kayseri escort ankara escort izmir escort antalya escort bursa escort istanbul escort

Etiketlenen üyelerin listesi

Sayfa 3 Toplam 14 Sayfadan BirinciBirinci 12345678910111213 ... SonuncuSonuncu
Toplam 134 adet sonuctan sayfa basi 21 ile 30 arasi kadar sonuc gösteriliyor
  1. #21
    aRZuU - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Title
    Forum Üyesi
    Üyelik tarihi
    04.Şubat.2014
    Mesajlar
    10,882
    Mentioned
    42 Post(s)
    Tagged
    34 Thread(s)
    ALO DEME NEDENİMİZ (NİÇİN ALO DERİZ) (HİKAYELERDEN SEÇMELER, SEÇME ÖYKÜLER, KISA HİKAYELER)

    Telefonda hemen hemen her gün kim bilir kaç kez kullandığımız "Alo" sözcüğü, gerçekte bir sevgilinin kısaltılmış adıdır.

    Sevgilinin tam adı Allessandra Lolita Oswaldo'dur. Bu sevimli genç kız, telefonu icat eden, A.Graham Bell'in sevgilisiydi.

    Graham Bell telefonu icat edince ilk hattı sevgilisinin evine çekmişti. Atölyesinde telefon çalınca arayanın Allessandra Lolita Oswaldo'dan başkası olamayacağını bildiğinden Graham Bell, telefonu açar açmaz "Allessandra Lolita Oswaldo" diyordu.

    Bell, zamanla sevgilisine, adını kısaltarak hitap etmeye başladı ve telefonu her açışında onu "Ale Lolos" diye karşıladı. Çalışmaları uzadıkça Graham Bell, sevgilisinin adını daha da kısalttı ve öne iki heceli bir ad buldu. Bu kısa ad "Alo" idi.

    Allessandra Lolita Oswaldo, geliştirip, tüm kente yaymaya çalıştığı telefondan başka birşey düşünmeyen sevgilisinin bitmek tükenmek bilmeyen deneylerinden rahatsız olmaya başlayınca Graham Bell'i telefonuyla baş başa bırakıp onu terk etti.

    Yaşlı Bell, sevgilisinin bir gün onu arayacağı umuduyla telefonun başından ayrılmadı. Kentte çekilen telefon hatlarının sayısı da giderek artmaya başlamıştı.

    Graham Bell'i artık başka kişiler de arıyordu. Fakat o, telefonun her çalışında kendisini sevgilisinin aradığını sanarak telefonunu "Alo" diyerek açıyor ve artık herkes "Alo" diyordu.

    O günlerde hemen herkes telefonu açtıklarında Alexander Graham Bell'in anısına saygı olarak "Alo" demeye başladı.

    Bugün tümümüzün kullandığı "Alo" sözcüğü işte o günlerden günümüze uzanmaktadır.
    oLmadı bir çay koy.. Ben bir ömüR..demLenirim

    qözLerinde..!

  2. #22
    aRZuU - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Title
    Forum Üyesi
    Üyelik tarihi
    04.Şubat.2014
    Mesajlar
    10,882
    Mentioned
    42 Post(s)
    Tagged
    34 Thread(s)
    ANA KUZUSU, ÖNYARGI (HİKAYELERDEN SEÇMELER, SEÇME ÖYKÜLER, KISA HİKAYELER)

    Cuma namazındaydık. Sağ tarafımda yaşlı bir adam, onun sağında ise tek kişilik boş yer vardı. Yaşlı adam, farza kalkarken arkaya döndü ve boşluğun gerisinde duran 14-15 yaşlarındaki gence:

    - Saf'ı doldur evlat, dedi. Gel yanıma.

    Çocuk, mahcup bir ifadeyle:

    - Mümkünse burada kılmak istiyorum, diye kekeledi. Oraya başkası geçebilir.

    Yaşlı adam, çocuğun üzerinde bulunduğu uzun tüylü yeşil halıyı göstererek:

    - Ne o dedi. Yoksa orası daha yumuşak diye mi gelmiyorsun?

    Ve öfkeyle devam etti:

    - Anne kuzusu, ne olacak...

    Namaz bittiğinde, yaşlı adamın Cuma'sını tebrik ettim. Arkadaki genç de gelerek onun elini öptü. Adam, söylediklerine çoktan pişman olmuştu. Delikanlının nurlu yanaklarını okşarken:

    - Sana 'anne kuzusu’ dediğim için kusura bakma yavrum, dedi. Bir anda ağzımdan kaçtı işte...

    Çocuğun gözleri dolu doluydu. Başını yere eğerken:

    - Bu söylediklerinizde haklısınız efendim, dedi. Üzerinde namaz kılmak için ısrar ettiğim halı, vefat ettiğinde annemin tabutuna örtülmüştü. Orada secdeye kapandığımda, sanki beni kucaklamış gibi oluyor da...
    oLmadı bir çay koy.. Ben bir ömüR..demLenirim

    qözLerinde..!

