kayseri escort ankara escort izmir escort antalya escort bursa escort istanbul escort

Etiketlenen üyelerin listesi

Sayfa 1 Toplam 2 Sayfadan 12 SonuncuSonuncu
Toplam 11 adet sonuctan sayfa basi 1 ile 10 arasi kadar sonuc gösteriliyor
  1. #1
    KaMoreNa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Title
    Kerem
    Üyelik tarihi
    20.Kasım.2015
    Mesajlar
    7,091
    Mentioned
    2332 Post(s)
    Tagged
    68 Thread(s)

    Him Osmanlı Padişahlarının Doğum Günü Kutlamaları

    Türk İslam geleneğinde doğum günü oldukça tartışmalı bir konu. Kimilerine göre geleneğimizde yok, kimilerine göre kutlanabilir.

    Peki geleneğimizde doğum günü kutlaması var mı yok mu? Bunun için en kolay yöntem Osmanlı Tarihine bakmak.



    Osmanlı'da bu gelenek Batılılaşma hareketlerinin etkisiyle Tanzimat döneminde başlıyor.



    Sultan II.Abdülhamid döneminde de bu gelenek devam etmiş hem yurt içinde hem yurt dışında kutlamalar yapılmış.



    II.Abdülhamid'in kızının anılarında anlattığına göre doğum günü gecesi zarif eğlenceler tertip edilir, ziyafetler verilirmiş.



    Saray ahalisi en güzel kıyafetlerini giyer, müzik eşliğinde tüm gece eğlenilirmiş.



    Devlet binalarına bayrak ve ''Padişahım Çok Yaşa'' tabelaları asılırmış.



    Öğleden sonra top atışı yapılırmış ancak o dönemde evlerin çoğu ahşap olduğu için yangın tehlikesi nedeniyle havai fişek yasaklanmış.
    Osmanlı'da padişahın doğum günü kutlaması milli birlik ve beraberliğin gösterisi olduğu için kamuoyu tepkisinden çekinen muhalifler bile bu geleneğin bir parçası olmuşlar.



    Devlet adamları, bürokratlar her türlü açılışı padişahın doğum gününde yapmışlar.



    Devlet bürokrasisi bu törenleri padişaha bağlılıklarını göstermek için bir fırsat olarak görüp eğlenceler tertip ederek değerlendirmişler. Şairler de boş durmayıp padişaha şiirler yazmışlar.







  2. #2
    BOZKURT21 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Title
    Forum Üyesi
    Üyelik tarihi
    05.Mart.2015
    Mesajlar
    26,707
    Mentioned
    975 Post(s)
    Tagged
    37 Thread(s)
    [QUOTE=AycA_S;251012]Türk İslam geleneğinde doğum günü oldukça tartışmalı bir konu. Kimilerine göre geleneğimizde yok, kimilerine göre kutlanabilir.

    [h=2]

    Doğum günü kutlaması Osmanlı ve Arap kültüründe tartışmalı bir konu cümlesi...Peki o zaman mevlid ve kutlu doğum haftası nedir? Gerçi itiraf edeyim konuyu araştırmadım. Ama Hz. Muhammed'in doğumunun kutlandığını hepimiz biliyoruz. Acaba sadece Hz.Muhammed'e özgü mü yoksa Osmanlı toplumunda ve Arap toplumunda normal bireyler için de bir kutlama yapılır mıydı bunu araştırmak gerekir. Bu kutlama elbette batılı şekilde olmayacaktır. Sizin bu konuda bir kaynağınız varsa paylaşabilir misiniz? Ben kişi dünyaya geldiğinde bir kutlama yapıldığını biliyorum, ama bunun devamı var mı bilmiyorum.
    Konu adamlığa geldi...
    Sen kalk istersen.



