Ayrımcılık ve nefret
Sınırsız öfkeyle dağılırken acemi bilgeliğim , yakalar gözyaşlarımı… Çocukluğumdan gelen beyaz zambak kokusu; Nemli bir hüzünden başka bir şey değilim. Bilinmezim. Kaybolup aranması unutulmuş bir çocuğum.
İşte Aragon böyle anlatıyor karma-karışık şifrelerle örülü insanı. Deyerli dinleyiciler; nefret ve ayrımcılık kullanılan oldukça yeni bir kavram olmasına rağmen bu kavramların dile getirdiği eylemlerin kendisi oldukça eskidir. Söze Bir öyküyü sizlerle paylaşarak başlamak istiyorum.


Bir kızılderili dede ile torunu evlerinin önünde oturmuş, biraz ötede boğuşan biri siyah diğeri beyaz iki köpeği seyrediyorlarmış. Torunu sormuş:
-Dedeciğim; sen, neden iki tane köpek besliyorsun? Dede yanıtlamış:
-Onlar benim için iki simgedir evlat. Hoşgörünün ve nefretin simgesi. Hoşgörü ve nefret de içimizde işte böyle bu köpekler gibi sürekli mücadele eder durur.” Torun yine sorar:
-Peki, sence hangisi kazanır mücadeleyi? Bilge reis derin-derin gülümser ve der ki:
-Hangisi mi evlat? Elbette ben hangisini daha iyi beslersem o kazanır.
Evet içimizdeki duygulardanhangisini daha çok beslersek yaşamımıza o duygu egemen olur. Fakat, günümüzde çok kolay sevginin yerini nefret; hoşgörünün yerini ötekileştirme almaktadır. Ayrımcılığın temelinde; kendine benzemeyene, kendinden farklı olana duyulan önyargılı tutum ve eylemler yatmaktadır.
Kuşkusuz, insanlık tarafından işlenen ve insanlığı alçaltan suçların en başında ayrımcılık ve nefret suçları gelmektedir.
Bu nedenle; Türkiye’nin, ısrarla bir parçası olmak için aday olduğu Avrupa Birliği üyesi ülkelerin büyük bir çoğunluğu nefret saikiyle işlenen suçları ve ayrımcılık suçunu ya Ceza kanunlarına genel bir ağırlaştırıcı hüküm ya da ayrı bir Nefret, ayrımcılık Suçları Yasası çıkarmak suretiyle farklı hükümlere tabi kılmaktadır.
Üstelik Sadece Avrupa Birliği değil, aynı zamanda Avrupa Konseyi üyesi ülke ve kurumları da nefret ve ayrımcılık suçları için ayrı yasa ve politikalar belirlemektedir.
Yine Nefret suçlarının, bunlara sevk eden saik nedeniyle farklı bir muameleye tabi tutulması gerektiği Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin değişik kararlarında da dile getirilmektedir.
Hal böyleyken; resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 6529 sayılı TEMEL HAK VE HÜRRİYETLERİN GELİŞTİRİLMESİ AMACIYLA ÇEŞİTLİ yasalarda DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR yasanın 15. Maddesiyle türk ceza yasasının ayrımcılık suçunu düzenleyen 122. maddesi deyiştirilerek maddenin uygulanması iyice işlevsiz hale getirilmiştir.
Her ne kadar; yapılan bu değişiklikle, türk ceza yasası kapsamında nefret suçları yeni bir düzenleme olarak yasada yer alıyormuş gibi gösterilse de; zaten ısbat yükümlülüğü gibi nedenlerden dolayı uygulanmasında büyük sıkıntılar yaşanan 122. Madde uygulaması bundan sonra; nefret saikinin aranması sebebiyle iyice işlevsiz hale getirilmiştir.
Kanımca burada yapılması gereken yeni düzenleme; ayrımcılık suçunun nefret saikiyle işlenmesi halinde ayrımcılık suçunu işleyen faile verilecek ceza belli ölçüde artırılır şeklinde olmalıydı.
çünkü; nefret suçları değişik yasalarda düzenlenen bir çok suçta uygulanan ağırlaştırıcı unsur olmalıdır. Burada suçun nefret saikiyle işleyen sanığa verilen ceza yüksek oranlarda artırılarak verilmelidir. Örneğin; adam öldürme, yaralama, hakaret, hırsızlık, yağmalama ve beden dokunulmazlığına karşı işlenen suçlardan herhangi birinin cezalandırılmasında eyer sanık Madurun etnik kökenine, cinsel yönelimine,dini inancına yada engelli olmasına duyduğu nefrete dayanarak suçu işlediyse sanığa verilen ceza suçun normal şekilde işlenmesinden daha fazla cezayla cezalandırılmalıdır.
