Dünyada Ne Var Kendine Dert Eyleyecek
Bi Gün Gelecek ki Can Bedenden Gidecek
Zümrüt Çayır Üstünde Sefa Sür İki Gün
Zira Senin Üstünde de Otlar Bitecek . . .
Dünyada Ne Var Kendine Dert Eyleyecek
Bi Gün Gelecek ki Can Bedenden Gidecek
Zümrüt Çayır Üstünde Sefa Sür İki Gün
Zira Senin Üstünde de Otlar Bitecek . . .
Sır
Seni bir kere yüzüstü bırakan bir kere daha bırakacaktır.
Seni bir kere satan yine satacaktır.
Seni bir kere aldatan bir kere daha aldatır.
Bir kere seni kıran, seni defalarca kıracaktır.
Affetme ! …”
Sır
Benim Dilimin Sert Olduguna Bakıyorsunuz Bakmayın ..
Hem MERT Hem Dilsiz Yüreğim Var Benim ..
Kızarım Belki Söylenirim Gönül Koyarım Dile Getirmem
Herşeyi Sezerim Vaktini Beklerim Sadece
Kanar Gibi Yaparım Ama Kanarmıyım Bilmem ..
Sır
kimsesiz bir gökyüzüne
lâl bir dilin tüm sesiyle haykırması kadar sağır,
karanlık sularda,bir âmânın gözlerini araması kadar kör;
yani anlamsızlığa yeni anlamlar yükler gibi
yalnızca yalnızlığa anlatıyorum kendimi...
çıkmaza düşmüş şiirlerin koynunda
bir uzun yol oluyor kalemden süzülen her harf
her hece aklımın kabristanlarında yankılanan
sahipsiz bir ölüm çığlığı,
masumiyeti sesimde eskiyen...
ve dudaklarımın ucunda bitmek bilmeyen acılı tiryakilikler
ve sonrasızlığın deminde keder dökülüyor kağıtlara
hâsılı aşk; ölü doğmuş bir çocuk şimdi
yüreğimin sevda çukurlarında...
hadi yâr kendini al gecelerimden
al ve git!
zaten bir uzak düştü benimki;
ertelenmiş zamanlarda resmedilirken mavinin imkansızlığı,
şiirler nice sevdaya küs bakış hüküm giymişken,
ezbersiz acılar eşliğinde gözlerinde tükenmek
ve ölebilmek kirpiklerinin iz düşümünde
hani meçhul bir izbede seninle el ele...!
oysa mutluluğu çoktan rehin bıraktım ben
bilmem hangi şehrin emanetçisinde
ve senden habersiz,
adından acılar türetiyorum şimdilerde...
dilimin ucuna geliyorsun bir zaman
yaşamak soruyorsun!
yaşamak; kör bir sancıdır sol yanımda,
dönüşsüz bir türkünün kambur sesinde yitip giden...!
ve dinledikçe kendimi,
kâbus olup büyür geceler karanlığın uğultulu yollarında...
ben kaçmak isterken her şeyden
gözlerin adına kendime sefer üstüne sefer eylerim.
sana çok benzeyen bir şehir olur geçtiğim her yer
her yer öylece uzar gider içinde gözlerimin
ve bizden çok uzakta
mevsim çömezi bir haziran
sonbahara uyanır şehr-i İstanbul,
gözlerinde bir mavi yangın
ve saçlarından dökülür martılar
Üsküdar'da pasaklı bir deniz kızının
sâhi martılar diyordu bir şair:
“martılar ki sokak çocuklarıdır denizin”
yani öylesi kimsesiz ve unutulmuş
yani morarmış kanatlarında münzevi bir hayat taşıyan
sonrası geç kalmış yaşanmışlıklarda
bulutsuzluğa prangalı bir çift yağmur damlası,
yağmasın diye kulelerde saklanan..!
işte böyle “can” dediğim:
yetim çocuklar hüznünde
kâhır yüklü gölgeme
çokça sahiplik etmişken bedenim,
yorgunluğun kıyısında
hüzün olup işlenmişim ömür gergefine...
çapulcu dillerin nazarında
sevdaya zûl libaslar giyinen,
uğursuzluk alâmeti koca bir hiç'miş adım...
