Kedi ile ilgili halk inançları, Kedi kutsal mıdır? Kedi ile ilgili olarak ortaya çıkan inançların kökeni nedir? Kedi Nankör bir hayvan mıdır?
Çok yaygın bir inanç vardır halk arasında. Bir kedi öldürenin işlediği suçtan kurtulabilmesi için yedi köprü yapması gerekir, derler. Öylesine güçlü bir dokunulmazlığı vardır. Bu inancın kaynağını Peygamber Muhammed’in kediye duyduğu sevgide görenler vardır. Peygamber Muhammed, günün birinde hırkasının üstünde uyuyan kediyi incitmemek, uyandırmamak için hırkasının o bölümünü kesmiş, kediye dokunmamış derler. Birçok kitapta bu hikâye anlatılır, bir bakıma gerçektir de. Ancak kediye duyulan saygı daha eski çağlara kadar gider.
Anadolu’da kedi ile ilgili inançlar çok eskidir. İslâm dininden önceki dönemlerde de vardır. Hititler, Urartular kediyi sever, ona karşı koruyucu bir ilgi gösterirlerdi. Oysa, bu eski inanç, bu eski hayvan sevgisi de daha eski dönemlere uzanır, Mısır’a kadar gider. Anadolu ile Mısır arasında birtakım inançlar konusunda birleşme olduğunu biliyoruz. Yalnız en eskisinin hangisi olduğu şimdilik pek açık seçik değildir. Mısırlılarda kedi kutsal bir hayvandır, bir totemdir. Bu inanç İ.Ö. üçbin yıllarına varıyor. Yazı kaynaklarda ise İ.Ö. İki bin ile binbeşyüz yıllarını buluyor. Hititlerde, özellikle kaya kabartmalarında kedi resimleri görülüyor. Bugünkükediyle ilgili inanç bize, Anadolu halkına İslâm diniyle gelmemiştir. Hititlerden gelmiştir. Onlara nereden geldiği ise ayrı bir araştırma konusudur günümüz için.
İslâm dini, birçok yönden eski Arap, Mısır, Sümer, Hint etkisi altında kalmış, onları zamanla özünde eritmiş, sindirmiştir. Kedi inancı, kedi sevgisi de böyledir. Kedi evcil bir hayvan olması, evde sevilmeyen, yıkım getirdiği sanılan hayvanları öldürmesi yüzünden sevilir.
Eski Türklerde (Asya Türklerinde) sıçgan (fare) kutsaldı, onunla ilgili bir ay adı da vardı. Bu bakımdan, bu kutsal hayvanın canına okuyan kedinin saygı, sevgi görmesi pek mümkün değildir. Mısır’da ise kedi büyük saygı görür, ona dokunulmaz, onu öldüren ceza görür, suçlu sayılır. Kedinin bir koruyucu totem olduğu, eski topluluklar arasında ona kutsallık verildiği, biliniyor. Anadolu toplumunda ise bütün çağlar boyunca kediye saygı, sevgi gösterilirdi.
Müslümanlar arasında kedi için nankör deyimi de kullanılır. Bir evin başına yıkım gelir, ev ıssız kalırsa o evi ilkin kedi bırakır gidermiş. Kedi yemeğini yerken gözlerini yumarmış. Bunun anlamı, öteki dünyada onu besleyen, evinde bakan, saklayan kimseye karşı tanıklık etmek, onu suçlamakmış. Kedi, evde kalırsa, o evde de biri ölür de duyulmazsa kedi onun burnunu, kulağını yermiş. Bundan dolayı da kötü, uğursuzmuş. Bu inancın kökünde İslam etkisi vardır. Çünkü İslam dinine göre kedinin içtiği su ile abdest alınmaz. O sukirlenmiş sayılır. Ayrıca kedi fareleri yediği için de iğrençtir. İşte İslâm inancı budur. Bir çelişmeyi içerdiği görülüyor. Oysa eski Mısır’da kedi için böyle bir inanç yoktur. Kedi bütün davranışlarıyla bir bütün olarak alınır, kutsal sayılır.
Herodotos’un anlattığına göre; eski Mısır’da kedi gibi köpek, tilki, kurt, sıçan, doğan, ibis, ayı, gibi hayvanları da kutsaldır. Dokunulmazlıkları vardır.