  3. #23
    aRZuU - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Title
    Forum Üyesi
    Üyelik tarihi
    04.Şubat.2014
    Mesajlar
    10,882
    Mentioned
    42 Post(s)
    Tagged
    34 Thread(s)
    ANIN DEĞERİNİ BİL, ZAMANI İYİ KULLANMAK (HİKAYELERDEN SEÇMELER, SEÇME ÖYKÜLER, KISA HİKAYELER)

    Bankada bir hesap sahibi olduğunu düşün, hesabına her sabah 86.400 LİRA para yatırılıyor, fakat bu paranın hepsini akşama kadar harcamak zorundasın, ertesi güne transfer edilemez. Paranı kullansan da kullanmasan da hesap her akşam sıfırlanıyor. Ne yaparsın? Tabii ki hepsini harcamaya çalışırsın; Hepimiz, Zaman adlı bu bankanın müşterileriyiz;

    Her sabah 86.400 saniyeye sahip oluyoruz; yarına transfer edilemez, Her sabah hesabımız dolar, her akşam boşalır. Geri dönüş yok, saniyelerini şu anı yaşayarak harca, en iyisi bunlarla yatırım yap.

    Mutluluk, sağlık ve başarı için. Zaman kaçıyor. Her gün için en iyisini yap.

    Bir senenin değerini anlamak için sınıfta kalmış bir öğrenciye sor.

    Bir ayın değerini anlamak için, 8 aylık bir bebek doğuran anneye sor.

    Bir haftanın değerini anlamak için, haftalık dergi çıkaran bir çilekeşe,

    Bir saatin değerini anlamak için, kavuşmayı bekleyen sevgililere sor.

    Bir dakikanın değerini anlamak için, trenin kaçıran yolcuya sor.

    Bir saniyenin değerini anlamak için, bir kazayı önleyemeyen sürücüye sor.

    Bir saniyenin yüzde birinin değerini anlamak için olimpiyatlarda gümüş madalya kazanan koşucuya sor.

    Her anını değerlendir, her dakikanı çok özel biriyle paylaş. Zamanına ortak edebileceğin kadar özel biriyle.

    Unutma! Zaman hiç kimse için durmaz. Geçmiş zaman tarihtir. Gelecek zaman sırlar, meçhullerle dolu.

    Sadece şu an sana verilen gerçek bir armağandır.

    Bu hafta dostluk haftası olsun. Arkadaşlar bulunmaz mücevherlerdir. Bizi üzerler, cesaretlendirirler ve zaman zaman avuturlar. Kalplerini bize açarlar. Arkadaşlarına, onları sevdiğini göster.

    Arkadaşlık mesajını herkese gönder, cevap alırsan bütün hayatın için bir dostun bulunduğunu anlarsın.

    Onlara ne kadar çok ihtiyacın olduğunu ve senin için ne kadar önemli olduklarını dikkatle denersen görürsün....
    oLmadı bir çay koy.. Ben bir ömüR..demLenirim

    qözLerinde..!

  4. #24
    aRZuU - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Title
    Forum Üyesi
    Üyelik tarihi
    04.Şubat.2014
    Mesajlar
    10,882
    Mentioned
    42 Post(s)
    Tagged
    34 Thread(s)
    ANLAYABİLMEK, YARDIM ETMEK (HİKAYELERDEN SEÇMELER, SEÇME ÖYKÜLER, KISA HİKAYELER)

    "Satılık Köpek Yavruları" ilanının hemen altında küçük bir çocuğun başı gözüktü ve çocuk dükkan sahibine sordu:

    -"Köpek yavrularını kaça satıyorsunuz?"

    Dükkan sahibi:

    -"30 dolarla 50 dolar arasında değişiyor fiyatları" dedi

    -"Benim 2 dolar 37 sentim var" dedi çocuk

    -"Bir bakabilir miyim yavrulara"

    Dükkan sahibi gülümsedikten sonra bir ıslık çaldı ve köpek kulübesinden beş tane yumak halinde yavru çıktı.

    Yavrulardan biri arkadan geliyordu. Küçük çocuk yürümekte zorluk çeken sakat yavruyu işaret edip sordu:

    -"Bunun nesi var?"

    Dükkan sahibi onun kalça çıkığı olduğunu ve hep sakat kalacağını açıkladı.

    Küçük çocuk heyecanlanmıştı.

    -"Ben bu yavruyu satın almak istiyorum.”

    Dükkan sahibi:

    -"Hayır o yavruyu satın alman gerekmiyor.

    Eğer gerçekten istiyorsan o yavruyu sana bedava veririm"

    Küçük çocuk birden sinirlendi.

    Dükkan sahibinin gözlerinin içine dik dik bakarak:

    -"Onu bana vermenizi istemiyorum.

    O da diğer yavrular kadar değerli ve ben fiyatını tam olarak ödeyeceğim. Aslında şimdi size 2 dolar 37 cent vereceğim ve geri kalanını ayda 50 cent ödeyerek tamamlayacağım."

    Dükkan sahibi çocuğu ikna etmeye çalıştı:

    -"Bu köpeği gerçekten satın almak istediğini sanmıyorum.

    Bu yavru hiçbir zaman diğer yavrular gibi koşup, zıplayamayacak ve seninle oynayamayacak."

    Bunun üzerine küçük çocuk eğildi, pantolonunu sıvadı ve büyük bir metal parçasıyla desteklediği sakat bacağını dükkan sahibine gösterip, tatlı bir sesle:

    -“Ben de çok iyi koşamıyorum ve bu yavrunun kendisini çok iyi anlayacak bir sahibe gereksinimi var" dedi.
    oLmadı bir çay koy.. Ben bir ömüR..demLenirim

    qözLerinde..!

