Tevfik Fikret (1867-1915): Recaizade ve Hamit’in tesiriyle batılı şiire yönelmiştir. Servet-i Fünun’un şiirdeki en önemli temsilcisidir. Ilk şiirlerinde ferdî konulari (aşk, acima, hayal kirikligi…) işler topluluktan ayri yazdigi şiirlerde toplumsal konulara yönelir. Bu anlayişla yazdigi şiirlerinde temalar, hürriyet, medeniyet, insanlik, bilim, fen ve tekniktir. Sis, Halûk’un Vedaı, Tarih-i Kadim, Halûk’un Amentüsü adlı şiirlerinde bu konuları işler. Sanatının bu ikinci döneminde dinlere de cephe alır, kutsal olan her şeye karşı çıkar, hatta İstanbul’a dahi küfreder (Sis).

Fikret, aruzu Türkçeye başarıyla uygulamıştır. Serbest müstezadı geliştirerek serbestçe kullanmıştır. İlk dönemde dili oldukça ağırdır. Şiiri düz yazıya yaklaştırmıştır. Ahenge büyük önem verir. Şiirlerinde şekil bakımından parnasizmin etkisi görülür. “Şermin”, onun çocuklar için ve heceyle yazdığı şiirlerden oluşan bir eseridir.

Şairin, Batılı sanat anlayışını benimsemesindeki en önemli neden lisede edebiyat öğretmeni olan Recaizade Mahmut Ekrem’den etkilenmesidir. Sanat yaşamı iki ayrı dönem içerisinde incelenebilir. Birinci dönem Servet-i Fünun hareketinin içinde bulunduğu dönemdir. Bu dönemde ’sanat sanat içindir’ anlayışıyla ürünler vermesine karşın, yine de toplumsal konuların sınırını (dönemin siyasal yapısına rağmen) zorlamıştır.

İkinci dönemde ise (1901′den sonra) toplumsal konulara yönelmiş, ‘toplum için sanat’ anlayışıyla ürünler vermiştir. Türk edebiyatının Batılılaşmasında en büyük pay Tevfik Fikret’indir. Şiirleri hem biçim hem de içerik olarak yenidir. Parnasizmden etkilendiğiaçıkça görülür. Müstezadı, serbest müstezat yapan, nazmı düzyazıya yaklaştıran, beyitin, aruzun egemenliğine son veren hep Fikret’tir.

En büyük özlemi, Osmanlı İmparatorluğu’nun çağdaş medeniyet düzeyine yükselmesidir. Bunu da Batı’dakifen ve teknolojinin ülkeye kazandırılmasıyla gerçekleşeceğine inanır. Ona göre en öenmli varlık insandır. Onların özgürlüklerini ve haklarını savunur. Dinlerin, savaşlara kaynaklık etmesi nedeniyle dinleri bu yönüyle eleştirir. Ülkenin geleceğini gençlikte görür, onlara ve çocuklara büyük bir sevgi ve içtenlikle yönelir. Çocuklar için ilk kez şiirler yazan sanatçıdır.

Ayrıca şair, aruz ölçüsünü Türkçeye başarıyla uygulayan üç büyük sanatçıdan biridir (Diğer şairler Yahya Kemal ve Mehmet Akif‘tir)

Eserleri: Rübab-ı Şikeste, Halûk’un Defteri, Rübabın Cevabı, Tarih-i Kadim, Doksanbeşe Doğru

Cenap Şahabettin (1870-1934): Servet-i Fünun’un Tevfik Fikret’ten sonra en önemli şairidir. Asil meslegi doktorluktur. Ihtisas için gittigi Fransa’da tıptan çok şiirle ilgilenerek sembolizmi yakından takip etmiş ve bu akımdan etkilenmiştir. Şiirde kelimeleri müzikal değerlere göre seçerek kullanır.

Tıp öğrenimi için gittiği Fransa’da edebiyatla ilgilenmişve sembolizmden etkilenmiştir.Ancak sembolizmi kavramakta yetersiz kalmış, şiirlerinde bol bol istiare kullanmış ve ses uyumuna dikkat etmiştir. Ağır bir dil ve süslü anlatım en belirgin özellikleridir.Şiirlerinde aruzun birden fazla kalıbına, genellikle de karışık kalıplarına yer vermiştir. Kurtuluş Savaşı’na karşı çıkan şari Milli Edebiyat‘la başlayan dilde sadeleşme çabalarına karşı çıkar. Aşk ve doğa en çok işlediği konulardır.

