Sana buraya bazı şeyler koyuyorum.
Yol boyunca aklında olsun.
Lazım olursa açar okursun.
Olmazsa da olsun,
bir zararı yok burada dursun.
Şuraya bir cümle koydum.
Bırak, acımızı birileri duysun.
Hem zaten şiir niye var?
Dünyanın acısını başkaları da duysun!
Acı mıhlanıp bir kalpte durmasın.
Ortada dursun.
Olur ya biri eline alır okşar,
biri alnından öper.
Az unutursun.
Buraya tabiatı koydum.
Ağaçları, suyu, ovayı, dağı.
Onlar bizim kardeşimiz,
çok canın sıkılırsa
arada onlarla konuşursun.
Buraya, küçük mutlu güneşler koydum.
Günlerimiz karanlık
ve çok soğuyor bazı akşamlar,
ısınırsın.
Buraya, bir inanç bir inat koydum.
Tut ki unuttun, tekrar bak,
o inat neyse sen osun.
Buraya yolun yokuşunu koydum.
Bildiğim için yokuşu.
Zorlanırsa nefesin, unutma,
ciğer kendini en çabuk onaran organ,
valla bak, aklında bulunsun.
Buraya umutlu günler koydum.
Şimdilik uzak gibi görünüyor,
ama kimbilir,
birazdan uzanıp dokunursun.
Buraya bir ayna koydum arada önüne geç bak;
sen şahane bir okursun.
Mesai saatlerinde çaktırmadan şiir okursun.
N’olcak ki, bırak patronlar seni kovsun!
Burada bir tutam sabır var.
Kendiminkinden kopardım bir parça,
(bende çok boldur)
lazım oldukça ya sabır ya sabır,
dokunursun.
Burada güzel çaylar var.
Bu aralar senin için çok önemli.
Bitki çayları, kış çayları, şuruplar, kompostolar.
Demlersin, maksat midene dostluk olsun.
Şuraya Youtube’dan müzikler,
Bach dinle filan, koydum.
Ama müzik konusunda sen benden daha iyisin,
koklayıp buluyorsun.
Buraya bir silkintiotu koydum.
Kırk dert bir arada canına yandığım,
kırkına birden deva olsun…
Birhan Keskin