Ayrıca burada asıl gözardı edilen önemli bir sorun daha bulunmaktadır; Nefret suçları bir çok farklı yasada farklı suçlar için bir ağırlaştırma nedeni olarak düzenlenmesi gerekirken bu değişiklik neden acaba sadece ceza yasasının 122. Maddesi için yapılmıştır? Bu durum gerçekten ilginçtir. Üstelik bu değişiklik engellileri daha da fazla ilgilendirmektedir. Zira, bu değişiklikle yasa maddesinin özellikle engelli ayrımcılığında uygulanması büyük ölçüde hükümsüz hale getirilmiştir.
Yukarıda ifade ettiğim düşüncemi sizlere gerekçelendirmeden önce; deyişiklik sonrası ortaya çıkan sorunu, hukuki nedenleriyle doğru tesbit edebilmek için; öncelikle ayrımcılık yasağının hukuki dayanağını ve ayrımcılık suçunun hukuki unsurlarını uluslararası kaynaklarıyla genel olarak temellendirmemiz gerekir.
Bu halde; bir dizi bağlayıcı insan hakları standardına göre yasaklanmış bir insan hakları ihlali olan Ayrımcılık suçu nedir? Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’nin uygulamalarını denetleyen ve bağımsız uzmanlardan oluşan BM İnsan Hakları Komitesi ayrımcılığı şöyle tanımlamıştır:
Siyasal, ekonomik, toplumsal, kültürel veya kamusal yaşamın herhangi bir alanında, insan hakları ve temel özgürlüklerin eşit ölçüde tanınmasını, yararlanılmasını ya da herkes tarafından kullanılmasını engelleyici veya zayıflatıcı amaç taşıyan ya da bu sonuçları doğuran ırk, renk, cinsiyet, cinsel yönelim, engellilik, dil, din, siyasi veya farklı görüş, ulusal ve etnik köken, mülkiyet, doğum veya farklı bir statüye dayalı her türlü ayırma, dışlama, kısıtlama veya ayrıcalık tanıma” olarak tanımlanmıştır.
Yine uluslararası hukuk altında, ayrımcılığı belirleyen üç unsur söz konusudur. Ayrımcılık olabilmesi için kötü muamelenin mevcut olması, söz konusu eylemin yasaklanan bir zeminde gerçekleşmesi, kabul edilebilir ve nesnel bir gerekçelendirmenin olmaması gerekmektedir. Görüldüğü gibi; bu hukuk metinlerinde ayrımcılık suçunun koşulu olarak nefret saiki aranacağı şeklinde bir düzenleme bulunmamaktadır.
bu ifade ettiğimiz unsurları bir örnek üzerinde somutlaştırarak engelli ayrımcılığı yasağını incelememiz gerekirse eyer;
uluslararası ticaret yapan bir şirkette avukat olarak çalıştırılmak üzere işe bir kişi alınacaktır. İşe alınma koşulları şöyledir;
En az bir yabancı dili çok iyi derecede kullanmak,
devletler arası ticaret hukukunu ve ticaret, borçlar, icra iflas yasalarını iyi bilmek.
Son olarak, bu alanda iş deneyimi tecrübesi olmaktır.
İş başvurusu yapan 5 avukat olur. Bunlardan biri; devletler arası ticaret hukukunda doktora yapmış, daha önce bu şirkete benzer başka bir şirkette 3 yıl çalışmış iki yabancı dili çok iyi derecede kullanan ve görme engelli avukat olan x’tir.
Fakat işe hukuk fakültesinden yeni mezun olan ve daha avukatlık stajını yeni tamamlayan ve hiçbir iş deneyimi tecrübesi olmayan üstelikte sadece bir yabancı dil bilen Y alınır.
Şimdi burada x’in işe alınmamasının nedeni ne olabilir? Zira, işe alınan avukat Y’den X’in görmemesi dışında hiçbir farkı bulunmamaktadır. Ayrıca ondan daha fazla mesleki niteliğe, donanıma, deneyime ve tecrübeye sahiptir. bu durum elbette ayrımcılık içeren bir uygulamadır. Çünkü, olayımızda X’in işe alınmaması haksız muameledir. X’in tercih edilmemesinin nedeni; onun görme engelli olmasıdır. burada toplumun engellilere karşı yanlış, aşşalayıcı, küçük görücü önyargılı yaklaşımı kötü muamelenin hukuki unsurunu oluşturmaktadır ve ayrımcılık suçunu bütün unsurlarıyla meydana getirmektedir.
