Fotoğrafın Ortaya Çıkışı ve Gelişmesi
Günümüzde çok kolay bir iş gibi gözüksede çok ama çok eskiden fotoğrof çekmek diye bir şey yoktu fotoğraf çekmek oryaya çıktığında bugünkü kadar kolay olmadı ve insanlar hiç kolay olmayan yöntemlerle bir anı veya haber yapma çabası içinde zor şartlarda fotoğraf çekmeye çalışıyorlardı.
Fotoğrafın Ortaya Çıkışı ve Gelişmesi Merek edenler ve öğrenmek isteyenler için fotoğrafın tarihi.
insanoğlu binlerce yıldan beri çevresinde gördüklerini bir biçimde çizmek, görüntülemek gereğini duydu. insanoğlu binlerce yıldan beri çiziyor. Resim, insanların çevrelerinde gördüklerini, doğada var olanları kaydetme ve gelecek kuşaklara aktarmanın bir yoluydu. 1800’lü yılların ilk çeyreğinde görüntüleri kaydetmenin bir başka yolu geliştirildi. Bu, insan gözünün görebildiği her şeyi kusursuz bir biçimde, aynı insan gözünün gördüğü gibi, iki boyutlu bir yüzeye doğru perspektifle aktarabiliyordu. Bir araç, bir başka deyişle, fotoğraf makinesi kullanılarak görüntüleri kaydetmenin yolu fotoğraf olarak adlandırıldı. Günümüzde fotoğraf büyük bir hızla biçim değiştirmektedir. Geleneksel biçimde film, fotoğraf kartı ve kimyasal maddeler kullanılarak elde edilen analog (geleneksel) fotoğrafların yerini büyük bir hızla yine optik teknolojisini ve optik teknolojisiyle birlikte elektronik ve bilgisayar teknolojilerini de kullanan sayısal (dijital) fotoğraflar almaya başladı. Bu çalışmada, geleneksel fotoğrafçılık ve fotoğraf makineleri analog olarak ifade edilecektir. Sayısal fotoğraf teknolojisi giderek artan bir hızla da gelişmeye devam ediyor. Ancak bu analog fotoğrafçılığın da tümüyle yok olması anlamına da gelmiyor. Geleneksel fotoğrafçılıkta eskisi kadar olmasa da hem fotoğraf makinelerinin yapısında, hem de film, banyo ve kart teknolojilerinde ilerlemeler gözlenmekte. Ayrıca görüntüyü elde etmenin temellerinde de değişiklikler olmamıştır. Geleneksel fotoğrafçılıkta ve sayısal fotoğrafçılıkta görüntüyü oluşturma ve denetleme biçimleri hep aynı kalmış, görüntünün kaydedilme biçimi ve kayıt ortamları ve fotoğraf makinesi yapılarında değişiklikler olmuştur. Fotoğraf ortaya çıktığı 1830’lu yıllardan günümüze kadar yaşamlarımızı hep derinden derine etkiledi ve yaşamımızın her döneminde yerini hep aldı. Neredeyse doğumdan ölüme kadar fotoğrafı hep kullanıyoruz. Gündelik yaşamdan, haberden, bilimsel araştırmalara, sağlıktan, diğer insanları tanımaya kadar fotoğraf hep var. Fotoğrafları anlayabilmek için de onu teknik ve içerik olarak iyi tanımak gerekiyor. İlk Çağ’dan 1800’lerin İlk Yarısında Kadar Olan Çalışmaların Kısa Bir Özeti Ġnsanlar binlerce yıldan beri gördükleri nesneleri değişik biçimlerde görselleştirmeye çalışmışlardır. Mağara resimlerinden, günümüzde çeşitli biçimlerde oluşturulan görüntülere gelinmiş ve bu süreç neredeyse tüm tarihsel dönemlere yayılmıştır. Sanatçılar veya görselleştirme işiyle uğraşanlar, oluşturdukları görüntülerin gerçeğe benzemesi için çalışmıştır. Fotoğraf insanlara bu olanağı mükemmel biçimde sağlamış ve gerçek gibi olanın üretilmesi fotoğrafın bulunması ve kullanılmasıyla birlikte gerçekleşmiştir. 2 Günümüzde yaşamımızın ayrılmaz bir parçası olan fotoğraf ve fotoğraftan türeyerek yine yaşamımızda yoğun biçimde yer alan sinema ve televizyonun temelinde “görüntü” vardır. Fotoğraf, görüntüyü optik, mekanik ve kimyasal yollar kullanarak elde etmenin ilk biçimidir. Görüntünün nasıl oluşturulabileceği Ġlk Çağ’dan beri biliniyordu. Ġlk Çağ’da oluşturulan görüntülerle ay ve güneşin hareketleri izlenebiliyor, oluşturulan bu görüntüler bir anlamda bilimsel çalışmalarda kullanılıyordu. M.