Ethem’in yeğeni Güner Kuban, “Hain” olarak yaftalanan amcasıyla ilgili “devlet düzeyinde özür ve MEB kitaplarında düzeltme” bekliyor.




Çerkez asıllı Türk vatandaşı Şevket Canlı, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanlığı’na yazdığı dilekçede, Çerkez Ethem’in devlet makamında “hain” olarak görülüp görülmediğini sordu. TBMM, bu soruya “Çerkez Ethem Bey’le ilgili, itibarını ortadan kaldıran veya zedeleyen resmi bir karar bulunmadığı anlaşılmıştır” şeklinde yanıt verdi. Çerkez Ethem’in ağabeyi Reşit Bey’in kızı Güner Kuban ise gelişmeyi değerlendirdi: “Hiçbir zaman itibarını kaybetmedi. Yanlış anlatıldı, öğretildi. Bununla ilgili Çerkezler olarak devlet düzeyinde bir özür bekliyoruz.”
Çocukluğundan beri Çerkez Ethem ailesinin dışlandığını söyleyen Kuban, “Çerkez Ethem’in torunu olduğumuzu anlamamaları için okula babamın adıyla değil, ağabeyimin adıyla kayıt oldum. Kim olduğumu orta sona kadar sakladım” dedi. Çerkez Ethem’le ilgili iade-i itibar taleplerinin doğru algılanması gerektiğini belirten Kuban, “Hiçbir zaman itibarını kaybetmedi. Yanlış anlatıldı, öğretildi. Bununla ilgili Çerkezler olarak devlet düzeyinde bir özür bekliyoruz” diye konuştu.
Okullarda Çerkez Ethem’in öğrencilere yanlış tanıtıldığı ve “hain” damgası yapıştırıldığı öne süren Kuban, bu nedenle Milli Eğitim Bakanlığı’na dava açacaklarını kaydetti. Kuban, “Bakanlık müfredatındaki Çerkez Ethem bölümleri bu karardan sonra bir an önce doğru bilgilerle değiştirilmelidir. Çerkez Ethem, sadece Çerkezlerin değil, Türkiye halkının kahramanıdır” ifadesini kullandı. Güner Kuban, aile olarak taleplerini şöyle sıraladı: “Devlet düzeyinde Çerkezlerden ve Çerkez Ethem’den özür dilenmeli. Milli Eğitim Bakanlığı’ndaki kitaplarda yer alan Çerkez Ethem bölümleri yeniden yazılmalı ve Çerkez Ethem’in mezarı devlet töreniyle Türkiye’ye getirilmeli.”
2 yıl önce heykeltıraş Nuh Açın tarafından yapılan Çerkez Ethem heykelinin İzmir’e dikilmesini de isteyen torun Kuban, “Çerkezler olarak devletten yer göstermesini bekliyoruz” dedi.

Konu üzerine araştırmaları bulunan Boğaziçi Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi Yard. Doç. Dr. Erol Köroğlu ise söylemlerden oluşan resmi tarihin herhangi bir belgeye veya kararlara dayanmadığını ve iddiaları temel aldığını dile getirerek şunları söyledi: “Çerkez Ethem’e ‘Hain’ ithamı Nutuk’ta geçiyor mu geçmiyor mu emin değilim ama bu konu küçümseyici şekilde anlatılır. Bugüne kadar da bu resmi söylem devam etmiştir. Ailenin devletten taleplerini yerinde buluyorum.”
‘AFFEDİLMEYİ ANCAK SUÇLULAR KABUL EDER’
1885 yılında Bandırma’da doğan Çerkes Ethem, Balkan ve 1. Dünya Savaşı’na katıldı. İzmir’in işgali üzerine Kuvayı Seyyare adında bir birlik oluşturan Ethem, Yunanlara ve çetelere karşı mücadele etti. Düzenli ordu kurulana dek TBMM’ye karşı girişilen ayaklanmaları bastırdı. Daha sonra komuta kademesiyle yaşadığı anlaşmazlıklar ve düzenli ordu birliklerine katılmak istememesi yüzünden isyan etti. Üzerine ordu birlikleri gönderilince kardeşleri ve küçük bir grup yandaşı ile Yunanistan’a sığındı. Yüzellilikler ismiyle anılan ve ülkeye girmesi yasaklanan kişilerden oluşan listede yer aldı. Savaştan sonra Ürdün’e geçti ve 21 Eylül 1948 tarihinde Amman’da vefat etti.
Ethem, ilk defa 2009’da ortaya çıkan hatıratında ‘hain’ iddialarına yanıt verirken şöyle diyor: “Suçlular affedilmeyi kabul eder, ben suçlu değilim. Aziz vatan için herkesten önce yola çıktım, mevki ve şeref düşünmedim. Bu durumda dönmektense iftiraya uğramış bir mağdur olarak ölmeyi tercih ederim. Bugün dahi sebeplerini bilmediğim için izahtan mahrum olduğum sebeplerle memleketim, vatandaşlarım ve tarih huzurunda ihanetle tescil edilmiş durumdayım. İthamların ağır mesuliyetine layık bir günahkâr değilim; fakat gerçekleri tarafsız bir mahkeme huzurunda izah edebilecek miyim? Hayır. O halde gurbette devam edecek ve gurbette öleceğim.”