Askerlik eski Türkler arasında ayrı bir meslek sayılamaz, zira topluluğun ve devletin sosyal karakteri icabı her Türk aynı zamanda iyi savaş terbiyesi almış, her an cenge hazır bir muharip durumunda idi. Ata binebilecek ve yaya kullanabilecek bir çağa geldikten itibaren çocuğun muharebeye hazırlanmasına başlanırdı.
Çocuklar 3-4 yaslarından itibaren kuzuya, koyuna bindirilerek ok ile tarla faresi ve sincap avlatılarak, biniciliğe ve vuruculuğa alıştırılırdı. Büyüyünce de mükemmel bir atlı savaşçı olurdu.
Latin yazarı Sidonius “henüz yürümeye başlayan her çocuğun yanında eyerlenmiş bir at hazır bulunurdu” demektedir. Eski Türklerde fertler savaşçılık ve mücadele sahasında şahsiyetlerini bulurlar ve gösterecekleri kahramanlık ölçüsünde cemiyetteki yerlerini alırlardı. Kadınlar da aynı şekilde yetişmiş olup çok kere erkeklerle birlikte savaşa katılırlardı. Binlerce kilometrelik göç hareketlerinde bütün aile efradı ile birlikte yeni yurt kurmak zorunda kalan Bozkırlı Türk’e, kadının her sahada olduğu gibi savaşta da destek olması tabii idi.
Eski Türk devletinde herkes asker durumundaydı. Silah kullanması küçük yastan itibaren öğrenilirdi. Bunun içinde sulh zamanları ava gidilir ve av hayvanları avlanırdı. Türklerde askerlik geçici değil daimi idi. Bu da yasadıkları bölgenin coğrafi şartları dolayısıyla hayatlarını devam ettirebilmek için kadın erkek çalışmak mecburiyetinde olmalarından ileri geliyordu. Yerleşik ve orman kavimlerinde Türkler kadar tabiatla mücadele yoktu. Türk toplumunda bütün fertlerin ata binmeyi ok atmayı öğrenmelerinin yanında, günlük hayattaki devamlı çalışması kendilerini dayanıklılığa, cesarete ve zindeliğe de alıştırıyor ve güven hissini veriyordu. Çünkü eski Türklerde günlük normal hayat ile askeri hayat arasında bir fark yoktu. Hun askerleri her zaman savaşa hazır vaziyette idi. Bunun en önemli vasıtasını da çıkılan sürek avları oluşturmaktaydı.
Hayatlarının bir parçası olan ata binmek, ok atmak yanında at yarışları, yırtıcı kuşları avlama isleri aynı zamanda savaşa hazırlandı. Zaten bunlar tarihten gelen asker-millet özelliğinin tabii bir neticesi idi. Seferler devamlı yıpratma ve yıldırma harekatı arasında, fertleri bir askerlik havası içinde yetişen Bozkır Türk halkına sürekli basarılar sağlayan baslıca hususlardan biri de aynı zamanda savaş hazırlığı vasfında olan daimi spor hareketleri idi. Çeşitli müsabakalar dışında en mühim spor avcılıktı. Özellikle vahşi ve zararlı hayvanların telef edilmesi ile sonuçlanan sürek avları gerçek bir savaş manevrası mahiyetinde idi.
Kaynak;
-Kafesoğlu,A.g.e., s. 241
-Donuk,A. “Kurulusunun 2200. Yıldönümünde Türk Ordusu”, Türk Kültürü sayı 340, Ağustos,1991, s.456