Ö 5. Yüzyılda Çinlilerin bu teknikle görüntü elde ettikleri bilinmektedir. M.Ö 4. yüzyılda Aristo, karanlık bir mağaraya küçük bir delikten giren ışığın, mağaranın karşı duvarında ters bir görüntünün oluşmasını izlemişti. M.S. 9 yüzyılda, Arap bilginler gümüş ve gümüş tuzlarının güneş ışığı altında kaldığı zaman karardığını biliyordu ve bu konuda çalışmalar yapıyordu. 1490’lı yıllarda Leonardo da Vinci, resim ve çizimlerde doğru perspektif elde edebilmek için karanlık odanın (Camera Obscura) kullanılması gerektiğini notlarında belirtmiş ve çizimlerini yapmıştı. Camera Obscura, 1500’lü yıllarda resim yapma amacıyla kullanılmaya başlandı. Camera Obscura taşınabilir bir görüntü oluşturma aracıydı. (Camera=Oda, Obscura= Karanlık) Camera Obscura karanlık bir kutudan veya odadan başka bir şey değildir. Bir yüzünde küçük bir delik vardır. Bu delikten geçen ışık ışınları, karşı duvarda / karşı yüzeyde ters bir görüntü oluşturur. 1550’lerden başlayarak Camera Obscura’yı geliştirme çalışmaları başladı, 1568 yılında Daniello Barbero ,Camera Obscura’ya bir diyafram düzeneği ekledi. Daha sonraki yıllarda bu diyafram düzeneği bir mercekler grubuyla desteklenerek daha net ve parlak görüntüler elde edilmeye başlandı. Bu yıllardaki Camera Obscura’lar adlarına uygun biçimde oldukça büyüktü. Bir oda büyüklüğündeydi ve içlerine bir insan girerek rahatça çizim yapabiliyordu. 17. yüzyıldan başlayarak Camera Obscura’ların boyutları küçüldü ve hem mekanik hem de optik açıdan çok geliştirildi. 1776 yılında Johann Zahn, Camera Obscura’ya bugünkü objektiflere benzer bir düzenek ekledi. Bu düzenek içindeki objektifler ileri geri hareket ederek netlik yapmada kullanılıyordu. Zahn bu aygıtı portre çizmede kullanıyordu ve yapı olarak bugünkü yansıtmalı (refleks) fotoğraf makinelerine çok benziyordu. Gelişen Camera Obscura’lar 1880’li yıllarda ve günümüzde kullanılan fotoğraf makinelerinin temelini oluşturacaktır. Bilim insanları ve mucitler bir yanda Camera Obscura’nın mekanik ve 3 optik açıdan mükemmel hale gelmesini sağlarken, diğer yandan da fotoğraf kimyası üzerine çalışmalarına devam ediyorlardı. 17. yüzyılda toz gümüş nitratın güneş altında karardığı bilimsel olarak kanıtlandı. 1727 yılında Alman bilim insanı Johann Heinrich Schultze gümüş nitrat dolu şişelerin üzerine ışık geçirmeyen nesneleri koyarak bu şekillerin şişelerin içindeki kimyasal maddelerin üzerinde oluşmasını sağladı. Ancak bunlar tespit edilemedikleri, bir başka deyişle kararmaları durdurulamadığı için bir süre sonra kendiliklerinden karararak silinip gidiyorlardı. Bu çalışmalardan yaklaşık elli yıl kadar sonra Ġsveçli kimyager Carl Scheele, ışık görmüş gümüş tuzlarının kimyasal işlemlerden geçirildikten sonra kararmalarının durdurulabileceğini buldu. 1800’lerin başında da Ġngiliz bilim insanları da benzeri çalışmalar yapıyorlardı. Wedgewood, üzerine gümüş nitrat sürülmüş kâğıt parçalarını kullanarak bunların üzerinde fotografik görüntüler oluşturuyordu. Ancak saptama (tespit) banyosu olmadığı için bu görüntüler de kendiliklerinden karararak yok oluyorlardı. 1820’lerde Fransız bilim insanı Joseph Nicéphore Niepce (7 Mart 1765 - 5 Temmuz 1833) ilk kez bir aygıt aracılığıyla oluşturulan görüntüyü, iki boyutlu bir düzlem üzerine kaydetti. Niepce, kurşun kalay alaşımlı bir plaka üzerini bir tür asfaltla (bitümen) kaplamış ve yaklaşık sekiz saatlik bir pozlama sonucunda ilk fotoğrafı elde etmişti. Bu fotoğraf, ilk olmasına karşın ticari boyutu yoktu. 