-Dünya’nın en büyük külçe altını 250 kilogram ağırlığındadır.
-Altın yenebilir.
-Dünya’nın her kıtasında altın bulunmuştur.
-Her insanın vücudunda yaklaşık 0,2 miligram altın bulunmaktadır. Bu altının çoğu kanımızdadır.
-Depremler sonucunda su altına dönüşebilir.
-Okaliptüs ağacının yapraklarında az miktarda altın bulunur.
-Bir ton masaüstü bilgisayardan 17 ton altın madeninden daha çok altın elde edilebilir.
-Olimpiyatlarda kazanılan altın madalyalar 1912 yılına kadar saf altından yapılıyordu, bugün ise altın oranı sadece yüzde 1,34’tür.
-Dünya’da kullanılmakta olan tüm altın 3 olimpik yüzme havuzunu doldurur.
-Güneş’in yaklaşık 200 milyonda biri altındır.
-Her yıl parmakta kalan alyanslardan altının 6 miligramı kaybolur.
-Okyanuslarda yaklaşık 20 milyon ton altın bulunmaktadır.
-Dünya’da bir saatte üretilen çelik miktarı tüm insanlık tarihi boyunca işlenen altından daha fazladır.
-Dünya’da bulunan altının büyük kısmı 200 milyon yıl önce Dünya’ya düşen meteoritlerden gelmektedir.
-Altın 10, 12, 14, 18, 22 ve 24 ayar olur, sayı ne kadar yük****e saflık derecesi o kadar yüksektir. 24 ayar altın 100% saflığa sahipten 18 ayar altın yüzde 75, 10 ayar altın ise yüzde 41,7% altındır.
-24 ayar altın 1063°C ‘de erir.
-Dünya’daki altının neredeyse yarısı Güney Afrika’daki Witwatersrand bölgesinden çıkarılmıştır.
-Dünya’nın çekirdeğinde tüm yeryüzünü 45 santimetre kalınlığında kaplayacak kadar altın bulunmaktadır.
-2014 yılında Dubai’de kilolu çocukları zayıflama teşvik etmek için çocuklara verdikleri her kilo başına 2 gram altın ödenen bir program başlatılmıştır.
-Hindistan, Dünya’daki tüm altının yüzde 11’ine sahiptir. Bu miktar ABD, IMF, İsviçre ve Almanya’nın toplam rezervlerinden daha fazladır.
-A Takımı’ndaki Mr. T.’nin altınlarının değeri 120 bin dolardır.
-Dünya’da çıkarılan altının yüzde 78’i mücevher olarak kullanılırken geri kalan kısmı elektronik, dişçilik ve tıbbi alanlarda kullanılır.
-İnsanlık tarihi boyunca madenlerden çıkarılan altının toplam ağırlığı yaklaşık 161 tondur.
-Antik Yunanlılar altının su ve güneş ışığının yoğun bir birleşimi olduğunu düşünürlerdi.