  5. #25
    aRZuU - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Title
    Forum Üyesi
    Üyelik tarihi
    04.Şubat.2014
    Mesajlar
    10,882
    Mentioned
    42 Post(s)
    Tagged
    34 Thread(s)
    ANNE BABANIN BORCU (HİKAYELERDEN SEÇMELER, SEÇME ÖYKÜLER, KISA HİKAYELER)

    Küçük oğlu annesine geldi ve ona kağıdı uzattı. Annesi ellerini önlüğüne kuruladıktan sonra kağıdı okumaya başladı;

    Çimleri biçtiğim için 5 dolar

    Odamı temizlediğim için 1 dolar

    Alışverişe gittiğim için 50 sent

    Küçük kardeşime baktığım için 25 sent

    Çöpü attığım için 1 dolar

    İyi bir karne getirdiğim için 5 dolar

    Bahçeyi temizlediğim için 2 dolar
    ---------------------------
    Toplam borç 14 dolar, 75 sent

    Anne, umutla kendisine bakan oğlunun elinden kağıdı aldı ve kağıdın arka yüzüne şunları yazdı;

    Seni 9 ay karnımda taşıdım BEDAVA

    Hasta olduğunda başında bekledim, elimden geleni yaptım, senin için dua ettim BEDAVA

    Yıllarca değişik nedenlerle senin için gözyaşı döktüm BEDAVA

    Senin için geceler kaygı duyup, uykusuz kaldım BEDAVA

    Oyuncaklarını topladım, yemeğini hazırladım giysilerini yıkadım, ütüledim BEDAVA YAVRUM

    Ve bunların hepsini topladığın zaman gerçek sevginin bedelinin olmadığını görürsün, bedavadır çünkü...

    Oğul annenin yazdıklarını okuyunca gözleri doldu.

    Annesine baktı, "Anneciğim seni seviyorum" dedi ve kalemi alarak bu kağıda "HEPSİ ÖDENMİŞTİR" yazdı
    oLmadı bir çay koy.. Ben bir ömüR..demLenirim

    qözLerinde..!

  6. #26
    aRZuU - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Title
    Forum Üyesi
    Üyelik tarihi
    04.Şubat.2014
    Mesajlar
    10,882
    Mentioned
    42 Post(s)
    Tagged
    34 Thread(s)
    ANNENİN FEDAKARLIĞI, ANNENİN ÇOCUĞUNA SEVGİSİ (HİKAYELERDEN SEÇMELER, SEÇME ÖYKÜLER, KISA HİKAYELER)

    Küçük kız, kendini bildiği günden beri annesinden büyük bir şefkat görmüş ve ondan duyduğu sözlerle, pamuk prensesten daha güzel olduğuna inanmıştı. Ona göre; nur yüzlü ve badem gözlüydü. Bir tanecik yavrusuydu her zaman. Ama ilk okula başlayınca işler değişti. Arkadaşları onun hiç de güzel olmadığını, hatta çirkin bile sayıldığını söylemekteydi. Küçük kız, ilk önceleri onlara inanmadı çünkü herkes birbirini kıskanıyordu. Ama bir kaç yılda gerçeklerle yüzleşti. Annesinin bir pamuğa benzettiği yüzü, çiçek bozuğu bir cilde sahipti. "Badem" dediği gözleri ise şaşıydı. Vücudu da bir serviyi andırmıyordu. Demek ki, annesi onu aldatmış ve yıllar yılı çekinmeden yalan söylemişti.

    Genç kızın anne sevgisi, kısa bir süre sonra nefrete dönüştü. Evlenme çağına gelmiş olmasına rağmen yüzüne bakan yoktu. Üstelik de gözleri, bütün tedavilere rağmen düzelmiyordu. Genç kız, doktorların gizlice yaptığı konuşmalardan kör olacağını anladığında çılgına döndü ve kendisini hâlâ çocukluk yıllarındaki ifadelerle seven annesinin bu yalanlarına dayanamayıp evi terk etmeye karar verdi. Fakat annesi, uzak bir yerde iş bulduğunu söyleyerek ondan önce davrandı ve kazandığı paraları bir akrabasına gönderip, kızına bakmasını rica etti. Genç kız bir süre sonra görmez oldu. Karanlık dünyasıyla baş başaydı. Bu arada annesini hiç merak etmiyordu. Yalancıydı annesi, ölse bile bir kayıp sayılmazdı. Bir gün doktorlar, uygun bir çift göz bulduklarını söyleyerek kızı ameliyat ettiler.

    Ancak o, gözünü açtığında yine aynı yüzü görmekten korkuyordu. Fakat kör olmak zordu. En azından kimseye yük olmazdı. Genç kız, ameliyat sonunda aynaya baktığında, müthiş bir çığlık attı. Karşısında bir dünya güzeli vardı.

    Gerçekten de harika bir kızdı gördüğü. Yüzündeki bozukluklar tamamen kaybolmuştu. Çok kemerli olan burnu düzelmiş, kepçe kulakları normale dönmüş ve yaban otlarını andıran saçları, dalga dalga olmuştu.