1839 yılında ticari anlamda başarılı bir sistem geliştirecek olan Jaques Louis Daguerre ve Niepce 1827 yılından itibaren birlikte çalışma kararı aldılar. Daguerre bir ressamdı ve Camera Obscura’yı o dönemde bir çok ressamın yaptığı gibi resim yapmakta kullanıyordu. Daguerre gümüş iyodür ile yaptığı görüntü kaydı çalışmaların sürdürdü ve çalışmalarında oldukça ilerledi. Elde ettiği sonuçları 19 Ağustos 1839 tarihinde Fransız Bilimler Akademisi aracılığıyla duyurdu ve bu buluşun adı “Daguerrotype” olarak anılmaya başlandı. Daguerrotype görüntüleri şöyle oluşuyordu: Bakır bir levha gümüş bileşikleriyle kaplanıyor ve iyot buharıyla gümüş iyodür haline getiriliyordu. Camera Obscura kullanılarak bu levha pozlanıyordu. Pozlama sonrasında karanlık bir odada cıva buharı kullanılarak görülebilir hale getiriliyordu, daha sonra görüntünün sabitleşmesi için, bugün de saptama banyosu olarak kullanılan hiponun (sodyum hiposülfit veya potasyum metabisülfit ) içinde tutuluyordu. Hipo, levha üzerinde pozlanmamış, bir başka deyişle kararabilecek gümüş bileşiklerinin levha üzerinden akıp gitmesini sağlıyordu ve pozlanmış görüntü levha üzerinde sabit olarak kalıyordu. Bu yöntemin zayıf tarafı elde edilen görüntünün bir tane olmasıydı. Bir başka 4 deyişle çoğaltma olanağı yoktu. Ayrıca cıva buharı insan sağlığını ciddi bir biçimde etkiliyordu. Fotoğraf sözcüğün ilk kez 1800’lerin ilk yarısında, 1839 yılında Sir John Herschel tarafından kullanıldı. Fotoğraf sözcüğü eski Grekçeden gelir. Ġki farklı sözcüğün birleşmesiyle oluşmuştur. Foto=Işık, Grafi= Çizmek. Bundan da anlaşılabileceği gibi fotoğraf, ışıkla yazma işidir. Işık varsa fotoğraf da vardır. Işık yoksa fotoğraf da olmayacaktır. Fotoğraf, 19. yüzyılın en önemli buluşlarından biridir, günümüz iletişim ortamlarının ve araçlarının önemlileri arasında yer alır. Görüntünün bir "aygıt" kullanılarak, iki boyutlu bir yüzey üzerine kaydedilmeye başlanmasının üzerinden yüz yetmiş yıldan fazla geçti. Fotoğraf üzerine çalışmalar yalnızca Fransa’da yapılmıyordu. Eş zamanlı olarak Ġngiltere’de de çalışmalar vardı. William Henry Fox Talbot da bu yönde çalışmalar yapan bir Ġngilizdi. Fox da gümüş nitrata batırılmış kâğıtları pozlayarak, Tablotype adını verdiği bir yöntemle görüntüler elde ediyordu. 1839 yılında ışığa duyarlı kâğıtları icad ettiğini kamuoyuna duyurdu. Yukarıda adı geçen ve fotoğrafın isim babası olan Sir John Herschel Talbot’un yakın arkadaşıydı. Herschel’de bir bilim adamıydı ve bugün de saptama (tesbit banyosu-hipo) olarak kullanılan sodyum tiyosülfatın görüntülerin sabitleştirilmesinde kullanılabileceğini buldu. Fox Talbot’un , Daguerre’in çalışmalarından farkı, Daguerrotype görüntülerinin tek olması, bir başka deyişle çoğaltılamaması, Talbot görüntülerinin ise elde edilen negatif görüntü kullanılarak çoğaltılabilmesiydi. Talbot 1844 yılında ilk fotoğrafçılık kitabı olan “The Pencil of Nature, Doğanın Kalemi’ni yayınladı. Ortaya çıkışı veya resmi olarak tescil edilişinden sonra, 1840'lı yılların başlarında fotoğraf yaygınlaşmaya başladı. Bu yıllardaki fotoğrafçıların hedef kitlesi, pahalı olduğu için yağlı boya portrelerini yaptıramayan orta sınıftı. O yıllarda yağlı boya portreler yaptırmak soyluluğun sembolüydü ve üst sınıflara ilişkin bir eylemdi. Takip eden yıllarda duyarkatlara ve objektiflere ilişkin çalışmalar devam etti, fotoğraflarda detaylar arttı, kalite yükseldi, pozlama süresi azaldı. Bu gelişmeler fotoğraf makinalarını gezginlerin en önemli yol arkadaşları haline getirdi. Özellikle Fransa ve Ġngiltere başta olmak üzere dünyanın her yanına fotoğrafçılar gitti, egzotik ülkelere ilişkin fotoğraflar satılan metalar haline geldi. İlk Savaş Fotoğrafları Fotoğrafın ortaya çıkışından hemen