  3. #3
    KaMoreNa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Title
    Kerem
    Üyelik tarihi
    20.Kasım.2015
    Mesajlar
    7,091
    Mentioned
    2332 Post(s)
    Tagged
    68 Thread(s)
    [QUOTE=BUDULGAN BOZKURT;251060]
    Alıntı AycA_S Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
    Türk İslam geleneğinde doğum günü oldukça tartışmalı bir konu. Kimilerine göre geleneğimizde yok, kimilerine göre kutlanabilir.

    [h=2]

    Doğum günü kutlaması Osmanlı ve Arap kültüründe tartışmalı bir konu cümlesi...Peki o zaman mevlid ve kutlu doğum haftası nedir? Gerçi itiraf edeyim konuyu araştırmadım. Ama Hz. Muhammed'in doğumunun kutlandığını hepimiz biliyoruz. Acaba sadece Hz.Muhammed'e özgü mü yoksa Osmanlı toplumunda ve Arap toplumunda normal bireyler için de bir kutlama yapılır mıydı bunu araştırmak gerekir. Bu kutlama elbette batılı şekilde olmayacaktır. Sizin bu konuda bir kaynağınız varsa paylaşabilir misiniz? Ben kişi dünyaya geldiğinde bir kutlama yapıldığını biliyorum, ama bunun devamı var mı bilmiyorum.
    Sorunuz için teşekkür ederim. benim araştırıp bulduğum konu ile alakalı aydınlatıcı bilgiyi paylaşmak istedim.