    Genç kız, yanındaki yaşlı doktora sevinçle sarılarak: "Sanki yeniden dünyaya geldim!" dedi. "Yüzümde hiçbir çirkinlik kalmamış, estetik ameliyatı siz mi yaptınız?" Yaşlı doktor: "Böyle bir ameliyat yapmadık kızım!." diye gülümsedi. Annenin bağışladığı gözleri taktık. Sen, onun gözünden gördün kendini!."
    oLmadı bir çay koy.. Ben bir ömüR..demLenirim

    qözLerinde..!

  7. #27
    aRZuU - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Title
    Forum Üyesi
    Üyelik tarihi
    04.Şubat.2014
    Mesajlar
    10,882
    Mentioned
    42 Post(s)
    Tagged
    34 Thread(s)
    ANNESİNİN DİLİNİ KOPARAN EVLAT (DİL İLE İLGİLİ HİKAYE) (HİKAYELERDEN SEÇMELER, SEÇME ÖYKÜLER, KISA HİKAYELER)

    Üç beş yaşına gelen bir çocuk komşunun yumurtasını çalıp annesine getirir. Haram, helâl bilmeyen cahil ana, yumurtayı çocuğun elinden alır ve çocuğuna bir aferin çeker ve:
    Benim akıllı oğlum. Aferin diyerek çocuğun başından okşar. Çocuk artık her gün veya gün aşırı komşuların yumurtalarını eve çekmeye başlar. Bir gün böyle, iki gün böyle derken seneler çabucak geçer. Çocuk yaşına göre hırsızlığını da ilerletir. Yumurtadan tavuğa, tavuktan horoza, horozdan koyuna, kuzuya derken bir haramzâde olur çıkar. Eski zamanın çocuğu şimdi muhitinin "çevresinin" bir numaralı ve azılı eşkiyalarından olur. Artık bu eşkiyayı kimse durduramaz bir hale gelir. Hırsızlıklar, eşkiyalıklar derken bir gün büyük bir cinayet işler. Kanun bunun yakasına yapışıp idâma mahkum eder.
    Oğlunun idam haberini dinleyen ana, mahkeme salonunda feryadı basar. Saçını başını yolar. Aman hâkim bey biricik oğlumu bağışla, benim hayatta ondan başka kimsem yok diye yalvarır.
    İdâm mahkumu eşkıya evlâda sorarlar. Son bir arzun var mı? Derler. Eskiden beri idâm mahkumlarının son arzuları yerine getirilmek âdet olduğu için bunun da arzusu sorulur. İdâm mahkumu genç:
    Tek bir dileğim var. Sevgili anacığım o mübarek dilini öpmek istiyorum. İzniniz olursa bu arzum yerine gelsin diye rica eder.
    Mahkumun isteği yerine getirilmek üzere annesi gelir.
    Benim sevgili oğlum dilimi son bir defa öp bakayım, diyerek dilini uzatır.
    Eşkıya evlâd, anasının dilini iki dişi arasına alır. Öyle bir ısırır ki, dişler dili makas gibi keser. Dil pat diye yere düşer.
    Orada bulunanlar; Vah vah vah! Ne olacak eşkıya evlât! Bunca cinayetler yetmiyormuş gibi bir de annesinin dilini kopardı derler. İdâm mahkumu genç:
    Ey burada toplanan insanlar! Bilmeden boş yere konuşmayınız. Benim burada idâma mahkum oluşum o kopardığım dildendir der. Herkes hayretle sonunu dinler. Genç mahkum devam eder:
    Ben, çocukluğumda komşunun yumurtasını çalıp getirdiğimde annem bana "Aferin" çekti. Yumurtayı alıp başımdan okşadı. Eğer o zaman beni terbiye edip menetseydi. Bugün bu ölüm cezası bana gelmeyecekti dedi.
    oLmadı bir çay koy.. Ben bir ömüR..demLenirim

    qözLerinde..!

  8. #28
    aRZuU - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Title
    Forum Üyesi
    Üyelik tarihi
    04.Şubat.2014
    Mesajlar
    10,882
    Mentioned
    42 Post(s)
    Tagged
    34 Thread(s)
    ARİFİN GIDASI HİKAYESİ (MESNEVİDEN HİKAYELER, SEÇME ÖYKÜLER) (HİKAYELERDEN SEÇMELER)

    Her yavru, anasının ardından gider bununla da cinsiyet anlaşılır. Adem oğluna süt, göğüsten gelir, eşeğin sütü de bedeninin yarısından, aşağılık tarafından akar. Adalet taksimcidir, bölüşülecek şeyleri o bölüştürür fakat şaşılacak şey şu ki bunda ne cebir vardır ne de zulüm! Cebir olsaydı pişmanlık olur muydu? Zulüm olsaydı Allah’ın koruması olur muydu?
    Gün geçti, ders yarına kaldı sırrımız hiç güne sığar mı ki? Ey kötü kişinin yaltaklanmasına inanan, sözleri doğru sayan, sen su habbelerinden bir kubbe yapmışsın ama o öyle bir çadır ki ipleri pek kuvvetsiz, hile yıldırıma benzer onun ışığıyla yolcuların, yolu görmelerine imkan yok! Bu alemde de bir şey yok, bu alemdekilerde de! Her ikisi de vefasızlıkta aynı gönüle sahip!