ötesi yok!
gurbet yokuşu ağlamalar pazarında
iki damla gözyaşıymış bedelim
ve soyunup benliğimden
elem üstüne elem giyinmiş
sana pervane yüreğim
gözlerimde gözlerini ateş bilip yanmışım öylece
hiç ses etmemişim
meğer ne çok kedermiş
gözlerinin içinde tutuklu kalmak..!
lâkin sevmişim işte
her şeyden ve herkesten öte
sadece sevmişim seni...
ama sen kendini sök düşlerimden
sök ve git şimdi!
yolların koynunda
başımı yaslayıp ölümün yamacına
bunca acıyla yoldaş olmuşken ben
sen kaç benim kalabalığımdan
ve bir intiharın şafağında
sesini sil şiirlerimden
olmasın dönüşü gittiğin yolun
kalemi kırılmış gelişlerin hükmünde
sonsuz bir gidişle
unutmalara aç yüreğini,
yüreğini toparla yüreğimden
cellat bayramı asılışlarda
nasırlı urganlar kuşanmış şiirlerde seyreyle yüzümü
ve zamana not düşsün akreple yelkovan
yüzün kalbimin ortasında
yalnızlık yazgısı yemin olsun
ki belki arınıp mezar kalabalıklardan
ben yine ben olurum...!
yağmurlu bir gökyüzü akşamı
hani olur ya!
düş yorgunu bir martı gelir de hatırlatırsa beni
“ziyan ömürler kucağında
kendine has ölümler büyüten
bir deli çocuktu” dersin...
hadi git şimdi
git ki gözlerine “ayrılık” değmesin...
Sır
Saklama yeteneği yüksek olan, güçlü biriyim. Hatta gözlerimden yaşlar düştüğünde bile şu iki kelimeyi söylerim: Ben iyiyim.
Sır
Ölü adamlar gördüm yaşayan kadınlara şiir yazıyorlardı.
Konuşan dilsizler gördüm bilmedikleri herşeye yorum yapıyorlardı.
Düşünen hayvanlar gördüm çözüm arayan.
Yamuklar gördüm dik durmaya çalışan.
Hatırlıyorum diyen balıklar gördüm....
Ve ömrümsün diyen kelebekler.
Sevenler gördüm ama kalpleri yoktu.
Şeytanlar gördüm dua ediyorlardı.
Fakir zenginler zengin fakirler gördüm.
Kışın papatya gördüm , gece güneşi
Yaratıklar gördüm siyaset yapan
Kan emici insanlar gördüm.
İblisler gördüm melekten
Müslümanlar gördüm Allahı bilmeyen ,Namaz kılan caniler gördüm.
Sağırlar gördüm ama kulakları duyan ,Körler gördüm ama gören
Yürüyen elbiseler gördüm ve elbisesiz insanları
Çok yemekler gördüm doymayan insanlar yiyorlardı sürekli
Az ile doyanları da gördüm .
Doluyu boş karayı ak görenleri gördüm
Kızdan kadınlar gördüm
Namusluyum diye bağırırken fuhuş yapanları gördüm.
Düşman dostlar dost düşmanlar gördüm.
Sırtında saplı bıçaklarla gezen insanlar var dışarda
Evladı olan evlatsızlar ve anası babası olan yetimler var.
Yönetilen yöneticiler var polissiz karakollar , hakimsiz mahkemeler var.
Kötüyü iyi iyiyi kötü görenler le tanıştım...
Sır
Her mutlu adamın yanında, gülen bir kadın vardır.
Her mutsuz kadının yanında, dışarıda başkalarıyla kahkahanın dibine vurup evinde somurtan bir erkek vardır..."
Ve biz buna yavşak diyoruz.
Sır
Bazen anlaşılmaz olmak iyidir.
Bırakın herkes her konuda sizi anlamasın..
Siz çayınızı için soğumasın..
Sır
Bazen elinin tersiyle ittiklerini, sonra elinin içiyle dilersin.
Sır
Bazı kadınlar pahalı hediye severler.
Spor arabaları, lüks mekanları, hesap ödeyen abileri.
Bazı kadınlarsa, saçlarının taranmasını severler, ayaklarına oje sürülmesini.
Bazıları ise, uyumadan önce masal anlatılmasını, gözlerinin içine bakarak gitar çalan adamları.
Bazı kadınlar takım elbise severler, kaslı kollar....
Bazı kadınlar oduncu gömleği severler. Ve bira göbeği.
Bazı kadınlar, kışları kayak yapmak isterler.
Bazı kadınlar, özel günlerde parfüm hediye eder.
bazı kadınlar, her gün aynı ten kokusuyla uyanmak için canlarını verirler.
Bazı kadınların telefon rehberi kalabalıktır.
Bilirsin.Diğer bazıları ise defalarca aynı mesajı okuyup ağlarlar.
ve sen hala tüm kadınlar aynıdır diyorsun...
Öyle mi?
Sır
Şu anda 11 kullanıcı bu konuyu görüntülüyor. (0 kayıtlı ve 11 misafir)