    Doğum günü kutlaması İslamî geleneklerden değildir ve İslamî öğretilerde insanın kendi doğum gününü kutlaması tavsiye edilmemiştir. Hatta büyük şahsiyetlerin doğum gününü kutlamak her ne kadar müspet bir takım eser ve bereketler taşısa da bizim Arap ve doğu tarihimizde gerçeklik taşımamaktadır. Yüce Allah da peygamberlerinden ikisinin doğumu dışında bir söz söylememiştir. Birisi Hz. Musa (a.s) hakkında olup ona yönelik lütfünü, bahşettiği özel üstünlüğü, kendisini Firavun’dan kurtarmasını ve ailesinin elinde büyütmesini aydınlatmak içindir: [1]"فَالْتَقَطَهُ آلُ فِرْعَوْنَ لِيَكُونَ لَهُمْ عَدُوًّا وَ حَزَناً..." “Nihayet Firavun ailesi kendilerine düşman ve üzüntü kaynağı olacak olan o çocuğu bulup aldı.” İkincisi ise Allah’ın kudret tecellilerinden biri sıfatıyla Hz. Mesih’in (a.s) doğumudur. Ama Yüce Allah İbrahim (a.s) veya başka hiçbir peygamberin doğumu hakkında söz söylememiştir; çünkü insanın belirli bir zamanda dünyaya gelmesinin kendisi için bir değeri yoktur. Bu yüzden İslam şeriatında peygamberin, imamın veya başka şahsiyetlerin doğum gününü kutlamaya teşvik eden hiçbir tavsiye bulunmamaktadır. Müslümanlar bu meselede peygamberlerinin doğum gününü kutlamayı diğer medeniyetlerden iktibas etmişlerdir. Nitekim Hıristiyanlar büyük şahsiyetlerin, ediplerin ve sanatçıların doğum günlerini her yıl kutlamaktadırlar. Hatta tarihin başlangıcını Mesih’in doğum günü karar kılmışlardır. Oysaki Müslümanlar milat yerine kendi peygamberlerinin hicretini tarihin başlangıcı karar kılmışlardır. Elbette biz bu meselede menfi bir tutum takınmıyoruz; çünkü bu tür gelenekleri taklit etmeyi ve büyük şahsiyetlerin doğum gününü kutlamayı zarar olarak değerlendirmiyoruz. Bu fiil yapılan anma ve kutlama sayesinde halkı büyük şahsiyetlerin ve önderlerin öğreti, çaba ve misyonuyla aşina kılmakta ve onlarda bir bağlılık oluşturmaktadır. Söz konusu büyük şahsiyetlerin çehrelerini restore etmek ümmet ve millete sevinç vermekte ve onların tüm yaşamlarının tüm yıl boyunca halk için örnek olmasına öncüllük teşkil etmektedir. Bu yüzden biz, Hz. Peygamberin (s.a.a) doğum gününü kutlamayı bidat ve haram bilen bazı İslamî grupların görüşüne katılmıyoruz. Çünkü bidat, halkın kutsal şeriatın bu hususta bir şey söylemediğini bildiği bu tür hususları içermez ve bu yüzden haram addedilmez.[2] Doğum günü kutlaması geleneğinin bir takım müspet neticeleri vardır; zira millet ve dinî önder arasında bağ oluşturarak halkın onunla yaşamasını sağlamakta ve ümmetin peygamberane fikir ve düşüncesini zenginleştiren yaşam tarzını davranış ve hayatlarının temeli kılmasına sebep olmaktadır. Yüce Allah da kutlama ve bayramlarda yenilikleri ve hayat yöntemlerini haram kılmamıştır ve hepimizin hayatta istifade edip kullandığımız modern araçlar gibi böyle geleneklerden yararlanmanın da bir sakıncası yoktur. Bir şahsın doğum gününü kutlamak, dostça ve samimice bir durum sayılır ve söz konusu şahıs bu sebeple varlık diyarına ayak basmayı veya yıl süresince varlığını sürdürmesini anımsar. Biz bu yeni geleneği kınamak istemiyoruz. Elbette başkalarının geleneklerini körü körüne kabullenmeyi de benimsemiyoruz; zira geleneklerin ümmetin bilincinde derin kökleri olması gerektiğine inanıyoruz. Ama böyle bir geleneğin dayatılmasından sonra onun mükemmel kılınması doğrultusunda çalışılabilir. Örneğin çocukların doğum gününü kutlamak, varlık nimeti ve hayatın devam etmesi bağlamında Yüce Allah’a şükretmeye ve O’na hamd etmeye vesile olur. Tıpkı İmam Zeynelabidin’in ve sabah ve geceyi karşılarken şöyle buyurması gibi: «و هذا يوم حادث جديد و هو علينا شاهد عتيد، ان احسنّا ودّعنا بحمد، و ان اسأنا فارقنا بذم»[3]; bu yeni, taptaze ve amellerimize tanık olan bir gündür. Eğer iyilik edersek, övgüyle bize veda eder ve kötülük edersek yergiyle bizden ayrılır. Bu gelenekte bir takım değişiklikler yapılabilir ve örneğin şahsın doğum günü Allah’a şükranda bulunmaya ve hayatının başladığı böyle bir günden şimdiye kadar onu koruduğu için O’na teşekkür etmeye dönüştürülebilir. Aynı şekilde ömrünü hangi yolda harcadığına dair insanın düşünmesine bir fırsat olabilir. İnsanın hayattaki tarz ve yolunu ıslah etmesine, Allah’ı hatırlamasına, «اللّهم اجعل مستقبل امرى خيراً من ماضيه و خير اعمالى خواتيمها و خير ايامى يوم القاك فيه»[4]; O’ndan ey Allahım gelecekteki işlerimi geçmiştekinden daya hayırlı kıl, en güzel işimi akıbetim ve en güzel günümü senin ile görüşme günüm kıl, diye istekte bulunmasına vesile olabilir. Bundan dolayı, kendimizin veya çocuklarımızın doğum gününü kutlamak, eğer israf, haram müzikler çalmak ve dans etmek gibi şeriata aykırı hususları içermezse sakıncasız sayılır.

  4. #4
    BOZKURT21 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Title
    Forum Üyesi
    Üyelik tarihi
    05.Mart.2015
    Mesajlar
    26,707
    Mentioned
    975 Post(s)
    Tagged
    37 Thread(s)
    Çok aydınlatıcı,bilgi dolu harika...[emoji4]
    Teşekkür ederim
    Konu adamlığa geldi...
    Sen kalk istersen.