    Dünyanın oğlu dünya gibi vefasız sana yüz tutar ama o, yüz değildir, arkadır! Fakat o cihanın ehli, o cihan gibi ebedi olarak ihsan ve keremdeki ahitlerinde, peymanlarında dururlar! Hiç iki peygamberin birbirine zıt olduğunu, birbirlerinin mucizesini kapıp aldığını gördün mü? O alemin meyvesi solar, bozulur mu? Akla mensup neşe kederlenmez ki!

    Nefis, ahdinde durmaz; o yüzden gebertilecek bir şeydir ya! Kendisi de alçaktır, kıblegahı da alçaktır. Nefislere de bu alçaklar topluluğu layıktır ölüye mezarın, kefenin layık olduğu gibi! Zekidir, ince şeyleri bilir bilir ama değil mi ki kıblesi dünyadır, onu ölü bil sen!

    Allah’ın vahiy suyu bu ölüye ispat etti de ölü topraktan bir diri zuhur etti. Fakat sen vahiy gelmedikçe sakın o yüzüne sürdüğün ömrü uzun olasıca kırmızılığa güvenip aldanma, gururlanma ha! Nazardan düşücü olmayan bir ses, bir şöhret batmayan bir güneşe mensup parlaklık ara! O ince hünerler, o dedikodular, Firavun’un kavmine benzer, ecel Nil nehrine!

    Onları parlaklığı kemerleri, sayvanları ve büyüleri, halkı boyunlarından zorla çeker ama, Hepsini de büyücülerin büyüsü bil Ölümse ejderha haline gelen o sopadır. Bütün büyüleri bir lokma yaptı da yuttu geceyle dolu olan bir alemi sabahın yalayıp yutması gibi hani!

    Fakat o yutmakla sabahın nuru artmadı ki evvelce nasılsa yine de öyle! Çokluk, fazlalık eserdedir, zatta değil zata ne artma vardır, ne eksilme! Allah alemi yaratmakla çoğalmadı, artmadı zaten önce olmayan şimdi olmuş değildir ki! Fakat halkın yaratılmasıyla eser çoğaldı, arttı. Yalnız bu iki artmanın arasında hayli fark var! Eserin artması onun zuhurudur bu suretle sanatları ve işi zahir olur, görünür. Zatın artmasına gelince bu, o zatın sebeplere bağlı ve sonradan meydana gelmiş olduğuna delildir.

    Musa, büyü de insanı şaşırtır ben ne yapayım ne işleyeyim? Halk, mucizeyle büyüyü ayırt edemez ki dedi. Allah dedi ki: O fark edişi ben onlarda izhar eder, doğruyu eğriyi ayırt edemeyen aklı görür, bilir bir hale getiririm. Onlar deniz gibi köpürdüler ama korkma ya Musa, sen üstün olacaksın!

    Sihir, zamanında övünülecek bir şeydi fakat asa ejderha olunca bütün sihirler utanılır bir şey oluverdi! Herkes güzellik şirinlik davasındadır ama şirinliklere mihenk taşı ölümdür! Büyü de geçti gitti, Musa’nın mucizesi de her ikisinin de varlık damından leğenleri düştü! Büyü leğeninin sesinden yalnız lanet kaldı; din leğeninin sesinden de yalnız yücelik!

    Mihenk taşı, erkekte de yok, kadında da o gizli kalmış; artık ey kalp, gel, safa karış da laf et, tam sırası! Lafın tam zamanı şimdi çünkü mihenk yok ortada, artık seni yüce tutarlar, elden ele gezersin ey kalp! Kalp her an gururlanır da der ki ben daima senin gibiyim a altın ne vakit senden aşağıyım ki?

    Altında evet ey kapı yoldaşı, derfakat mihenk geliyor hazırlan hele! Bedenin ölümü, sır ehli için bir hediyedirhalis altına makastan ne noksan gelir ki? Kalp, eğer sonuna baksaydı sonradan kararacağına önceden kararırdı: önceden kararınca da nifaktan, kötülükten uzak kalırdı.

    Fazilet ve ihsan kimyasını isteseydi aklı, hilesinden üstün olurdu. Gönlü kırık bir hale gelince de kendisini anlar, kırıkları düzelten Allah’ı önünde görürdü. Davacı, sonunu görünce kırık, sınık bir hale gelir de derhal bağlanır, sarılır, kırıklığı geçiverir!

    Allah ihsanı, bakırları iksire doğru sürer götürür fakat o altın yaldızlı, bu ihsandan mahrum kalır. Ey altın yaldızlı, davaya kalkışma da sana müşteri olan hep böyle kör kalmaz, sen onu gör! Mahşer nuru, onların gözlerini açar onların gözlerini sen bağlıyordun ya bu yüzden rüsvay olursun sen!

    İşin sonunu gören, canların ve gözlerin hasedini çeken kişileri gör! Bir de bu günkü gören kişileri seyret! Bunlar, içleri bozuk kişilerdir asıldan baş çekmişler, ayrılmışlardır! Bugünü görenlere, bu yüzden bilgisizlikte ve şüphede kalanlara göre suphu sadıkla suphu kazibin ikisi de birdir.

    Suphu kazip, yüz binlerce kervanı helak yeliyle süpürmüş, gitmiştir civanım! Cihanda hiçbir nakit yoktur ki o, isteklileri yanıltmasın vay o kişinin canına ki mihengi makası yoktur!

