapandi, O-pagandi) anlaminda bir Türkçe deyimden geldigi asikardir. Yine tarihte Romalilari eglendiren, sözde “kiliç” anlaminda bir sözcük olan “gladius” sözcügünden geldigi iddia edilen ünlü GLADIATOR oyunlarinin adi aslinda “AGLADI-TOR” Türkçe deyiminden baska birsey olmasa gerek. Elbetteki vahsi hayvanlara atilip vahsice öldürülenler Tur olmayip ta baska birisi de olsaydi, oyunun vahsiliginden onlar da “aglardi”. Fakat ne varki söz içinde gizli olan anlamda arslanlara atilanlarin çogunlukla Tur oldugu anlami gizlidir. Ayrica, “gladius” sözü içinde de “adi-gilus/gilush” (adi giluç) Türkçe deyimi kirilma yoluyla gizlidir. Görülüyor ki Avrupanin binlerce yillik yerli halklari olan Tur insanlari yeni din bahanesiyle kitadan temizlenirken büyük soy kirimina ugratilmistir. Ne ilginçtir ki Avrupanin yeni yetme dini bütün kitaya yayilabilmek için bu soykirimlari gerekli ve hosgörü ile karsilamistir.
9. TÜRK DILI GÜNES DILI / TUR DILI / TANRI-DILI
Elbetteki Türkce hakkinda söylenebilecek pek çok husus vardir ve bu konuda pek çok kitaplar yazilmistir. Benim buradaki maksadim söylenilenleri tekrar etmek degil asil söylenilmemis olan, yahut alisilmamis olan hususlari dile getirmektir.
9.1) Tür/Türk dünyasinin dili olan Türkçe Türkün Tanrisinin adindan kaynaklanan bir dildir. Diger bir deyimle, eski Türk dünyasinin çok eski Gök-Tengri dinine ait töreleri, one inananlarin her türlü yasamina bir rehber oldugu gibi Tur/Türk dilinin gelismesine de rehber ve kaynak olmustur. Gök-Tanri, Günes ve Ay Tur/Türk insaninin dilinde pek çok kavrama, yer, ülke, köy, kent, ur/ör, örük, dag, su, deniz, göl, nehir, kum, çöl, vs. adlarina, Tur/Türk insaninin çogalan boylarina, uruk adlarina, bey, aga, han, kan, hakan, kagan adlarina, atasina, anasina, bebegine, babasina, apasina, ünlü insanlarini taniyip degerlendiren adlarina, sayilarina, sahis zamirlerine, aylarina, günlerine, gök te yildiz kümelerine, yönlere, dogasinda hayvanlarina, isinde kullandigi icadlarina, vs. hep ad kaynagi olmustur. Dilinde en güclü kavramlari tek heceli sözcüklerle tanimlamis ve dil gelistikce, bu kavramlar birbirine eklenerek yeni kavramlarin adi olmustur. Sözcükler birbirine eklenerek deyimler ve deyimler birbirine eklenerek cümleleri olusturmustur. Türk dili bu haliyle de yazi icadina en uygun bir dil olmustur. Böylece Tur/Türk dili bir Tanri dili, Günes dili ve Ay dili olmustur.
9.2) Dikkat edilmelidir ki Türkçede her tanimlama “tur” eki ile, yani gerek Türk’ün tanrisinin ve gerekse kendisinin adi olan TUR sözü ile biter; örnegin: okul-tur, ata’tur, ana’tur, Ay’tur, Gün’dür, vs. de oldugu gibi. Bu ek günümüz Türkçesinde DUR, DÜR, DIR, DiR, eklerinde T/D degismesi göstererek geçer. TUR ekinin Türkçeye bu kadar hakim olusu gelisi güzel olmus bir durum olmayip eski Tur/Türk atalarinin Gök dini ile dillerini birbirine baglamalari neticesidir.
9.3) Türkçe bir “OGUZ” dilidir onun içindir ki “Oguz” adi ile Türkçe “aguz” (söz) birbirine benzer. Bu da tesadüflerin neticesi degildir. Yukarida isaretledik ki Türkün atalari konustugu dilin sözcüklerini Tanrinin adina yakistirarak yaratmistir. Onun içindir ki Türk töresinde “KORKUT-ATA” (< “KOR-KUT-ATA” < > “KUTSAL-KOR-ATA” yani “GÜN/KÜN” (Gün-Tanri) her seye “ad veren” olarak bilinir. Bu sebebledir ki Türkçe “GUNESh DILIDIR”. Günesh sözü asil Gün-ishi” Türkçe deyiminden kaynaklanir. Gün ise gün-isinin kaynagi oldugundan “gün” ve “günesh” ayni anlamda dilimizde kullanilirlar.
9.4) Türk dili bir “MA”, yani “AY” dinidir. Oguz-Kagan destaninda Oguz-Kagan Ay’a “MA/MAH” adini verir. Böylece AY hem ma’dir/muhtesemdir ve hem de AY’in baska bir adi olan MA/MAH dir.
9.5) Bunun yaninda Türkçe bir MA dilidir. Türkçe de hiç bir dilde olmayan bir özellik vardir ki o da hem “olumluluk” (positive) ve “olumsuzluk” (negative) ayni “MA” eki ile ifade edlir. Örnegin olumlu anlamda: okuma, yazma, gitme, gelme, gülme, yeme, içme, vs de oldugu gibi; olumsuz anlamda: okuma, yazma, gitme, gelme, gülme, yeme içme, vs de oldugu gibi. Güney Americanin Maya ve Aztek yerli halklarinin dilinde de ayni ikilik vardir ve olumsuzluk “ma” eki ile yapilir. Dikkat edilmelidir ki Ay-Tanri da bir “ikililik” tanrisidir. O, ayni zamanda, hem “aktir” ve “karadir”, fakat her iki halde de “Ma” dir. Ay-Tanri MA-ATA’dir”, yani MATA/METE/MEDE sekillerinde eski Tur/Türk dünyasinin AY-Tanrisidir. Türkün “Büyük Hun Imparatorlugunun” kurucusu METE-HAN adini bu kavramdan alir. Tarihte Mede’ler ve Mitanniler adlarini yine bu addan alirlar.
9.6) Türk dilinin fiilleri hep “mek/mak” ekleri ile biter. Bu ek te Günesin adi olup “MA-AK” Türkçe deyiminden kaynaklanir. Böylece Türkçe fiiller bile günesin adi ile biter. Bunun gibi diger Türkce eklerin pek çogunda da yine yine Gök-Tanri’yi tanimlayan Türkce adlar vardir.
9.7) Tur insani dilinde Gök-Tanriyi sonsuza kadar yasatabilmek için gelistirdigi alfabenin harflerinin adina da yine Gün-Tanrinin, Ata-Tanrinin ve Ay-Tanrinin adlarini vermis ve böylece, gerek Türk dilinde ve gerekse bütün diger dillerde hep Türkce olarak Tur/Türk insaninin tanrisinin adi söylenilmeden edilemez. Verilen bilgilere göre, bu seref tarihte Tur/Türk insani olan adilari Kun-Han, Kan-Han, Kanan, Kenan (Canaan), Efe-Kin-Eli, Efe-Kün-Eli (Fe-nik-eli) Türkçe deyimlerinden gelen Gün-Hanlara nasip olmustur. Gerek Bati ve gerekse Semitik dillerde de bu harfler kullanildigindan, Gök-Tanrinin adinin her dilde okunmasi sonsuza dek saglanmistir. Bati dillerinde bu eski Kan-an/Kün-Han alfabesi ile yazilan her sözcüklerde daima hem tanrinin adi gizli olarak arkada Türkçe olarak ve hem de onu örten fakat günlük bir kavrami ifade eden Türkce bir deyimin kirilmis hali yeni sözcüklere temel teskil eder. Alfabede her harfin adininin Türkçe olarak belirlenmesi Türk dilini ve ondan üretilen diger dilleri bir Tanri dili olarak belirler.
9.8) Türkcede her söz geçmisten kalma bir yazit, bir resim, bir kazit gibidir. Bu diger dillerde de öyledir. Her sözcügün tanimlamasi asiri bir gerçekcilige ve mantiga dayanmaktadir. Her sözcük eski Tur/Türk dünyasindaki kültürün, dünya görüsünün, hayat felsefesinin küçük bir bölümünü anlatir ve onu gelecege götürür. Dil “Aguz’dur”; Agus “Oguz’dur”. Böylece Oguz ve Aguz biri digerinin aynidir, yani Oguz’suz aguz ve “agus’suz da Oguz olmaz. Oguz insan oglunun adidir ve her insanin da “aguz’u” vardir. Tanri-Oguz adi söylendigi ve anildigi zaman vardir. Söylenmedigi zaman yalnizdir ve tek basinadir. Kültür aguz’un kavramlara “ad” vermesiyle olur. Adi konulmamis nesne var bile olsa adi olmadigi için bilinmez. Bilinmeyen nesne ise “yok” anlamindadir. Onun içindir ki “dil, ses, söz” tanri ile dogmustur. Bebek dogdugunda ilk isi “sesini” çikarip dünyaya geldigini ilan eder. Onun ilk bagirmasi onun sesi ve sözüdür. Söz Tanri kadar güclüdür. Onun içindir ki Tur/Türk töresinde Korkut-Ata “Ad veren” olarak bilinir yani o bir “AD/AT-HAN’dir”. AT/AD-Han’in disilestirilmis hali “At-Han-Ana’dir”. “At-Han-Ana” Türkçe deyimi eski Tur Ay-Han (Yunan) dilinde “ATHENA” (< At-Hen-a) seklinde kendini gösterir. Athena da Zeus’ün (aZ-EUS’un/Ouz’un (Essiz-Oguz’un) aguzundan dogmustur ve her ad gibi o da tektir ve bakiredir. Bati dinlerinde “Ilk defa Söz (Word) vardi” deniyor. Bu gelisigüzel söylenmis bir ad degildir. Türkçenin “aguz içi” anlaminda bir sözü olan “avurd/avurt” Ingilizcede karsimiza “WORD” olarak çikiyor. Bu tesadüflerin neticesi olmayip bilincli sekilde Türk dilinin birileri tarafindan asurulmus oldugunu gösterir.