  5. #5
    KaMoreNa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Title
    Kerem
    Üyelik tarihi
    20.Kasım.2015
    Mesajlar
    7,091
    Mentioned
    2332 Post(s)
    Tagged
    68 Thread(s)
    Rica ederim :)

  6. #6
    BOZKURT21 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Title
    Forum Üyesi
    Üyelik tarihi
    05.Mart.2015
    Mesajlar
    26,707
    Mentioned
    975 Post(s)
    Tagged
    37 Thread(s)

    Osmanlı Padişahlarının Doğum Günü Kutlamaları

    Araştırma yeteneğiniz süper..
    Osmanlı öncesi Türk tarihinde de yeteneğinizi gösterin bakalım
    Konu adamlığa geldi...
    Sen kalk istersen.



  7. #7
    KaMoreNa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Title
    Kerem
    Üyelik tarihi
    20.Kasım.2015
    Mesajlar
    7,091
    Mentioned
    2332 Post(s)
    Tagged
    68 Thread(s)
    Alıntı BUDULGAN BOZKURT Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
    Araştırma yeteneğiniz süper..
    Osmanlı öncesi Türk tarihinde de yeteneğinizi gösterin bakalım
    O konuda sizden beklentim büyük:)

  8. #8
    BOZKURT21 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Title
    Forum Üyesi
    Üyelik tarihi
    05.Mart.2015
    Mesajlar
    26,707
    Mentioned
    975 Post(s)
    Tagged
    37 Thread(s)
    Alıntı AycA_S Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
    O konuda sizden beklentim büyük:)
    Teşekkür ederim..
    Ama bir gerçek bu konuda benden daha sağlıklı araştırmalarınız var.
    Sizin paylaşımlarınızı takip ediyor ve keyifle okuyorum
    Konu adamlığa geldi...
    Sen kalk istersen.



  9. #9
    KaMoreNa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Title
    Kerem
    Üyelik tarihi
    20.Kasım.2015
    Mesajlar
    7,091
    Mentioned
    2332 Post(s)
    Tagged
    68 Thread(s)
    O zaman şunla başlayalım.

    UYGUR TÜRKLERİNİN DOĞUM ÂDETLERİ

    Uygur Türkleri arasında doğum, hem bireysel hem de toplumsal yaşamda mutlu bir olayolarak kabul edilmektedir. Çünkü çocuk aile için gelecek demektir, umut demektir. Çocuk sahibiolan kadınlar, aile ve akrabalar arasında olduğu gibi toplumda da saygınlık kazanırlar. Çocuk sahibiolan baba da toplumda saygı görür. Çocuğa sahip olmanın önemi Uygur Türkleri arasında “Balılık öy bazar, balısız öy mazar (Çocuklu ev pazar, çocuksuz ev mezar)”1şeklindeki atasözü ile ifadeedilmektedir. Uygur Türkleri arasında hayatın ilk geçiş dönemini teşkil eden doğumla ilgili çeşitliinanış ve uygulamalar yer almaktadır.