    Ebu Süleyman dedi ki: ben de Ahmet’im Ahmet’in dinini hileyle vurup kıracağım! Ebu Süleyman’a de ki: Pek kibirlenme, işin önüne bakıp böbürlenme, sonuna bak! Başına adam toplama hırsıyla kılavuzluğa kalkışma kılavuza uy, ardından git de önünde mum gidedursun, sen de yolunu gör!

    Mum, ay gibi maksadını gösterir bu tarafta tane var, yahut burası tuzak der! Elinde bir ışık oldu mu istesen de istemesen de doğan iziyle karga izini görür, ayırt edersin! Fakat mumun yoksa buna imkan yoktur. Çünkü bu kargalar hilekardır akdoğanların seslerini öğrenmişlerdir.

    Yiğit, hüthüdün sesini öğrense de nerede hüthüdün sesi, Seba’nın haberi? Arızi sesi, asıl sesten bilpadişahların taçları, hüthütlerin taçlarından alınmadır! Dervişlerin sözleriyle ariflerin nüktelerini şu hayasızlar, dillerine dolamışlardır. Eski ümmetlerin helak olması, hep katı taşı öd ağacı sanmalarındandır!

    Onu anlayacak, meydana çıkaracak temyiz kabiliyetleri vardı ama hırs ve tamah, insanı kör ve sağır eder! Körlerin körlüğü rahmetten uzak değildir, onlara acınır. Fakat hırs körlüğüne özür yoktur! Padişahın çarmıha gerdiği adama acınır, fakat haset çarmıhına gerilen bağışlanmaz!

    A balık, sonuna bak işin, oltaya değil! Fakat pis boğazlığın, senin işin sonunu gören gözünü kapattı! İki gözle evveli sonu gör kendine gel, iblis gibi tek gözlü olma! Tek gözlü ona derler ki yalnız içinde bulunduğu hali görür hayvanlar gibi başka şeyden haberi yoktur.

    Öküzün iki gözünü çıkarmanın cezası bir gözü çıkarma cezasıdır çünkü onda şeref yoktur ki! Öküzün iki gözü, değerinin yarısıdır çünkü onun iki gözle yapacağı şeyi, sen ona yaptırabilirsin! Fakat bir insanın tek gözünü çıkarsan değerinin yarısını vermek gerek! Zira insan gözü, başlı başına başka birinin yardımı olmaksızın bir iş görebilir!

    Eşeğin gözü, işin sonunu görmediğinden eşek, çift gözlü olsa da tek gözlü hükmündedir. Bu sözün sonu yoktur o hafif akıllı, ekmek tamahı ile padişaha mektup yazmaya koyuldu.

    Mektubu yazmadan mutfak eminine gitti ey cömert padişahın mutfağındaki hasis adam, dedi nafakamdan bu kadar şey kesmek padişahtan, padişahın himmetinden uzaktır! Mutfak emini dedi ki: öyle iktiza etmiştir de ondan kesmiştir ne hasisliktendir bu, ne de darlığından!

    Köle, hayır dedi vallahi bu söz, bu emir, padişahın değildir padişahın yanında eski altın bile topraktır adeta! Mutfak emini, ona on türlü delil getirdi fakat o hırsından hepsini reddetti. Kuşluk vakti nafakası az gelince bir hayli söylendi, kötü sözler söyledi, fakat hiçbir faydası olmadı.

    Dedi ki: siz bunu kasten yapıyorsunuz. Mutfak emini “ hayır biz emir kuluyuz!” bunu feri’den sanma, asıldandır bu yaya pek kabahat bulma, oku atan koldur. “Attığın vakit sen atmadın” ayeti bir iptiladır fakat Peygambere de pek günah bulma; bu iş Allah’tandır!

    “A gözü kamaşmış adam, su baştan bulanıktır gözünü bir iyice aç da işin önüne bak!” dedi. Köle kızgınlıkla, dertle bir bucağa çekildi, padişaha kızgınlığını bildirir bir mektup yazdı. Mektupta padişahı övdü onun cömertlik incilerini deldi!

    “Ey avucu, hacetler isteyeni hacetini vermede denizden de cömert olan, buluttan da cömert olan! çünkü bulut verir ama ağlaya ağlaya verir halbuki senin elin, gülerek biteviye sofralar yayar” dedi. Mektubun zahiri medihti ama o medihlerden kızgınlığının kokusu duyuluyordu.

    Senin işin de tıpkı onun işi gibi nursuz ve çirkin çünkü sen, yaradılış nurundan uzaksın, uzak! Bayağı kişilerin işi kesatlıdır taze meyve gibi o, çabucak bozulur, çürür! Dünyanın parlaklığı ve revacı da ondan kesat bulur çünkü o, oluş ve bozulmuş alemindendir. Methedende kin oldu mu onun karihasından doğan medihler, insana hoş gelmez! Gönül, kinden, pislikten arın da sonra çevikçe hamd suresini oku! Ağzınla hamd ediyorsun ama için bunu reddetmede dilindeki hamd, ya şeytanlıktır, ya efsun!
    İşte onun için Allah “Ben dışa bakmam, içe bakarım” dedi.

    Bu ovanın ne başı var zaten, ne sonu o köle de mektubuna cevap gelmediğinden sıkılıp duruyor! Ne şaşılacak şey, padişah neden bana cevap yazmadı yoksa kızgınlığından mektubu götüren bir hıyanetlikte mi bulundu? Mektubu mu gizledi, yoksa padişaha vermedi mi? Acaba bir münafık mıydı, saman altından su mu yürüttü?