9.9) Türkçe çok olasilikla 2000 yil evveline kadar, belki de daha sonralarina kadar, bir dünya dili idi. Genesis 11 de belirtildigi gibi bu dünya dili onu istemeyenler tarafindan bilinçli olarak karistirilmis, gözden düsmesine sebep olunmus ve konusulma alani daraltilmistir.
9.10) Avrupa kit’asinin eski Tur insani tamamen yok edildikten sonra dilleri de dinciler tarafindan çarpitilmis ve taninmaz hale getirilmistir. Ayni karisiklik, Avrupali Yeni-Dünya Amerikasina vardiktan sonra oradaki yerli insanlarin dillerine de tatbik edilmis ve onlarin kimlikleri de taninmaz hale getirilmistir.
9.11) Bati dillerinde de Türkçenin “Günes dili” oldugu kavrami iyi bir sekilde saklanmistir. Hemen hemen her sözcügün içinde gizli ve Tanriyi tanimlayan bir anlam oldugu gibi ön tarafta da sözcügün günlük islemlerde kullanilan anlami vardir.
9.12) Tur/Türk insaninin atalari, eskinin tek heceli Türkçesinin yaziya en uygun bir dil olmasi sebebiyle yaziyi icat etmis ve onu dünyaya hediye etmistir. Bunu inkar edenler Tur/Türk insaninin basarisini çekememe asagilik duygusu içinde olduklarindan bu basariyi Türk’e maletmezler.
9.13) Günümüz de Türkçesi disinda olan pek çok diller Türkçeden yapilmistir. Hint-Avrupa ve Semitik diller Türkçe deyimlerin ve sözcüklerin kirilip yeniden sekillendirilmesi neticesi yapilan dillerdir. Suna bilhassa dikkat edilmelidir ki bu “yabanci” dillere kaynak olan, Türkçenin sözcüklerinden çok kavramlari tanimlayan “deyimleri” yani ifadeleridir. Bu sebepledir ki diger dillerde Türkçe sözcüklerle basabas ayni yapida ve anlamda sözcük bulmak zordur. Fakat yabanci dillerin çok karisik görünen sözcükleri Türkçenin ayni anlami ifade eden deyimleri ile kiyaslandiginda durum hemen degismekte ve önümüze yepyeni bir kapi açilmaktadir. Bu alisilmadik bir kavramdir ve ilk bakista dinleyenlere inanilmaz gibi gelirse de, konu dikkatle incelendiginde kavramin yeni dil yaratma konusunda çok uygun ve en kolay bir yöntem sekli oldugu ortaya çikar. Hele, Türkçe gibi gelismis bir dil temel dil-bilgisi kaynagi (data base) olarak alindiginda, istenildigi kadar yeni dil üretilebilinir. Nitekim bazilari bundan enine boyuna yararlanmislardir. Bu tezimizi destekleyen sözcükler listesini ayrica verecegim.
9.14) Türkçeden yararlanarak gelistirilen yabanci diller bilinçli ve kontrollu olarak Türkçeden yapilirken ortaya çikan sözcüklerin Türkçeden oldugunun taninmamasi için özel ***ret sarfedilmistir ve bu iste de çok büyük basari gösterilmistir. Denebilirki Türkçeden “yabanci sözcük” üretme isi günümüzde bile devam etmektedir. Bir tarafta Türkçe gibi muazzam bir dil hazinesi varken ve onu “kirip yeniden yapilandirma” yoluyla yabanci sözcük üretmek isi bu kadar kolay iken ve bu bil-ogrulugunun da simdiye kadar farkina varilmadigina göre, günümüzde de bu isin yapilmamasi için hiç bir sebep olmasa gerek.
9.15) Tezimizin geregi olarak, Türkçe “bir-ana” yahut “bir-ata” (> proto) dil oldugundan, kendinden üretilen dillerden önce gelismis bir dildir. Dogal olarak “türedi-diller” anadan ve atadan çok daha genç olan dillerdir. Bu görüs içinde, örnek olarak denebilir ki Hint-Avrupa ve Semitik diller hiç bir zaman Türkçe kadar eski diller olmayip, ve hele kendi basina bagimsiz olarak gelismis diller degildirler. Aksine, bu diller Türkçeden gelistirilmislerdir. Onlarin kendi basina alti-yedi bin senedenberi gelistirilmis oldugu iddialari ise inandirici olmaktan uzak oldugu gibi büyük bir olasilikla ayri bir yaniltmacadir. Günümüz dilcileri bu gibi iddialari yaparken, aralarinda çogu dilciler gerçegi bilmemekte ve asil gercegi bilenler ise onlara gerçegi söylememektedirler. Dillerin anasi veya atasinin “Türkçe” oldugunu itiraf etmek her batilinin kolaylikla kabullenecegi bir kavram degildir. Çok iyi niyetli arastiricilar bile dillerin kökü konusunda yanlis yola sevk edilmislerdir.
9.16) Bati dillerinin Türkçeden ayri ve bagimsiz bir sekilde gelismis oldugu iddialari bu dillerin Türkçeden bilinçli sekilde yapildigi gerçegini daha da kapatmak için bas vurulan çarelerden birisi olsa gerek. Bunun böyle oldugunu, an azindan Greek, Latin ve diger Hint-Avrupa dilleri ile Semitik diller konusunda gösterecek durumdayiz. Prof. Emeritus G. S. Kirk, “The Nature of Greek Myths” baslikli kitabinda, “Greek” sözünün çok belirsizliklerle dolu oldugunu, “Greek” dilinin de “Akadian” dili gibi bir milleti degil bir “dili” temsil ettigini ” yazar. [4] Elbetteki bir “millet” olmadan bir dil olmaz ve olamaz. Kendilerine Akadian ve Hellen (Greek) diyen gruplar gezginci gruplardi ve bir millet degillerdi. Fakat kendilerine dil diye gelistirdikleri diller birincisinde Sümerceden ve ikincisinde de Türkçeden kirilarak gelistirilmis uyduruk dillerdir. Bu dillerin Türkçeyi çok iyi bilen dilciler tarafindan bilinçli olarak yapildigini gösteren çesitli sözcükleri ayrica verecegiz.
9.17) Bu dilleri yapanlar büyük olasilikla çok azinlikta olan fakat politik ve ekonomik gücü ellerinde tutan dinci müesseselerin adamlari olmuslardir. Gerçegi söylemek yerine her seyi gizli tutarak ondan kendilerine çikar saglamayi hedef edinenler, gizlilik sayesinde normal halkin duygularini ve dolayisiyle de kendilerini rahatlikla kontrol edebilmislerdir. Bu gizlilik, dünyaya pek çok yalanin söylenmesine, fitne fesat tohumlarinin atilmasina ve gizli oyunlarin oynanmasina uygun bir yuva olmustur.
10. KIRILMIS TÜRK DILINDEN YAPILMIS SÖZCÜKLERE BAZI ÖRNEKLER
10.1) Yukarida verdigim bilgilerin isiginda simdilik kisa bir liste ile dediklerimi canlandirmak istiyorum. Bu listede bazi Ingilizce sözçükleri ve anlamlarini verdikten sonra Türkçenin sözcüge kaynak olan sözcük veya degimini veriyorum. Bazi hallerde Ingilizce sözcük ile es anlamli diger sözcükleri de veriyorum (synomym). Dikkat edilmesi gereken husus sudur: bir tarafta yabanci bir sözcük diger tarafta Türkçe bir ifade. Her ikisi de ayni ünsüzleri ve deyisik sayida ünlüleri kullaniyor. Fakat ünlülerin bir kismi yabanci sözcükte ya düsürülmüs ve/veya baska bir ünlü ile yer degistirilmistir. Her iki durumda da anlam birbirinin ayni veya birbirinin yakini, veya biri digerinin dil bakimindan akrabasi. Ayri ayri birbirinden bagimsiz olarak gelistirilmis dillerde bu gibi sözcük benzerliklerinin olmasi olasiligi sifir denecek kadar az. Hele her iki dilde de bulunan benzer sözcüklerin ve/veya deyimlerin sayisi arttikca olasilik derecesi de iyice düser.