sonra 1846 yılında Meksika-Amerikan Savaşı’nın fotoğraflandığı bilinmektedir. Bu savaş sonrasında, Kırım Savaşı (1853 - 1856) Fotoğraflandı. Fotoğraflar Roger Fenton ve yardımcıları tarafından çekilmişti. Fenton, Kırım Savaşı’nda 360 5 adet fotoğraf çekti. Bu fotoğraflar sergilendi ve fotoğraf albümleri oluşturuldu. Kırım Savaşı Fenton dışında birkaç fotoğrafçı tarafından da fotoğraflanmıştır.. Fotografik görüntünün gerçeği olduğu gibi yansıttığı düşüncesi o yıllardaki kamuoyunu ve politik görüşleri de etkiledi. Fotoğrafın büyük gücü ve iletişim boyutu anlaşıldığı zaman ise bulunuşunun üzerinden henüz yirmi yıl geçmişti. Kırım Savaşı sonrasında Amerikan Ġç Savaşı (1861-1865) fotoğraflandı. Teknik gelişmeler, Estetik Arayışlar 1870'li yıllarda pozlama süresi de birkaç dakikadan 1/25 saniyeye düştü, duyarkatlar (emülsiyonlar) eni konu gelişti, hassaslaşmış, fotoğraf makinelerinin optik ve mekanik aksamları gelişti. O günlere dek fotoğrafçının çekim anından hemen önce kendisinin imal ettiği ıslak duyarkatlı fotografik levhalar yerine atölye ve fabrikalarda üretilmiş, kuru, kullanım ve taşıma kolaylığı sağlayan hazır emülsiyonlu fotoğraf levhaları üretilmeye başlandı. Bunlar " güzelliği elde etmenin yeni araçları" olarak tanıtıldı, fotografik olanaklar gelişti. 1881 yılında George Eastman bir şirket kurarak kuru cam filmleri imal etmeye başladı. Bu şirket 1888 yılında KODAK adını alacaktı ve dünyanın en hızlı gelişen fotoğraf ve film şirketlerinden biri olacaktı. 1888 yılında Kodak firması film, banyo ve baskı ücreti içinde olan, 100 adet filmi bulunan fotoğraf makinelerini piyasaya sürdü. Bu fotoğraf makinelerini, " düğmeye basın, gerisini bize bırakın" reklam sloganıyla satıyordu, bu yıllardan sonra fotoğraf geniş kitlelere mal oldu. Fotografik görüntüler sanat çevrelerinde de tartışmalar açtı, resim gibi değildi, resimden daha mükemmel biçimde perspektifi ve görüneni aktarıyordu. Fotoğrafın ilk otuz yılında ve takip eden dönemlerde, kimi fotoğrafçılar negatifler üzerinde oynayarak, fotoğraf üzerinde dokular oluşturarak, fırça darbelerinin benzerlerini yaratmaya çalışarak "resim gibi" olanı yakalamaya çalıştılar. Artistik arayışlara girdiler. Fotoğraf sanat olma yolunda ilerlemeler kat etti. İlk Sosyal Belgeci Fotoğraflar Sosyal veya toplumsal belgecilik anlayışına uygun fotoğraflar üretenler arasında ise, 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyılın ilk yıllarında Jacob Riis ve Lewis Hine’ın adları sayılabilir. Belgesel fotoğrafçılar arasında kuşkusuz ilk anılması gereken adlardan biri Jacob Riis’dir (1849-1914). Danimarka doğumlu olan Riis, 1870 yılında henüz 21 yaşındayken Amerika Birleşik Devletleri’ne göç etti. O dönemde ABD’ye gelen birçok göçmen gibi madenlerde, gündelik işlerde çalıştı. 1877 yılında New York Tribune adlı gazetede çalışmaya başladı. Önceleri bu gazeteye yazılar yazan Riis, açlığı, kenar mahallelerdeki sefaleti yazıyla ifade edemeyeceğini fark etti ve 1888 yılında bir fotoğraf makinesi satın alarak gecekondu 6 mahallelerini, New York’un gece yaşamını fotoğraflamaya başladı. Gece fotoğraflarının çekiminde o günlere göre önemli bir yenilik olan flaşı kullanıyordu. Riis fotoğrafları önceleri çok fazla ilgi görmedi, ancak 1890 yılında yayınlanan kitabı How Other Half Lives? (Diğer Yarı Nasıl Yaşıyor?) adlı kitabı büyük ilgi gördü. Bu kitabın yayınlanması, dönemin New York valisi Theodore Rooswelt’in gecekondu mahallelerinde bir takım iyileştirmeler yapmasına neden oldu. Fotoğrafları Riis kadar etkili olan bir başka belgesel fotoğrafçı da Lewis W. Hine’dır (26 Eylül 1874 – 3 Kasım 1940). Lewis W.Hine, sosyoloji eğitimi almıştı. 