Fakat artık yeni değişiklikle bu ayrımcılık suçunu oluşturmak için yeterli değildir. Zira yeni düzenlemeye göre suçun nefret saikiyle işlenmesi koşulu da aranmaktadır.
Oysa engellilerin ayrımcılığa maruz kalmalarının altında nefretten çok toplumun engellilere karşı yanlış, önyargılı tutum ve davranışları yer almaktadır.
Nefret ve ayrımcılık suçlarında en önemli benzerlik; mağdur ya da mağdurlar sahip oldukları temel ve değiştirilemez nitelikteki ırk, etnik kimlik, milliyet, din dil, renk, cinsiyet, cinsel yönelim, cinsiyet kimliği, yaş, fiziksel ya da zihinsel engellilik gibi belirli bazı özellikleri nedeniyle işlenen suçun hedefi olmaktadır. Ayrıca yine Nefret ve ayrımcılık suçlarında işlenen eylem sadece mağduru değil onun kendisini birlikte tanımladığı grubu da derin bir biçimde etkileyen sonuçlar doğurur. hem de; mağdurun ve ait olduğu grubun topluma kabul edilmedikleri mesajını yollayarak katılım hakkını engeller.
Zira yine bu suçların bireysel mağdurunun yanı sıra çok daha geniş bir hedef kitlesinin olması bu suçların toplum üzerindeki etkisini derinleştirir. Bu suçlar toplum üyeleri arasında olması gereken eşitlik idealini zedeler.
Nefret ve ayrımcılık suçlarını engelleme amacındaki yasal düzenlemeler başarılı olabilmeleri için nefret suçlarının her şeklini ve her türünü hedef almalı ve hukuk metinlerinde detaylarıyla ayrı ayrı düzenlenmeli ve yaptırımlara bağlanmalıdır. Çünkü nefret suçu, toplumda oluşmuş olan belli bir tahammülsüzlüğün dışa vurumudur. Yani hedef alınması gereken, toplumdaki genel anlayıştır ve kişilerin sırf bazı özellikleri nedeniyle şiddete maruz kalmalarının asla kabul edilemeyecek bir durum olduğunu devletin ağır cezalarla göstermesi gerekmektedir. Bu nedenle aynı şekilde engelliler, etnik azınlık mensupları ve ne yazık ki çok sıklıkla nefret cinayetine kurban giden LGBT bireyler gibi gruplar da nefret suçları yasası ile koruma altına alınmalıdır.

Sonuç olarak; her insan evrene eklenmiş orijinal bir parçadır. Bu nedenle bireyin geliştirilmesi sürecinde, zihinsel, duygusal ve tinsel açılardan bütüncül bir yaklaşım benimsenmelidir. Ne yazık ki;günümüz de Teknoloji sezgiler ve estetiği yok etmiş, insan zekâsı tek yönlü olarak gelişmiştir. Oysa ki insanın mekanik düşüncenin yanı sıra müzik, doğa, kültür, tarih, iletişim gibi alanlara da ihtiyacı bulunmaktadır. Kuşkusuz Böyle bir insanın ruhsal düşünceleri ince ve hassas ama güçlü, dayanıklı ve esnek bir yapı kazanacaktır.
Evreni algılamada önemli yol katetmiş bir düşün insanı olan Mevlânâ, Cömertlikte, yardım etmede akarsu gibi ol! Şefkat ve merhamette güneş gibi ol! Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol! Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol! Tevazu ve alçakgönüllülükte toprak gibi ol! Olduğun gibi görün. ya da göründüğün gibi ol! Diyerek sevgi, hoşgörü ve alçakgönüllü olmanın önemini vurgulamaktadır.
Kanımca; şu an dünya olarak ihtiyacını duyduğumuz en önemli şey sevgi, dostluk ve hoşgörüdür. Yılgınlıkların, yorgunlukların damarlarımızda dolaşıyor olması asla bizi bıktırmamalı, yıldırmamalı; bizi insani değerlerden uzaklaştırmamalıdır. Bedenimizde, sevgiye açık bir yüreğimiz olduğunu unutturmamalıdır. Çünkü bize, her şeyden önce yüreğimiz gereklidir. Sevgiyi görmek, duvarını örmek ve sevgiyi çevremize cömertçe sunmak için, unutmayın önce yüreğimiz gerekli bize… sevgiyle, dostlukla, hoşgörüyle kalın.

Yazan: müjgan bilgen özen