10.2) Benzerliklerin bu kadar yakin olabilmesi için bir dilin digerinden kaynaklanmasi gerekir. Türkçeye giren yabanci sözcükler ak zemin üstünde kara lekeler gibi hemen kendilerini belli ederler. Çünk¨¨Türk diline giren yabanci ßuozcüklerin kimligi saptirilmaz. Fakat Türkçeden yabanci dillere giren Türkce deyimler ise bilinçli olarak eritilmisler ve kimlikleri bir daha da taninmamak üzere degistirilmislerdir. Bu ancak özel yöntemlerin neticesi olabilir. Hedef üretilen sözcüklerin Türkçeden alindigini isaretleyen bütün izlerin ortadan kaldirilmasidir. Bu sebeple, gerek harflere ve gerekse hecelere yer degistirilmis olmasi çok dogaldir. Bu durumu tesadüflerle izah etmek imkânsidir. Böyle bir durumun olabilmesi için bir tarafta bilinçli bir sekilde Türkçe ile ugrasilmis olmasi gerekir.
10.3) Daha genis bir liste ayrica kitabimda verilecektir. Asagidaki listede alfabetik sira ile verilen her sözcük ayri ayri tanitilmis ve nasil degisimlere ugratildiklari hakkinda (anagrammatizing) bilgi verilmistir.
***INGILIZCEDEN BAZI SÖZCÜKLER
ACE: “outstanding” ve “one of a kind” ile es-anlamli bu sözcük Türkçe “bir” ve “essiz” anlamlarinda olan Türkçe AS sözcügünden kirilmistir. Hem yazilis ve okunus bakimindan Türkçe AS sözcügünden uzaklastirilmis olmasi onun aslinin Türkçe oldugunun taninmamasini saglar.
ACHE: pain, agony, hurt ile es-anlamli aci ve agri ifade edip Türkçe ACI sözcügünden yapilmistir. C harfi Ç’ye (CH) degistirerek ve ayrica CH’yi K sesi gibi okuyarak taninmaz hale getirilmistir.
ACCIDENT: Bu sözcük “ac-ci-dent” ve “ak-si-dent” seklinde analiz edildiginde Türkçenin “AKSI-eDENTi” (kazadi) degimi oldugu görülür. Bu aksilik yaratan bir olayin adi. Türkçe deyimdeki ilk K harfi C harfine degistirildigi halde yine K seklinde seslendilrilmekte, fakat S harfi ise yine C harfine degistirildigi halde S seklinde seslendirilmektedir. Ve böylece her hangi bir kural gözlenmemistir. Ayrica, Türkçe “EDENDI” deyiminin E ve I bas ve son ünlüleri düsürülmüs, neticede iki kirilmis veya bozulmus Türkçe sözcükler birlestirilerek yeni sözcügün Türkçe kimligi silinmistir.
ACCIDENTAL: “acci-den-tal” seklinde incelendiginde Türkçenin “aksi eden oltu/oldu”, “aksilik oldu”, “kaza oldu” anlamlarinda olan “AKSI-eDEN-ALTu” degiminden yapilmis oldugu belli oluyor. Taninmamasi için gereken kirilma ve degistirmeler yapilmis kaynak gizlenmistir.
ADJECTIVE: Türkçede “sifat”, “isimleri tasvir eden tanimlayici söz” anlamlarinin karsiligi olan bu sözcük “ad-jec-tive” seklinde incelendiginde Türkçenin “AÇIK-ETIVDI” (açik edipti anlaminda) deyiminin yozlastirilmis hali oldugu görülür.
ADORE: “worship”, “praise” ve “love intensely” ile es-anlamli olup bir kaç anlami var ki simdilik birisi ile yetinelim. “Ado-re” seklinde incelendiginde Türkcenin “ADU-ER” (adI-er) deyimi oldugu görülüyor. ER sözü is Türkçede er, koca, es, erkek, kahraman ve insan anlamlarindadir. ER sözü tersine çevrilerek gizlilik saglanmistir.
ADVERT: Türkçede “adini zikretmek” anlaminda olan bu sözcük Türkçenin “AD-VERTI” (ad verdi) deyiminin yozlastirilmis seklidir.
ANTE: “before” ile es-anlamli ve Latincesi de “ante” olan Türkçe “önce” anlaminda bir sözcük olup Türkçenin “ÖNTE/ÖNDE” sözünden üretilmistir. Sözcüklerin yapilarinin ve anlamlarinin ayni olusu birinin digerinden yapildiginin isaretidir.
ANTECEDENCE: “precedence” ve “going before” anlamlarinda olan bir sözcük olup “ante-cedence” seklinde ikiye ayirdigimizda Türkçe “ÖNTE-CEDENCE”(ÖNDE GIDENCI) deyimi ile karsilasiyoruz. Bu kirilmada Türkçe GIDENCI sözü CEDENCE sekline degistirilerek ve zaten kirilmis olan ANTE ile birlestirilip yeni bir sözcük üretilmis ve Türkçe oldugu gizlenmistir.
ANTECEDENT: “going before”, “prior in time” ile es-anlamli olup “ante-cedent” seklinde incelendiginde Türkçenin “ÖNTE-GEDENTi” (önde gidendi) degiminden gelistirildigi asikardir. Gerekli gizlilik ünlülerin degistirilmesi veya düsürülmesi ile ve bazi ünsüzlerin de degistirilmesi suretiyle saglanmistir.
ANTI: “against” anlaminda olup Türkçenin “ITEN” (karsi koyan) sözcügünden degistirilerek üretilmistir.
-ative: bir kelime sonu eki olup Türkçenin “ETIV” (etif, ediv, edip) sözünden kirilmistir.
AYE-AYE: Türkçenin “HAY-HAY” deyiminin degistirilmis hali.
BEAU: “adore” ile es-anlamli olup sevmek anlamindadir. “Bea-u” seklinde incelendiginde, kadinin beyi, esi, eri, kocasi, sevgilisi anlamlarinda olup Türkçenin “BEY-O” (BAY-O) sözünden degistirilerek yapilmis ve Türkçeden alindigi gizlenmistir.
BELIEVE: gerçekligine inanilmis inanç anlaminda Türkçenin “BILIV” (dogru-bilif, gerçek-bilip, bilinen, inanilan anlamlarinda) deyiminden yaratilmis bir sözcüktür.
BIBLIOTHEQUE: “kütüphane” anlaminda olan bu ad “bi-bli-o-theq-ue” seklinde incelendiginde Türkcenin “O-BIL-BITIK-OY” (O Bil-Bitik-Öy) deyiminden yapildigi görülür. Dikkat edilmelidir ki bu Firansizca ad içinde Türkçenin “bil” (bilgi) ve “bitik” (kitap) sözcükleri yer aldigi gibi Türkçenin “O” isaret zamiri ve “öy” (ev) sözcükleri de yer almistir. Böylece Türkçenin dört sözcügünü içine alan bir deyimi bu Fransizca kelimeye kaynak olmustur. Bu sebepledir ki kelime sanki kendi basina üretilmis gibi, gizlenmis olarak karsimiza çikmaktadir.
Yine dikkat etmeliyiz ki Arapça olarak Türkçeye girmis olan “kitap” sözcügü de Türkçenin “PITIK” sözcügünün tersinden okunmus halidir. Türkçeyi kirip yeni garip kelimeler üretme isinde Semitik halklarda Grek ve Latinlerde ve diger Avrupalilardan geri kalmamislardir. Degistirme isleminde B harfi P harfine degistirilmistir. Görülüyor ki Türkçede “Milli Kütüphane” yerine “Milli Bitikevi” denmesi en dogru bir deyim olur. Düsünün ki Fransizlar dahi BIBLIOTHEQUE adinda Türkçeyi kaynak olarak kullanmislardir
BIG: Türkçede “büyük”, “iri”, “cüseli”, “yüksek ruhlu”, “büyümüs insan” gibi anlamlarin karsiligi olan bu sözcük Türkçenin: a) “BÜYÜK” deyiminin yozlastirilmasindan; b) “BEG” (Bey) sözünün degistirilmesindan yapilmis, her iki anlama da gelen bir sözçuuktür.
BREAK: bir seyin “kirilmis” halini gösteren bu söcük Türkçenin “KIRIP” deyiminden alinip “fiil” adi olarak gelistirilmis bir sözcüktür.
BRICK: “block” ile es-anlamli olup her hangi bir harçtan yapilmis “tugla” veya “kerpic” anlamindadir. “bic-kr” seklinde incelendiginde Türkçenin “KERPIC” (tugla) sözcügünden kirilarak yapildigi görülür.
BUCKLE: Türkçede “herhangi bir gücün etkisi altinda bükülmek” anlaminin karsiligi olan bu sözcük Türkçenin “BÜKÜLÜ” / “BÜKÜLÜCÜ” deyimlerinden yozlastirilmis bir sözcüktür. Dikkat edilmelidir ki yozlastirmanin bir yöntemi olarak fiil olan Türkçe sözler “isim halinde”, “isim” olanlar ise “fiil” halinde degistirilmislerdir.
BUCKLE: Türkçede ikinci bir anlaminda “baglamak” karsiligi olan bu sözcük (Buckle my shoes) Türkçenin “BAGLA” (bagla) degiminin anlaminida içeriyor.
BUILD: “insha etmek” anlaminda olan bu söz, Türkçenin “YAPILDI” deyiminden kirilmistir.
CAT: Bu sözcügün Türkçe “KEDI” adindan geldigini izaha dahi gerek olmasa gerek.
CASUAL: “chance”, “unplanned”, “accidental”, “unexpected” ile es-anlamli olup beklenmedik bir anda olan bir kazayi ifade eder. Kelime “casu-al” (kazu-al) seklinde incelendiginde, Türkçenin “KAZA-OLU” (kaza olu/olur) deyiminden yapilmis bir sözcük oldugu görülür. Dikkat edilmelidir ki CASUAL sözü seslendirilirken içindeki S harfi Z sesinde söylenir. Bu da sözcügün Türkçeden alinmis oldugunu kapatmak için kullanilan tekniklerinden biridir.