1901 yılında New York’ta öğretmenliğe başladı. Ġlk fotoğraf makinesini iki yıl sonra edindi. 1905 yılında ise ABD’nin giriş kapısı olan Ellis Adası’nda göçmenleri fotoğraflamaya başladı. Sözü edilen göçmenler daha iyi bir yaşam için çok zor koşullarda ABD’ye göçüyordu. Hine’ın belki de en ses getiren çalışması çocuk işçileri fotoğraflamasıdır. 1908 yılında Çocuk Ġşçiler Ulusal Komitesi Hine’ı zor koşullarda çalıştırılan çocukları fotoğraflamakla görevlendirdi. Sosyoloji eğitimi almış olması ve fotoğrafçılık kariyeriyle Hine bu konu için biçilmiş kaftandı. Hine neredeyse tüm Amerika’yı dolaşarak çalışan çocukları fotoğrafladı. Çoğu 10-12 yaşlarında ve önemli bir kısmı göçmenlerin çocuklarıyla ilgili ayrıntılı bir rapor hazırladı. Bu rapor daha sonraki yıllarda, çocuklar ve çocukların çalışma koşullarının iyileştirilmesine yönelik çalışmalar için kaynaklık yapacaktı. 1916 yılında ise Amerikan Kongresi çocukların çalıştırılmasını yasakladı ve çocuk işgücünün kullanılmasına yönelik önemli düzenlemeler yaptı. Sosyal Belgeci fotoğraf çalışmalarında önemli kilometre taşlarından biri de kısaca FSA (Farm Security Administration) olarak bilinen Çiftlik Güvenliği Kuruluşu’dur. 1929 ekonomik bunalımı Amerika’daki tüm çalışan kesimi derinden derine etkilemişti. Ancak ekonomik bunalımdan en çok etkilenenler kırsal kesimlerde yaşayan çiftçilerdi. FSA çiftçilerin bu durumlarını çok sayıda fotoğrafçıyla belgeledi. 1935 yılında başlayan 1944 yılına dek süren çalışmada yaklaşık 250 bin fotoğraf çekildi. 20. Yüzyılın Başından İkinci Dünya Savaşı’na Kadar Olan Sürede Fotografik Gelişmeler Fotografik anlatım dili ve belgesel fotografi dışında 20. Yüzyılın ilk yarısında hem teknik anlamda hem de kurumsal yapılanmalar anlamında fotoğrafta önemli gelişmeler kaydedildi. Teknik gelişmeler daha sonraki yıllarda fotoğrafın anlatım diline de etki edecekti. Bunların başında Kodak firmasının ürettiği ve 1990 yılında satışa sunduğu, Brownie fotoğraf makineleri gelir. Bir çocuğun kullanabileceği kadar basit olan bu fotoğraf makinesi birçok 7 kişinin fotoğrafla ilgilenmesinin de başlangıcı oldu Pankromatik siyah-beyaz filmlerin geliştirilmesi, renkli filmin piyasaya sürülmesi yüzyılın ilk on yılı içinde gerçekleşti. Bugün bile fotoğraf makinesi tasarımlarını önemli biçimde etkileyen ve 24X36 mm.lik bir alana kayıt yapan 35 mm. eninde film kullanan prototip fotoğraf makinesi Leitz firması mühendislerinden Oscar Barnack tarafından 1914 yılında geliştirildi. 35 mm. Giderek bir standart haline dönüştü. Barnack’ın prototipinden geliştirilen ilk Leica fotoğraf makinesi ise 1924 yılında piyasaya verildi. Leica günümüzde bile, fotoğrafçılarının birçoğunun düşlerini süslemeye devam ediyor. 1924 yılında Ermanox fotoğraf makinesi gündeme geldi. Dr. Eric Solomon 50 mm. Odak uzunluğu ve f:1.8 objektifi ile küçük birfotoğraf makinesini tanıttı ve çok düşük ışık koşullarında, flaş olmaksızın fotoğraf çekme olanağı doğdu. Kuşkusuz bu dönemde geliştirilen tek fotoğraf makinesi Leica değildi. Japonya’da Nippon Kogaku K.K firması 1917 yılında kuruldu. Bu firma daha sonraları Nikon’a dönüştü. Rollei firması ise ilk çift objektifli refleks (TLR) fotoğraf makinesini 1928 yılında piyasaya verdi. Rollei’nin TLR modeli ve Leica çok uzun yıllar foto muhabirleri başta olmak üzere bir çok fotoğrafçının tercih ettiği makineler oldu. 1934 yıllnda Fuji Photo Film kuruldu. 1938 yılında ise Fuji marka fotoğraf makineleri ve objektifler piyasaya verildi. 