    Tecrübe için başka bir mektup yazar, hünerli, terbiyeli bir başka elçi arar bulurum demekte, Cahilliğinden o bihaber, padişahı, mutfak eminini, mektup götüreni ayıplamaktaydı. Hiç ben din yolunda eğri gittim, gavurluk ettim diye kendisine gelmiyor, kusuru kendinde bulmuyordu

    O kötü zanda bulunan köle kınamalarla, feryadu figanlarla dolu bir mektup daha yazdı. “ Bundan önce padişaha bir mektup daha yazdım fakat bilmem eline değdi mi?” dedi. Güzel yüzlü padişah o mektubu da okudu; ona da cevap vermedi, seslenmedi.

    Padişah ona aldırmamaktaydı o da tam beş kere padişaha mektup yazdı. Nihayet perdeci başı “ o da sizin kulunuz bir cevap verseniz değer. Cevap verirseniz, bir kula, bir köleye lutuf ile bakarsanız padişahlığınızdan ne eksilir ki?” dedi.

    Padişah dedi ki: bu kolay fakat köle sersem ahmak adam çirkindir, Allah merdududur. Suçunu, kabahatini affederim ama illeti bana da sirayet eder sonra! Bir uyuz, yüz kişiyi uyuz eder hele bu hareketi beğenilmez habis uyuz , büsbütün beterdi!

    Kafir bile akılsızlık uyuzuna tutulmasın yoksa şumluğu, bulutta bile yağmur bırakmaz! Şumluğu yüzünden buluttan bir katra yağmur yağmaz şehir, onun baykuşluğu yüzünden viraneye döner! O ahmakların uyuzluğu yüzünden Nuh tufanı, koca bir alemi kötülüklerle yıktı gitti!

    Peygamber “ Kim ahmaksa düşmanımızdır yol kesen gulyabanidir akıllıysa canımızdır; ondan gelen serin esinti ondan gelen rüzgar bize fesleğendir. Akıl, bana sövse razıyım çünkü benim feyiz vericiliğimden bir feyze sahiptir. Onun sövmesi faydasız değildir boş elle kalkıp konukluğa gelmez.

    Ahmak, ağzımı helva tıksa onun helvasından hastalanır, ateşlenirim! dedi. Latifsen. Gönlün aydınsa şunu iyice bil: eşek götünü öpmede bir lezzet yoktur! Faydasız yere bıyığını pis pis kokutur yemek yemeksizin elbise, onun tenceresiyle kararır! Yemek dediğim akıldır, ekmek ve kebap değil oğul, cana gıda akıl nurudur.

    İnsana nurdan başka bir yiyecek yoktur o candan başka bir şeyle beslenip yetişmez insan. Bu yiyecekleri yavaş yavaş azalt çünkü bunlar, eşek gıdasıdır, hür adamın gıdası değil! Bunları azalt da asıl gıdayı almaya kabiliyetin olsun, nur lokmalarını yiyesin!

    Bu ekmeğin ekmek oluşu, o nurun aksiyledir bu canın can oluşu, o canın feyziyledir. Bir kerecik nur yemeğini yedin mi ekmeğin başına da toprak saçarsın, tandırın başına da! Akıl, iki akıldır: Birincisi kazanılan akıldır sen onu mektepte çocuk nasıl öğrenirse öyle öğrenirsin.

    Kitaptan, üstattan, düşünceden, anıştan, manalardan, güzel ve dokunulmadık bilgilerden. Aklın artar, başkalarından daha fazla akıllı olursun fakat bu ezberlemekle de ağırlaşır, sıkılırsın! Geze dolaşa adeta bir ezberleme levhası kesilirsin halbuki bunlardan geçen Levhimahfuz olur!

    Öbür akıl, Allah vergisidir onun kaynağı candadır. Gönülden bilgi ırmağı coştu mu ne kokar, ne eskir, ne de sararır! Kaynağın yolu bağlı ise ne gam! Çünkü o anbean ev içinden çoşup durmaktadır!tahsil ile elde edilen akıl, ırmaklara benzer o, şuradan buradan çıkar, evlere gider. Yolu kapandı mı çaresiz kalır, akmaz! Sen, çeşmeyi gönlünde ara.
    oLmadı bir çay koy.. Ben bir ömüR..demLenirim

    qözLerinde..!

  9. #29
    aRZuU - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Title
    Forum Üyesi
    Üyelik tarihi
    04.Şubat.2014
    Mesajlar
    10,882
    Mentioned
    42 Post(s)
    Tagged
    34 Thread(s)
    ARKADAŞ (ENGELLİLERE SAYGI – HİKAYE) (HİKAYELERDEN SEÇMELER, SEÇME ÖYKÜLER, KISA HİKAYELER)

    Vietnam Savaşı sonrası...

    Evine dönmekte olan bir asker San Francisco'dan ailesini aradı: “Anne, baba eve dönüyorum, ama sizden bir şey rica ediyorum. Yanımda bir arkadaşımı da getirmek istiyorum.”

    “Memnuniyetle, O'nunla tanışmak isteriz” , diye cevapladılar.