CASUALTY: “accident” sözü ile es-anlamli olup “casu-alty” seklinde incelendiginde Türkçenin “KAZA-ULTU” (kaza oldu) deyiminden üretildigi görülür. Bu degistirmede. K harfi C’ye deyistirilip yeniden K sesi olarak söylenmekte, U ve A harflerinene yer degistirilmis, olarak ve gerçekte U sesi olan kandirici Y harfi ile sözcük bitirilmistir. Böylece kafi miktarda kirma olusturulup sözün Türkçe bir deyimden kaynaklandigi gizlenmistir. Sözcük söylenirken S harfi Z gibi söylenmekte olup gizlilige yardim etmektedir.
CHIN: Türkçenin “ÇENE” sözünün degistirilmis halidir.
CON: Türkçede “atlatmak”, “yuturmak”, “kandirmak” gibi anlamlarinda olan bu sözcük Türkçenin “KANDIRMAK” fiilinin kökü olan “KAN” sözü oldugu görülüyor.
CRACK: Türkçede “çatlamish” anlaminda olan bu sözcügün Türkçe “KIRIK” deyiminden yapildigi kuskusuzdur.
CREASE: Türkçede “kirmak”, “kat kat burusturmak”, “çizgiler halinde kiristirmak” anlamlarinda olan bu sözcük Türkçenin “KIRISh”/”KIRISH-O” (KIRISTIRMAK fiilinden) deyiminden yozlastirilarak yapilmis oldugu görülüyor.
CRIME: “suç” anlaminda olan bu sözcük “krime” seklinde incelendiginde Türkçenin “KIRMA” (kanunu kirma) anlamindaki deyimden yapildigi bellidir. K harfi C’ye dönüstürülmüs olmasina ragmen yine de K sesi ile söylendigine dikkat edilmelidir. Diger sözcükler gibi, mükemmel bir sekilde gerçek Tuurklük kimliginden uzaklastirilmis ve gizlenmistir.
CRUSH: Türkçede “ezmek”, “kirmak” anlamlarinda olan bu sözcük Türkçenin “KIRUSh” (KIRISh) deyminin yozlastirilmasindan yapilmistir. K harfi C ye dönüstürülmüs oldugu halde yine de K sesiyle söylenmektedir.
DEFAULT: Türkçede “ihmal”, “isi yapmaktan kacinma”, “mahkemede hazir olmamak” gibi anlamlarinda olan bu sözcük “def-ault” seklinde incelendiginde Türkçenin “DEF-OLTU” deyiminden yozlastirilarak yapildigi bellidir.
DELINQUENT, juvenile: Türkçede “suçlu çocuk”, “kabahatli genç”, “aklina geleni yapmakta zorluk görmeyen delikanli” anlamlarinda olan bu sözcük “deli-n-quen-t” seklinde incelendiginde dogu Anadolu ve Azeri-Türkçesinin “DELI-GANNITI”(delikanlidi, gençti, aklina geleni korkmadan yapandi anlaminda) deyiminden yozlastirilarak yapildigi görülüyor. Bu kirmada Türkçe G harfi Q harfine dönüstürülmüs, bazi ünlülere yer ve kimlik degistirilmis ve sonunda bütün sözcükler birlestirilerek Türkçeden tümüyle uzaklastirilmis yeni bir kelime yapilmistir.
DELIRIUM: Ingilizcede “madness”, “hallucination” ile es-anlamli olan ve Türkçede “hezeyan”, “sayiklayan”, “deliren” gibi anlamlarinda olan bu sözcük “deli-ri-um” seklinde incelendiginde Türkçenin “DELIRI-YOM” (deliriyorum anlaminda) deyimin yozlastirilmis hali oldugu görülüyor. Iki ayri dilin deyimleri hem morfolojik bakimdan hemen hemen ayni ve hem de anlam bakimindan biri digerine dil bakimindan akraba olan bu deyimlerin bu kadar yakin olmasi olasiligi sifirdir. Ancak birileri Türkçe deyimi karistirma yoluna gittiginde bu benzerlik derecesi gerçeklestirilmis olur. Birileri Türkçenin deyimlerini degistirirken parmak izlerini de farkinda olmadan geride birakmisa benziyor.
DELIVER: Türkçede “vermek”, “bir emaneti yerine teslim etmek” gibi anlamlarinda olan bu sözcük “deli-ver” seklinde incelendiginde Türkçenin “ELDE-VER” (elden-ver anlamlarinda) deyimin yozlastirilmis hali oldugu görülüyor.
DERM: Ingilizcede “skin” anlaminda olup Türkçe “DERIM” deyiminden alinmis, “I” ünlüsü düsürülerek “DERM| seklinde gizlenmistir.
DERMATO: yine “skin” anlaminda olup, “derm-at-o” seklinde incelendiginde Türkçenin “DERiMTI-O” (“o derimdi” yahut “derimdi o”) deyiminden alinip gizlilikle kusanmistir.
DERMATOLOGY: “deri” ve “deri hastaliklari” ile ilgili tibbin bir kolunun adi olup Türkçenin “DERIMTI-O-OLGU” (O olgunun konusu derimdi) deyiminden gelmektedir. Bunda da uzun bir Türkçe deyim deyisikliklere ugratilarak yeni bir yabanci sözcük halinde yeni bir dile kazandirilmistir.
DETECT: Türkçede “meydana çikarmak”, “kesfetmek”, “gizli bir durumu açiga çikarmak” gibi anlamlarinda olan bu sözcük “detec-t” seklinde incelendiginde Türkçenin “DIDIK-ET” (didik didik et, incele, ayrintilarini bul anlamlarinda) deyimin yozlastirilmis halidir.
DETECTIVE: Türkçede “meydana çikaran”, “kesfeden”, “gizli bir durumu açiga çikaran” anlamlarinda olan bu sözcük “detec-tive” seklinde incelendiginde Türkçenin “DIDIK-ETIV” (didik-didik-etif, didik-didik-etip, inceleyip anlamlarinda) deyimin yozlastirilmis hali oldugu görülür.
DISCOVER: “di-scov-er” seklinde incelendiginde sözcügün Türkce “KEShiV-EDER” deyiminden yapilmis oldugu görülür. Dikkat edilmelidir ki Türkçe “Sh” harfi “S” harfine dönüstürülmüstür.
DOME: Türkçede “kubbe”, “kubbe biçiminde”, “gökyüzü seklinde yapilmis” anlamlarinda olan bu sözcük Türkçenin “DAM” (dam, ev, gök-kubbe anlamlarinda) sözcügünün yozlastirilmis halidir.
EARTH: “arz” anlaminda olan bu sözcük Türkçenin “YERTI” (yerdi, arzdi) deyiminden yapilmis ve çok etken bir seilde gizlenmistir.
EARTH: “arz” anlaminda olan bu sözcük Türkçenin “YURT” (insanlarin yurdu) anlaminda olan degimden de yapilmis oldugu görüntüsünü vermektedir.
-ed: fiillerin geçmis zaman halini gösteren bu son-ek Türkçenin “idi, iti, di, dü, du” eklerinin tek ekle “-ed” seklinde gösterilen halidir. Türkçeden kirildigi fakat Türkçe anlaminda degisiklik olmadigi her haliyle bellidir.
EDUCATE: Türkçede “egitmek”, “ögretmek”, “yetistirmek”, “okumak” gibi anlamlarinda olan bu sözcük “ed-ucat-e” seklinde incelendiginde Türkçenin “OKUT-EDE” (okumak fiilinden “okuta” anlaminda) deyimin yozlastirilmis halidir.
EDUCATOR: Türkçede “egitmen”, “ögretmen” anlamlarinda olan bu sözcük “ed-ucator” seklinde incelendiginde Türkçenin “OKUTUR-EDE” (“okutur-eden”, “egitir-eden” anlamlarinda) deyimin yozlastirilmis halidir.
GATHER: Tuurkçe “toplamak” anlaminda olan bu sözcügün Türkçe “GETIR” deyiminden geldigi ve degistirildigi bellidir.
GENESIS: Bu söz “Musevi” ve “Hiristiyan” dinlerinin “kutsal” bilinen kitaplarinin “TORAH” (kanun) adi ile bilinen ve adlari Türkçe “töre, tora, türe” sözünden gelen ilk bes kitaptan birincisinin adi olup Türkçe “GÜNESh” (genes, kines, günes) sözcügünden gelmektedir. Sözün Türkçe kimligini gizlemek için Türkçenin “GENES-I-S” (“Günes I (Bir)-aS”, “Günes-Bir-Essiz” anlamlarinde) ve olasilikla “günes-si”, yahut “günes-ci”, “günese tapan” Türkçe deyiminlerinden alindigi asikardir. Zira eski Tur/Türk dünyasi onbinlerce senelerdenberi GÜNESh’e (Gün-Tanri’ya) tapan bir toplum idi. Bu sebeple eski Tur/Türk dünyasinda Günes her önemli kavrama ad verendi ve adi verilendi. Yine o sebepledir ki Türkçe bir “Günes” dilidir. 1930 larda bu kavram “Günes Dili Nazariyesi” adiyla Türk aydinlari tarafindan tanitilmaya ugrasilmis isede, kavram iyi anlasilip açik bir dille anlatilamadigindan simdiye kadar bir ragbet görmemistir. Elbetteki durumu çok iyi bilen yabanci gruplar bu kavramin elle tutulur tarafi olmadigini defalarce söyleyerek Türk aydinlarini korkutmus ve bu fikirden caydirmislardir. Bu yazimizin içinde genis ve açik bir sekilde verdigimiz izahlarimizdan, Türkçenin bir GÜNES-DILI, OGUZ-DILI, TUR-DILI VE TANRI-DILI oldugunu açiklamis ve bildirmis oluyoruz.
