Uyku…
Naif bir sevdadır bedene düşüşüyle…
Derin bir nefes dudakların kapanışıyla son bulan. Can sallanır göz kapaklarında bitkin cansız suya hasret toprak gibi… Sonra vakitli bir gözyaşı salınır buğulanmış gözlerde. Adım adım çeker kendisini içine. Gel deyişin suskunluğu titrek mum alevindeki o masum ve utangaç edayla çöreklenir sınırlı zamanların kahramanına..Gece ayaz yemiş tenin gölgesinde bile olsa kapatır kepenklerini dilsizliğiyle…
Bir gün uykudayken konuşabilecek bütün eşyalar. Biliyorum her şeyi teker teker onlar anlatacaklar. Ne zaman ne şekilde yaşadığımızı; giderken bir yolculuk öncesinde neleri geride bırakmak zorunda kaldığımızı ve nelerden vazgeçmek zorunda bırakıldığımızı onlar anlatacaklar. Çok kızacaklar ve bizden çok yakınacaklar…