    Oğulları “Bilmeniz gereken bir şey daha var.” Diye devam etti. “Arkadaşım savaşta ağır yaralandı, bir mayına bastı ve bir koluyla ayağını kaybetti. Gidecek hiçbir yeri yok ve O'nun gelip bizimle kalmasını istiyorum.”

    “Bunu duyduğuma üzüldüm oğlum. Belki O'nun başka bir yer bulmasına yardımcı olabiliriz.”

    “Hayır. Anne, baba O'nun bizimle kalmasını istiyorum.”

    “Oğlum.” dedi babası.

    “Bizden ne istediğini bilmiyorsun. O'nun gibi özürlü biri bize korkunç yük olur. Bizim kendi hayatımız var ve bunun gibi bir şeyin hayatımıza engel olmasına izin veremeyiz. Bence bu arkadaşını unutup eve dönmelisin. O kendi başının çaresine bakacaktır.”

    Oğlu o anda telefonu kapattı.

    Ailesi O'ndan bir süre haber alamadı. Ama birkaç gün sonra, San Francisco polisinden bir telefon geldi.

    Oğullarının yüksek bir binadan düşüp öldüğünü öğrendiler. Polis bunun intihar olduğuna inanıyordu. Üzüntü dolu anne-baba hemen San Francisco'ya uçtular ve oğullarının cesedini tespit etmek için şehir morguna götürüldüler.

    Anne - baba oğullarını hemen tanıdılar yalnız bilmedikleri bir şeyi de öğrenince dehşete düştüler:

    Oğullarının sadece bir kolu ve bacağı vardı...
    oLmadı bir çay koy.. Ben bir ömüR..demLenirim

    qözLerinde..!

  10. #30
    aRZuU - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Title
    Forum Üyesi
    Üyelik tarihi
    04.Şubat.2014
    Mesajlar
    10,882
    Mentioned
    42 Post(s)
    Tagged
    34 Thread(s)
    ASKER, GERÇEK ARKADAŞLIK (HİKAYELERDEN SEÇMELER, SEÇME ÖYKÜLER, KISA HİKAYELER)

    Savaşın en kanlı günlerinden biri. Asker, en iyi arkadaşının az ileride kanlar içinde yere düştüğünü gördü. İnsanın başını bir saniye bile siperin üzerinde tutamayacağı ateş yağmuru altındaydılar.

    Asker teğmene koştu:
    -Teğmenim, fırlayıp arkadaşımı alıp gelebilir miyim? “Delirdin mi?” der gibi baktı teğmen.

    -Gitmeye değer mi? Arkadaşın delik deşik olmuş. Büyük olasılıkla ölmüştür bile. Kendi hayatini da tehlikeye atma. Asker ısrar etti.

    Teğmen: - Peki, dedi. Git o zaman.

    İnanılır gibi değildi. Asker o korkunç ateş yağmuru altında arkadaşına ulaştı. Onu sırtına aldı koşa koşa döndü. Birlikte siperin içine yuvarlandılar.

    Teğmen, kanlar içindeki askeri muayene etti. Sonra onu sipere taşıyan arkadaşına döndü:

    - Sana hayatını tehlikeye atmana değmez, demiştim. Bak haklı çıktım. Bu zaten ölmüş.

    - Değdi teğmenim, dedi asker hıçkırarak. Gene de değdi, çünkü yanına ulaştığımda henüz sağdı. Onun son sözlerini duymak dünyaya bedeldi benim için.

    “Geleceğini biliyordum, diyordu arkadaşım... Geleceğini biliyordum!..”
    oLmadı bir çay koy.. Ben bir ömüR..demLenirim

    qözLerinde..!

Sayfa 3 Toplam 14 Sayfadan BirinciBirinci 12345678910111213 ... SonuncuSonuncu

Konu Bilgileri

Bu Konuya Gözatan Kullanıcılar

Şu anda 8 kullanıcı bu konuyu görüntülüyor. (0 kayıtlı ve 8 misafir)

Benzer Konular

  1. Playlist`ten Seçmeler..
    Konu Sahibi qLnSytN Forum Karışık Videolar
    Cevap: 8
    Son Mesaj : 12.Aralık.2015, 00:30
  2. Divan Şiirinden Seçmeler
    Konu Sahibi ÇağanCan Forum Edebi Eserler
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 19.Kasım.2014, 14:41
  3. Ehli Nur'Seçmeler
    Konu Sahibi Ehli Nur Forum Giyim - Çanta - Ayakkabı
    Cevap: 28
    Son Mesaj : 16.Kasım.2014, 11:14
  4. Nietszche’den Seçmeler (Hayat)
    Konu Sahibi ÇağanCan Forum Serbest Bölge
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 07.Eylül.2014, 12:51
  5. Ruznamemden seçmeler
    Konu Sahibi ÇağanCan Forum Serbest Bölge
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 29.Ağustos.2014, 22:20

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •  
gaziantep escort bayan gaziantep escort sesli sohbet seks hikaye onwin venüsbet giriş tipobet365 sahabet karabük escort ordu escort kars escort kocaeli escort izmit escort edirne escort ısparta escort karabük escort manisa escort adana escort
ankara escort ankara escort ankara escort bayan escort ankara çankaya escort kızılay escort kızılay escort ankara eskort ankara escort çankaya escort ankara otele gelen escort kayseri escort istanbul escort avrupa yakası escort çapa escort şirinevler escort avcılar escort beylikdüzü escort