GILD: “altun” veya “ince yalduzlu kaplama” anlaminda olup Türkçenin “CILD/CILT” sözünden alinmis ve GILD seklinde degistirlimistir. Her nekadar bu Türkçe söz Arapca ve Farscaya aitmis gibi tanimlanirsa da bunun gerçekle ilgisi yoktur. CILD/CILT yaparken çesitli yaldizli malzeme kullanildigindan ve bunlarin arasinda “altun” da bulundugundan olsa gerek ki GILD (GOLD) sözünün altunla da ilgisi olusturulmustur.
GOD: Indilizcede “Tanri” anlaminda olup Türkçe “aGa-OD” (Aga-Od, Aga-Atash, Aga-Ot, Aga-Utu, OD-Han, Gün-Gan anlamlarinda” eski Türk dünyasinin “Günes-Tanrisini ve “aGa-ADa”, (Aga-Ata anlamlarinda) Gök-ATA-Tanrisinin adidir. Böylece Gök-Tanriyi tanimlayan bu Türkçe deyim kirilarak, degistirilerek gerçek Türkce kimliginden uzaklastirilmisdir.
HAZARD: “accident” ile es-anlamli olup “haza-rd” seklinde incelendiginde Türkçe HAZADIR, KAZADUR, GAZADUR deyimlerinden yapilmis oldugu hemen anlasilir. Bilhassa Türkçe DIR/DUR eki RD seklinde degistirilerek sözcügün Türkçeden oldugu taninmaz hale getirilmistir.
HOSPITAL: Türkçedehastalarin alinip bakildigi olarak bilinen “hastahane” sözü ile es-anlamlidir. Bu sebeple, “hos-pi-ta-al” seklinde incelendiginde adin Türkçenin “HASTA-ALIP” deyiminden geldigi görülür. Kirma isinde Türkçe “HAS” hecesi “HOS” olarak degistirilmis ve ana deyim kirildiktan sonra parçalarina yer degistirilmis ve sirasi bozularak yeniden birbirine eklenmistir. Böylece de Türkçeden olusu gizlenmistir.
HOSTILE: Türkce “düsmanca” anlaminda olan bu sözcük Türkçenin “HOS-DEIL” (hos degil) deyiminden kaynaklanmistir.
HYENA: avina karsi “haince” davranan bu çöl çakalinin adi “Y=U ve “huena” < “ha-en-u” seklinde incelendiginde Türkçenin “HAIN-O” sözünden geldigi görülür.
ILK: bir seye ilk sahib olani göteren bir sözcük olup Türkçenin “ILK” sözünden gerçek anlami yansitilarak degistirilmis bir addir.
INCIDENT: “event”, “occurance”, “accident” ile es-anlamli bir sözcük olup beklenmedik sekilde olan ve neticesi hos olmayan bir olayi tanimlar. “Inciden-t” seklinde incelendiginde Türkçenin “INCITENDi” (acitandi, zarar-ziyan verendi) degiminden geldigi görülür ki burada D ve T harflerine yer degistirilmis ve en son ünlü de düsürülerek gizlilik saglanmistir.
-ic: bir son ek olup Türkçenin “CI, CU, CÜ” eklerinden degistirilerek yapilmis bir ektir. Islamic karsiligi olan “ISLAM-CI” deyiminde oldugu gibi. Fakat CI sözü hem tersine çevrilmis ve hem de IK seklinde yaniltici olarak seslendirilmistir.
-ism: bir son ek olup Türkçenin “ISMi” deyiminden degistirilip son ek olarak kullanilan bir ektir. Islam-ism karsiligi olan “ISLAM-ISMI” (ismi Islam, adI Islam) deyimlerinde oldugu gibi. Yaniltici olarak “-ism” seklinde seslendirilerek Türkçe kimliginden uzaklastirilmistir.
-ite: bir son ek olup Türkçenin “ITI” (idi) ekinin aynidir. Islam-ite karsiligi olan “ISLAM-IDI” deyiminde oldugu gibi. Yaniltici olarak “-ite” seklinde seslendirilerek Türkçe kimliginden uzaklastirilmistir. Bu sözcüklerde Türkçe eklerin nasil degistirildigi açikca görülüyor.
KING” bir ülkenin basi olan kral, hakan, aga anlaminda olan bu söcük Türkçenin “KIN-aGa” (Kin-Aga, Kün-Aga, Gün-Aga) anlamlarinda Gün-Tanri yahut Gün-Han’in adi olan Türkçe deyiminin kisaltilmasindan türetilmistir.
LEADER: bir gruba, bir millete ve/veya bir ülkeye “önderlik etme durumunda olan bir kimseyi tanimlayan bir deyim olmak dolayisiyle, “le-ad-er” seklinde incelendiginde Türkcenin “ILERDE” (ileride) deyiminden alindigi görüntüsünü veriyor. Yabanci dillere yeni sözcük üretmede Türkçe kaynak deyimin kirilmasi kurali hakim olduguna göre, bu Türkçe deyiminde ayni sekilde elden geçtigi beklenebilir.
LEAKED: Ingilizce “seepage” sözcügü ile de es-anlamli olan bu sözcük ile bir kaptan herhangi bir seyin aktigi ifade edilmektedir. Bu anlamiyla ve “le-ak-de” seklinde incelendiginde, Türkçenin “DELIK-O” ve/veya “ELEKDI” sözcükleri ile iliskili oldugu ortaya çikiyor. Elek araci su tutmadigi gibi delikli olan her kabin da su veya baska bir akabilen nesneyi akitmasi dogaldir. Belliki sözcük bu Türkçe sözlerden kirilarak yeniden sekillendirilmistir.
LIBRARY: Türkçe karsiligi “kütüphane” olan bu sözcük “Libr-ary” seklinde incelendiginde Türkçenin “BiLIR-YER” (bilir yer/yeri, bitik evi) anlamindaki deyimin kirilmasindan ve yeniden düzenlenmesinden yapilmis oldugu görülüyor. “Library” bir yerdir ve içinde pek çok bilgi veren kitaplar olduguna göre onun “bilir-yer” olarak tanimlanmasi da çok mantiklidir.
-like: “gibi” ve “benzer” anlamlarinde olan olan bu ek Türkçenin “-LIK” ekinden alindigini isaretliyor. Nitekim, Ingilizce “father-like” deyimi ile Türkçe “babalik” deyimi, yahut “baby-like” ile “bebeklik” deyimleri ayni olup her ikiside “like” ve “LIK/LiK” ekleriyle bitmektedirler.
LIQUID: “akmaya” meyilli nesneye verilen ad olup, “li-qu-id” seklinde incelendiginde Türkçenin “aKUDILI” (akitili yani bir kaptan baska bir yere akitila-bili, yahut bir su kanalinda, borusunda akitila-bili anlaminida) bir deyimden kirilarak yapilmis oldugunu gösteriyor.
LOGY: Her nekadar Ingilizce “-logy” eki “logic” (sound reasoning) deyiminden geldigi iddia ediliyorsada, bunun dogruluguna inanmiyorum. Verilen bilgilerde -logy” ekinin Grekce “söz, konusma” anlaminda “logos” sözünden geldigi iddia ediliyor. Bence, “-logy” eki Türkçenin “olgu” degimidir. Olgu” sözü herhangi bir konuda bir “olgu” nun yaratilmasi ve gelistirilmesidir. Bir “olgu” gelistirilirken de onun nasil ve ne sekilde gelistirilecegi planli ve mantikli bir seklide incelenir atilmasi gereken adimlar planlanir. Böylece Türkçe “olgu” ve “mantik” birbirine daha yakin ve ele ele gelisen kavramlardir. Böylece -logy” ekinin etimolojisinin Grekçe “logos” (söz, veya “konusma oldugu inandirici degil. Örnegin: ETYMOLOGY sözcügü Türkcenin “ETUM-OLGU-O” (“adum-Olgu-O” yani “adlarin olgusunu inceleyen ilim dalinin adi olup Türkçe bir deyimdir. Onun Grek dili ile ilgisi, Grekleri bu Türkçe deyimi alip kirarak yeni bir sekle sokup kendilerine dil edinmeleridir.
LOVE: Yine “adore” ile es-anlamli olup “sevgi” anlaminda olup Türkçenin “ALAV”, alev, atash kavramindan gelen bir sözcüktür. Burada gerçek fiziksel bir sicaklik konu olmayip, mecazi anlamdaki sicaklik, atesli olustur. Zaten, “love” sözü de söylenirken “LAV” seklinde seslendiriliyor ve bastaki A ünlüsü seslendirmede söylenilmiyor.
LUKE-WARM: Bu sözcükle, bir seye dokunuldugunda duyulan ‘ILIK” bir duyusu ifade etmektedir ki Türkçenin “ILUK-UARuM” (ILIK-uyarim, ILIK-uyarma yaratan bir sicaklik anlaminda) deyiminden kirilip alinmis olmalidir, W = uu.