    Doğum yaptıktan sonraki birkaç gün içerisinde doğum yapan kadının yanına doğum anasıve kadının annesinden başkasının girmemesi için odanın kapısına kırmızı kumaş asılır. Doğumyaptığı evi temiz ve düzenli tutmak, sabahtan akşama kadar deve dikeni, arça ağacı, elma kokusugibi kokulu şeylerle sürekli tütsü yapmak oldukça yaygın bir gelenektir. Kadın doğum yaptıktansonra haber hemen babaya iletilir. Tüm yakınları babayı kutlar. Bu haberi ileten kişiye müjdelikverilir. Uygur Türkleri “göbek” teriminin karşılığı olarak “kindik” kelimesini kullanmaktadır.Göbek kesmeye ise “kindik kesiş” denilmektedir. Bebeğin göbeğini “kindik anisi (göbek anası)”keser ve kindik anisinin eli hafifse bebeğin göbeğinin beş-yedi gün arasında iyi olacağına inanılır.Göbeğin iyileşmesine, düşmesine ise “kindiki çüşti” denir.” Bebek doğduktan sonra, önceden hazırlanan kamış veya ustura ile göbek bağı kesilir.Bazıları bebeğin göbek kanından çocuğun iki yanağına sürüldüğünde bebeğin güzel olacağınainanır. Bazıları da göbeği kesmeden önce kanın bebekten tarafa sıyrıldığında, çocuğun ileride güçlükuvvetli ve sağlıklı olacağına inanır. Çocuğun göbeği kesinlikle atılmaz, evin duvarına veyaçatısına konarak orada kurutulur. Daha sonra temiz bir makaraya sarılarak saklanır.
    Bebek büyüdüğünde ağır bir hastalığa yakalanırsa, göbek bağı bu hasta bölgeye sürülür. Böylecehastalığın iyileşeceğine inanılır. Göbek bağı kesildikten sonra da göbek ile bebek arasındakiilişkinin devam edeceğine inanılır. Buna bağlı olarak da bir insanın göbeği iyi saklanırsa, bu insanömür boyu bahtlı olur; aksi takdirde insanın hayatı kötü geçer, inancı vardır. Doğumdan sonra bebeğin eşiyle ilgili inanış ve uygulamalar da vardır. Uygur Türkleriçocuğun eşini de atmazlar. Hastanede yapılan doğumlarda bile çocuğun eşi eve getirilerek gömülür.Çocuğun eşini başkasının görmemesine dikkat edilir. Ayrıca kız ve erkek bebeklerin eşini gömmeişlemi farklıdır. Kız çocuğunun eşi, evin dışındaki ocağın sağ tarafı bir dirsek (30-40 cm)derinliğinde kazılarak gömülür. Erkek bebeğin eşi ise evin dış kapısına yakın bir yere gömülür.Kazılan yer dirsek boyundan daha az olursa bebeğin sık sık yediğini kusacağına inanılır. Kızçocuğun eşi, bebeğin büyüdüğünde izzetli ve haşmetli biri olması, işlerinin iyi gitmesi ve bahtınınaçık olması için evin sağ tarafına gömülür. Erkek çocuk evin varisi olarak görüldüğünden, onun eşievin kapısının eşiğine gömülür. Eşle ilgili işlemler doğuma göre de değişmektedir. Doğumdan sonra başka çocuk sahibiolmak istemeyen kadınların eşle ilgili iki uygulaması vardır. Bunlardan birincisi, bebeğin eşi beyazve kuru boz bir çuvala konularak evin yakınındaki veya mahalledeki en büyük beyaz kavak ağacınaasılır ve burada yavaş yavaş kuruması sağlanır. Böylece doğum yapan kadının başka hamilekalmayacağına inanılır. İkincisi ise, hamile kalmak istemeyen kadın, gökgüvercin pisliğini hamuryaparak tandırda ekmek gibi pişirir ve avretine koyar. Böylece rahmin ağzı sıcak güvercinpisliğinin etkisiyle kuruyarak kapanır ve tekrar hamile kalamaz inancı hâkimdir. Daima kız ya da erkek çocuğu doğuran ve sonraki doğumunda farklı bir cinste çocuk sahibi olmak isteyen kadın, çocuğun eşini ters çevirip, içine yedi tane şeftali çekirdeği, yedi tane deçakıl taşı koyarak gömer. Burada şeftali çekirdeği kız çocuğunu, çakıl taşı da erkek çocuğunutemsil eder. Çok sık hamile kalarak doğum yapan kadınların eşle ilgili uygulamaları daha da farklıdır.Bu kadınlar daha az arayla doğum yapmak için çocuğun eşini üç, yedi