Aslında kadının da erkeğin de kafasında aynı soru vardır: "Evlendiğim erkeğe ne oldu?" "Evlendiğim kadına ne oldu?"
Evlenmek en kolay adımdır bir ilişki için. Başlangıçta karmaşık gibi görünse de, yaşanan heyecan arasında endişeler eriyip gider. Yeni bir hayat ve sevdiğinle yeni bir başlangıç… Her şey pespembedir. Mobilyalar, insanlar, kaynanalar, kayınpederler, görümceler, baldızlar... Ortalık sütlimandır. Hatalar, eleştiriler rahatlıkla tolere edilir. Hatta farkına bile varılmaz.
Erkek yakışıklı, zeki ve sevgi doludur. Çok güzel aşk şiirleri yazar sevdiğinin adıyla başlayan... Kırmızı güller taşır her gün ona, buket buket... Yanağında bir sivilce çıksa, doktor doktor gezdirir onu. Narin bir çiçeği büyütmeye çalışan bir bahçıvan gibi titrer üzerine...
Kadınsa çok güzeldir, erkeğin yazdığı şiirler tadında... Gözleri parlak, yanakları al, dili çok tatlıdır. Anlayışlıdır, sevecendir ve kendini erkeğine adamıştır. Onun mutluluğu için her şeyi yapmaya hazırdır. Ona hizmet etmek, en büyük zevktir...
Sonra ansızın bir şey olur. Evliliğin üzerinden duruma göre 6 ay ya da 1 yıl geçtikten sonra, bazen de üç hafta sonra başlar her şey. Erkeğin göbeğini fark eder önce kadın. Erkekse, "Maç seyredip bira içersen olacağı budur." dırdırları arasında görmeye çalışır golü.
O yakışıklı, aşk dolu adam gider; yerini karısını dinlemeyen, kendini televizyona adamış, işten yorgun gelip hizmet bekleyen, karısının boyattığı saçlarını ancak altı ay sonra bir başkasının yardımıyla fark eden, çiçeğe harcanan parayı israf sayan, çoraplarını evin her köşesine dağıtan, çocuklarını ihmal eden, doğum günlerini ve yıldönümlerini temelli hafızasından silen bir adam almıştır.
Baharda açan çiçekler misali o yumuşak huylu kadınsa sanki metamorfoza uğramış, yerine her şeye dırdır eden, sürekli ilgi bekleyen, ev işlerinden şikayet eden, her indirim yazısına mıknatıs gibi çekilip kredi kartlarının limitini zorlayan, sürekli erkeğin artık onu sevmediğinden yakınan, erkeğinin kafasının hiç çalışmadığını her fırsatta özenle belirten, sorgu memurlarını şaşırtacak bir yetenekle erkeğinin her adımını arkası gelmez sorularla denetleyen, maçlarda en önemli pozisyonlarda televizyonun önünden geçmeyi adet edinen, bozuk muslukları sık sık hatırlatan, kendi dışında tüm kadınları düşman ilan eden bir varlığa dönüşmüştür.
Tüm bunlara ek olarak kaynanalar, kayınpederler, görümceler, baldızlar artık eskisi gibi pembe değillerdir. Çoğu zaman yaşanan tartışmaların en önemli malzemeleri olurlar. Kendilerinin haberleri olmasa bile, sık sık kulakları çınlatılmakta, ailelere ve sülalelere kinayeli göndermeler yapılmaktadır.
Aslında kadının da erkeğin de kafasında aynı soru vardır: "Evlendiğim erkeğe ne oldu?"/ "Evlendiğim kadına ne oldu?"
Maskeler Düşer, Eşler Küser
Olan şey aslında çok basittir. Maskeler çıkmış ve bakış açıları değişmiştir. Canım-cicim aylarında eşler kendilerine değil, sevdiğine odaklanmış durumdadırlar. Eşinin istekleri, mutluluğu her şeyden önemlidir. Zaman geçtikçe kendi içlerine dönmeye başlarlar. Kendi beklentileri ve istekleri ön plana çıkar.