MAN: Türkçede “insan” anlaminda olan bu sözcük gerçekte Türkçenin “men/man/ben” anlaminda olan birinci sahis tek kisi zamiri olmakla beraber, sahsin kendisini gösteren ve böylece kendisinin “man = “insan” oldugunu isaretliyen Türkçenin “MEN/MAN/BEN” sözü ile aynidir. Anlam bakimindan Türkçe sözün çok az kullanildigi bir anlamla tanimlastirilarak Türkçeden uzaklastirilmistir.
ME: Türkçede “men/man/ben”, “meni/beni”, “mene/mana/bana” gibi anlamlarinda olan bu sözcük Türkçenin “MEN/MAN” (birinci sahis tek kisi kisisel zamir anlamlarinda) deyimin yozlastirilmis halidir.
MINE: Türkçede “menim/benim” anlaminda olan bu sözcük Türkçenin “MENIM” (benim anlamlarinda) deyimin yozlastirilmis halidir.
MULTIPLY: Türkçede karsiligi “çarpma” olan bu matematik islemi gerçekte pek çok “toplama” isleminin arka arkaya yapilmasi demektir. Çagdas “bilgisayar” tekniginde “çarpma islemi” “toplama islemini” defalarca yapmak suretiyle yapilir. Böylece, sözcük “m-ul-tip-ly”, y=u, seklinde incelendiginde Türkçenin “TOPLAMaLU” deyimini buluyoruz. Bunun gibi MULTIPLE sözcügü de yine Türkçenin “TOPLAMaLU” deyiminden geliyor.
Name: “appellation”, “proper name” ile es-anlamli sözcük olup Türkçenin “NAMI” (adi) sözünden yapilmistir. Örnegin: “proper name” Ingilizce deyimi Türkçenin “PIR-APA-ER-NAMI” (Bir ata er nami/adi) deyimi oluyor. Bu kadar benzerligi olmasi bir shans eseri olarak izah edilemez.
NEGROID: “kara” renkli insanlari tanimlayan bu sözcük, “ne-gro-id” seklinde incelendiginde Türkçenin “NE-KARADI” (ne kara idi) deyimi olarak karsimiza çikiyor. Elbetteki bu Türkçe deyim de digerleri gibi kirilmis, degistirilmis ve yeniden sekillendirilerek yeni fakat Türkçeden uzaklastirilmis bir sözcüktür.
OCEANUS : iki büyük okyanuslara verilen ad olup “o-cean-us” seklinde incelendiginde Türkçenin “O-ACUN-SU” (“O-sonsuz-su”) deyimi olarak karsimiza çikiyor. Türkçe deyim bilinçli sekilde degisime ugradigi için Türkçe kimligi gizlenmistir.
OMBUDSMAN: bu oldukca yeni sözcügü yazinin basinda da açiklamistim. Sözcük aslinda Türkçenin “MABUD-OSMAN” deyiminden kirilarak yapilmistir.
OUS: Ingilizcede bir sifat eki olarak kullanilan bu ek, yine Ingilizcenin “glorious”, “splendid”, “magnificent”, lustrous, brilliant, “shiny”, “glowing”, “radiant”, “luminous”, “grand”, extraordinary, “excellent”, “superb”, “dazling”, “georgous”, “beautiful” ve bunlar gibi pek çok sifatlarla es anlamlidir. Dikkat edilmelidir ki bütün bu sifatlar hep eski Tur/Türk duunyasinin Gök-Tanrisini (Gö-Ata-Tanri, Günesi (Kün-TanrI) ve Ay’i (Ay-Tanri) OGUZ’u tanimlayan sifatlardir. Zaten OUS adi da Türkçenin OGUZ adinin kisaltilmis sekli olup Türkceden alindigini nerdeyse bagirarak ilan ediyor. Es-anlamli Ingilizce sözcüklerin Türkçe kaynagi olan deyimler ayrica baska bir listede verilecektir.
PLAN: bir islemin baslatilmasindan bitirilmesine kadar gereken her türlü islemleri önceden tesbit eden ve yapilmasini öneren bir program olup Türkçenin “aPiLAN” (yapilan) degimininden kirilarak yapildigini gösteriyor.
PRECEDENCE: “antecedence” ile es-anlamli olup “pre-ceden-ence” seklinde incelendiginde Türkçenin “BIRINCI-GEDEN”, “birinci giden” veya “önde giden” anlamlarinda olan deyimden üretildigi anlasilir. Gereken kirmaca ve deistirme yapilarak sözcügün Türkçe kimligi gizlenmistir.
PRINCIPAL: Türkçe “ana”, “bash” ve “temel” sözcükleri karsiligi olup “princi-pal” seklinde incelendiginde Türkçenin “PIRINCI OLUP” (birinci-olup) degiminden yapilmis oldugunu gösteriyor.
PRINCIPLE: Tuurkçe “temel bilgi” anlaminda olup “princi-ple” ßeklinde incelendiginde Türkçenin “BIRINCI BIL” (birinci-bilgi, temel bilgi anlamlarinda) degimden yapilmis oldugu görülüyor.
PROSTITUTE: “pros-ti-tu-te” seklinde incelendiginde Türkçenin “ATI-OROSPU-ITI” (adi-orospu-idi) degiminden geldigi ve bir hayli kirildigi belli olan üç Türkçe sözcügün birlestirilmesinden türetilmis bir sözcüktür.
POLY: “çok” anlaminda Grek diline ait oldugu söylenen bu sözcük, “pol-y” seklinde incelendiginde Türkçenin “BOL-U” (bol-o, çok-o anlaminda) deyiminden alindigini gösteriyor. Bati dillerindeki V ve Y harfleri aslinde eski çaglarin U harfi olup sonradan bir nevi sekil degistirmistir ve dolayisiyle sasirtici bir harftir. Y harfi çogu zaman U, bazan I ve bazan da Y sesi verircesine kullanilir. Bu sebeple, “çok” anlaminda olan “poly” sözcügü “pol-u (bol-o) degiminden türetilmistir.
POLITICIAN: Ingilizcede “demagogue”, “agitator”, “manipulator” sözcükleriyle es-anlamli olup “pol-itici-an” seklinde incelendiginde Türkçe iki deyimle karsilasiyoruz: a) “an” eski Türkçenin çogul eki olup günümüz Türkçesinde ler, lar ekleri ile ifade ediliyor. Böylece, “BOL-ITICI-AN” (“bol-itici-ler”) anlamini tasiyor. Politika ile ugrasanlarin yaptiklarini göz önüne aldigimizda, bu tanimlamanin dogrulugu görünüyor; b) “bol-aticiyan”, “çok-yalanci”, “inanilmaz-güvenilmez kimse” anlamlarindaki Türkçe “BOL-ATICI-IaN” deyiminden türetilmis oldugunu isaretliyor. Bu tanimlama da yine politikacilarin davranislarini ***et acik bir sekilde tasvir ediyor. Böylece, denebilir ki “politician” sözcügü de Türkçenin deyimlerinden degistirilerek yapilmis olup digerleri gibi Türkçe kimligi gizlenmistir.
PROPAGANDA: Türkçede “herhangi bir konuda konusma yoluyla karsidakileri ikna etmege çalisan kimsenin yaptigi ish” anlaminda olan bu sözcük “pr-opa-ganda” seklinde incelendiginde Türkçenin “PIR-APA-GANDI” (bir apa/baba kandirildi anlaminda) deyimin yozlastirilmis hali oldugu görülüyor. Yani “prpopaganda” isinde, söylenenler dögru da olsa egri de olsa hedef birilerinin “kandirilmasi” isidir.
QUITE: Türkçede “tamamen”, “bütün bütün”, “***et” gibi anlamlarinda olan bu sözcük “qu-i-te” seklinde incelendiginde Türkçenin “***ET” deyimin yozlastirilmis hali oldugu görülüyor.
REPEAT: “tekrar etmek” anlaminda olan bu sözcük “rep-eat” seklinde incelendiginde Türkçenin “BIR-TAhA” (bir daha, tekrar et anlaminda) deyiminden türetilmis oldugu gözleniyor. Dikkat edilmelidir ki Türkçe “bir” sözü, “per” ve “rep” seklinde ve daha” sözü de “taa” ==> “eat” seklinde degistirilip birlestirildikten sonra yeni “repeat” sözcügü türetilmistir.
SALE: Türkçenin “ALIS” (satin alish) deyiminden kaynaklaniyor.
SCHOOL: “s-kool” seklinde bakildiginda Türkçenin “aS-OKUL” (“bir okul” yahutta “Okul-as/az/essiz” anlaminda) degimi oldugu görülüyor. Sözcügün söylenisinde, CH harfi “K’ sesini verir seklinde söylenmekte, böylece Türkçe deyimin kimligi gizlenmistir.
SEA: Türkçe “deniz” anlaminda olan bu sözcügün Türkçe “SU” söz`ünden geldigi asikârdir.
SEEPAGE: Türkçe “SIZINTI” anlaminda olan bu sözcük “see-p-age” seklinde incelendiginde Türkçenin “SU-AKIP” degimi ile karsilasiyoruz. “su-akip” degimi ise “sizinti” ile es anlamlidir.