1936 yılında ise Kodak firması Kodacrome olarak bilinen ilk saydam (dia) filmini piyasaya çıkarttı. Yine aynı yıl ilk tek objektifli refleks (SLR) fotoğraf makinesi Exakta piyasaya çıktı. 1900’lerin başından Ġkinci Dünya Savaşı’na dek olan süreçteki teknik gelişmeler fotoğraf dilini de etkiledi. Alfred Stieglitz ve F. Holland Day, fotoğrafı güzel sanatların bir dalı olarak kabul eden Photo-Secession akımının öncüsü oldular.(secession=ayrışma - ayrılma). Bu akım fotoğrafta manipülasyonu normal görüyor, fotoğrafçının bir sanat insanı olarak ve öznel anlatımlar için manipülasyonlar yapabileceğini düşünüyorlardı. 1921 yılında Man Ray fotogramlar (rayograph) yapmaya başladı. Bu çalışmalarda bir fotoğraf makinesi olmaksızın doğrudan fotoğraf kağıdı üzerine konan nesneler farklı ışık şiddetlerinde aydınlatılarak, görüntüler elde ediyordu. 1925 yılında, Macar fotoğrafçı André Kertész, Paris’te 11 yıl sürecek bir fotoğraflama maratonuna başladı. 1993 yılında ise Brassai Paris Geceleri’ni (Paris de nuit) yayınladı. Bu dönemde Lewis Hine ve FSA’nın yaptığı çalışmalara yukarıda değinilmişti. Yine bu dönemin en önemli gelişmeleri arasında, Amerika’da LIFE dergisinin yayın yaşamına başlaması yer alır. LIFE aslında 1883 yılında kurulmuş bir dergiydi. 1936 yılında el değiştirdikten sonra bir fotojurnalizm okuluna dönüştü. Margaret Bourke-White, Robert 8 Capa, Alfred Eisenstaedt, Dorothea Lange, Gordon Parks, Edward Steichen gibi bir çok isim LIFE çatısı altında toplandı. 1900-1940 yılları arasındaki bu dönem ilk fotoğraf ajanslarının da kurulmaya başladığı bir devredir. Fotoğrafın icadına dek görüntüler bir araç, bir aygıt olmaksızın elle üretiliyordu. Üretilen bu resimler tekti, biricikti. Fotoğraf, görüntünün üretim sürecine bir aracı bir "aygıt"ı sokmuştur. Fotoğrafın ticari olarak uygulanmaya başlanmasından sonra, fotoğrafın kullanımı ve uygulamaları üzerine de çalışmalar başladı. Kimi çevreler fotoğrafı önemli bir buluş olarak kabul ederken, kimi çevreler ise bunu „şeytanın icadı“ olarak kabul etti ve karşı çıktı. Ondokuzuncu yüzyılın sonu ve yirminci yüzyılın başlarında fotoğraf günümüzdeki mükemmelliğine ulaştı, fotoğrafa ilişkin tartışmalar gazete sütunlarından sanat ortamlarına üniversitelere taşındı, fotoğraf üzerine yazılanlar kitaplarda yerlerini almaya başladı. Sinematografik görüntülerin ve televizyonun temellerini oluşturan fotoğraf görüntüsü üzerine felsefi tartışmalar başladı. Fotoğrafın teknik gelişimi kadar, felsefi boyutu üzerine olan tartışmalar günümüzde devam etmektedir. İkinci Dünya Savaşı ve Takip Eden Dönemlerde Fotoğraf Ġkinci Dünya Savaşı, yaşlı dünyanın o güne dek gördüğü en kanlı savaşlara sahne oldu. Ġkinci Dünya Savaşı sırasında sayıları binlerle ifade edilen fotoğrafçılar milyonlarca kare fotoğraf çektiler. Ġkinci Dünya Savaşı fotoğraflarını Batılılar, bir başka deyişle Avrupa ve Amerikalılar batılı fotoğrafçıların objektiflerinden izlediler. Ancak o dönemdeki Sovyet fotoğrafçıları da fotoğraf tarihi açısından çok önemli fotoğraflar çektiler. Ġkinci Dünya Savaşı fotoğraflarının bir kısmı yukarıda sözü edilen LIFE dergisinde yayımlandı. Savaş sonrasında 1947 yılında Robert Capa, David “Chim” Seymour, Henri Cartier-Bresson, George Rodger, William Vandivert, ve Rita Vandivert tarafıundan Magnum fotoğraf ajansı kuruldu. Bu ajans bir kooperatifti ve sahipleri de yukarıda adı geçen fotoğrafçılardı. Daha sonra çok sayıda önemli fotoğrafçı Magnum’a katıldı. Sayısal (Dijital) Fotoğrafçılık Nedir? Sayısal fotoğrafçılık, analog fotoğrafçılığın – film ve analog (filmli) fotoğraf makineleriyle yapılanların- bilgisayar vb. gibi sayısal teknolojilerle yapılması, fotoğrafların sayısal yöntemlerle