Avcı Kasım Efsanesi Bitlis - Bitlis Acilcevaz Efsanesi - Acilcevaz Avcı Kasım Efsanesi


Bir tarihte Bitlis’te Avcı Kasım isminde bir adam yaşarmış. İsminden de anlaşıldığı gibi, adam avcı olup her gün bütün işi dağlara gidip avlanmakmış.

Bir tarihte Bitlis’te Avcı Kasım isminde bir adam yaşarmış. İsminden de anlaşıldığı gibi, adam avcı olup her gün bütün işi dağlara gidip avlanmakmış. Günlerden bir gün ava giderken çok güzel bir yılan görmüş. Yılan uzun, kırmızı, güzel bir yılanmış. Bir yerde kümelenip duran yılanı, avcı Kasım hayretler içinde seyretmeye başlamıştır.
Ömründe bu kadar güzel bir yılan görmemişti. Yılanı seyrederken birden çok çirkin, hantal, ihtiyar bir yılanın gelerek bu güzel yılanla seviştiği görür. Bu olayı gören Kasım, bu kadar güzel bir yılanın bu kadar çirkin ve ihtiyar bir yılanla nasıl sevişeceğini hazmedememiştir. İhtiyar yılanı öldürmek için tüfeğini doğrultmuş ve tetiğe basmıştır. Ancak saçmalar çirkin yılanın yerine güzel yılana değmiş ve yılanı yaralamıştır. Meğerse bu güzel yılan, yılanların başı olan Şahmarah’ın karısıymış.

Karısının yaralandığı gören Şahmaran, bu olayın nasıl olduğunu ve kim tarafından yapıldığını sorar. Karısı; hava almak için dışarıya çıktığını bu esnada oradan geçmekte olan bir avcı tarafından vurulduğunu anlatır. Olaya sinirlenen Şahmaran; yılanları toplayarak avcının bulunup getirilmesini ister. Muhafızlar uzun aramadan sonra bu işi avcı Kasım’ın yaptığını anlar ve yakalayarak Şahmaran’ın huzuruna getirirler.
Avcı Kasım, bu güzel yılanın Şahmaran’ın karısı olduğunu, yanlışlıkla onu vurduğunu anlar. Şahmaran Kasım’a; “bu olayı neden yaptığını, karısını niçin vurduğunu” sorduğunda; avcı Kasım gördüklerini, yaşadıklarını Şahmaran’a anlatır. Yaşlı ve çirkin bir yılanın gelerek bu güzel yılanla seviştiğini, kendisinin buna tahammül etmeyerek yaşlı yılanı öldürmek istediğini ve kurşunun yanlışlıkla güzel yılana değdiğini söyler.

Şahmaran; bu adamın doğru söyleyip söylemediğini anlamak için muhafızlarına haber vererek dünyadaki bütün yılanların sarayında toplanmasını emreder. Dünyadaki bütün yılanlar saraya gelerek toplanır. Şahmaran, avcı Kasım’a hangi yılanın bu suçu işlediğini göstermesini ister. Bütün yılanları gözden geçiren avcı Kasım, bu yılanın gelmediği söyler. Şahmaran da başka yılanın kalıp kalmadığını adamlarına sorduğunda muhafızlar birisi; “yılanın biri çok yaşlıydı, hastaydı gelemedi. Size selamını iletmemi söyledi.” Şahmaran da derhal o yılanın getirilmesini emretmiştir. Ancak o yaşlı, çirkin, hasta yılan suçunu bildiği için gelmek istememiş, çeşitli bahaneler ileri sürmüştür.

Sonunda muhafızla bu yılanı zorla Şahmaran’ın huzuruna getirmişlerdir. Bu yılanı gören avcı Kasım heyecanla; “işte bu yılandı” demiştir. Suçunu kabul eden yaşlı yılan, Şahmaran’ın emriyle öldürülür. Şimdi sıra avcı Kasım’a gelmiştir. Şahmaran avcı Kasım’a bu olayları kimseye anlatmamasını, hatta kendi hanımına bile söylememesini, söylediği takdirde üç gün içinde öleceğini bildirmiştir. Daha sonra dünyadaki bütün hayvanların konuşmalarını anlaması için avcının ağzına tükürür. Avcı Kasım üzgün, bitkin bir halde evine döner. Meraklı karısı; yılanların neden gelip kendisini götürdüklerini, Şahmaran’ın kendisinden ne istediğini öğrenmek ister. Şahmaran’ın; her kime söylersen üç gün içinde öleceğini söylediğini hatırlayan avcı Kasım, olayı söylemez. Kadının içindeki merak bir kurt gibi içini kemirmektedir.

Günlerce kocasına ısrar eder. Günler böyle geçerken bir gün avcı Kasım bir horozla tavuğun kavga ettiğini görür. Aralarındaki konuşmaları dinler. Horoz tavuğa der ki: “Sen de avcı Kasım’ın karısı oldun. Karısı avcı Kasım’dan rahat durmuyor, yakasını bırakmıyor, onu ateşler üzerine koymuş. Avcı Kasım vurup da karısının bir dişini kırmıyor ki. Dur ben seni öldüreyim de rahat olayım.” Bu konuşmaları duyan avcı Kasım gülmeye başlamıştır. Kocasının neye güldüğünü merak eden karısı, olup bitenleri anlatmasını ister.

Sonunda karısının ısrarlı sorularına tahammül edemeyen Kasım, olup bitenleri anlatacağını, ancak anlattıktan üç gün sonra öleceğini söyler. Buna inanmayan karısı, her şeyi baştan sona kadar anlatmasını ister. Avcı kasım çaresiz, başına geleceklerden haberi olduğu halde olan bitenleri başından itibaren bütün detaylarıyla anlatır. Çaresiz bir şekilde kara, kara düşünen Kasım, ölümü bekler.

Kapının eşiğine oturmuş, çaresiz bir şekilde ölümü beklerken, bir kedi ile köpeğin konuşmalarına kulak misafiri olur. Kedi köpeğe yalvarmalı bir şekilde şunları demektedir: “Ey köpek! Ne olur beni bırak içeri gireyim. İki gün sonra nasıl olsa avcı Kasım ölecek. Onun hayrını, helvasını verecekler. Ben de bir parça et kapıp geleyim. Eti getirince sana daveririm.”

Ve üç gün tamamlanınca avcı Kasım ölmüştür.