SERIAL: Türkçede “seri halinde olan” anlamindaki bu sözcük “seri-al” seklinde incelendiginde Türkçenin: a) “SERI-OL”; b) “SIRALI” deyimleri ile karsilasiyoruz. Böylece bu Ingilizce sözcügün bu Türkçe deyimlerden yapildigi gün gibi bellidir.
SERIES: Türkçede “seri”, “sira”, “silsile”, “dizi” anlamlarinin karsiligi olan bu bu sözcük “seri-es” yahut “seri-se” seklinde incelendiginde Türkçenin “SERICI” deyimi ile karsilasiyoruz, yani “seri-yapan”, “dizi-yapan”, “bir sira izleyen” anlamlarinda ki deyimden yapildigi görülür.
SERV: Türkçede “hizmet etmek”, “hizmet vermek”, “ish-yapmak”, “kulluk etmek” gibi anlamlarinda olan bu sözcük “s-erv” seklinde incelendiginde Türkçenin “iSh-VER” deyimin yozlastirilmis hali oldugu görülüyor.
SERVER: Türkçede “hizmetci”, “hizmet veren”, “ish-veren”, “kulluk eden” gibi anlamlarinda olan bu sözcük “s-erver” seklinde incelendiginde Türkçenin “iSh-VERIR” deyimin yozlastirilmis hali oldugu görülüyor.
SERVICE: Türkçede “hizmet etmek”, “bakimini saglamak”, “ish-vermek”, “onarmak” gibi anlamlarinda olan bu sözcük “s-erv-ice” seklinde incelendiginde Türkçenin “iSh-VERICI” deyimin yozlastirilmis hali oldugu görülüyor.
SERVANT: Türkçede “hizmetci”, “hizmet eden”, “ish-yapan”, “ish-veren” gibi anlamlarinda olan bu sözcük “s-erv-ant” seklinde incelendiginde Türkçenin “iSh-VERENTi” deyimin yozlastirilmis hali oldugu görülüyor.
***: bu sözcük te “****” seklinde incelendiginde ve K’dan sonraki S harfi “Sh” ile degistirildiginde kelimenin Türkçe karsiligi olan ve cinsel temasi anlatan “SIKISh” deyimi elde edilmis olunur. Böylece sözcügün aslinin Türkçe oldugu asikardir. X harfi aslinda gizleyici bir harf olup Türkçenin KS, KAS/ KES, KIS, KUS, KOS fonemlerini gizleyen bir harfdir. X harfi ayni zamanda eskilerde KH Türkçenin yumusak G’si veya dogu Anadolu ve Azerbaycan Türkçesinde girtlaktan gelen KH sesini temsil ediyor, örnegin “aga” veya “akha” sözcüklerinde oldugu gibi.
SHEEN: Türkçe “PIRILTI” ve “parlaklIk” karsiligi olan bu sözcük “eshen” seklinde incelendiginde Türkcenin “IShIN” sözcügü ile ilgili oldugu, olasilikla ishildayan, parlayan anlamlarinda “IShIN” deyiminden alindigi gözetiliyor. SHEEN sözünde iki e ünlüsünün yanyana bulunusu kelimenin baska bir deyimden türetildiginin isaretidir. Iki e ünlüsuunün yanyana olusu, ünlüyü daha da inceltme araci olarak kullanildigi tezi ise pek inandirici olamaz.
SHINE: bu sözcük te Türkçe “parlamak”, “IShIK saçmak” ve “parlak olmak” gibi anlamlarda olduguna göre, o da Türkcenin “IShIN” sözcügü ile ilgili olup onun degistirilmis halidir.
SORRY: Türkçede “üzgün”, “özürlü”, “kederli”, “kusurlulugundan pisman olma” anlamlarinda olan bu sözcük “sorru” seklinde incelendiginde Türkcenin “OSüRRU” (özürrü, özürlü, kusur anlaminda) deyiminden kaynaklandigi ve degistirilerek yapildigi görülüyor.
SORTIE: Türkçenin “disari çikis” anlaminda olan bir sözcük olduguna göre, “sor-ti-e” <== “ti-sor-e” seklinde incelendiginde eski Türkçenin “TISARI” (DIShARI, ÇIKISh anlamlarinda) deyimi oldugunu görüyoruz. SORTIE ve TISARI, diger kirilmis sözcüklerde oldugu gibi, her sözcügün bel kemigini yapan, iskeletini teskil eden ayni ünsüzlere sahip olup onlari birbirine baglayan degisik ünlüleri haizdirler. Birbirinden ayri gelismis iki ayri gruptan olan dilin iki ayri sözcügünün hem ayni ünsüzlerden yapilmis olmasi ve hem de ayni anlami içermesi olanagi sifir denecek kadar azdir. Bu sebeple, “SORTIE” Türkçe “TISARI” deyiminden kirilarak (anagrammatized) türetilmis bir sözcüktür. Sortie’nin Ingilizce karsiti olan EXIT sözcügü de EXIT <== “EKSIT” <== “ÇIKIShTI” degiminden kirilarak türetildigi bellidir. Ç harfi düsürülmüs ve Sh sesi S harfine çevrilip gerekli baska degistirme ve kirmalar da yapildiktan sonra EXIT haline getirilmistir.
SPILL: Türkçenin “sepilmek”, “dökülmek” sözcükleri karsiligi olan bu sözcük Türkçenin “sepilmek” sözünden kaynaklanan “SEPIL” deyimi ile ilgili olup degisime ugramistir.
SQUARE: Türkçede “dört kenari esit dik-dörtgen”, “sehir içindeki meydan” anlamlarinda olan bu sözcük “square” <== “s-q-u-are” seklinde incelendiginde Türkçenin “aS-U-KARE” deyimi çikiyor ki bu deyim de “essiz-o-kare”, “bir-o-kare”, “essiz-o-meydan” anlamlarini içeriyor. “Kare” sekiller arasinda özel haliyle essiz olan bir sekildir. Ayni sekilde sehir ortasinda genellikle “kare seklinde olan bir meydanin da alis/veris merkezi olmasi dolayisiyle özel bir durumu vardir. [5]
SQUEEZE: Türkçe “sikmak”, “ezmek” fiillerinin karsiligi olan bu sözcük “squ-ee-ze” seklinde incelendiginde Türkçenin “SIK-VE-EZ” degiminden alinip islendigi görülür.
STORE: Türkçede”magaza”, “dükkan” karsiligi olan bu sözcük “st-o-re” seklinde incelendiginde Türkçenin “SETER-O” (SATAR-O) degiminin kirilmis hali oldugu anlasilir.
STORY: Türkçede”hikâye”, karsiligi olan bu sözcük “s-tor-y” seklinde incelendiginde Türkçenin “U-TUR-uSh” (“uydurus”), yahut “st-ory” seklinde tersinden okundugunda “yaratish” anlamlarinda olan deyimlerden alinip kirildigi anlasiliyor.
SWIM: Türkçede”yüzme” karsiligi olan bu sözcük “suim” seklinde incelendiginde Türkçenin “ÜZME” (yüzme) deyiminden kirilmis oldugu görülüyor.
SWAIN: bu sözcük Ingilizce “adore” ile es-anlamli olup sevmek anlamindadir. Böylece Türkçenin “SEVEN” sözünden degistirilerek gelistirilmistir.
TAG: Türkçede “ufak sarkik uc”, “yafta”, “etiket” karsiligi olan bu sözcük Türkçenin “TAK” (üzerine bilgi yazilip takilan anlaminda) degimden geldigi bellidir.
TAG: Türkçede “elim sende” diye bilinen çoçuk oyununda önemli olan “degme” oldugundan ve bu oyun batida da oynandigindan Türkçenin “TEG” (“degmek fiilinin kökü olan “deg”) degiminin ayni oldugu görülüyor.
TECHNOLOGY: Türkçede simdilerde “teknik isler ilmi” anlaminda olan bu sözcük “techn-o-logy” y=u, seklinde incelendiginde Türkçenin “TEKNE-OLGU-O” deyimin yozlastirilmis hali oldugu görülüyor. TEKNE geminin govdesini teskil eden kismidir. Böylece, Bati dillerininmis gibi görünen bu “technology” sözcügünün asli Türkçe bir deyim olup eski çaglarin “tekne” yahut “gemi” yapma islerinde kullanilan her türlü teknigi içine alan bir ilim kolunun adi oluyor. Deyimin Türkçeden gelmesi eskidenberi Tur/Türk insaninin “tekne” yapma ve denize acilmakla ugrastiginin göstergesidir. En azindan Tur Fenikeliler (EFE-Kin-Eli” liler denizcilikle ugrasan Tur/Türk insanlaridi.
THROUGH (thro, thru): Türkçede “bir yandan öür yana”, “bir basindan obür basina, “dosdogru” anlamlari karsiligi olan bu sözcük Türkçenin “TOGRU” (dogru) sözünün yozlastirilmasindan yapilmis oldugu görülmektedir.
TOSS: Türkçede “atmak”, “silkmek”, “çalkalamak”, “çalkandirmak” gibi anlamlarin karsiligi olan bu sözcük Türkçenin “ATIS” (atmak fiilinden) deyimi ile ilgili oldugu görülüyor.