Dili oldukça ağırdır. Bilinmeyen Arapca ve Farsça kelime ve tamlamalar kullanır. Duygu ve hayal yüklü tamlamalar kurar. Serbest müstezadı çok kullanmıştır. Aynı şiirde birden fazla aruz kalıbı kullanmıştır. Aşk ve tabiat değişmez konularıdır. Sanatı, sanat, hatta güzellik için yapmıştır. Bolca semboller kullanmış, tabiatla iç dünyanın kompozisyonunu çizmiştir.

Düz yazıları da vardır: Hac Yolunda, onun gezi yazısıdır. Suriye Mektupları ve Avrupa Mektupları da gezi türündedir.
Diğer nesirleri: Evrak-ı Eyyam, Nesr-i Harp, Nesr-i Sulh, Tiryaki Sözleri (kendi vecizeleri)
Tiyatro eserleri: yalan (dram), Körebe (komedi)

Halit Ziya Uşaklıgil (1867-1945): Servet-i Fünun’un roman ve hikâyede en ünlü edebiyatçısıdır. Süslü, sanatlı ve ağır bir dili ve üslûbu vardır. Batılı anlamdaki ilk romanları yazmıştır. Realizmden etkilenmiştir. Romanlarında aydın kişileri anlatır. Mai ve Siyah’taki Ahmet Cemil, Servet-i Fünun sanatçısının temsilcisidir. Kahramanları yaşadıkları çevreye uygun anlatır ve ruh tahlillerine önem verir.

Gerek sağlam roman tekniğinin öncülüğü, gerekse realizmin ilk olgun ürünler vermesi bakımından Türk edebiyatına roman ve hikaye alanında büyük katkısı olan sanatçıdır. Anlatımının söz oyunlarıyla yüklü, dilinin oldukça ağır olmasına rağmen yazar, ilginç tipler bulmakta, başarılı ruhsal çözümlemeler yapmakta ve nesnel kişi, çevre betimlemelerinde oldukça ustadır. Konularını İstanbul’un çeşitli kesimlerinden seçer, ancak sosyal sorunları ele almak gibi bir amacı yoktur. Gözleme çok önem verir. Romanlarının konularını genellikle aydı tabakanın hayatından alan Halit Ziya, hikayelerinin önemli bir kısmında halk tabakasının insanlarını, onların yaşayış, adet ve inançlarını anlatmıştır.

Hikâyelerinde Anadolu hayatına ve köy ve kasaba yaşayışına, romanlarında yalnız İstanbul’a yer verir. Anı ve mensur şiir türünde eserleri de vardır.

Romanları: Mai ve Siyah, Aşk-ı Memnu, Kırık Hayatlar, bir Ölünün Defteri, Ferdi ve Şürekası, Sefile…
Hikâyeleri: İzmir Hikâyeleri, hikâye-i Sevda, Kadın Pençesi, Onu Beklerken, Aşka Dair…
Hatıraları: Saray ve Ötesi, Kırk Yıl, Bir Acı Hikâye

Mehmet Rauf (1875-1931): Servet-i Fünun romanının ikinci önemli ismidir. Roman, hikâye ve tiyatro türünde eserleri vardır. Romantik duyguları, hayalleri ve aşkları işlemiştir. Sosyal hayata pek yer vermemiştir. Arzu, ihtiras ve aşk maceraları temel konularıdır. Romanlarında psikolojik tahlillere önem vermiştir. Dili sadedir.

En önemli eseri Eylül’dür. Roman edebiyatımızdaki ilk psikolojik roman olarak bilinir. Konusu yasak aşktır. Şahıs sayısı azdır. Psikolojik tahliller başarılıdır.


Romanları:
Eylül, Ferda-yı Garam, Genç Kız Kalbi, Define, Son Yıldız, Kan Damlası.
Hikâyeleri: Son Emel, Bir Aşkın Tarihi, Üç Hikâye, Hanımlar Arasında, Menekşe. “Siyah İnciler” ise mensur şiirlerinden oluşur.