Ayşe Teyze ile Fadik kız ormanda bir kulübede yaşarlarmış. Fadik kız o kadar güzelmiş ki, Ayşe Teyze, Fadik kızı herşeyden sakınır, gözü gibi korur, ortaya çıkarmazmış. Bütün işleri kendisi yaparmış. Ormana gider, ağaç keser, kestiği ağaçları sırtına yüklenir, kasabaya götürüp satarmış. Kazandığı para ile aldıklarını da yine sırtlanır, kulübeye getirirmiş.

Gel zaman git zaman Ayşe Teyze yaşlanmış ve hastalanarak, yatağa düşmüş. Ölümünün yaklaştığını anladığında, Fadik kızı yanına çağırarak, üç altın vermiş ve demiş ki;

– Ben artık ölüyorum. Su üç altınla kasabaya gidip, kendine bir eşek satın al. Kasabaya gidip gelirken yüklersin, sen de yorulmazsın.
Bunları söyledikten sonra da son nefesini vermiş. Fadik kız bir süre sonra Ayşe Teyzenin dediğini yapmak için, üç altını almış yanına ve kasabaya doğru yola çıkmış. Ancak eşek nasıl alınır, bilmiyor. Ne yapacağını düşünürken, kasabanın ileri gelenlerinden birisi çıkmış karşısına. Sormuş;
– Ne arıyorsun burada Fadik kız.

– Ayşe Teyzem ölmeden önce üç altın verdi. Eşek alacağım. Ancak nasıl alacağımı bilmiyorum.
– Ne yapacaksın ki eşeği?
– Kasabaya gidip gelirken yük taşıyacağım.
– Yanlış öğüt vermiş Ayşe Teyzen. Şimdi sen beni dinle, al o üç altını, git kendine güzel esvaplar, ziynet ve çeyiz al. Ondan sonra da sana bir koca bulalım, evlendirelim.
– Niye ki?
– Eeee, iyi bir koca on eşeğe bedeldir.