TREASURE: Türkçede “hazine”, “degerli sey”, “biriktirilmis eser” gibi anlamlarin karsiligi olan bu sözcük “tr-eas-u-re” seklinde incelendiginde Türkçenin “ESER-TUR-A” (“eserdur-o”, “eserdir-o” anlamlarinda) deyiminden alinip yozlastirildigi ortaya çikiyor. TREASURE sözcügünün ikinci bir anlami da Türkçe “TUR-ESERi-A” (“Tur-seri-o”, “Türk-eseri-o” anlaminda) degimden alinip yozlastirdigi ve ayni zamanda dünya müzelerinde toplanan eski paha biçilmez eserlerin eski “Tur/Türk-Eserleri” oldugu gerçegini dile getirmesidir. Görüldügü gibi Türkçe deyimler hasin bir sekilde kirilip dagildiktan sonra, Türkçe olmaktan uzak yeni sözcükler yapilmistir.
TRUE: Türkçede “gerçek”, “dogru”, “aru/ari”, “katkisiz”, “safi” gibi anlamlarin karsiligi olan bu sözcük Türkçenin: a) “TOGRU” (dogru); b) “ARU-TI” (ariti, safti, katkisizdi anlamlarinda) deyimlerinden alinip yozlastirilmistir.
TUCK: Türkçede “tikmak”, “üstünü örtmek”, “katkat etmek” gibi anlamlarin karsiligi olan bu sözcük Türkçenin “TUKA” (TIKAMAK fiilinden “TIKA” sözü ile es anlamli) deyiminden alinip deistirilmistir.
TURN: Türkçede “töndürmek”, “döndürmek “, “çevirmek” gibi anlamlarin karsiligi olan bu sözcük Türkçenin “TUNER” (döner) deyimini yozlastirilmis halidir.
VIGILANCE: Türkçede “kanuni yetkisi olmadigi halde kanunu kendi eline alan”, “vurmak için tetikte duran” gibi anlamlarin karsiligi olan bu sözcük “vig-ilan-ce” seklinde incelendiginde Türkçenin “ÖC-ALANCI” degiminin yozlastirilmis sekli oldugu görülür.
VIGILANTE: Türkçede “öç almak için uyanik olan”, “vurmak için tetikte duran” gibi anlamlarin karsiligi olan bu sözcük “vig-ilan-te” seklinde incelendiginde Türkçenin “ÖC-ALAN-TI” (kanunu kendi eline alandi) degimi oldugu açik bir sekilde ortaya çikiyor.
WAR: Türkçede “savash”, “harp”, “savashmak”, “harp etmek” anlamlarinin karsiligi olan bu sözcük Türkçenin “VUR” (vurmak fiilinin kökü) degiminin biraz yozlastirilmis seklidir. Yozlastirildigi için de Türkçeden alindigi taninmaz hale getirilmistir.
WARRIOR: Türkçede “savashci”, “harpci”, “cenk eri”, “asker” anlamlarinin karsiligi olan bu sözcük Türkçenin “VUR-eRI-O-eR” / “VURUYOR” deyiminin birlestirilerek yozlastirilmis halidir.
***
11) Bu liste kitabim için hazirladigim büyük bir çalismamin küçük bir kismidir. Bu gösterdiklerim yalniz Ingilizce için geçerli olmayip diger Bati dilleri ve Semitik diller içinde ve belki de diger diller içinde geçerlidir. Tamamini daha sonra iletecegim. Bu çalismamizda Türk dilinin ne kadar eski bir dil oldugunu, kendisinin eski çaglarda bir dünya dili oldugunu ve baska dillere de kaynak BIR-ATA dil (< “PROTO” DIL) oldugunu kanitlari ile gösterdim. Umid ediyorum ki Türkçeyi diger dillerle karsilastirarak inceleyen dilciler bu yeni karsilastirma yolunu da denerler. Bu çalismadan çikan baska bir sonuç ta Tur/Türk dünyasinin komsularinin Türk dünyasina karsi ne kadar ***ri samimi, sinsi ve gizli davrandiklarini ögrenmis oluyoruz. Bu
12) Bütün bu buluslarin isigi altinda yapilacak is, atalarimizi saygi, gurur ve esenlikle anip, onlarin biraktiklari medeniyet ve kültür hazinelerine tekrar sahip çikmak ve Türkçeyi yeniden gelistirmektir. Ilk islerimizden birisi ve birincisi dilimizi izinsiz alip kendilerine dil yapanlarin dillerinden geri alip, her üretilmis sözcügün gerçek Türkçe kimligini çikarip, onlari yeni Türkçe sözcükler halinde Türkçeye kazandirmaktir. Böylece aslinda dünya dillerinin ata veya ana dili olan Türkçeyi yeniden zenginlestirerek onu tekrar bir dünya dili haline getirmektir. Bu okadar zor bir is degildir. Fakat sabir, sebat ve Türk insaninin kendine güvenini istemektedir.
13) Bu çalismadan ortaya çikan baska bir önemli husus ta uzak geçmiste Türklerin atalarinin kendilerini kendi kültürlerinde nasil ifade ettiklerini ögrenmek olmustur. Bu bize kendimizi geçmis tarihimize yeniden baglamayi ¨gretecektir. Artik güvenilir ve inanilir tarafi kalmamis bu dünyada, Türk insani kimsenin onayini istemeden kendi geçmisini kendisi yazmak, kendinin ve kendi öz dilinin gelecegini yine kendisi tayin etmek zorundadir. Ancak o zaman, onbinlerce yillik geçmisin tarihini yaratmis, yasatmis ve yönlendirmis olan Türklerin atalari kutsal mezarlarinda sad olacak ve Türk dünyasinin yeni nesilleri de atalarina layik gururlu, alni ak, basi dik bir nesil olarak gelecegi ve onun getirecegi sorunlari gögüsleyeceklerdir. Baskalarina güvenip onlardan fikir soruldugu takdirde yine dizgini baskalarinin eline vermis olacagiz. Ey Türk dünyasinin insani! Baskalarinin atinin terkinde degil kendi atina yalniz kendin binip onu maharetle sürmesini yeniden ögreneceksin. Bunu bil ki bagimsizligini, dilini, Türk adini ve töreni kaybettigin gün, dünyanin en eski ve uzun ömürlü Tur/Türk devleti olan Eski Masar Devletini yok ettikleri gibi seni de yok etmekten çekinmeyeceklerdir.
Polat Kaya, M. Sc. E. E.
15 Nisan 2002
DIPNOTLAR
1 “New World Translation of the Holy Scriptures” by New World Bible Translation Committee, 1984, p. 18-19.
“1 Now all the earth continued to be of one language and of one set of words. 2 It
came about that in their journaying eastward they eventually discovered a valley plain in the land of Shinar, and they took up dwelling there. 3 And they began to say, each one to the other: “Come on! Let us make bricks and back them with a burning process”. So brick served as stone for them, but bitumen served as mortar. 4 They now said: “Come on! Let us build ourselves a city and also a tower with its top in the heavens, and let us make celebrated name for ourselves, for fear we may be scatterred over all the surface of the earth. 5 And Jehovah proceeded to go down to see the city and the tower that sons of men had built. 6 After that Jehovah said: Look! They are one people and there is one language for them all, and this is what they start to do. Why, now there is nothing that they may have in mind to do that will be unattainable for them. 7 Come now! Let us go down and there confuse their language that they may not listen to one another’s language. 8 Accordingly Jehovah scattered them from there over all the surface of the earth, and they gradually left off building the city. 9 That is why its name was called Ba’bel, because there Jehovah had confused the language of all the earth, and Jehovah had scattered them from there all the surface of the earth.”1
2 Sir Wallis Budge, “An EGYPTIAN HIEROGLYPHIC DICTIONARY”, Dover Publication, Inc., New York, 1920. Vol. II, “LIST OF EGYPTIAN KINGS”, p. 917-946.
3 Sir E. A. Wallis Budge, “Egyptian Language”, London and Henley: Routledge & Kegan Paul, New York: Dover Publications Inc, Fourteenth Impression, 1977. The following text is from the inside cover-jacket and also in the introduction of Chapter I of his book entitled “Egyptian Language” written in 1910 in British Museum:
“The ancient Egyptians expressed their ideas in writing by means of a large number of picture signs, known as hieroglyphics. They began to use them for this purpose more than seven thousand years ago, and they were employed uninterruptedly until about 100 BC, that is to say, until nearly the end of the rule of the Ptolemies over Egypt. It is unlikely that the hieroglyphic system of writing was invented in Egypt, and evidence indicates that it was brought there by certain invaders who came from north-east or Central Asia; they settled down in the valley of the Nile, somewhere between Memphis on the north and Thebes on the south, and gradually established their civilization and religion in their new home. Little by little the writing spread to the north and to the south, until at length hieroglyphics were employed, for state purposes at least, from the coast of the Mediterranean to the most southern portion of the Island of Meroë, a tract of country over 2,000 miles long.”
4 .G. S. Kirk, “The nature of Greek Myths” Penguin Books, 1974, p. 267.
5 ÇILDIR’da benim köyümün adi “SUKHARA” idi ve bir ovada ve daglarin eteklerine dizilmis diger köylerin ortasinda idi. Bu sebeple olsa gerek ki bir nevi diger köylerin meydani idi. Diger köylüler genellikle gelip bizim köyde alis verislerini yaparlardi. Bu sekilde digerlerine bir meydan rolu oynuyordu. Ayrica köyün ortasinda bir su çikardi ki ona “KARA-SU” derlerdi. Böylece denebilirki köyün diger köylere nazaran yerlesimi ve içinden çikan suyun da adindan olsa gerek ki benim köyüme “SUKHARA’ denilmis.