ya da on bir gün evdebeklettikten sonra gömerler.Uygur Türklerinde büyük önem verilen ve doğum etrafında oluşan uygulamalardan biri“bovakni ağızlandiriş” adı verilen bebeğe ilk yiyeceğin yedirilmesidir. Halk arasında ilmi ve ihlâsıiyi olan, yerinde ve güzel konuşan kişiler bebeğe ilk yiyeceği yedirir. Çocuk tatlı dilli ve doğrukonuşan biri olsun, diye hurma, ceviz, erik veya kuru üzüm ile ağızlandırılır. Bir kişi, çekirdeğiağzında küçük parçalara ayırarak kaşığa koyar ve sağ eliyle “Bismillah” diyerek çocuğun ağzınaatar. Bebek, ateşte pişirilen yiyeceklerle ağızlandırılmaz ve ağızlandırıldıktan sonra anne sütünüemmeye başlar. Annesi, bebeği emzirmeden önce göğsünü yıkar ve “Bismillah” diyerek bebeğiemzirir. Aksi takdirde çocuğun süte doymayacağına ve kötü bir çocuk olacağı anlayışı hâkimdir.Kadının sütü çocuğa fazla gelirse nemli veya ıslak bir yere dökülür. Eğer çocuk ölüdoğarsa veya doğduktan kısa süre sonra ölürse, kadının sütüyle ilgili şu uygulamalara başvurulur: Doğum yapan kadının sütü sarı toprakla karıştırılarak hamur şekline getirilir ve kapının üzerine konur. Bu çamur güneşte kurudukça kadının da sütünün azalacağına inanılır. Çocuğu ölen kadın, adet olmadığı bir dönemde akşam bir kaba su koyar ve ayetlerokuyarak kaptaki suya üfler. Sonra bu kabı avlusundaki tenha ve temiz bir yere (genellikle ocak başı) koyar. Sabahleyin seher vaktinde yıldızlar kaybolmadan önce kalkarak kaptakisuyla göğsünü üç kez yıkar. Her yıkayışında “Gökteki yıldızlar mı tara dedi, sen niçintaramıyorsun?” diyerek tarak ile göğsünü yukarıya doğru tarar. Bu şekilde sütününazalacağına inanılır. Eğer başka doğum yapmış bir kadının sütü az ise, sütünü yemekle değişir. Bebeğe bir buçuk iki yaşına kadar inek sütü içirilmez. Halk arasında inek sütü ile beslenenbebek ineğe benzer anlayışı hâkimdir. Annesinin yeterli sütü olmayan bebekleri, yenidoğum yapan başka bir kadın emzirir. Aynı anne sütüyle beslenen bebeklere “emildaş”denir ve bunların evlenmesi yasaktır.” Doğum yapan kadın yedi güne kadar evdeki kedi ve tavuktan uzak durur. Bunun nedenitavuğun sütü yoktur. Kedinin sütü ise çok azdır. Kadın bunlara dokunursa sütü az olur inancıhâkimdir.Doğum sonrası diğer inanış ve uygulamalardan bazıları şunlardır: Doğum yapan kadın 40 gün yalnız bırakılmaz. Eğer yalnız kalır ve uyursa, kötü rüya görüpkorkar veya başka bir şekilde kötü ruh kadının bedenine gireceğine ve çocuğa zararvereceğine inanılır. Kötü ruh zarar vermesin diye, doğum yapan kadının odasına kuş tüyüasılır. Cinlerin daima zarar verdikleri şeylerin; yeni doğan çocuklar, düşkün insanlar, loğusakadınlar olduğu düşünülür ve bu kişiler evde yalnız bırakılmazlar. Bebeklerin kıyafetleri,salıncakları akşam veya gece dışarıda bırakılmaz. Eğer dışarıda kalırsa “bebeğinsalıncağına cinin girdiği”, “bebeğin kıyafetlerini cinin giydiği” düşünülür. Bebeğin annesibir tutam kamışı yakıp bebeğin dışarıda kalan eşyaları üzerinde ateş çevirir, onları ateş iletemizler. Dışarıdan gelen insan, loğusa kadın olan eve belirli bir adetle girer. Önce başka bir evegider ardından loğusa olan eve girer. Eğer eve doğrudan girerse onunla birlikte gelen cininbebek ve bebeğin annesine zarar vereceği düşünülür. Doğum yapan kadın evin bir odasında bakılır. Dışarıdan biri onun odasına girerse iyi olmaz, denir. Eğer bir kişi doğum yapan bir kadın olduğunu bildiği halde eli boş gelirse, budurum hoş karşılanmaz. Çünkü doğum yapan kadın, gelen kişiden bir şey bekler ve hayalkırıklığına uğrarsa sütü azalır. Doğum yaptıran kadına “tuğut anisi (doğum anası)” veya “kindik anisi (göbek anası)”denir. Bunun dışında bir de “işik anisi (eşik/kapı anası)” vardır. Kadının doğumu anında,onun odasına kapıdan ilk girene “işik anisi” denir. Bu kişi kadın, erkek ya da çocukolabilir. Çocuğun huy yönünden “işik anisi”ne benzeyeceğine inanılır. Uygur Türkleri arasında doğum yapılan eve kızıl veya gök bez asma âdeti vardır. Bu, oevdeki kadının doğum yaptığının işaretidir. Burada amaç, kötü ruhların ve iyi niyetliolmayan insanların eve girmesine engel olmaktır. Çünkü tanımadık insanların veyabaşkalarına zarar veren insanların eve gelmesi annenin sütünün kesilmesine neden olur. Yaylak-kışlak şekilde yaşayan Uygurlarda, kadın doğum yaptıktan üç gün sonra kadınıneşinin bir koyunu yüzerek boyun kemiğini bütün butla pişirerek etini loğusa kadına
    temizletip daha sonra evdeki duvar gözüne dik bir şekilde konulması âdeti vardır. Böyleceyeni doğan çocuğun boynu çabuk tutarmış; eğer boyun kemiği duvar gözüne yan konulursaçocuğun boynu eğri tutarmış. Doğum yapan kadının bulunduğu eve adetli kadınların girmesi kötü sonuç verir. Bunedenle avlu kapısının altı kazılarak ip (bitki liflerinden yapılan urgan) gömülür. Bu ipinüzerinden geçen adetli kadınlar çocuğa ve annesine zarar veremez. Adetli kadınlar (kibunların karnının ve belinin ağrıdığına inanılır) doğum yapan kadının yastık veyayorganına basarsa bunların ağrısının doğum yapan kadına geçeceği inancı hâkimdir. Bunedenle doğum yapan kadının yatağını anneleri evin törine yaparlar.Bebeğin göbeği düşene kadar doğum olan evden ödünç şey alınmamaya dikkat edilir.Özellikle, iğneli şeyler, balta, bıçak, çekiç, çapa, orak gibi kesici ve delici ev aletleri ödünçverilmez. Çünkü bebeğin göbeği geç düşer.Doğum yapan kadına ilk yemeğin getirilmesi de çok önemlidir. İlk yemek büyük birkâseye doldurularak kâsenin ağzı iyice kapatılır. Eğer büyük kâsede yemek fokurdarsa,çocuğun idrarının çok olacağına ve sık sık idrar yapacağına Yemek kâsesinin ağzı açılırkenses çıkarırsa, çocuğun ileride horlayacağına inanılır. Beşikteki bebek rahatsızlandığında (bebeğin beşiği ve her türlü eşyası dâhil) bebeğinannesi bebeği kucağına alıp üstüne bir bez ya da başörtüsü örter. Bebeğin ninesi bir tutamkamış yakarak dua edip bebek ile annesinin başında ateşi çevirir. Nine, anne ve çocuğunbaşında ateşi üç kere çevirir. Anne ve çocuğa bu şekilde yedi kez tekrarlanır. Ateş çevirmebittiğinde anne, çocuk ile kendisinin başındaki bez, kumaş veya başörtüsünü çıkarmayarak çocuğu eve götürür. Uygur Türkleri göz boncuğuna özel saygı göstermektedirler. “Göz boncuğu” (nazarboncuğu) üstünde beyaz desenleri olan küçük yuvarlak bir taş olup ortasından ip geçirmekiçin delik açılmaktadır. Anneler bu boncuk taşını bebeklere, çocuklara göz değmemesi(nazar) için çocukların beresine dikerler veya boynuna takarlar. İnanışa göre dilek dilemeksuretiyle uzun yıllar sonra doğmuş olan çocuklara nazar değdiğinde, boncuk üstündekibeyaz desenler belirginleşmektedir. Bazı Uygurlar evden eve veya evden dışarıya taşınma niyetinde olduklarında gökyüzününgüneyindeki yıldızlara bakarlar. Eğer “çilten” olarak adlandırılan yıldızların tümü güneydeise taşınmazlar. Yıldızlar batı yönüne gittikten sonra taşınırlar. Onların düşüncesine göre;bu yıldızlar güneyde iken ev taşınırsa büyük bir felakete maruz kalınırmış. Bazı bölgelerdebu yıldızlar güneyde olduğu zaman loğusa kadınlar dışarı çıkarsa çocuğun öleceğineinanılır. Bebek, ilk kez beşiğe yatırılmadan önce “böşük toyi” adı verilen tören yapılır.

