Mem-u Zin Efsanesi


Mem u Zin destanı aslında iki destandır. Destanın bir yüzünde kavuşan Tajdin ile Siti’nin, bir yüzünden de kavuşamayan ve aşktan ölen Mem ile Zin’in destanları vardır.

’Ey insanlar, hepiniz bu adamı dinleyin’ cümlesi ile başlayan destan iki meleğin hapse girmesiyle devam eder. Bu iki melekten biri Mem biri de Zin’dir. Sonra meleklerden biri Zin’i alıp, Mem’in yanına götürme teklifinde bulunur. Melekler bu isteği gerçekleştirir. Botan* Beyi’nin kızını(Zin) alıp Mem’in yanına götürürler. İkisi uykudan uyanır. Korkarlar ilk başta. Çünkü bilmek korkutur. Peki neyi biliyordular? Birbirine aşık olduklarını ve onları ancak ölüm ayırabilecekleri. Melekler Zin’i alıp geri götürüler, artık destan dünyevi hayata kaymış olur.

İkinci karşılaşmaları bir newroz gününde olur.Zin ile kız kardeşi Siti erkek kılığına girerler newroza gitmek için. Her birnin parmağında bir yüzük vardır. Newrozun kutlandığı alanda karşılaşırlar. Mem’in yanında da biraderi Tajdin vardır. Gençler, kızların güzelliğnden o kadar etkilenirler ki oracıkta bayılırlar. Ayıldıklarında parmaklarında yüzük vardır. Bunun bir hayal olduğunu düşünseler de parmaklarındaki yüzük gerçeği ifşa etmektedir zaten. her iki taraf da yemeden içmeden kesilir. Bu durumu farkeden Zin’in analığı ısrar eder ve Zin ona açılır. Analık o iki civanı bulmaya karar verir. Bulması da o kadar da zor olmaz. Öyle bir ’illete’ düşmüşler ki bütün herkes Mem ile Tajdin’i bilmektedir. Analık onları bulur, artık Zin ile Siti’nin kim olduğunu öğrenen Mem ile Tajdin onları istemeye karar verirler. Yalnız bir sorun vardır. Bir evden aynı anda iki tane gelin çıkamaz. Mem hiç düşünmeden sırasını Tajdin’e verir. Tajdin ile Siti evlenirken Mem ile zin de beklerler.

Beko Botan Beyinin yanında yanaşmadır. Beyi doldurur, Mem’in asıl niyetinin Zin’i alıp onun beyliğini ele geçirmek olduğunu iddia eder. Bu söylentiler çoğalınca Mem alınıp zindana atılır. Bu aşk artık’yasak aşk’tır.

Zin üzüntüden yataklara düşer. Bunu gören Bey Zin’i salıverir zindana. Özellikle Zin’in ’Ben öldükten sonra kimse karalar bağlamasın’ sözü Beyi yumuşatmıştır. Zin zindana gider ama Mem ölmüştür artık.

Mem’in ölümünü duyan Botan halkı yas tutar. Şehirdeki bütün insanlar matem elbiselerini giymişlerdir. Hatta ağaçlar bile Mem’in ölüme yapralarına dökmüşlerdir.Ahmed-i Xani Botan halkının siyah ve kapalı renklere düşkün olmasını o güne bağlar.

Mem’in ölmesi demek aşkın sürgün edilmesi demektir. Ve Zin’in gelip mezarın başında ağıt yakmasıyla ağlayış bir senfoni halini alır. Mem’in mezarı başında ağlayan Zini ölüm şerbetini içerek bu dünyadan göçer.

"Zin’in ölümünden sonra Mem’in mezarı açtılar. Bey dedi ki ’Memo al sana yar!’ Mem’in mezarından üç defa ses geldi ve o ses ’merhaba’ diye . Gerçeğin bu sırrını işiten herkes aşka inandı."

Beko’yu ise Tajdin öldürür. Beko diğer dünyada da iki aşığı rahat bırakmaz. Bir kara çalı olur girer aralarına, bunun üzerine Mem ve Zin yıldız olur gökyüzüne çıkarlar Beko da bunların peşinden gökyüzüne çıkar, kavuşmalarını engeller.
****

Ahmed-i Xani aslen Hakkarilidir. Türbesi Ağrı’nın Dğobeyazıt ilçesindedir. Din adamı olmasından dolayı akın akın ziyaretçi çekiyor türbe şimdi. Ahmed-i Xani bir çok edebiyatçıya ilham kaynağı omuştur. Bediüzzaman Hazretleri eğitimi tamamlamak için Dğubeyazıt’a gittiğinde isteyerek o türbede kalmıştır. Ve Risale-i Nur eserinde Ahmed-i Xani’ye olan saygısını ifade eder. Kitap, sanırım ilk kez 1906 da Türkçe’ye çevrilmiş en önemli ve kapsamlı çeviri ise 1968 ’de M. Emin Bozarslan tarafından yapılmıştır.
****
Mem ve Zin’in mezarı Cizre’dedir. Zaten Botan bölgesi Cizre’yi içine alan o bölgenin ismidir. Yukardaki fotoğraf da onların mezarına ait bir fotoğraftır. Eğer olur da bir gün birleri okumaya çıkarsa o destanı özellikle Mem’in Dicle Nehri ile Zin’in de mum ile dertleşmesi kısmına ayrı bir önem versinler. Destanın içindeki bir beyitle yazıyı bitiriyorum.

Gönülden yükseldi kara bir duman
Başındaki dimağı da kararttı.