kaydedilmesi ve işlenmesi işidir. Sayısal fotoğrafları iki biçimde elde edilebilir. Bunlardan ilkinde fotoğraflar; analog yöntemlerle elde edilen fotoğrafların tarayıcılarla (scanner) taranması ve işlenmesiyle oluşur. İkincisinde ise fotoğraflar, sayısal fotoğraf 9 makineleri kullanılarak elde edilir. Çalışma mantığı olarak sayısal fotoğraf makineleriyle analog fotoğraf makineleri arasında herhangi bir fark yoktur. Görüntünün elde edilmesi aynıdır, değişen elde edilen görüntünün kaydedilme biçimidir. Sayısal fotoğrafçılık yöntemleri kullanıcıya büyük kolaylıklar sağlar. Sayısal yöntemlerle elde edilmiş fotoğraflar kolayca işlenebilir, varsa hataları kolaylıkla düzeltilebilir. İnternet ve diğer yollar kullanılarak kolaylıkla bir yerden bir başka yere gönderilebilir, baskıları evde dahi kolaylıkla yapılabilir. Herhangi bir sayfaya daha kolay yerleştirilebilir. Sayısal fotoğrafçılık, fotoğrafçıya birçok kolaylık sağlar. Analog fotoğrafçılıkta kullanılan film veya fotoğraf üzerine yapılan rötuş aynı biçimde sayısal fotoğraflara da yapılabilir. Analog fotoğrafçılıktaki çok zahmetli olan, kalemlerin, boyaların, rötuş bıçaklarının kullanıldığı araç ve gereçlerin yerine, sayısal fotoğrafçılıkta değişik resim işleme programları kullanılabilir. Bunlardan en yaygın kullanılanları, PhotoShop, FreeHand, Paint vb. gibi programlardır. Bu programların sayısını artırmak olanaklıdır. Çoğu sayısal fotoğraf makinesi, fotoğrafları işlemek için kendi programlarıyla da satılır. Sayısal Fotoğrafçılığın Kısa Tarihi Sayısal Fotoğrafçılığın Ortaya Çıkışı ve İlk Sayısal Fotoğraf Makineleri Sayısal fotoğraf makineleri, elektronik ve bilgisayar teknolojilerini kullanarak fotoğraflar çekebilen ve onların “resim dosyaları” olarak saklanmasını olanaklı kılan araçlardır. Çalışma mantığı olarak analog fotoğraf makinelerinden farkı yoktur. Sayısal fotoğraf makinelerinde görüntünün elde edilme biçimi ve kaydedilme biçimleri değişir. Sayısal fotoğraf makinelerinde, objektiften geçen ışık ışınları sensör üzerine düşerek sayısal işlemcilerden geçer ve görüntüyü oluşturur. Analog fotoğrafçılıkta, gümüş tuzlarından oluşan bir duyarkatı etkileyen ve film üzerinde gizli bir görüntü oluşturan ışık, sayısal fotoğrafçılıkta, CCD veya CMOS adı verilen bir elektronik parçanın üzerine düşer, bir takım sayısal işlemler sonucunda görüntü elde edilir. Sayısal fotoğraf makineleriyle elde edilen görüntüle,r bilgisayarlara depolanma, üzerlerinde işlem yapılabilme, bir bilgisayar ağı üzerinden bir noktadan bir başkasına gönderilebilme, televizyon cihazlarında izlenebilme özelliklerine sahiptir. Elde edilen görüntüler istenirse baskı cihazları (printer) kullanılarak kağıt vb. ortamlar üzerine basılabilir ve arşivlenebilir Tüm bunlar yapılırken, elektronik ve bilgisayar teknolojilerinin olanakları kullanılır. 10 Birçok farklı firma değişik tiplerde sayısal fotoğraf makineleri üretmektedir. Bunların bir kısmı bir zamanların analog fotoğraf makinesi üreticileridir. Bir kısmıysa, daha önceleri bilgisayar veya elektronik araçlar üreten firmalardır. Piyasada çok farklı modellerde sayısal fotoğraf makinesi bulunmaktadır. Bunlar aynı analoglarda olduğu gibi amatör, ileri amatör ve profesyonel fotoğrafçılara seslenmektedir. Sayısal makinelerde de aynı analoglarda olduğu gibi, kompakt, ileri kompakt, SLR makine tipleri bulunmaktadır. Artan üretim ve maliyetlerin düşmesi sayısal fotoğrafçılığa hemen hemen herkesin ulaşmasını olanaklı kılmıştır. Cep telefonlarına entegre edilmiş sayısal makinelerin bir kısmı ileri amatör düzeydeki makinelerle yarış eder hale gelmiştir. Sayısal fotoğrafçılık 1980’lerde yaşamımıza girdi. Ancak sayısal görüntülemenin başlangıcı 1950’lere dek geriye götürmemiz olanaklıdır. 