    Kısacası doğumgünü kutlaması yapılsa sanırım çok daha zahmetsiz olurdu.(daha çok adet var:) )

  10. #10
    BOZKURT21 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Title
    Forum Üyesi
    Üyelik tarihi
    05.Mart.2015
    Mesajlar
    26,707
    Mentioned
    975 Post(s)
    Tagged
    37 Thread(s)
    Emeğinize sağlık.
    Güzel paylaşım
    Konu adamlığa geldi...
    Sen kalk istersen.



Sayfa 1 Toplam 2 Sayfadan 12 SonuncuSonuncu

Konu Bilgileri

Bu Konuya Gözatan Kullanıcılar

Şu anda 2 kullanıcı bu konuyu görüntülüyor. (0 kayıtlı ve 2 misafir)

Benzer Konular

  1. Osmanlı Padişahlarının Saltanat Süreleri
    Konu Sahibi BOZKURT21 Forum Osmanlı Padişahları
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 19.Mart.2017, 22:41
  2. Osmanlı Padişahlarının Ölüm Sebepleri
    Konu Sahibi BOZKURT21 Forum Osmanlı Padişahları
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 15.Temmuz.2016, 19:59
  3. Doğum Günü Kutlama Mesajları ve Doğum Günü Tebrik Sözleri
    Konu Sahibi Hurrem Forum Doğum günü kutlamaları
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 05.Haziran.2015, 17:55
  4. Osmanlı Padişahlarının Bilinmeyen Yönleri
    Konu Sahibi Su Forum Osmanlı Padişahları
    Cevap: 6
    Son Mesaj : 23.Aralık.2014, 17:06
  5. Osmanlı Devleti Padişahlarının Burçları
    Konu Sahibi ELiF Forum Burçlar Hakkında Bilinmeyenler
    Cevap: 1
    Son Mesaj : 12.Temmuz.2014, 18:01

Bu Konu için Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •  
gaziantep escort bayan gaziantep escort sesli sohbet seks hikaye onwin venüsbet giriş tipobet365 sahabet karabük escort ordu escort kars escort kocaeli escort izmit escort edirne escort ısparta escort karabük escort manisa escort adana escort
ankara escort ankara escort ankara escort bayan escort ankara çankaya escort kızılay escort kızılay escort ankara eskort ankara escort çankaya escort ankara otele gelen escort kayseri escort istanbul escort avrupa yakası escort çapa escort şirinevler escort avcılar escort beylikdüzü escort