Artık evlidirler ve birbirlerine sahiptirler. Mücadele edecek bir şey kalmamıştır. Bu sahipliğin verdiği güven duygusu içinde, yüzlerindeki maskeyi çıkarırlar. Artık eşinden çok kendi istekleri önceliklidir ve mutlu olması için bu karşılanmalıdır. Her iki taraf da aynı düşünceye sahip olduğu için, her ikisinin de beklentileri havada kalmakta ve karşılayacak üçüncü bir şahıs olmadığı için, tartışmalar ve kavgalar doğmaktadır.
Artık şiir yazmaya gerek yoktur. Üzerine titremeye ve hizmet etmeye de gerek kalmamıştır. Anlayış ve sevecenlik anlamsızdır. Şimdi hataların yüze vurulma, ilginin musluğunu kapatma, kavgaların yaşanma zamanıdır.
Hiç kimse evlenirken birbirine "Diş macununu neresinden sıkıyorsun?" diye sormaz. Hiç önemli bir kriter değildir görünürde. Ama evlendikten sonra tartışmaların en önemli konularından birine dönüşür: "Sana kaç kere şu macunu dibinden sık demedim mi? Beni deli etmek için özellikle mi yapıyorsun?"
Sürekli yaşanan patlamalar, incir çekirdeğini doldurmayacak mevzuların bir dağ gibi büyümesi, ailelerin de desteğiyle çiftlerin arasına örülen duvarlar...
Başlangıçtaki o anlayıştan eser kalmamıştır. "Hiç kimse mükemmel değildir" felsefesi eşliğinde çiftler birbirlerinin eksikliklerini rahatlıkla görmezden gelebilirler. Ama evlendikten sonra birbirlerinin "Mükemmel erkek" ve "Mükemmel kadın" olmalarını beklerler. İmkansızın gerçekleşmesi ümidiyle de birbirlerini yer, bitirirler.
İncir Çekirdeğini Doldurmayan Tartışmalar
Kadınlar, erkeğin zihinlerinden geçeni bilmesini beklerler. Kendileri söylemeden, erkek durumu anlasın ve kafalarındaki modele harfi harfine uyarak ona göre davransın isterler. Kadın-erkek ilişkilerinde çok sık yaşanan bir tablo vardır. Kadın bir şeye bozulmuştur ve erkek sorar:
"Hayatım neyin var, ne oldu?"
"Yok bir şey."
"Ama gülmüyorsun, emin misin bir şey olmadığından?"
"Yok dedim ya!"
"Sanki canın sıkkın gibi, biri bir şey mi yaptı?"
"Offf, yok bir şey dedim ya Rahmi!"
"Ne oldu, çocuklar mı üzdü seni?"
"Yok, yok onlar değil..."
"Bana mı bir şeye kızdın?"
"Bilmiyorum!"
"Nasıl bilmezsin yaa! Bir şeye ya kızmışındır, ya kızmamışındır. Bunun bilmemesi nasıl oluyor Neriman!?"
"Oluyor işte Rahmi, oluyor!"
"Sen adamın ömrünü tüketirsin kadın. Kaprisin tuttu gene!"
"Tabi, oysa benim kapris yapacak neyim var ki? Bütün gün evi temizle, senin ve çocukların peşini topla, yemek yap, pazara git, çocukların ödevleriyle ilgilen, annenin telefondaki laflarına katlan.
Bunun karşılığında kocan senden bir çiçeği bile esirgesin. Tek derdi eve gelip, ayaklarını uzatıp, kumandayla o maç senin bu haber benim gezinmek. Hem biliyor musun Rahmi, o kumandaya bile benden daha çok değer veriyorsun! Benimle evleneceğine onunla evlenseydin sen!"
"Çok iyi olurdu Neriman çok! Hem istediğim anda sesini kapatabilirdim o zaman!"
Bu böylece sürüp gider. Kökenine indiğinizde olayın buralara kadar uzamasının anlamsızlığı ile yüzleşirsiniz. Kadının tek beklentisi, erkeğin bir akşam eve gelirken ona küçük bir hediye getirmesi ve onu yanağından öpüp sevdiğini söylemesidir. Erkeğin tek beklentisi ise eğer bunları yapması gerekiyorsa kadının onu önceden haberdar etmesidir! Oysa, kadınlar bunu asla söylemezler. Erkek düşünmeli ve onların zihinlerinden geçeni anlamalıdır.