Timur’un bedeni, taş lahdinin içinde yatmaktadır. İslam geleneği ile başı Mekke’de ki Kabe’ye yöneliktir. Orta Asya geleneğinde kutsal ölülerin mezarlarına konulan atkuyruğunun burada da bulunduğu mozelenin onarımı sırasında ortaya çıkarılmıştır.
Esas mezar salonundaki tüm lahitler Sovyet antropolog Mikhail Gerasimov tarafından 1941’de açılmıştır. Timur’un mezarı açılarak incelendiğinde bir yazıtla karşılaşır. Şöyle denmektedir yazıtta: “Her kim ki benim mezarımı açacak olursa benden daha beter bir düşman bulacak.” Mezarların açılacağı duyulduğunda da Semerkant’ın yaşlı bilgeleri, mezarların açılmamasını, kutsal ölülerin, özellikle Büyük Timur’un bedenlerinin rahatsız edilmemesini istemişlerdir. Çünkü Timur’un mezarının açılması, savaş ruhunu yenden harekete geçirecekti. Bu inanç, Mısır’da Tutankamon’un mezarı açıldığında karşılaşılan ve mezarın açılması durumunda ortaya çıkacağı belirtilen tehditleri içeren yazıtla aynı anlama geliyordu. Görülüyor ki ölüm kültü, Tutankamon’dan üç bin yıl sonra Timur’un mezarı için de geçerliydi ve evrensel bir niteliğe sahipti.
Buna rağmen 1941 haziranında bütün mezarlar açıldı. Efsaneyi doğrular biçimde iki gün sonra bölge İkindi Dünya Savaşı etkisi altına girmişti. Semerkantlılar, savaşın başlamasını Timur’un mezarının açılmasına bağlamışlardı.
Lahitlerden çıkarılan kemikler Leningrad’da götürüldü ve incelendi. Timur gerçekten aksaktı, çünkü bir ayağı diğerinden daha kısaydı. Uluğ Bey boynu vurularak öldürülmüştü. Antropolog Gerasimov, kafataslarını inceleyerek tüm hanedanın portrelerini yaptı. Beden kalıntıları tekrar yerlerine kondu.
Timur (1336-1405)
Timur tarihsel bir kişilik olarak oldukça yenidir, 600 yaşındadır fakat tarihin üç-beş büyük cihangirinden biridir; adı Büyük İskender, Büyük İskender, Sezar ve Cengiz ile birlikte anılır. Ankara Savaşı’nda batıda yeni yeşermeye başlayan Osmanlıyı yenmiş olması, sonuçta aynı kandan gelen iki hükümdarın savaşı olsa da sonuçta tarihtir ve neden böyle olduğu konusunda tarihin yargılanmaması gerekir. Sonuçta Timur, etse de ana dili olarak Büyük Türkçenin Özbek kanadını konuşmaktadır, Uygur yazısını kullanmaktadır ve şu şiir ona mal edilmiştir.
“Biz ki Mülük-i Turan, Emir-i Türkistanız.
Biz ki Türk oğlu Türküz;
Biz ki milletlerin en kadimi ve en ulusu,
Türk’ün başbuğuyuz!”