1950’lerin başlarında, elektronik teknolojisini kullanarak video kayıtlarını yapabilmek için bir takım araçlar geliştirilmişti. 1960 ların sonlarında Bell Araştırma Laboratuarlarında çalışan iki bilim insanı George Smith ve Willard Boyle video kameralarda ve günümüzdeki sayısal fotoğraf makinelerinde kullanılan CCD elemanları icat ettiler. Bu bilim insanları CCD’lerin görüntülü telefonlarda kullanılabileceğini düşünüyordu. 1970’lerde CCD’ler video kameralarda kullanılmaya başlandı. CCD’lerden önce video kameralarda RGB tüpler kullanılmaktaydı ( RGB tüpler; televizyonda renkli görüntülerin oluşmasını sağlayan, Red (Kırmızı), Green (Yeşil), Blue (Mavi)renklere duyarlı tüplerdir, bu tüpler hem çok ağır, hem de çalışma biçimleri çok karmaşıktı, CCD adı verilen yarı iletkenlerin kullanılmaya başlanmasıyla hafif, az ışığa duyarlı, tüketicilerin kolaylıkla ulaşabileceği kameralar üretmek olanaklı olmuştur.) 70’lerin sonlarında deneme amaçlı olarak CCD’ler prototip fotoğraf makinelerinde kullanılmaya başlandı. Ancak o dönemde üretilen fotoğraf makineleri bugünkü sayısal fotoğraf makinelerine pek benzemiyordu. 1981 yılında Sony firması ilk sayısal fotoğraf makinesini üretti. Bu makine Mavica ( Magnetic Video Camera) olarak adlandırıldı. Bu fotoğraf makinesi kaydedilmiş görüntüleri manyetik güçler biçiminde 2 inç (yaklaşık 5 cm.) çapında disklere kaydediyordu. Analog fotoğraf makinelerinde görüntüler, bilindiği gibi film üzerine kaydedilir. Film banyo edilene dek bu görüntüler görülemez ve “gizli görüntü” olarak adlandırılır. Film 11 banyo edildikten sonra gizli görüntü görülebilir hale gelir. Bu görüntü film üzerinde veya kartlara basılarak saklanabilir. Sayısal fotoğraf makinelerinde ise görüntü sensoru (image sensor) olarak adlandırılan çipler veya elektronik devreler kullanılır. Küçük boyutlu sayısal fotoğraf makinelerinde kullanılan sensorlar çok küçük boyutludur (BOYUTLARI VER!) Bu sensorların üzerinde ışığa duyarlı diyotlar yer alır. Sensor üzerine düşen ışık ışınları, elektriksel işaretlere dönüşür ve işlemcide işlenerek görüntü elde edilir. Sayısal fotoğrafçılık görüntünün elde edilmesini, işlenmesini her açıdan oldukça değiştirmiş ve kolaylaştırmıştır. GÜNÜMÜZDE FOTOĞRAFÇILIK Günümüzde fotoğraf artık yaşamımızın ayrılmaz bir parçası, geleneksel anlamdaki film üzerine kaydedilen görüntülerin yanı sıra sayısal yöntemlerle kaydedilen görüntüler de artık her alanda kullanılmaya başlandı ve gerek geleneksel fotoğraf, gerekse sayısal fotoğraf oldukça hızlı bir biçimde gelişmeye devam ediyor. Görüntü kaydında bir aygıtın kullanılmasından sonra görüntü kaydıyla ilgili birçok farklı gelişme ve buluş oldu, bu buluşlar giderek arttı ve günümüze dek geldi, çok farklı kayıt teknikleri geliştirildi. 1800'lü yılların ilk yarısının karanlık kutusunun yerini günümüzde elektronik ve mekanik anlamda çok gelişmiş fotoğraf makineleri, sayısal olarak kayıt yapabilen elektronik ve bilgisayar teknolojisini bir arada kullanan makineler aldı. Gerçek gibi olanın, gerçeğin görüntülenmesi isteği 19. yüzyılın düş ve düşüncelerinden biri değildi kuşkusuz. Bu istek insanlıkla birlikte var olmuştu. Ġnsanlık görüntülerle binlerce yıldan beri tanışık ve onlarla haşır neşirdi. Gerek düşünsel boyuttaki gelişme ve değişiklikler, gerekse teknik anlamdaki - bu gelişmelerin içine optik, fizik, kimya gibi bilimleri sokmamız olanaklıdır- birikimler fotoğrafı 19, yüzyılda ortaya çıkarttı ve günümüze dek gelişerek ulaşmasını sağladı.