Kedi ile, sıçanla, doğanla ilgili inançların Anadolu’ya Asya’dan, özellikle Türklerle geldiği savı tutarlı değildir. Bu adı geçen hayvanlarla ilgili inançlar en aşağı İ.Ö. üç-bin, en yakın binbeşyüz (İ.Ö. yine) yıllarına değin gidiyor. Oysa, Türklerle (bu ad da Türkçe değildir. Türkçenin yapısıyla açıklanamıyor) ilgili inançların en eskisi bile İ.Ö. bin yılına varamıyor, bir bakıma İ.Ö. beş yüz yılını bile bulamıyor. Buna karşılık Anadolu’da bu “hayvanlarla ilgili inançların en yenisi bile İ.Ö. bin yılını çok mu çok aşıyor, geriye gidiyor.
Eski Mısır’da kedinin ölüsünün mumyalandığı, özel bir törenle gömüldüğü gerçeği vardır. Firavun mezarlarında kedi mumyalarının bulunuşu gösteriyor bunu açıkça.
Kedi neden kutsaldır?
Yalnız evcil bir hayvan olması, insanlara yakın bulunması bu sorunun karşılığını vermeye yetmez. Çünkü kutsallık yakınlıktan öncedir. Bir nesne önce kutsaldır, sonra insana yakındır. Önce yakınlık, sonra kutsallık olmaz. İnsan ancak özünü, nedenini bilemediği bir doğa varlığına kutsallık yükler, bildiğine yüklemez. Biz, bütün canlıların, özellikle biraz yırtıcı nitelikte olanların ilk totemler arasında olduğunu biliyoruz. Totemin doğuşunda iki ayrı kaynak vardır. Biri yumuşaklık (yırtıcı, kırıp dökücü olmama. Geyik gibi, koyun gibi, at gibi uysal olanlar) gösteren canlılar, ‘ öteki ise yırtıcı, azgın, insana korku verici canlılar.Bunlardan birinciler koruyucu, suçsuz, arı duru varlıklardır. İkinciler ise saldırgan, ürkütücü varlıklardır. Kedi sonradan evcilleştirilmiş bir canlıdır. Onun kökeni yırtıcıdır, saldırgandır. Geyik, koyun uğur sayılır da kedi, bugün bile, sayılmaz.
Kedinin yırtıcılığı, saldırganlığı çağların akışı içinde unutulup gitmiş. Evcilleştirilince daha dayumuşak, insana yakın (dokunulmaz, cıını yakılmaz) bir hayvan olmuş. Onun kutsallığını yaratan korkutucu gücü zamanla yumuşamış, sevgiye dönüşmüş. İşte evcilleştirilmesi sonucu doğan sevginin de, kaynağı budur.
Kedi, evcilleştirilmesi sonucu, kazandığı sevgiyi sürdürürken, onunla ilgili ilk inanç tortularını büsbütün ortadan kaldıramamış. Ona nankör denmesi bundandır, İslâm dinine sinen bu çelişik (biri sevgiye, biri kötülemeye dayanan) inancın kaynağı da budur. Biri çok eski çağların süzgecinden geçen, biri kedinin evcilleştirilmesinden sonra doğan, gelişen inanç.
Mısır’da olduğu gibi, Anadolu’da da kediyle ilgili inanç kalıntıları buluyoruz. Halk arasında kedinin dişisiyle birleşme zamanı olan mart ayı yalnız bahar başlangıcı sayılmaz. Sıcak günlerin, kış bitiminin geleceğini de bildirir. Bir evde yangın oldu mu ilkin farelerle kediler kaçarmış. Kedinin sıcak küllere sokulması, ocağın başından ayrılmaması evin bekçiliğini yapması, evin koruyucusu olması demekmiş. Kedisi, köpeği olmayan bir köy evimutsuz ev sayılır. Bu bakımdan kedi köpek sözleri yan yana söylenir. Bu Türkçede iki söz arasındaki ses benzerliğinden de olabilir bir bakıma. Kedinin dışkılığını örtmesi, yeri eşerek dışkılık bırakması onun yaratılış bakımından temizliğine yorulur. Gene halk arasında yaygın bir inanca göre kedi öleceğini anlayınca ortalıkta görünmez olur. Ölüsünü bile insanlardan saklarmış. Ancak birdenbire ölen, öldürülen bir kedinin ölüsü görülürmüş ortalıkta.
Kedi yemeğini yedikten sonra, yemeğin bulunduğu kabı iyice yalar, bu olay da onun temizliği sevdiğine, pislikten kaçındığına yorumlanır. Bu inançlar günümüzde yaygın, değişik nitelikler taşır. Ancak bir teki bile yeni değildir, çok eski dönemlerden kalmadır.
Araştırmacının Kaynakçası;
İsmail Zeki Eyüpoğlu, Anadolu İnançları, (İstanbul 1987) 161 Sayfa